Yönetimdeki 100 gününün icraatlarını Galatasaray’ın eylül ayı Olağan Divan Kurulu Toplantısı’nda üyelere aktaran Ünal Aysal, "İş akışımızın ve dolayısıyla planlarımızın radikal biçimde değişmesine neden olan, medyada şike soruşturması olarak adlandırılan bu olaylar, birkaç yönetici, sporcu ve birkaç futbol kulübümüzün (Suçlu mu, suçsuz mu?) sorularına cevap aramanın çok ötesinde ele alınması ve ilgilenilmesi gereken fevkalade önemli, hassas bir konudur" dedi.
Aysal, dünya futbolunda kirlilik sorununun yeni olmadığına dikkati çekerek, "Bu sorun uzun bir süredir mevcut. Özellikle futbol ekonomisinin ulaştığı boyutlar ve yaygınlaşan bahis ekonomisi gerçeği karşısında, kuralları ve spor etiği yeterince yerleşmemiş, benimsenmemiş ortamlarda bu beklenmeyen bir durum da değildir. Yıllardır bu tür olayların dedikodularını ülkemizde hepimiz duyarız, okuruz. FIFA ve UEFA’nın konuya nasıl bir hassasiyetle yaklaştığını, özellikle son yıllarda nasıl bir öncelik verdiğini biliyoruz" diye konuştu.
"FENERBAHÇE DÜŞMANI DEĞİLİZ"
Türk spor tarihinin en sancılı dönemi olarak nitelendirdiği süreçle ilgili olarak, "Yönetilmesi oldukça zor ama doğru yönetilirse aynı zamanda uzun vade açısından en önemli, en hayati dönemecinde, (Bu yıl, bu sezon kaybımız ya da kazancımız) gibi kaygıların çok ötesinde düşünmek ve davranmak zorundayız.
Bizlerin devraldığı miras budur, devredeceğimiz miras da bu olmalıdır" diyen Aysal, sözlerini şöyle sürdürdü: "3 Temmuz Pazar sabahı hepimiz şok edici bir kapsamda başlayan soruşturma süreciyle uyandık ve Galatasaray olarak toplumda oluşabilecek muhtemel hezeyanları önlemek için 4 Temmuz akşamı tüm camiamıza, rekabet duygularıyla hareket etmeme, süreci soğukkanlılıkla izleme çağrısı yaptık. Aynı zamanda Galatasaray olarak camiamıza ve kamuoyuna süreci yakından izleyeceğimizin güvencesini verdik. Hemen bir hafta sonra yapılan Kulüpler Birliği toplantısından ilke olarak alınacak kararları ve atılacak adımları desteklemek sözünü vererek ayrıldık. Ancak daha toplantıdan birkaç saat geçmeden Türkiye Futbol Federasyonu’nun, beklentilerin aksine (Hiçbir karar almıyoruz, hiçbir adım atmıyoruz) açıklaması karşısında, sürecin iyi yönetilmemesi halinde ülke futbolu olarak başımıza gelebileceklere dikkati çeken, (Bu ateş üfleyerek sönmez, çözüm zamana yayılamaz) bildirimizi yayınlamak zorunda kaldık.
Aynı bildiride, karar almamanın doğru bir karar olmadığını, evrensel hukuk kurallarına uygun olarak gerekli kararların acilen alınması gerektiğini hiçbir kulüp adı ve de hiçbir cezadan söz etmeksizin dile getirdik. Spor kamuoyunu derinden sarsan hatta ülke imajımızı etkileyen, UEFA nezdinde işi çözmüyoruz, kendimiz yönetemiyoruz intibası veren bir tutumun daha ilerde tüm futbol dünyamızı ve kulüplerimizi etkileyebilecek sonuçlar doğurabileceğinin altını çizdik. Gelişmeler malumunuz. Mesajlarımız tam ve net olarak algılanamadı ve kendi dostlarımız arasından bile bizi Fenerbahçe düşmanlığı yapmakla suçlayanlar oldu. Tek önceliğimizin, Türk sporunun önünün tıkanmasını önlemek olduğunu ısrarla vurguladık.
Böyle bir mantıkla ve alışkanlıklarla yıllarca yaşamış bir toplumun bu reaksiyonu, refleksi anlamamasını bir yerde doğal karşılamak gerektiğini gördük ve ısrarlı olduk. Ancak bugün geldiğimiz noktada, her şey yavaş yavaş aydınlandı, aydınlanıyor. Dediklerimizin bir hırs ya da menfaat motifiyle olmadığı, Türk futbolunun kamu vicdanını rahatsız eden adaletsizlik duygusundan kurtarılması kadar saygınlığının da korunması amacını taşıdığı fark edilmeye başlandı."