Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Rıdvan Dilmen ve Aykut Kocaman ile yaptığı görüşmeyi hangi açıdan ele almak gerekir acaba!
Elbette ki aylık olağan bir görüşme değildi bu.
Sürprizdi... Gizliydi...
Ve de 1,5 saat sürdü. Olağanüstü bir durumdu. Perdeyi aralamak gerekiyor.
Tabii ki tek konu Fenerbahçe ve Türk futbolu idi.
Düşüncemi hemen söyleyeyim: Olumsuz bir görüşme, 1,5 saat sürmez!
Yani...
Görüşme sonrası medyaya yansıyan “Işık yok” yaklaşımı hiç de mantıklı değil. Bırakın bunu...
İnanılmaz yoğun bir tempoda çalışan Erdoğan’ın, olumsuz yaklaşacağı bir konu ile ilgili olarak randevu vermesi sizce mümkün mü?
Bence değil!
Fenerbahçe’nin ve daha da ötesi Türk futbol tarihinin en önemli isimlerinden olan Rıdvan Dilmen ve Aykut Kocaman’ın, içinde bulunduğumuz bu olağanüstü kriz çerçevesinde bilgilerini, duygularını ve düşüncelerini ayrıntılı bir şekilde dile getirmelerine saygı duymak gerekiyor.
Şu da var: Şike krizi her geçen gün büyüyor. Formül üretilemiyor. Türk futbolu, okyanusta dümeni kitlenmiş bir gemi gibi bilinmeze doğru gidiyor.
Aydınlar tarihi karar alabilir!
Rıdvan Dilmen ve Aykut Kocaman, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptıkları görüşme sonrası herhangi bir açıklamada bulunmadılar.
Sessiz kaldılar.
Doğrusu da bu zaten.
Ama haliyle merak ediyor insan...
Acaba bu görüşme esnasında Fenerbahçe için nasıl bir çözüm ortaya kondu?
Acaba Türk futbolu hakkında ne gibi kaygılar dile getirildi? Acaba Mehmet Ali Aydınlar ile ilgili ne gibi düşünceler ifade edildi?
Soruları artırabiliriz.
Ancak böyle bir platformda Türk futbolu ve Mehmet Ali Aydınlar hakkında çok iyi düşüncelerin dile getirilmediğini söyleyebilirim.
Bana gelen duyum bu...
Hatta ötesi de var...
Şunu hemen belirteyim:
Önümüzdeki aylar içinde çok ilginç gelişmeler yaşayabiliriz.
Bakarsınız Mehmet Ali Aydınlar görevi bırakabilir. Bırakmak zorunda kalabilir.
Beyin takımı iyi kurulamadı
İnsan en çok neye üzülüyor biliyor musunuz?
Mehmet Ali Aydınlar gibi çok düzgün bir insan, son derece kötü günler yaşıyor ve de yaşatıyor.
Çünkü çok kötü yönetiyor ve de yönetiliyor. Böyle olmamalıydı.
Öyle açıklamalar yapıyor, öyle kararlar alıyor ki... Şaşırıyorsunuz.
Hani ayıp olmasa, “Birilerinin oyununa geliyor” diyeceğiz.
Direkt söyleyeyim: Aydınlar beyin takımını iyi kuramadı. Yalnız kaldı.
Öteye gitmeye gerek yok: Şu şike sürecinin ilk günlerinde hukuki donanıma sahip zeki birini basın sözcülüğü görevine getirseydi, ortada bu kadar bilgi kirliliği olmazdı.
Kendisi de bu kadar yıpranmazdı.
Her bakımdan yanlış yönlendirildi Aydınlar.
Özellikle hukuki açıdan... Ve de icraatlar çerçevesinde. İyi bir beyin takımı ile bu facialar yaşanmazdı. Bursaspor’un af kararına ve play-off uygulamasına imza atılmazdı.
İşin tuhafı nedir biliyor musunuz? Futbol Federasyonu’nda artık muhatap bulamıyorsunuz.
Vaziyet anlaşıldı... Kuyular kazıldı... Siper vaziyeti alındı.
Herkes saklanıyor.
15 Ağustos’tan sonra ne oldu?
Futbol Federasyonu, gelen yoğun tepkiler üzerine UEFA’ya yolladığı yazıları kendi internet sitesinde yayınladı.
Burada dikkati çeken nokta şu: Yollanılan yazılar, 15 Ağustos’a dek. Haliyle sormak gerekiyor: 15 Ağustos’tan sonra
bir tek yazı yollanmadı mı?
Yollanmadıysa eğer...
Skandal.
Yollanıp da yayınlamadıysa eğer...
Daha büyük skandal.
Yeri ve zamanı gelmişken şunu da soralım: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, UEFA’ya yollanılan tüm bu yazıları istedi mi?