VakıfBank Genel Müdürü Süleyman Kalkan, 1 Temmuz’da yürürlüğe girecek Basel II öncesinde Türkiye’nin 2 önemli düzenlemeyi bir an önce yapması gerektiğini söyledi. Kalkan, bankaların bugün Merkez Bankası’na park ettikleri munzam karşılık yükümlülüklerini yerine getirirken tuttukları yabancı para cinsinden varlıkların Basel II’ye geçişle birlikte yüzde 100 risk ağırlığına tabi olacağını anlatarak bunun bir an önce düzeltilmesi gerektiğini söyledi.
Kalkan, ayrıca makro istikrar tedbirleri çerçevesinde ihtiyaç kredileri için geçtiğimiz yıl getirilen yüzde 150 ve yüzde 200 risk ağırlığı şartının da gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Kalkan, bu hesabın bankaların sermaye yeterlilik rasyosunun daha düşük görünmesine neden olduğunu kaydederek “Basel II’den önce bunun da mutlaka değişmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Kalkan, bu iki düzenlemenin yapılması halinde sektörün sermaye yeterlilik rasyosunun yaklaşık 1.5 puan daha yüksek çıkacağına da işaret ederek “Çok fazla tüketici kredisi verilmesi istenmeyebilir.
Bu anlaşılabilir bir şey. Ama bu düzenleme sermaye yeterlilik rasyosunu düşük gösteriyor. Konutta olduğu gibi başka adımlarla yine tüketici kredilerindeki artış hızı ayarlanabilir” diye konuştu. Kalkan, Basel II’ye geçtikten sonra KOBİ’ye kredi veren bankaların avantajlı konuma geçeceğine de dikkat çekti.
100 TL KREDİ KULLANAN İÇİN RİSK NASIL 200 TL OLUR?
BDDK’nın getirdiği düzenleme ile bugün ihtiyaç kredisi kullanan bir müşteri için maaşını aynı bankadan alsa bile % 5 karşılık ayırıldığına, ayrıca bu kredilerin risk ağırlığının da yüzde 150 veya % 200 olarak kabul edildiğine işaret eden Kalkan, “100 TL’lik bir kredi verdiğinizde aldığınız risk 100 TL’dir. Bir kredi batarsa en fazla, kredi tutarı kadar risk doğar. Bunu ipotekle verirseniz, risk 50 lira kabul ediliyor. Bunu devlet garantisiyle verirseniz sıfır riskli varlık olarak kabul ediliyor. Ama bunu maaşlı çalışana verirseniz vadesine göre, 100 liralık kredi 150 veya 200 lira olarak kabul ediliyor.. 2 milyondan fazla kişiye maaş ödüyoruz. Basel II’den önce bu hususun düzeltilmesinde fayda var. Çünkü her bir krediden uğrayacağınız zararı öngörmeye çalışan sermaye yeterlilik rasyosunun mantığını değiştiriyor. Haklı sebepler olabilir ama Basel II’ye geçerken bunun düzeltilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu hesabın değişmesi bankaların sermaye yeterlilik rasyosunu 0.40-0.50 puan yükseltebilir” bilgisini verdi.
Basel II ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde munzam karşılık olarak tutulan yabancı para n cinsi varlıkların da, ülke ratingi doğrultusunda riskli varlık grubu içine gireceği uyarısında bulunan Kalkan, “Türkiye’nin notu esas alındığı için, Basel II, TCMB’ye yatırdığınız parayı riskli varlık olarak kabul ediyor. Aynı şey Türk eurobondları için de geçerli. Sonuçta onlar evrensel bir yerden bakıyor” dedi. Kalkan, yabancı para cinsinden tutulan zorunlu karşılıklar ve eurobondların risk ağırlıklarının sıfır olarak dikkate alınması halinde sektörün sermaye yeterliliği rasyosunun 1.00 puan daha yüksek çıkacağı değerlendirmesinde de bulundu. Süleyman Kalkan, 1 Temmuz’da yürürlüğe girecek olan Basel II ile birlikte bir çok noktanın tartışıldığını ve sektörün bir numaralı gündem maddesinin bu konu olduğunu kaydetti. Kalkan, sermaye yeterlilik rasyosunun dünyada yüzde 8, Türkiye’de yüzde 12 olduğunu ama bankaların bunun çok üzerinde bir sermaye yeterlilik rasyosu olduğuna işaret ederek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Hem dünyada hem de Türkiye’de Basel II daha fazla sermaye ihtiyacı ortaya çıkarıyor. Türkiye’de Basel II’ye geçişle birlikte %12 olarak uygulanan oranı korumanın doğru olup olmadığı tartışılıyor. Türk bankacılık sisteminin iyi bir performansı, sıkı bir duruşu var. Bu da ihtiyatlı uygulanan politikaların sonucu olarak ortaya çıktı. Bundan tümüyle vazgeçmek olmaz ama dünyanın şartları ve sektörün görece üstünlüğünü koruyarak, bunun bir dezavantaja dönüşmemesini isteriz. Bir miktar düzeltme olabilir. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde daha iyi bir noktaya geliriz. Sektörün sermaye yeterlilik rasyosunu da düşük göstermemiş oluruz.”
Basel ile birlikte KOBİ’ye kredi veren bankaların daha avantajlı konuma geçeceğine de değinen VakıfBank Genel Müdürü Süleyman Kalkan, “KOBİ’lere kullandırılan kredilerin risk ağırlığı %75 olarak kabul edilecek. Bu krediler ipotekle verildiği takdirde bunun yarısı kabul edilecek” ifadesini kullandı.
Dünya´nın haberine göre, VakıfBank Genel Müdürü Süleyman Kalkan hem bankanın mali performansını hem İstanbul’a taşınmanın bankaya getirdiği değişimi anlattı hem de sektörle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bugün bankacılık sektörünün bir numaralı gündem maddesinin Basel II kurallarının yansımaları olduğunu aktaran Kalkan, pek çok noktanın tartışıldığını kaydetti. BDDK’nın geçen yıl ihtiyaç kredilerinin risk ağırlıklarının hesaplanmasında yaptığı bir değişiklikle bankalar açısından bireysel kredi vermenin maliyetli bir iş haline dönüştüğünü kaydederek şu ifadeleri kullandı:
“Çok fazla sermaye ve karşılık ayırmak zorunda kalıyorsunuz. Bunun Basel II’den önce mutlaka değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. En azından bazı düzeltmelerle sektörün sermaye yeterliliğinin daha düşük çıkması önlenebilir. Çok fazla tüketici kredisi verilmesi istenmeyebilir bu anlaşılabilir bir şey. Ama getirilen kural sektörün sermaye yeterlilik rasyosunu düşükmüş gibi gösteriyor.” 2001’DEN KALAN BATIKLARDA BİLE TAHSİLAT YAPILDI
Bankanın tahsili gecikmiş alacak rasyosunun yüzde 6’nın üzerindeyken tahsilatlarla birlikte %3.5 düzeyine gerilediğini kaydeden Kalkan, kamu bankası olmaları nedeniyle satış yapamadıklarına da dikkat çekerek şunları anlattı: “Tahsili gecikmiş alacak portföyümüzde satış yapamasak da sanki bir süre sonra sektörle aynı yere geleceğiz. Tahsilatı artırmaya çalıştık. İyi niyetle ödemek isteyene kampanya çalışmaları yaptık. 2001 krizinden kaynaklanan alacaklardan bile tahsilat yaptık. Daha önemlisi, ince eleyen sıkı dokuyan bir tutumla, intikalleri azalttık. Yönetim kurulunda her bir krediyi tek tek inceliyoruz. Tahsili gecikmiş alacak rasyosunda sektörle aramızdaki fark 0.75 puana kadar geriledi.”
MEVDUATTA HIZLI BÜYÜDÜK TAHVİL-BONO İHRACINA DEVAM
Mevduat tarafında da geçen sene yüzde 27.75 artışla en hızlı büyüyen bankalardan biri olduklarını kaydeden Genel Müdür Süleyman Kalkan, “Bu sene de yine mevduat büyümemiz sektörün üzerinde. Nisan ayının ilk haftasında 1 milyar dolarlık sendikasyonumuzu gerçekleştirdik. Eylül’de de 750 milyon dolarlık sendikasyonumuzu çevireceğiz. Mevduat dışı kaynaklara da yöneliyoruz. Kamu sermayeli mevduat bankaları arasında ilk defa 500 milyon dolarlık eurobond ihracı yaptık. Yurtiçinde 3 milyar TL’ye kadar tahvil ve bono ihracı için yetki aldık ve bu kapsamda mayıs ayının sonunda 1 milyar liralık bir ihraç yaptık. Böylece toplamda hem tahvil hem de bono ihraçları ile sadece bu yıl içinde yaklaşık olarak 1.5 milyar dolar yabancı para, 2 milyar liralık da TL kaynak sağladık. Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası ve EBRD’den enerji yatırımlarına ve KOBİ’lere dönük krediler alıyoruz. Proje finansmanında Türkiye’nin neredeyse en büyük yatırım kredileri portföyüne sahip bankalarından biriyiz.”
İSTANBUL’A TAŞINMA EYLÜLDE TAMAM
İstanbul’a taşınmayı bankanın tarihinde önemli bir kırılma noktası olarak gören Süleyman Kalkan, “Artık bankada İstanbul’a gidilecek mi tartışması yok. 2011 Nisan’da ilk gruplar gelmeye başladı ve bir senesi geride kaldı bile. Şimdi yeni bir grup getiriyoruz. Onunla birlikte büyük ölçüde tamamlanmış olacak. Bilgi işlem birimimiz de eylül ekim gibi gelecek, yerleri hazır. Ankara’da muhasebe ve operasyon birimlerimiz kalıyor. İstanbul Levent’teki kendi yerimiz olan eski adliye binasında hayat mayıs ayının son haftasında başladı. Birbirimize yakın 3bina, bir sac ayağı oluşturduk. İFM’ye bina yapılacak ama biz oraya taşınmadan önce, İstanbul’a alışmış, İstanbullu gibi düşünen, iş odaklı bir yapıya dönüşen banka olacağız. Ankara’dan İstanbul’a gelişimizin arkasında, bankacılıktaki büyümenin gerisinde kalmama isteği var. Bir an önce burada yer alalım, yarışta geri kalmayalım istedik” değerlendirmesinde bulundu.
TEKNOLOJİYE YATIRIM YAPILIYOR
Bankanın şimdi teknolojik altyapısını değiştirmek için yatırım yapıldığını ve kendi bünyelerinde yaptıkları bu çalışmaların hız kazandığını da belirten Kalkan, VIP’den esinlenerek kısaca VIT denilen VakıfBank İnovatif Transformation programından da bahsetti. Kalkan, “Hizmet kalitesini artıran yepyeni bir teknolojik altyapıya kavuşacağız. Bankacılığın değişmiş dünyası ve müşteri bizi buna zorluyor. Değişimin dışında kalamazsınız. Teknolojik atılım projesinin ilk meyvelerini de bu yaz alacağız. Mütevazı imkanlarla çok iyi bir iş yapacağız. Herhalde bankaya en fazla katma değer sağlayan projelerden biri olacak” dedi.
VAKIFBANK’TA 2012 KOBİ YILI İLAN EDİLDİ
Müşteri tabanını daha da geliştirmek, müşteriye daha yakın olmak isteyen VakıfBank için 2012 yılı KOBİ yılı olarak belirlenmiş. Geçen yıl eylül ayında banka KOBİ tarafına olan konsantrasyonunu artırırken, bu segmentte yüzde 96 kredi büyümesi yaşadığı dikkat çekiyor. Kalkan, KOBİ tarafında bazın düşük olduğunu da belirterek “Toplam kredi hacmimizin bu yıl yüzde 15-16 gibi büyümesini hedefledik. Ama KOBİ tarafında hedefimiz geçen yıl yüzde 90 büyümekti, yüzde 96 büyüme kaydettik.
Bu yıl da sahadaki 1.200 KOBİDOST’umuzla bu alandaki hızlı büyümemizi sürdüreceğiz. Bu yıl KOBİ kredilerinde yüzde 50 büyüme hedefledik” dedi. Kar marjının düşük olduğu büyük kurumsal firmalar cephesinde artık fiyat rekabeti yapmadıklarını ve rasyonel çalışma ilkesi doğrultusunda hareket ettiklerini anlatan Kalkan, “KOBİ, orta boy işletmeler ve ticari segmentte hem kredi hacmimiz hem de yeni müşteri kazanımımız devam ediyor. Zayıf alanımız KOBİ’ydi, orada da çok iyi ilerledik. Kaynağı
KOBİ tarafına aktarmak istiyoruz. Bireysel ise zaten bankanın geleneksel olarak güçlü olduğu bir segment” değerlendirmesinde bulundu. Dünya