Türkiye’nin gündemine gelen kentsel dönüşümün çok önemli bir proje olduğunu vurgulayan Aviva Sigorta Genel Müdürü Ertan Fırat, “Bu projede sigortacılar da yer alabilir ve binalara uzun süreli güvence sağlayabilir. Bu durumda denetimde sigortacılar da yer almalı” dedi.
Van depremi sonrası 1999 Kocaeli depreminden çok iyi dersler çıkarılabildiğini ve tedbirler alındığını söylemenin kolay olmadığına değinen Ertan Fırat, tablonun en kritik ve üzücü yanının bu depremlerde kaybedilen ve hayatı ciddi etkilenen insanlar olduğuna dikkati çekerek şöyle konuştu: “Bu tablo değişebilir. Bunun ilk sinyallerini hedeflenen Kentsel Dönüşüm Projesi’nde gördük ve bu projeyi hayata gerektiği gibi geçirebilirsek Türkiye’nin ve çok insanın kaderi değişecek. Bu proje Türk sigorta endüstrisi için de çok önemli bir proje. Bana göre sigorta sektörü bu projenin içinde yer almalı hatta bu projede ana oyunculardan biri olmalı. Sigorta sektörü hedeflenen kentsel dönüşüm projesinde hem inşaat döneminde ortaya çıkacak risklere hem de sonrasında inşaatın kalitesizliği nedeniyle meydana gelecek kayıplara yönelik güvence sağlayabilir. Sektör, bu fonksiyonunu yerine getirirken inşaat kalitesinin denetiminin sigorta sektörüne bırakılmasının kritik bir konu ve olmazsa olmaz bir yaklaşım olacağını düşünüyoruz. Zira, sigorta sektörü uzun vadeli bir taahhüt altına gireceği için bina yapım ve denetim işini çok ciddiye alacak ve yapılacak yeni binaların kalitesinin de bir artı güvencesi olacaktır.
‘SİGORTACILARIN RİSKİ AZALIR’
Hepimiz biliyoruz ki ülkemizde en önemli sıkıntılardan biri benden sonrası tufan yaklaşımıdır. Deprem her zaman olmuyor, ancak olunca çok ciddi tahribat yaratıyor, benden sonrası tufan yaklaşımı depremle mücadelede çok iyi yönetmemiz gereken bir risktir ve bu risk sigorta sektörünün desteği ile çok iyi yönetilebilir diye düşünüyoruz. Bizim açımızdan da ülkedeki bina stoğunun artırılmasını sağlamak taşıdığımız riski iyileştirmek anlamına gelecek, bu durum mutlaka fiyatlara yansıyacak, fiyatların ucuzlaması daha fazla sayıda tüketiciye ulaşmamızı sağlayabilecektir.”
Bu durumun mevcut DASK uygulamasına da çok olumlu etki ve destek yaratacağını söyleyen Fırat, DASK kurumunun taşıdığı portföy riski azaldıkça primlerin ucuzlaması ve hatta bu kurumun kapsam dahiline alacağı diğer doğal afet risklerinin yelpazesinin genişlemesinin olanak dahilinde olacağını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Örneğin; sel, fırtına, hortum gibi riskler de DASK kapsamına alınabilecektir. Teminat kapsamındaki bu tür genişlemeler olayları müteakip devletin vereceği destek alanını da ciddi anlamda sınırlayacağı için kamu kaynaklarının daha verimli yönetilmesini sağlayabilecektir. Bu çerçevede acilen ele alınması gereken bir diğer konu tüm konutların mutlaka DASK poliçesi alacak şekilde bir yasal düzenlemenin ve çerçevenin oluşturulmasıdır. DASK poliçesi satın almamış olan konutlara bazı kamu hizmetlerinin verilmemesi bu poliçelerin yüzde 100 satış oranına ulaşılmasına imkan sağlayabilecektir. Örnek; su ve elektrik gibi hizmetler için DASK sahipliliği bir ön koşul olarak belirlenebilir.”
‘KENTSEL DÖNÜŞÜMDE ENERJİ TASARRUFU’
Kentsel dönüşüm projesinde kamu yararı açısından ele alınması gereken bir diğer konunun yeni yapılacak binaların enerji tasarrufu sağlayacak şekilde yapılmasına dikkat çeken Fırat konu hakkında şunları söyledi: “Ülkemizde eski bina stoğunun yaklaşık yüzde 35-40 civarında fazladan enerji tüketimine neden olduğu tahmin edilmektedir. Sigortacıların aynı zamanda denetim sorumluluğunu üstlenecek bir konumda bu projede konuşlanmaları yapılan binalarda enerji tasarrufuna yönelik önlemleri yerinde denetleme ve kontrol imkanı verecek. Binaların daha az enerji tüketecek olmaları enerjide dışa bağımlılığı olan ülkemiz için çok ciddi kaynak tasarrufu sağlayacak. Kentsel dönüşüm projesinin sigortacıları merkeze alıp, kurgulanması ülkemiz açısından birçok faydaya imkan verecek. Özünde finansal kaynak yaratan bir meslek olan sigortacılık oluşan bu tarz bir projeden yaratacağı kaynakları uzun vadeli yatırım araçları ile Türkiye ekonomisine aktaracak, tasarruf açığımıza da destek olabilecek ilave bir alan yaratacak. Bu projenin en önemli kazanımı Türkiye için çok önemli olan beşeri kaynaklarının depremlerde heba olmasını engellemek, bu amaçtan yola çıkarak birçok yan fayda da geliştirilebilir.”
‘BİNA İNŞAAT SÜRECİNİ SİGORTACILAR DENETLEMELİ’
“Şu an bu konuda sigorta sektöründe yapılmış bir çalışma olmadığını dile getiren Fırat, “Böyle bir projede sigortayı nasıl konumlayacağımız belli değil. Eğer projede rol alırsak yukarıda bahsedilen çerçeve ve amaçlara ulaşmak için formül ve yöntem geliştirebiliriz. Bu söylemden yola çıkarak Kocaeli depreminden sonra kurduğumuz DASK modelini örnek gösterebiliriz. DASK’ın kurulma aşamasında acaba bir deprem olduğu zaman DASK’ın elindeki kaynaklar bunu karşılayabilir mi tarzı kuşku ve sorularla karşılaştık. Bu konuyu reasürans ve sigorta desteği ile aşıp bugünlere geldik. Şu an DASK’ın elindeki havuzun büyüklüğü çok ciddi rakamlara ulaşmış durumda. Kuruluş tarihinden beri DASK her depremden yüz akıyla çıkıyor, vatandaşların sorunlarını gideriyor. Dolayısıyla kentsel dönüşüm için DASK tarzı bir havuz sistemi de bir çözüm olabilir. Buradaki bizim açımızdan en kritik konu; bina inşaat sürecini sigortacıların denetleyecek olmasıdır” dedi. sigortacı