Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, İstanbul'un finans merkezi olmasıyla yeni iş alanlarının oluşacağını belirterek, ''Yan hizmetlerle de daha çok kişiye istihdam sağlayacak. Türkiye'nin genç nüfusu sayesinde hedefe yaklaşmada güçlü olduğunu düşünüyoruz'' dedi.
Tufts Üniversitesi'nin düzenlediği ve ING Bank Yönetim Kurulu Başkanı John McCarthy moderatörlüğünde ''Uluslararası Finans Dünyasında Türkiye'nin Gelecekteki Rolü'' konulu panel gerçekleştirildi.
Panelde konuşan Özen, İstanbul'un stratejik konumu dolayısıyla 3 büyük imparatorluğun başkentliğini yaptığını belirterek, son 10 yılda Türkiye ekonomisinin çok iyiye gittiğini, krizi birçok ülkeye göre başarılı atlatıldığını kaydetti.
Özen, hisse senedi ve tahvil piyasalarının henüz tam olarak gelişemediğini ifade ederek, Türkiye'nin bölgesinde öneminin giderek arttığını söyledi.
İstanbul'un dinamik sosyal bir şehir olduğuna dikkati çeken Özen, ''Türkiye'nin iyi eğitimli bir nüfusu vardır. İstanbul'da kalifiye çalışanların sosyal yaşam tarzı da çok önemlidir. Türk nüfusu, ülkenin en önemli güçlerinden biridir. Her yıl 700 bin üniversite mezunu veriyoruz'' dedi.
Özen, İMKB'nin 250 milyar dolarlık bir değeri bulunduğunu ifade ederek, Türkiye'de bireysel emeklilik fonunun yeni geliştiğini ve bunun Türkiye'nin finans hizmetleri açısından ne büyük potansiyele sahip olduğunun göstergesi olduğunu kaydetti.
İstanbul'un çok canlı bir kültürel hayatı bulunduğunu anlatan Özen, İstanbul'da iş yapma maliyetinin düşük olduğunu, son yıllarda kiraların artmasına rağmen diğer yerlere göre daha uygun olduğunu kaydetti.
Özen, İstanbul'un uluslararası finans merkezi haline getirilmesinin amaçlandığını belirterek, ''Hukuki alt yapıyı güçlendirmek önemli. Finansal hizmetler konusuna da ağırlık verilecek. Polis memuru sayısında artış var. Yeni TTK yürürlüğe girecek. Çeşitlilik finansal merkezler açısından çok önemlidir. Kira sertifikaları ihraç edecektir. Basit vergi sistemi oluşturmak yatırımcıları çekmek açısından çok önemli. Türkiye'de en sorunlu kısım vergilerdir. Vergilendirme konusunda uluslararası belirsizlikler ortadan kaldırılacaktır. Vergilerin açık olması finansal merkez kararlarını etkileyecektir'' diye konuştu.
Ergun Özen, denetleme kurumlarının önemine işaret ederek, çok güçlü düzenleme ve denetleme yapısının olması gerektiğini, fiziksel alt yapısının sürekli geliştirildiğini, ancak uluslararası rekabet yapılacak durumda olunmadığını söyledi.
İstanbul'un finans merkezi haline getirilmesi için her türlü alt yapı çalışmalarının yapıldığını belirterek, ''Gelişmiş teknolojik alt yapı finansal merkezlerin en önemli özelliklerinden bir tanesidir. Türk bankalarının elektronik alt yapısı, sürece katkısı olacaktır. İnsan kaynaklarının güçlü yönlerimizden biri olduğuna inanıyoruz. Yeterince çaba sarfetmek önemli, yabancı dil eğitimin ağırlıklı olması gerekmektedir. İstanbul finans merkeziyle yeni iş alanları oluşacak. Yan hizmetlerle de daha çok kişiye istihdam sağlayacak. Türkiye'nin genç nüfusu sayasinde hedefe yaklaşmada güçlü olduğunu düşünüyoruz. Çok çalışırsak rakiplerimizi geçip güçlü finans merkezi göreceğime inanıyorum'' şeklinde konuştu.
-''Türkiye'nin tasarruf oranı çok düşük''-
ING Bank Genel Müdürü Pınar Abay da Türkiye'nin son 10 yılındaki gelişimine işaret ederek, ''Türkiye'nin makro ekonomik göstergelerinde çok büyük gelişme kaydedildi. Çok haneli enflasyon oranlarından, şimdi tek haneli enflasyon oranları görmek çok mutlu. Artık morgage alabiliyoruz. Faiz oranlarından dolayı morgage diye bir şey yoktu. Kamu borçlanmasında da düşüş olduğunu görüyoruz. Ekonomik göstergelerin çok iyi boyutta olduğunu görüyoruz'' diye konuştu.
Abay, ekonomik göstergelerin iyi boyutlarda olmasında istikrarlı bir siyasi ortamın önemli olduğunu belirterek, ''Türkiye'de 74 milyon Türk yaşıyor ve büyüme oranı çok yüksek. Nüfusun yaklaşık yüzde 60'ının 40 yaşın altında olduğunu görüyoruz. Türkiye'de yeni bir orta sınıf oluşuyor ve yeni bir Anadolu hikayesine sahip oluyoruz'' dedi.
Türkiye'deki cari açığı yurt içi tüketimin etkilediğini ifade eden Abay, Türkiye'nin tasarruf oranının çok düşük olduğunu, Ar-Ge harcamalarının, gayri safi milli hasılanın yüzde 0,7'sini oluşturduğunu söyledi.
Abay, Türkiye'deki cari açığın yüzde 50'sinin enerjiden kaynaklandığını anlatarak, şunları aktardı:
''Bütün bunlar, yapısal reformlara ihtiyacın olduğunun göstergesidir. Yapısal sorunları çözmemiz gerekiyor. Bütün bunlar için yapısal adımlar atılması gerekmektedir. Hükümet aslında başarılı adımlar attı. Devlet bir teşvik sistemi duyurdu. Bunun sonuçları 5 yıldan sonra görülebilecektir. Temel amaç, Türkiye'nin daha uzun vadede güçlü olabileceği yatırımlar yapmaktır. Bireysel emeklilik sisteminin desteklenmesiyle ilgili sistemler duyuruldu. Bireysel emekliliğe de yatırım yapılıyor. Tasarruf oranını arttırmaya çalışıyorlar. Yatırım sermayeleriyle ilgili vergi teşvikleri var. Nüfusumuz çok genç, hemen teknolojiyi benimsiyorlar. Geleceğimizi inşaa etmek için iyi bir alt yapımız var ama ele alınması gereken noktalar var. ING Bank olarak, Türkiye'yi yatırım yapılacak bir ülke olarak görüyoruz.''
Bank Asya Genel Müdürü Abdullah Çelik de katılım bankalarının nasıl çalıştığını anlatarak, İslami finansmanın yüzde 15-20 büyüdüğünü ve dünya çapında 1 trilyon dolarlık hacim olduğu düşünüldüğünü kaydetti.
Türkiye'de 4 katılım bankasının olduğunu ve 13 bin çalışanı bulunduğunu anlatan Çelik, ''Türkiye'de bu bankaların pazar payı yüzde 4,6 varlık oranına bakıldığında 32 milyar dolar düzeyindeyiz. Son 5 yılda yüzde 30-35'lik büyüme gördük. Daha emekleme aşamasında olmasına rağmen bu büyüme önemli...''
Fletcher School öğretim üyesi ve ekonomist Prof. Amar Bhide de ekonomik krizlerin çıkış sebeplerini anlattı.