Finansın kalbinin itibarı, Barclays'le başlayan Libor manipülasyonu ve HSBC ile Standard Chartered'ın kara para aklamalarıyla hızla eriyor
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatların yapıldığı Londra'da bankalar skandal dalında altın madalya almak için yarışıyor. Dünyanın en büyük finans merkezi Londra'nın itibarı birbiri ardına gelen skandallarla saldırı altında.
BARCLAYS'LE BAŞLADI
Barclays'le başlayan Libor belirleme skandalı, HSBC'nin yasaklı ülke ve uyuşturucu kartelleri ile finansal bağlantısının ortaya çıkması, son olarak da Standard Chartered'ın İran'la 250 milyar dolarlık bankacılık işlemi yapması, ödenen cezalar ve özürler havada uçuşuyor. Ortaya çıkan bilgiler Barclays'in dışında 21 bankanın da yolsuzluğa karıştığını gösteriyor.
'YÜZLEŞMELİYİZ'
Londra Politika ve Kaynaklar Komitesi Başkanı Mark Boleat, "Londra küresel finans ve bankacılığın merkezi. Bu nedenle bankacılık sektörü ile ilgili bir konu olduğunda Londra'da olması doğal. Hâlâ güçlü bir merkez ama şu anda yüzleşmesi gereken sorunları var" diyor. Londra'nın finans merkezi olmasında en büyük özelliği coğrafi konumu. Asya ve ABD'ye olan saat farkı nedeniyle ideal bir konumda. Ancak skandalların ardından bu özelliğin de etkisiz kalabileceği yorumları yapılıyor. Bu konuda karşı tezleri savunanlar ise "Londra'ya haksızlık yapılıyor. Şehrin finansal piyasalarının büyük olması bu sorunları beraberinde getiriyor" diyor. Boleat de "Libor gibi skandallar dünyanın birçok yerindeki finans merkezlerini etkiledi. Londra hâlâ çok güçlü" yorumunu yaptı.
Suçu Amerikalılar'a attılar
DIapason Commodities Management CIO'su Sean Corrigan, soruşturmaların politik olduğunun altını çizerek, "Amerikan otoriteleri hiçbir Amerikan bankasını araştırmaz. Her zaman yurtdışından birini suçlarlar. ABD bankaları Washington'a ve politik oluşumlara yakın" dedi. Amerikan yargısının politize edildiğini de söyleyen Corrigan, Amerikalı firmalar yerine ABD'de iş yapan yabancılara saldırmanın daha kolay olduğunu da söyledi.
BARIŞ ERGİN/SABAH