Bank Asya'nın dümenine geçtikten sonra önemli işlere imza atan Genel Müdür Abdullah Çelik, özellikle yeni ürünlerle farklı müşteri kitlesine ulaşmayı hedeflediklerini söyledi. Bankacılık sektöründen daha hızlı büymeyi planladıkların dile getiren Çelik, "Bank Asya olarak ilk faizsiz bireysel emeklilik şirketini açtık. Gerçekten bunun bence vatandaşlar tarafından gözden kaçırılmaması gereken atlanmaması gereken imkan olduğunu düşünüyorum" dedi. Çelik, dünya ekonomisinden Türkiye ekonomisine bankacılık sektöründen reel sektöre kadar birçok alanda yaşanacak değişimlere açıklamalarıyla ışık tuttu. Bloomberg HT Ekonomi Direktörü Prof. Dr. Kerem Alkin’in moderatörlüğünde; Didem Arslanoğlu ve Ali Çağatay'ın hazırladığı “Ekoforum”un bu haftaki konuğu olan Abdullah Çelik, önemli açıklamalarda bulundu.
İşte finans dünyasının da yakından takip ettiği söyleşinin tam metni:
Soru: Moody's piyasalar tarafından sürpriz olarak nitelendirilen kararı ile
başlayalım nasıl değerlendiriyorsunuz?
Abdullah Çelik: Sizinde belirttiğiniz gibi bizim uzun süredir Türkiye’de not artışı tartışılan bir konu. Hak etmediğimiz bir notu, tabir yerindeyse Türkiye’ye verildiği şeklinde, çok uzun süredir biz bunu konuşuyoruz.Gerçekten Türkiye’nin özellikle kamu maliyesindeki gelişmelerine baktığımızda şu anda yüzde 40’ın altında inmiş durumda, yüzde 39. Ve bu medyan olarak baktığımızda bizden iki not üzerimizdeki ülkelerin ortalamasına denk geliyor. Özellikle kamu maliyesi. Bu sovereignrating de yani bu da özellikle ülkelerin borçlarını geri ödeme kapasitesini yansıttığına göre en önemli kriter kamu maliyesi. Tabii cari açıkta özellikle gördüğümüz olumlu gelişmeler ve gene Türkiye’nin özel sektörünün borçlanmasındaki rahatlık herhalde bunların olumlu etkisi olmuştur diye düşünüyorum.
Soru: İki günden beri şöyle bir konu oldu özellikle bugün Moody's notu açıklandıktan sonra, acaba hazine müsteşarlığına bu söz konusu not artırımıyla ilgili bilgi pazartesiden mi geldi? Sabahtan beri piyasa böyle acayip bir şey konuşuyor. O yüzdende hazine müsteşarlığı bu not artışını da bilerek bakın vallahi güzel bir haber geliyor işte Türkiye için dün yapılan ihaleye biraz girin çok mutlu olacaksınız, bunların hepsi bana biraz komik ve ayıp gibi geldi. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti hazinesi hiç böyle bir şeye ihtiyacı olmasa gerek. Sonra zaten teknik olarak araştırma yapınca bunların doğru olmadığını fark ettim. Şöyle ki yaptığım araştırma Avrupa Birliği Kurallarına göre uluslararası derecelendirme sonuçlarını o ülke için yapacağı açıklama çerçevesinde o açıklamanın gün ve saatinden en fazla on iki saat önce ancak ülke hazinesine bilgi verebileceğini gösteriyor. O halde bu karar bu sabah 08.30 da geldiğine göre, bu en erken dün akşam saat sekiz otuz itibariyle hazine müsteşarlığımıza verilmiş bilgi. oysa dün zaten sabahtan başlamış dış borç ihalesini hazinemiz akşam muhtemelen akşam altı- altı buçukta tamamlamıştı. Dolayısıyla bu şehir efsaneleri anlamında piyasaların bu konuyu yanlış algılamaması konusunda ne diyebilirsiniz?
Abdullah Çelik: Şimdi bende gerçekten çok uzun süre devlette çalıştım. O zamanlar BDDK
yoktu hazine müsteşarlığında bankaları denetleyen bankalar yeminli murakıplığında başladım meslek hayatıma ODTÜ‘yü bitirdikten sonra. BDDK kurulduktan sonra BDDK’ ya geçtik. Daha sonra bir kamu bankasının beş yıl genel müdürlüğünü yaptım. Dolayısıyla bu Ankara’da yani 2003- 2011 martına kadar Ankara’da bu üst düzey değişik görevlerde bulundum. Dolayısıyla ekonomi bürokrasisinde bu bahsettiğiniz kişileri ve kurumları çok yakından tanıyorum. Özellikle hazine müsteşarlığı için böyle bir yakıştırma yapılmasını ben ayıplıyorum açıkçası. Çünkü çok ciddi yönetilen yani hazine müsteşarlığını BDDK gibi yerlerin merkez bankasının kamu bürokrasisi içerisinde
çok özel yerleri vardır. Yani buralara girişten itibaren, seçilmeden itibaren özel insanlar alınır, onlar çok özel eğitimden geçirilir. Yurt dışına gönderilir, master vs. ve gerçekten köklü bir geleneği vardır. Yani dış işleri, hazine bunlar böyle hep devlette mümtaz yerlerdir. Hazine müsteşarlığı biliyorsunuz burayı 9 yıldır yaklaşık yöneten çok ciddi İbrahim Bey hiçbir şova vs. girmeden ama çok güzel yöneten bir anlayış var. Dolayısıyla bu anlayışa böyle bir yakıştırmayı ben ancak komik olarak görüyorum
çok fazla değerlendirmeye gerek yok.
Soru: benim bir akademisyen olarak endişe duyup biraz araştırdığım zaman ortaya çıkan hazine müsteşarlığımız böyle bir konuya tenezzül etmesinin mümkün olmadığı anlamında değerlendirmemi sizde teyit ediyor musunuz?
Abdullah Çelik: Kesinlikle yani siz zaten teknik olarak da araştırmışsınız. Dünkü ihaleden biraz bahsedersek bu ihalede biliyorsunuz otuz yıl bir borçlanmaya gitti Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi ve 5.75 gibi çok güzel bir oranla kapandı.Çok ciddi bir talep geldi. Bütün bunların reel temelleri var. Yani bunları speküle etmeye gerek yok. En önemli reel temeli de hazinenin düşük borçlanması. Yani milli gelirine göre yüzde 39 olan borçlanması. Bunu değişik şekillerle göstermeye bence gerek yok. Çok basit bir nedeni var bunun. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin düşük borçlanmasına ve yüksek
büyümesine ve gelecekteki yüksek büyüme potansiyeline duyulan güvendir.
SORU: Ben hazineyle ilgili olarak konuşulan bu spekülasyonlara aynen söylediğiniz doğrultuda katılmakla birlikte faiz piyasasının derinliği ve işleyişi açısından bu söylemlerin hakikaten kulağa çok saçma geldiğini ama hisse senedi tarafında maalesef bu tip spekülasyonların çok daha rahatlıkla ve geçmiş döneme baktığımızda 12 gündür niye bu piyasa artıyor her yer çalkalanırken? Ve bu not artırımı şimdi geliyor gibi yine hepimizin maalesef piyasanın içinden hisse senedi tarafından gelenlerin aklına gelen ufak bir soru, bir hinlik olarak not etmekte fayda var ama Moody's not artırımının ardından siz yeni bir not artırımı daha bu kez yatırım yapılabilir seviyeye bizi getirecek belki Moody's yaptığı değerlendirmeler önemli değerlendirmeler , cari açık tarafında atılan adımlara örneğin atıfta bulunuluyor ki bu kilit husus. Acaba 2012 yılı içerisinde böyle bir hakikaten pozitif sürpriz ile karşılama olasılığımız nedir sizce? Özellikle Fitch’in kararından sonra bunu soruyorum çünkü bu gerçekten o anlamda beklenmiyordu belkide.
Abdullah Çelik: 2012 bence gerçekten sürpriz olur ama bir yıl ve bir buçuk yıl arasındaki bir
sürede ben bunun olması gerektiğini düşünüyorum. Yani çoktan olması gerektiğini düşünüyorum da tahmin olarak diye düşünüyorum diyeyim.
Soru: o zaman daha meşakkatli süreç var gibi gözüküyor?
Abdullah Çelik: evet yani tabii bu siyasi istikrar şu anda aslında bu not artırımları veya ödediğimiz düşük faizlere tabi siyasi istikrarında çok katkısı var. Ekonomi dışındaki diğer şartlarında devam etmesi şartıyla.
Soru: FED’in kararı bugün çok büyük bir merakla bekleniyordu, bir faiz değişikliği zaten öngörülmüyordu ama bu parasal genişleme üç olur mu olmaz mı, operation twist dediğimiz mi devam eder yoksa konut ve istihdam piyasalarına yönelik daha nokta atışı anlamına gelen bir-iki belki daha özelde bir program açıklar mı? Sonuca şöyle bir bakıyorum büyüme beklentisi aşağıya çekilmekle birlikte operationtwist’in yıl sonuna kadar da uzatıldığı yani tahvil programının uzatıldığı haberi geldi. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Beklentilerle ne kadar örtüşüyor bu süreç?
Abdullah Çelik: Şimdi Amerika’da ki asıl sorun biliyorsunuz bütün bu kriz konut piyasasından
çıktı ve burada faizi düşük tutma, hem bankaların karlılığını artırma anlamında yani bankaların fonlama maliyetlerini düşük tutarak onları karlı kılma hem de tüketiciye uygun faizlerle mortgage kredisi sağlama, sağlayabilme adına Fed’in özel bir çabası olduğunu uzun süredir biliyoruz, takip ediyoruz. Bu operationstwist bu faiz oranlarını baskı yapma veya düşük tutma çabasının bir devamı. Ama tabi bunun etkisi sınırlı olacaktır tabi ki miktar olarak sınırlı olacak. Çünkü Fed’in elindeki kısa vadeli bonoların tabi miktarı gittikçe azalıyor. Yani bu operationtwist kapasitesi azalıyor.
Soru: Etkisi azalır mı? Bir de o önemli çünkü Q1 ve Q2’ de bunu gördük
giderek azalan bir etkiyle istenilen noktalara hiç de yansımayan iki deneme gibi değerlendirildi o çalışmalar.
Abdullah Çelik: Şimdi tabi bu batıdaki krizde Kuzey Amerika, Avrupa’dan daha iyi durumda, daha derli toplu, daha tedbirlere parmak basabilen bir görüntü sergiliyor. Ama gerçekten buralardaki yapısal sorunlar öyle kısa vadeli faiz oranlarıyla bir takım yumuşak geçişler sağlanmaya çalışılıyor ama biraz uzun vadeli sorunlar, ben öyle düşünüyorum açıkçası.Çünkü uzun süredir işte bir Amerika’nın cari açığını biliyoruz ve bunun ne kadar uzun süredir sürdüğünü biliyoruz ve bunlar sürekli borçlanarak
yani kazanmadığını çok basit deyimiyle globalimbalances diyorlar yani global dengesizlikler. Şimdi Amerika cari açık vererek Çin üretiyor, Amerika tüketiyor. Çin Amerika’nın kağıtlarını alıyor, böyle bir denge. Ama yani bu denge işte Amerika’da insanlar mutlu, büyük konutlara, büyük arabalara biniyorlar. Ama bu nereye kadar? Asıl bence bu olayın temeline inmek lazım.
Soru: Türkiye cumhuriyeti merkez bankasının ve maliye bakanlığının genel anlamda ekonomik yönetiminin Türkiye’de uyguladığı para ve maliyet politikasının çok başarılı esnek bir yapı oluşturduk ve elimizde daha beş, altı tane silah var. Korkarım ki fed üçüncü parasal genişleme kararını elindeki en kritik ve en son koz olarak gördüğünden dolayı belki halen daha masaya bunu sürmek istemiyor.
Abdullah Çelik: Yani Fed tabi şunu umuyor, ekonominin kendiliğinden böyle bir tekrar o harcama ve üretim döngüsünün başlamasını umuyor. Ama tabi borçlu insanları ne kadar harcamaya ikna edebilirsiniz? Hele bir de korkmuşlarsa. Bunların bir kısmı evlerini kaybetmişlerse, bu insanların tasarruf dürtüleri bence daha ön plana çıkacaktır diye düşünüyorum.
Soru: Biraz önce Amerika örneğini verdiğinizde o sözünü ettiğiniz aşırı borçlanma ve cari açık aslında Amerika için denizin bittiği nokta, bizim bu günkü Moodys açıklamasına gelirsek aslında Moody's bir anlamda bize de bir şekilde denizin bittiği noktayı işaret ediyor. Şöyle diyor: sizin cari açığınızda bir azalma var diğer parametrelerde de bütçe dengelerinde de iyileşme var fakat sizin cari açığınız konjoktürel sebeplere bağlı olarak düşüyor. Bunu şuradan biliyoruz emtiya fiyatları düşüyor sürekli. Petrolde yılbaşından bu yana yüzde on iki , bakırda yüzde iki, pamukta yüzde on iki dalan diye gidiyor böyle ortalama emtiya da da yüzde 3.5 azalış var. Dolayısıyla Türkiye girdi maliyetleri dolayısıyla konjoktürel olarak cari açığını azaltıyor. Yani çeşme akarken dolduruyoruz biz aslında şu anda ama bir gün o çeşmenin kesilebileceği gibi bir endişede var Moody's satır aralarında ne diyorsunuz?
Abdullah Çelik: şimdi öncelikle ben cari açığın azalma nedenleri olarak yani sadece emtia fiyatlarındaki düşüşlere bağlanamayacağını düşünüyorum. Türkiye’de 2010’un sonundan başlayan bir politika değişikliği oldu bence. Değişik bir kamu tarafında politika düzlemine geçtik.Burada aslında daha düşük bir faiz , daha yüksek bir kur, iç talebi daha kısan bir bakış açısı, TLyi daha pahalı hale getiren bir uygulama daha sonra BDDK ‘nıntedbirleri buna katıldı yani 2010’ un sonundan beri yaşanan bir sürecin aslında biz şu anda cari açıkta etkilerini görüyoruz. İç talep ciddi bir şekilde basıldı aşağıya, ithalat basıldı. Araba ithalat rakamlarına ben çok dikkat ederim. Ne zaman çünkü araba ithalatı 600 bin-700 bin rakamlarına geldiği zaman türkiye’de kriz olur bunu ben bir grafiğe koydum ben hepsini gösteriyor hepsini tahmin ediyor. Bakın 1993’teki araba satışlarına, 2000’deki ne bakın, 2005’tekine bakın,2007’ye bakın hepsinden önce 600 bin-700 bin araba satışı görürsünüz. Geçen seneyi de rekor bir araba satışıyla kapattık ama bu sene çok farklı bir noktadayız. Dolayısıyla Türkiye’de iç talepte, ithalatta ciddi farklı bir düzlemdeyiz geçen seneye göre. Biraz bu kurda da yeni
bir plato var bence, bu iyi bir şey benim kanaatime göre. Çünkü kapasite kullanım oranlarının bu kadar düşük olduğu özellikle batıda veya dünyanın her yerinde üretimin bir sorun olmadığı ama satışın bir sorun olduğu özellikle imalat sanayi alanında bir ortamda, konjonktürde Türkiye’nin düşük kurla gitmesi zaten intihar gibi bir şeydi. Bence burada doğru bir şey yapıldı. Türkiye’nin imalatçılarının rekabet gücünü arttıran yeni bir platodayız. Ben bankacı olarak özellikle ihracat alanında çalışan şirketlerimde bu kurdaki değişmelerin onların mali tablolarına ne kadar çabuk olumlu bir şekilde yansıdıklarını hep gözlemlemişimdir. Terside olumsuz nasıl yansıdığını dolayısıyla çünkü neden? her türlü girdiniz tl, işçilik maliyetleriniz vs. ama sattığınız ürünün fiyatında ani bir düşüş son dönemde kurda bi de olumlu bir gelişme oynaklık ciddi azaldı. Dolayısıyla cari açığı ben böyle daha geniş bir perspektiften değerlendiriyorum.
Soru: bu arada akan kclerde de biz ona beyaz kclerimize akan kc diyoruz. Orada bugün Ankara’dan yayına aldığımız profdrDaronAcemoğlu’nun bazı açıklamalarını da izleyicilerimizle paylaşıyoruz. Sayın hocamız şöyle bir tespitte bulundu niceliksel bir genişlemeye gitmeyecektir Amerikan Merkez Bankası dedi. Bu konuda haklı çıktı ve para politikası tedbirleriyle Amerika’nın gidebileceği noktada artık alanımız artık son derece kısıtlı demeye başladı. Bu yönüyle bakıldığı zaman faiz koridorunu nasıl değerlendiriyorsunuz? T.C.Merkez Bankası ana silahlara dokunmadan 2. Silahlarla şu anda başarılı bir para politikası götürüyor diye düşünüyorum.
Abdullah Çelik: Çok başarılı. Politika faizini çok hızlı değiştiremiyorsunuz. Ama öyle bir ortamda yaşıyoruz ki ekonomik konjoktörde her gün yeni bir haber, yeni bir sürpriz Amerika’dan,Avrupa’dan ,Asya’dan yeni bir gelişme. Merkez bankasının politika faizini
bu kadar sıklıkla değiştirdiğini düşünebiliyor musunuz? Mümkün değil. Ne olur?
Ciddi bir kredibilitekaybı olur. Merkez bankası bu kredibilite kaybına da yol açmadan ama kura belli bir yerde TL ye sıkılaştırarak, dur diyerek onun volatilitesini azaltarak bu tür şeyleri bence çok iyi yönetti.
Soru: Merkez bankasıyla hazır başlamışken onunla devam edelim özellikle
Avrupa’daki sıkıntılar, Amerika hatta dünyaya baktığımızda içinde bulunduğumuz konjöktürde dünyanın büyük merkez bankalarının neler yapacağının gidişatı şekillendireceğine ilişkin bir kanaat ortaya çıktı. Şimdi ECByi gördük. İngiltere merkez bankasını gördük, FED’i gördük yarın içerde TC Merkez Bankası’nın ne yapacağı bizim için çok önemli özellikle Moodys’den gelen not arttım haberini acaba yarınki PPK da bir etkisi bir yansıması olabilr mi ne bekliyorsunuz? yarınki toplantıda nasıl bir
sonuç çıkacaktır?
Abdullah Çelik: ben önemli bir değişiklik beklemiyorum bir faiz indirimi falan beklemiyorum
Soru: genel olarak munzamda bir değişiklik olur mu? Son dönem altın ve döviz tarafında karşılıklar, oranlarında bir takım değişikliklere gidildi vs. ek bir adım atılması bekleniyor mu?
Abdullah Çelik: Merkez Bankası yasası gereği, kendisine verilen görev gereği, öncelikle enflasyonu takip ediyor. Ve doğrusunu yapıyor bana göre. Bütün ekonomik verileri ile ilgili en iyi takip eden kurum. sadece enflasyonu eşik olarak takip ediyor. Dolayısıyla ben merkez bankasın böyle not artımından dolayı hemen ani bir tepki vereceğini düşünmüyorum yani daha çok makro ekonomileri, iç talepteki değişimleri, enflasyondaki değişmeleri takip edeceğini düşünüyorum. Allahtan bizim merkez bankamız böyle çok ani şeyler yapmak zorunda değil. Özellikle bahsettiğiniz ülkelerde Asya’da,A’vrupada, Amerika’da merkez bankası ne yapıyor derseniz para basıyor yani. Faiz oranlarını düşük tutarak ben BDDK ‘ da da uzun süre çalıştım.Bu banka rekapitilizasyonlarının ne olduğunu da iyi bilirim.aslında yaptıkları bankaların sermayelerini güçlendirmek .Düşük faiz oranlarıyla kaynak sağlayarak onların para kazanmasını sağlamak. Sermaye birikimini sağlamak bu da biliyorsunuz banka krizlerinin bedelini halk ödüyor. Lender of Lastresort burada halk yani başka bir şey yok.
SORU: Doğru söylüyorsunuz krizlerin faturasını yani bankalara çıkarılan
faturayı halk ödüyor. Bundan bir süre önce odalar birliğinin genel kurulunda hem sayın başbakan hem de Rıfat Hisarcıklıoğlu böyle nerdeyse aynı dili konuşarak işte bankalar kredi vermekte çok nazlanıyorlar. Dolayısıyla, bankları kredi vermeye davet ediyoruz dediler. Şimdi siz bir bankacısınız tabii ki farklı bir kulvarda bir bankacılık yapıyorsunuz ama sonuçta işlevsel olarak aynı işi yapıyorsunuz. Bankalara böylesine yukardan kredi ver diye baskı yapmak ne kadar doğru? Bana göre ben bunun çok doğru olmadığını düşünüyorum. Sizin kanaatinizi merak ediyorum.
Abdullah Çelik: şimdi bankacılık sektöründe kredi artış oranları geçen seneye
karşılaştırılamayacak kadar düşük. Bizim Bank Asya daha iyi bu arada. tabii burada biz bankacılar olarak biz kredilerimizi arttırmak isteriz çünkü daha çok kredi daha çok kar demek yani bankacıların kredi vermek istememesi diye bir şey olamaz işimiz bu. Bank Asya’nın aktifinin yüzde seksenine yakın kredi dolayısıyla benim ana işim kredi. Özellikle katılım bankaları malum şimdi inşallah bu kira sertifikası gelirse biraz menkul kıymet işide yapacağız ama şimdi menkul kıymet işi de yok.Dolayısıyla ana işimiz kredi, biz bu işi daha çok yapmak isteriz. Kredi talebinde aksine bir düşüş görüyoruz. Bu biraz beklentilerle alakalı, biraz yatırım isteğiyle alakalı, biraz ürünlerin mal vehizmet talebindeki düşüşle alakalı. Kredi talebi eskisi kadar hızlı değil.
Soru: burada şöyle bir tespit yapılabilir mi? bir yandan dünya medyasını Türk iş dünyası takip ediyor. Biz burada tabii ki nitelikli yayınlarımızla dünyada ve Türkiye’de ekonomi alanında hatta imi zaman ekonomiyi etkileyerek siyaset alanında ki konularla ilgili olarak hızlı ve etkili bir bilgilendirme süreci başarıyoruz ama bunun ötesinde dünya basınını takip ettiğimizde hakikaten karanlık bir ekonomik tablo var. Türk İş Dünyasıda ister istemez bu karanlık ekonomik tablodan acaba Türkiye ekonomisi ve yatırımların ne ölçüde etkilenebilir diye muhakkak ki kendini sorguluyor .Böyle bir etki görüyor musunuz? Müşterilerinizle, Kobiler ile Bank Asyanın kredi portföyünde ki kurumlarla olan temaslarınızda nasıl bir algı görüyorsunuz?
Abdullah Çelik: Aslında Türkiye, Türk yatırımcısının girişimci şirketlerinin morali dünyanın diğer yerleriyle karşılaştırılmayacak kadar iyi.bizdeki gerçekten yatırımcı ruhu çok güçlü, ancak az öncede bahsettiğimiz gibi,bu iç talepteki kısma yönündeki tedbirler etkili oldu bence. İhracata baktığımız zaman rakamları görüyoruz bir sıkıntı yok. Hatta pazarları da çeşitlendirmişiz, işte Avrupa yerine afrika’ya, komşu ülkelere yönlenmişiz, bu da bence çok büyük bir başarı. Krizde olan Avrupa’dan başka pazarlarda ihracata başlamışız. Ama iç talep geçen seneki kadar güçlü değil. Ama yatırımcılarımız da yatırım iştahı var yalnız uzun vadeli proje finansman eskisi kadar tabi iyi değil.
SORU: Peki içerde hazır yatırımcının iştahının biraz azaldığından bahsetmişken bu teşvik paketinin bugünde Ali Çağatay’ın yine yaptığı yayını takip ederken çeşitli önemli isimlerden bölgesel bazda aldığı değerlendirmeler i takip etme fırsatım oldu.ilginin aslında pekişmeye başladığını görüyoruz. Bu teşvik paketiyle birlikte bunu sizlere bir yansıması olacak mı? 2012 yılında biraz daha işler açılır mı?
Abdullah Çelik: teşvik paketi tartışmaları bayağı eskiye dayanıyor biliyorsunuz. Hatta bunun bir kısmında ben Ankara’daydım. Hatta Nazım Ekren döneminde ona bağlı olarakta çalıştım. Ali Beye bağlı olarak bir kamu bankasında genel müdür olarak onlarla da çalıştım. Malum o yöresel teşvikten sektörel teşvike büyük yatırımların teşviğinedönük bir paradigma değişikliği yapıldı orda. Bizim ithal ettiğimiz ürünlerin Türkiye de üretilmesine doğru. Rafineri lazım bize, nükleer santral lazım. Bize nelerin lazım olduğu belli, çünkü cari açıkta problem çıkaran şeyler bunlar. bizim Türkiye’nin elektriği daha az doğalgazdan üretmesi lazım. Bunları hepimiz biliyoruz. Bunlar teşvik edilmeye çalışılıyor.çok doğru bence, büyük yatırımların teşvik edilmesi çok doğru.inşallah daha çok otomobil markası gelir, burada üretim yapar inşallah böyle büyük yatırımlar görürüz.
Soru: Biraz önce verdiğiniz yanıtta Türkiye bir kabuk değiştiriyor bir modelleme anlayışıyla başka bir evrene doğru gidiyor dediniz. Doğru fakat beri yanda aynı Türkiye eski elbiseyi giymek üzere böylede bir direnç gösteriyor. Biliyorsunuz yeni değiştirilen Türk Ticaret Kanunu’nda kendini gösteriyor. Türk Ticaret Kanunu’nun orasından burasından çekiştirilerek 1 Temmuzda yürürlüğe girip girmeyeceği şu anda belirsiz yani girmesi için çaba var. Ama anladığım kadarıyla yani parlamentoya sunulan
yasa değişikliği Türk Ticaret Kanunun çok önemli pek çok maddesini erteliyor ya da değiştiriyor. Gerçekten bu değişiklikler elzem midir yoksa birazcık bir kamuoyu baskısı galip mi geldi?
Abdullah Çelik: Şimdi bu değişiklikleri talep edenlere baktığınızda genelde piyasanın içindeki
şirketler, oyuncular . Ben çok sert bir geçişin çok doğru olmadığını düşünüyorum. Yani bu konularda şirketlerin hazır olduğu zaman gerek alt yapıya ilişkin yani şöyle devletin getirdiği düzenlemeler aşırı maliyetler yüklememesi lazım firmalara. Yani bazı firmalar bunları kaldırabilir ama bazıları kaldıramayabilir. Dolayısıyla zaman içerisinde Türkiye’nin bir plato değişikliği, kabuk değişikliğinden bahsettiniz. Türkiye de aslında en son kalan bir tanesi son aşama bu kabuk değiştirme
anlamında kayıt dışıyla mücadele ve vergi alanında yapılacak atılacak son adımlar. Bunlar yapılacak oluyor, zaten ama belki doğal seyrinde yani bayağı da yolda aldık benim kanaatime göre belki biraz da doğal seyrine bırakıp onu görmek lazım diye düşünüyorum.
Soru: Ertelemeden yana değilsiniz.
Abdullah Çelik: Ben piyasayı çok zorlayacak şeylerin ertelenebileceğini düşünüyorum.
Soru: Tersine yani belki olası sonuçları iyi hesap edilerek….
Abdullah Çelik: Kesinlikle …
Soru : Özüne baktığımız zaman sizin
şimdi Ankara‘da ki bürokrasi tecrübenizi dikkate aldığımızda ..TBMM de çok etkin çalışıyor. Ben hasbelkader komisyon toplantılarından son dönemde çalışmalara katılarak bunu gördüm bambaşka bir Türk Parlamentosu var. Çok çalışkan ve aynı zamanda da son derede demokratik çalışan bir komisyon sistemi var bütün sivil toplum kuruluşlarının katılabildiği ,kamu kuruluşlarının da bildiği, fakat şunu yakalamaktayım. Kıymetli hukukçularımız ekonomi alanını etkileyecek olan bir yasal düzenlemeyi tamamlarken batıdaki gibi o yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren ortaya çıkacak olan etki analizini hiçbir şekilde hesap etmiyorlar. Bir hukuk felsefesi çerçevesinde yasal düzenleme hazırlanıyor. Ama ekonomik boyutu itibariyle bir etki analizi yapılmıyor. Bence en büyük problem her sektörü etkileyen düzenlemelerde o sektör için olası avantaj ve dezavantajlar anlamında etki analizi eksikliği siz tecrübeniz itibariyle bunu nasıl görüyorsunuz.
Abdullah Çelik: Şimdi bankacılık düzenleme ve denetleme kurumundayken malum düzenlemede
yapıyorduk, denetliyorduk.Düzenleme yaparken mutlaka düzenlemeden etkilenecek insanlarla konuşmak gerekiyor. Biz konuşuyorduk, yapıyorduk yani. Onlarla bankacılarla onların tepkilerini alıyorduk. Bu onların her dediğini yapıyorsunuz anlamına gelmez. Ama Onlarla konuşmak lazım. Çünkü siz orada o düzenlemeden etkilenecek insanlarla konuşmadan bir düzenleme çıkartırsanız onun öyle etkileri olur ki gerçekten ekonomi için zararlı olur. Bu dediğiniz gibi etki analizi.
Şu anda bunu BDDK çok iyi yapıyor ve uluslar arası bir düzeyde yapıyor.
Şimdi Basel 2 gelecek diyelim . Yine etki analizi yapılıyor. Bu sermaye yeterlilik oranlarını nereye çekecek. Bunlara bakılıyor her şeye bakılıyor. Bu ekonomiyi nasıl etkileyecek. Bakmak zorundayız.
Soru: Hazine müsteşarlığımızın ve kamu borçlanmamızın kalitesi ve performansının da teyidiyle 2013 yılındaki olası yeni riskleri de hesaba katarak geleceğe dönük önden yüklemeli borçlanma ihtimallerinden de söz ediliyor. Ve bu önden yüklemeli borçlanma yapılırken yani hazine belki 2012 de 2013teki olası borçlanma hedefinin bir kısmın kısmını da bu yıldan halletmesi anlamında sukukihracınında bir an önce gerçekleşmesi çok önemli bir nokta aslında bu yılın başı itibariyle yıl içinde ihtiyacı olan borçlanmanın çok önemli bir kısmını kısa bir zaman zarfı içerisinde halledip bitirerek zaten bu yönde bir ilerlemenin de program dahilinde olduğunun sinyalini vermişti ama sukuk piyasası önemli aslında belki de 15-20 yıllık bir mazisi var. Benim derlediğim bilgilere baktığımda bir kere çok önemli bir finans kaynağı olarak giderek büyüyen bir ilgide çekiyor. 2012de görebildiğim şu ana kadar geçen yıla oranla yaklaşık 2 katlık bir artışta söz konusu 15 milyar dolar civarında yıl sonunda da yine HSBC’nin yine bu konuda çok etkin olan bir banka olarak hsbc’nin hedeflerini 44 milyar dolarlık bir piyasa düzeyine ulaşılacağı şeklinde öncelikle ne getirecek sukuk piyasası bize diye soralım.
Abdullah Çelik: Kesinlikle sukuk çok önemli. Sayın Başbakan yardımcımız kira sertifikası diyor buna . Şu anda global ekonomiye şöyle çok kabaca baktığımızda, Batının borçlu olduğunu görüyoruz. Likiditenin fazla olduğu yerlerden biride körfez. Yani petrol fiyatları yüksek, petrol fiyatları likidite de bir rezerv üretiyor. Ben diyorum ki neden biz buraya yönelik bir enstrüman yapmayalım.zaten bu uzun süredir dile getiriliyordu, tartışılıyordu. Sonuçta da bu meclisten geçti cumhurbaşkanımız onaylayınca yürürlüğe girecek. Kesinlikle bence bu enstrümanın bir an önce hayata geçirilmesi lazım. Malezya Merkez Bankası başkanıyla bir toplantı yapmıştık. Malezya bankacılık sistemi ve orda ki gelişmelerle ilgili .. Kendisi işte Tesco’nun malum Türkiye de kipa olarak varlar. Malezya da gelip sukuk çıkartıp geliştirmesi yani oradan borçlanarak işte dünyanın neresinde ne yatırım yapıyorsa bu yatırımları finanse ettiğini bana anlatmıştı. Dolayısıyla artık bu da geçerli bir finansman yönetimi olarak niye kullanılmasın ki, kullanılacak buna talep var. Hazinenin bir sukuk çıkarması halinde biz katılım bankaları olarak bizde bununla ilgileniyoruz. Mutlaka yatırım yapacağız ona. Uluslar arası geçerli olan katılım bankalarının yatırım yaptığı bir enstrüman devletler çıkarabiliyor. Şirketler çıkarabiliyor bunu. Türkiye Cumhuriyetinin hazinesinin çıkarması bunu bizim açımızdan katılım bankaları açısından şöyle bir faydası olacak. Orda bir benchmark, bir oran belirlenmiş olacak. Dolayısıyla bizde o oran üzerinden kendimizsukuk ihraçlarında ona göre bir spreadle borçlanma şansı bizim için bir gösterge oran anlamı da var.
Soru: Bu konulara son 8 yıldır adeta teknik düzeyde tartışmamıza rağmen bazen dinsel motiflerle yaklaşılmasının da Türkiye için çok kritik önemdeki fırsatlarını tepmemizi de çok net görüyoruz. Yani bu işler dinsel tema çerçevesinde bakılıyorsa İngiliz Tesco niye Körfezde ve Malezyada bu tür ihraçlar gerçekleştirsin. Yani bir şunlara takılma alışkanlıklarımızı terk etsekte başka bir perspektiften baksak dünyaya.biliyorsunuz dünya helal gıda konseyi Malezyada.. İstanbul’a taşımayı planlıyorlar. 20 milyar dolarlık bir pazar bu. Hoş 20 milyar doların sadece 2 milyar doları Müslüman ülkelerin elinde o da ayrı bir dert. Yani onu neden kaptırmışız ve bugün neden batılılar helal gıdayı üretiyolar. Türkiye’ye taşınması bu anlamda önemli ben bunu önemsiyorum yani burayı bir merkez olarak görüyorlar. Bu pastayı büyütebilir miyiz acaba?
Abdullah Çelik: Ben bu dediğiniz gelişmeleri takip etmedim kusura bakmayın. Belki alanımda
olmadığı için olsa gerektir. Ama tabi sertifikasyon önemli bana göre yani bu da sertifikasyonla bir takım insanlar tüketirken kendini daha rahat hissediyorsa niye olmasın. Yani birtakım sertifikasyonla bu sertifikasyonu yapan kişilerin ve de bunun bir avantajı oluyor tabiî ki mesela nasıl işte biz bazı ülkere bir mal ürünü ihraç ederken o ülkelerin sertifikasyonunu kullanmak zorunda kalıyoruz. Ve dolayısıyla ona bir ücret ödüyorsunuz, onun da bir bedeli oluyor ve o sertifikasyonları verecek olan
firmalara bir avantaj sağlıyorsa o sertifikasyonu veren kuruluş Türkiye de olursa bu da bu kuruluş için çok büyük bir avantaj olur.
Soru: Mevduat ve kredideki tablo bazı yönleriyle biraz umduğumuz gibi gitmiyor.
Bunun gerekçeleri var. Haklı yönleri de var. Ama özellikle genel anlamda bütün Türk bankacılık sektörüne baktığımızda taze mevduat üretimi anlamında vatandaşımızda bir kırılganlık olduğu hissediliyor. Bankacılık sektörünün bunun verilerine yansıdığını görüyoruz. Tasarrufları taze anlamda nasıl geliştireceğiz. Ekonomi yönetimimizin son tasarruf teşvik paketi bu konuda ne kadar etkili olabilir sizce mevduat ve kredi cephesinde merkez bankacılık sektörünü nasıl okuyorsunuz.
Abdullah Çelik: Şimdi Türkiye’nin on yıllar boyunca en büyük problemi tasarrufların yetersizliği
ve kısa vadeli oluşu, mevduatların kısa vadeli oluşu. Son dönemde de sizinde bahsettiğiniz gibi özellikle TL mevduat yatay gidiyor ama bunun tabi merkez bankasının para politikası tedbirleri ile de çok ilgisi var. Para arzını kısıyor yani çok değişik tedbirlerle zam karşıtı tedbirleriyle vs. özellikle tl tarafına bir baskı uyguluyor. Döviz mevduatı daha iyi gidiyor. Döviz nispeten enteresan bir şekilde
dünya kriz ortamı yaşarken bizim elimizde döviz bolluğu var. Yani benim yurt dışı borçlanmam yılbaşında 800 milyondu bir ara 1 milyarı geçti sonra biz bir miktarı geri verdik. Satamadığımız için geri verdik yani. Ondan sonra Türk firmaları çok rahat bankalara borçlanabiliyor. Enteresan bir şekilde döviz bolluğu var. Ama Tl’ye merkez bankası politikaları nedeniyle bir baskı var. Orası artmıyor. Bu ortamda özellikle bireysel emeklilikle ilgili alınan karar bence çok isabetli. Bu daha uzun vadeli fonların ekonomiye kazandırılması açısından bu çok yararlı bir ürün olarak ben görüyorum.
Özellikle bu eski sistem deki vergi iadesi sisteminden şimdiki işte sizin tasarrufunuz üzerinden ben bu kadar vereceğim mantığı gerçekten dahiyane bir buluş. Özellikle vergi ödemeyen kesim , ki bu çok %60a yakın bir kesimi oluşturuyor bireysel emeklilikten yararlananların. Bunlar vergi ödemedikleri zaman bir yerde çalışmıyor mesela bunlar bu imkanlardan yararlanamıyordu mesela. Şimdi bunlara da bu imkanlardan yararlanma şansı geldi . Bu arada bizde Bank Asya olarak ilk faizsiz bireysel
emeklilik şirketini açtık. Gerçekten bunun bence vatandaşlar tarafından gözden kaçırılmaması gereken, atlanmaması gereken imkan olduğunu düşünüyorum. Yani düşünebiliyor musunuz 100 lira siz yatırıyorsunuz, 25 lira devlet koyuyor. Enflasyonun %8 olduğu bir ülkede böyle bir yatırım yok. yani bence çok parlak, kesinlikle kaçırılmaması, atlanılmaması gereken bir şey. Tabi burada biriken bu uzun vadeli fonlar ekonomiye işte bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz olan bu proje finansmanlarına alt yapı yatırımlarına uzun vadeli kaynakların alt yapısını oluşturacak .
Soru: 6 ay ve daha uzun vadeli mevduattaki stopaj avantajı gibi yöntemler. Ne dersiniz?
Abdullah Çelik: Vergi avantajları bence etkili olur. Özellikle bu ortamda bu enflasyonun gittikçe düştüğü ortamda ve nispeten bir ekonomik stabilizasyon sağladığı bir ortamda, getirilerinin düştüğü bir ortamda. Türkiye’de o büyük getirilerin olmadığı ortamda artık biz böyle daha küçük şeylerin hesabını giderek daha fazla yapacağımızı düşünüyorum ekonomik birimler olarak. Dolayısıyla bunların etkisi olur.
Soru: Peki şimdi hem mevduat hem krediler tarafından aslında üç aşağı beş yukarı konuşmuş olduk. Şimdi Bank Asya olarak elbette halka açık bir banka olmanın da getirdiği sorumluluk bilinciyle soruyorum bu soruyu 2012 için kar beklentiniz nedir büyüme beklentilerini de ülkenin düşündüğümüzde ve özellikle sektörel büyümenin devam edeceği ama 2011e kıyasla da düşük boyutlarda kalması beklentisini de göz önünde bulundursak ne öngörüyorsunuz
Abdullah Çelik : Biz kredi ve mevduatta %20ye yakın büyüme öngörüyoruz. Artı eksi % 2
muhtemelen fazla olacak ama üst taraflı olacak. Bütçelediğimizden iyi gidiyoruz. İlk 3 ayda %6 büyümüştük. Bu ikinci 3 ayda da benzer bir şekilde iyi gidiyor . Onları da hemen hemen tamamlamak üzereyiz. Marjlarımızda iyi gidiyor yani NİM lerde iyi onu da koruyabiliyoruz. Biz Bank Asya olarak aslında ne yapıyoruz nasıl bir politika izliyoruz derseniz biz biraz büyüme politikası izliyoruz şu an. İşte ben geldikten sonra 40’ın üzerinde şube açtık. Bir 30 şube açma izni daha aldık. Kesinlikle ben orada bir eşik olduğunu düşünüyorum. Yalnız bir 300 şubeli bir orta ölçekli banka düzeyine gelip bir an önce bunun nimetlerinden yararlanmaya başlamak gerektiğini düşünüyorum. Şube açma işi Türkiye de hala çok karlı bir iş. Yani düşüne biliyor musunuz 1 yıl gibi bir sürede kara geçip ondan sonra hep kar eden bir yatırım mantıklı bir yatırım mı yani bu işte bir banka şubesi yani ondan sonra sürekli bir kar getiriyor size. Dolayısıyla biz organik büyümemize devam edeceğiz. Karlılık açısından baktığınızda karlılık olarak ben 2011e göre çok farklı çok yüksek karlılıklar büyük ölçüde beklemiyorum. Daha çok yatay bir görüntü çizer diye bekliyorum.
Soru: Türkiye çok genç bir devlet ve bu genç devletin büyük liderinden bahsediyor Mustafa Kemal Atatürk ve Tayyip Erdoğan’ı kıyaslıyorlar. Aslında o kıyaslamalarda bir haklılık var. O haklılık yönü bence şöyle Mustafa Kemal Atatürk bütün mağdur ve mazlum uluslar adına bir savaş verdi ve kazandı. Ve bu savaşta böyle Hindistan, Çin’e kadar Budistlerden Hindulara kadar bütün İslam aleminde örnek oluşturdu ve kurtuluş savaşları başladı. O tarihten sonra Hintli Müslümanlarda dahil olmak üzere herkes bağımsızlıklarını o zaman kazandı. Bu bir merhaleydi şimdi ikinci merhaleye Tayyip Erdoğanla geçiyoruz o da şu Türkiye de bir İslam ülkesi olduğunu yeniden deklare ediyor. Yani ben bir Müslüman ülkeyim bana bu gözle bakın diyor ama bunu biraz utangaç bir dille yapıyor. Acaba daha açık bir dille yapılabilir mi yani Türkiye bir Müslüman ülke olarak promote edilirse daha mı doğru olur yoksa utangaç model daha mı iyi?
Abdullah Çelik: Artık Türkiye’de bence kendine güveni olan bir ülke haline gelmiştir. Yani
bence çok utangaç değiliz. Özellikle devlet büyüklerinin çok ciddi kendine güveni var.
Bu kendine güven ekonomiyle alakalı öncelikle . Bir şey özellikle ekonominiz iyiyse , borçlarınız kontrol altındaysa, milli geliriniz artıyorsa , vatandaşlarınıza iş bulabiliyorsanız biraz daha dik bir duruş sergiliyorsunuz .
Bu bence daha çok bununla alakalı ama burada tabi biz, bizi biz yapan değerlerden de utanmamalıyız da hiçbir zaman ben bunu da düşünüyorum yani. Biz başka bir şeyiz desekte batı bize böyle diyor. Zaten orda da bir mahcubiyete de gerek yok. Türk toplumu son dönemde gittikçe daha fazla çok kültürlü, dünyanın her yerinde iş yapan her yerine yatırım yapan her yerine seyahat eden bir toplum haline geldi. Bu çok güzel bir şey. Ben Amerika da 3 yıl yaşadım 2 yıl master yaptım. Orada çok kültürlülük güzel bir şey olarak aklımda kaldı. Dünyanın her yerinden insanlar oraya geliyor.
Çalışıyor, okuyor. inanın bizim kültürümüzün de aynen çok insancıl yönleri var. Ve bunları ön plana çıkartmakla hiçbir sıkıntı yok bana göre gurur duyacağımız yönlerimiz var. Çok çalışkan akıllı insanlar var. Belki iyi yönetilmemekten dolayı bir dönem bir problem yaşamışız belki. Aslında iyi yönetim çok önemli. Şirketler içinde devlet içinde her yer için. Yönetimin önemi bence bir numara. Druckerın bir sözü vardı. Diyor ki ‘’ Yönetim eşittir şirket , Everything else you can outsource‘’ Üst yönetim , top management çok önemli. Son dönemde Türkiye bir istikrarı yakaladı. Bu bahsettiğiniz ekonomi yönetimi insanları , ekonomi bakanları bürokratlarımızı çok yakından tanıyorum. sizde mutlaka onlarla çok görüşmeler yaptınız. Değişik toplantılarda bulundunuz, çok ciddi, çalışkan yani ülkesini seven insanlar. Bu çok önemli bence yani sayın başbakan yardımcımızın nasıl tempoyla çalıştığını biliyorsunuz herhalde. Dolayısıyla bunlarla bizim gurur duymamız için hiçbir engel yok yani.
Soru: Gelen çok sayıda sorularda katılım bankaları camiasında bu alanda bu sektörde Bank Asya’nın büyük ölçüde yeniliklere, ilklere imza atmış bir banka olduğuna dair bundan memnuniyet anlamında hatta bir izleyicimizin çok hoş bir şeyi var. Eşimle birlikte altın kabul günlerinde ziynetleri yükledik bankaya güvenimizi aldık ondan sonrada ondan sonrada tatile çıktık gibi esprili yayınlarda var.
Abdullah Çelik: Yıl sonuna kadar inşallah 10-14 tonu bulmak istiyoruz. Baktığınız zaman önemli rakamlar oluşturuyor diğer 11 ton diyince milyarın üzerinde bir rakamdan bahsediyoruz. Bunları biz özellikle şu nedenden seviyoruz. Küçük tutarlı ve yaygın mevduat bir ilginç yönü de bize yeni müşteri çok kazandırdı yani. Daha önce belki bankanın önünden geçmemiş belki bankacıkla ilgisi olmayan müşterileri Bank Asya’ya kazandırdı. Dediğiniz gibi bunun güven yönü insanların altınını biliyorsunuz
nereye koyacağını bilemez hırsızlık vs. şimdi tatil mevsimi de geldi. Tatile gideceksiniz ne yapacaksınız altınları falan. Altın kabul günlerinde biz bu altınları kabul ederek şimdi onlara getiri sağlamaya da başladık. Dolayısıyla evinizde altın değerlenmeden dururken ama bu şimdi getiri kazandırmaya başladı. Bank Asya olarak biz katılım bankaları arasında birçok alanda öncüyüz. Mesela bizim 2 milyon kredi kartımız var. Diğer katılım bankalarının tamamının herhalde birkaç yüz bin diye biliyorum. Çok kesin bilmiyorum ama tüketici tarafında da aktif bir bankayız. Kredi kartlarında olsun konut kredilerinde de. Konut kredilerinde bu sene %15e yakın bir büyüme yaptık. Stratejik olarak konut kredisi tarafında ve kobilerde büyüyoruz. Kobilerde ki büyümemiz %25 oldu mesela
Soru: Türk bankacılık sektörünün genel ortalamalarının üzerinde o zaman
Abdullah Çelik: Çok üzerinde ve kurumsalda biraz daha yatay gidiyoruz. Bu politika gereği strateji olarak çünkü kobilerde ve tüketicilerde biliyorsunuz teminatlı kredi kartı yapma şansınız daha fazla. Gelen BASEL düzenlemeleriyle vs.de tüketici konut tarafında risk ağırlıkları düşürülecek malum. %33 gibi düşük oranlara. Dolayısıyla sermayeyi de verimli kullanmaya çalışıyoruz. Sermayenin verimli kullanılması malum en önemli patronların çok hoşuna giden en önemli yani aynı sermayede daha çok iş yapmak dolayısı ile daha çok kar yapmak patronların çok hoşuna giden bir olay. Biraz öncede bahsettiğimiz gibi şube açılışlarımız sürecek. Yurt içinde yurt dışında dolayısıyla fırsatları kollayan daha iyi organize olmuş hazırlıklı bir şekilde yeni projelere giren yeni bir Bank Asya göreceğiz
önümüzdeki dönemde
Soru: Peki İstanbul’ un finans merkezi olma noktasında yürütülmekte olan çabalar bir önceki bölümde Ali Çağatay dünya helal gıda konseyinin Malezyada ki merkezini İstanbul’a taşıyacağından bahsetti ama bir başka önemli hususta finans merkezi konsepti çerçevesinde körfez ülkeleri bankaları birliğinin İstanbul’a ofis açıyor olması örneğin bu da çok önemli bir gelişme. Sizce bu finans merkezi olma konsepti algısı içerisinde hem Bank Asya’nın özelde hem de katılım bankalarının genelinde nasıl bir katkı sağlayabileceğini düşünüyorsunuz?
Abdullah Çelik: Ben daha önce bu fikri ortaya atmıştım. Bilmiyorum ama ilk ortaya atan benim. Katılım bankaları açısından Türkiye’nin bir merkez haline getirilmesi için ciddi bir şans var bence. Türkiye’nin İstanbul’un finans merkezi yapılma projesi içerisinde buna yardımcı olabilecek ciddi katkı sağlayabilecek belki bir alt proje olarak bu da götürülebilir çok rahatlıkla. Tabi bu kamu tarafında bizim katılım bankaları tarafında belki işte eğitim bacağında üniversitelerde vs. ya da bir imaj açısından yapılacak çalışmalarla mevzuatla yapılacak çalışmalarla hayata geçirilebilecek. Zaten bu finans merkezi projesinin bir parçası olarak yürütülebilecek bir proje diye düşünüyorum. Ciddi şansımız var. Şimdi baktığınız zaman finans merkezi olarak İstanbul’a çok ciddi rakipler var. Zaten mevcut bir global finans merkezleri var. İşte New York, Londra, Tokyo bölgesel finans merkezi olmak için ciddi uğraşan çabalayan ve bunun için ciddi yatırımlar yapan işte Dubai Moskova vs. ama İstanbul’un katılım bankacılığının merkezi yapmak bence çok kolay, nispeten çok daha kolay. Yani finans merkezi yapmaktan. bence ama ikisi beraber götürülmesi lazım. Malezya bu konuda ciddi çaba sarfediyor.
Soru: İşte o noktada Ali Çağatay’ın biraz önceki sorusuna da atıfta bulunarak orada da acaba çekingenlik göstermememiz mi gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü sizde biraz evvel ifade ettiniz. Merkez bankasının hali hazırda Malezya’nın merkez bankası başkanı beraberindeki bir heyetle birlikte adeta bizim başbakanlığımıza bağlı yatırım promosyon ajansı gibi ciddi anlamda Malezyayı mesela İslam bankacılığına bir global merkezi yapmak için baya alenen çalışıyor. Bundan da hiç gocunmuyorlar acaba bizde bu anlamda daha organize mi olmalıyız. Yoksa çekingen davranmamamız mı gerekiyor?
Abdullah Çelik: Kesinlikle bence nitelikli yatırımcıların nitelikli katılım bankacılığı alanına yatırım yapacak ciddi nitelikli yatırımcıların gelip Türkiye de yatırım yapması bu sermayelerin Türkiye’ye aktarılması, iş demek, Türk insanına daha çok iş demek Türkiye’nin dışarıyla daha entegre olması demek. Bence bunda hiç gocunulacak mahcup davranılacak bir durum yok. Dediğiniz gibi bütün dünya ülkelerinin kendi ülkelerine yatırım çekmeye çalıştığı bir dönemdeyiz. Özellikle bu işsizliğin çok büyük sorun olduğu kapasite kullanım alanlarının çok düşük olduğu bu dönemde herkesin
dünyanın her yerinden yatırım çekmeye çalıştığı bir dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla niye Türkiye’de daha çok katılım bankası olmasın . Gerçi bana rakip olacaklar o açıdan ben biraz duygusal davranabilirim ama ülke için iyi bir şey olur yani.
Soru: Biraz önce reklam arasında Feridun niye Bank Asyayla ilgili soru sormuyorsunuz dedi. Ben şimdi içinde Bank Asya geçen bir soru soracağım. Neden Bank Asya 1. Lig sponsorluğundan çekildiniz diye soruyorum.
Abdullah Çelik: Malum biliyorsunuz Bank Asya , Bank Asya birinci ligi sponsoruna çok ciddi
yatırım yaptı ve uzun süreli bir yatırımdı bu. Ancak her şeyin bir sonu olduğu gibi bunu da sonlandırmanın vakti gelmişti. Biz önümüzdeki dönemde iletişim stratejisi olarak daha çok ürün iletişimine yöneleceğiz. Bank Asya ismini artık bilmeyen bence pek kalmadı yani marka görevini yaptı. Kesinlikle biz fazlasıyla memnunuz hiçbir şikayetimiz yok. Bundan sonra biz daha çok ürün reklamlarıyla tüketicilerin karşısında olacağız.
Soru: Şimdi bununla ilgili olarak ta arkadaşlarımdan izin alarak izleyicilerimizin sorularına da hak vermek adına hızlı hızlı onları sormak ihtiyacı hissediyorum. Tam yeri gelmişken bir izleyicimiz diyor ki kuyumcular bankacılık sektörünü son dönemde altın işine yoğunlaşmasından pek hoşnut olmadıklarını işte kendilerine soru sorulduğu zaman basın kuruluşlarını açıklıyorlar. Sayın Genel Müdürümüz bu eleştirilere katılıyor mu?
Abdullah Çelik: Şimdi bence kuyumcular son dönemde kuyumcuların bankacılarla işbirliği yaptığı projeleri de görüyoruz. Bence eleştirmekten ziyade işbirliği yapmak özelliklemağazaları olan organize kuyumcular değişik markaların bankaların işbirliği halinde altın toplamaya başladığını okumuşsunuzdur,bence işbirliği daha uygundur diye düşünüyorum. Yani kuyumcularla işbirliğine biz hazırız. Onlar bizi rakip olarak görmesinler.
Soru: 5 bin ton şehir efsanesi var. Türkiye’nin yastık altında 5 bin ton var mı acaba, ne kadar var?
Abdullah Çelik: Bence o kadar yok. İnanın hiçbir tahminim yok. Ama insanımızın da bir köşeye attığı bir altın var yani o da kesin. Onu sistemin içine nasıl çekeriz. Biraz bu kayıt dışı kaygılarını muhtemelen belki orada da bir çalışma yapılabilir mi hani bu birtakım aflar çıkartıldı bunları sisteme çekmek için. Yurt dışındaki paralar vs. belki böyle bir çalışmada yapmak lazım. 5 bin ton yok belki ama bir miktar var.
Soru: İzleyicimiz özellikle Bank Asya’nın %100 yerli bir marka olarak globalvizyonuna yönelik yurt dışı açılımını sormakta. Örneğin şu anda Afrika da büyük bir çıkış yakalamış durumdayız. Afrikada Bank Asya Türk iş dünyasına nasıl yardımcı olmayı hedefliyor
Abdullah Çelik: Bizim Batı Afrikada İslam kalkınma bankasıyla bir ortaklığımızda 4 ülkede bankamız var Senegal, Gine, Nijer ve Moritanyada. Bu işbirliği iyi gidiyor. Son dönemde ortağımızla daha çok bizim oranın yönetiminde aktif olmamız şeklinde karşılıklı anlayışta oluştu. Mesela biz oraya Bank Asyadan bir genel müdür gönderdik. Oraya daha fazla destek oluyoruz. IT vs gibi daha teknik açılardan ve diğer konulardan da. Gerçekten Türk bankacılığının kendiliğinden mahçup ve utangaç
olmasına gerek yok aslında Türkiye’nin belki hem bankacılık alanında hem diğer sektörlerde artık yavaş yavaş böyle artık belki uluslar arası düşünmesininvakti geldi diye düşünüyorum ben. Halkımız gerçekten biraz öncede bahsettik. Daha çok seyahat ediyor dünyanın her yerinde çalışıyor. Her yere yatırım yapma konusunda eğilimler var. bence bankalar ve diğer şirketlerde biraz böyle baksalar iyi
olur diye düşünüyorum. Biz Bank Asya olarak bakıyoruz, küçük yatırımlarla böyle bunlar gerçi uzun vadeli birtakım şeylerin nüvesini oluşturacak yatırımlar.çok büyük bütçelerle yapılan yatırımlar değil ama en azından uluslar arası bir bakış açımızda var
Soru: İzleyicimiz müşarakayi soruyor. Müşaraka başladı mı?
Abdullah Çelik: Başladı. Bu müşaraka denilen şey izleyicilerimize açıklamak anlamında kar-
zarar ortaklığı. Bence çok yararlı bir sistem. Projeye yatırım yapıyorsunuz. Projenin getirisini de karını da paylaşıyorsunuz. Biz bir konut projesiyle buna başladık. İnşallah arkası gelecek. Ben ekonomi için çok yararlı bir sistem olduğunu düşünüyorum. Çünkü riski paylaşıyorsunuz . Yani Bankacılıkta biliyorsunuz krediyi ver teminatı al risk yatırımcı üzerinde.burada biz de katılım bankası olarak elimizi taşın altına sokuyoruz
Soru: Kurlar ve kredi maliyetleriyle ilgili önümüzdeki 6 ayı merak ediyorlar.
Abdullah Çelik: Ben kurlarda nispeten yatay bir gidiş bekliyorum. Kredi maliyetlerinde çok hafif bir gevşeme olabilir. Ama çok radikal bir şey bende beklemiyorum.
Soru: Son soru olarak temmuz ayında yürürlüğe girecek olan basel 2 ile ilgili yorumlarınızla tamamlayalım
Abdullah Çelik: Basel 2 yürürlüğe girdiğinde sermaye yeterlilik rasyolarında 1 ile 1.5 puan arasında aşağı doğru bir gidiş olacağını biliyoruz. Bu tabi kredi arzını azaltacak bir şey. Çünkü bankalar sermayeleri oranında kredi verebiliyorlar. Burada özellikle kamu otoritesinden benim eski çalıştığım yerden beklentimiz özellikle bu yabancı para munzam karşılıklara yani merkez bankasında tuttuğumuz paralar bunlar bizim. Ve işte yabancı para menkul kıymetlere yaptığımız yatırımlarda bunun en azından yatırım yapılabilir ülke olarak kendimizi gördüğümüze göre buralarda ki risk ağırlıklarının da bence tekrar bir gözden geçirilmesi, düşürülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Soru: Özellikle sanıyorum ihtiyaç kredileriyle ilgili BDDK’nın ekonomiyi soğutmak adına 18 Haziranda yayınlamış olduğu düzenlemede de aslında birazda yumuşama talebi var bankalardan galiba.
Abdullah Çelik: İç talebi ciddi bir şekilde aşağı çekildi. Burada da acaba biraz ileri mi gidildi
tartışmalarını da önümüzdeki dönemde göreceğiz diye düşünüyorum.