New York Başsavcısı Eric Schneiderman’ın, Libor oranlarının hileyle belirlendiği iddiaları kapsamında yedi dev bankayı gözüne kestirdiği bildirildi.
Financial Times’ın haberine göre Başsavcı; Deutsche Bank, Citigroup, JPMorgan Chase, Royal Bank of Scotland, Barclays, HSBC ve UBS’e mahkeme celbi gönderdi. Bu celpler aracılığıyla, bankalardan iletişim kayıtları ve çeşitli belgeler talep edildi.
Başsavcı, Connecticut’taki mevkidaşı George Jepsen ile birlikte, bu bankaların faiz oranlarını hileyle belirlemek amacıyla işbirliği yapıp yapmadığını saptamak istiyor.
Celpler, bankaların Libor’u hileyle belirlemek için işbirliği yapıp yapmadığına dair soruşturmaların son ayağı oldu. Daha önce yine ABD, İngiltere, Kanada ve Japonya’da ayrı soruşturmalar açılmıştı.
MARTİN YASASI’NIN GÜCÜ
Ancak FT’ye göre Schneiderman’ın soruşturması diğerlerinden farklı, çünkü bu güçlü başsavcı, 1921 tarihli Martin Yasası’nı kullanma yetkisine sahip. Yasa, başsavcının New York’ta iş yapan herkesi soruşturmasına ve zanlıların yolsuzluk yapma niyetinde olduğunu kanıtlamaya gerek duymadan dava açmasına olanak tanıyor. Schneiderman’ın tek kanıtlaması gereken şey, ortada bir yolsuzluk olduğu.
Londra’da günlük olarak belirlenen Libor oranı, dünya çapında trilyonlarca dolarlık borç ve menkul kıymeti etkiliyor. Libor gerçekten maniple edildiyse, mortgage kredilerinden eğitim kredilerine dek çok geniş bir alanda tüketiciler için olumsuz etkiler yaratmış olması mümkün.
FT’ye göre bazı Amerikalı yetkililer, Libor’un yerine başka bir şey koymanın imkansız olduğunu ileri sürerek, soruşturmaların küresel mali istikrarı tehdit edebileceğini iddia ediyor.
İngiliz bankacılık devi Barclays, Haziran ayında soruşturmalar karşısında uzlaşma yolunu tercih ederek, İngiltere ve ABD’ye 450 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti. Bu gelişme, Libor’un maniple edildiği yönündeki kuşkuları daha da güçlendirdi. Küresel çaptaki soruşturmaların toplam 20 banka ve aracı kurumu tehdit ettiği kaydediliyor.