Geçenlerde, annem telefonla aradığında, ses tonu hem şaşkın hem de kızgındı. Aramızda geçen konuşmayı size aktarmadan önce, küçük bir bilgi vereyim.
Anneme, aile içinde ‘valide sultan’ deriz. Kendisi, araba kullanmaya meraklıdır. Geçen senenin bu
zamanlarıydı… Cip alacağım diye tutturmuştu. Dediğini de yaptı. Ufak tefek bir cip aldı.
Gelelim, geçenlerde aramızda geçen konuşmaya. İyi misin, hoş musun bile demeden, başladı anlatmaya:
“Bizim araba var ya… Kaskosunun yenileme zamanı geldi. Geçen sene sigortayı yaptırdığım şirketle konuştum, bin 250 liraya yenileyeceklerini söylediler.” “Fena fiyat vermemişler” diye araya girdim. Daha lafımı bitirmeme fırsat vermeden, devam etti: “Dinle… Hani çalıştığım banka var ya… Sigorta şirketinden fiyat aldılar. Kaç para biliyor musun? 560 lira. Üstelik, eski poliçemin aynısını yapıyorlar.” Telefonda kalakaldım. Şirket isimlerini vermiyorum, ama poliçeyi yapan da yeni yapacak olan da pazarın büyüklerinden. İki şirket de yabancı sermayeli.
Yazıyorsun da ne işe yarıyor
Dediğim gibi telefonda kalakaldım. Nasıl kalmam ki… Fiyat farkı neredeyse yarıdan bile az. Neyse… Valide sultan, duraklamamı fırsat bilip, başladı sorulara:
“Şimdi ben ne yapacağım, oğlum? Bu iş, ucuz etin yahnisine dönmez değil mi? Yarın bir şey olursa paramı öderler mi? Eskisine mi sigortayı yaptırsam?”
Bahsettiği şirketi tanıdığımdan, “Yenisine sigortanı rahatça yaptırabilirsin” dedim. Böyle bir cevabın onu tatmin etmeyeceğine de emindim. Nitekim, beklediğim yorum geldi:
“Ne yani, bu sigortayı, bu kadar ucuza yaptırabiliyordum da geçen sene kazık mı yedim? Öyleyse şikâyet edeyim. Yeni şirket de babamın oğlu olmadığına göre, sen de yaptırabilirsin dediğine göre, geçen sene fazla para ödemiş oldum. Sen niye uyarmadın beni? Bu kadar yazıyorsun, çiziyorsun da ne işe yarıyor.”
Hadi gel, çık işin içinden
Hadi gel, çık işin içinden. Açıkçası, diyecek bir laf bulamadım. Nasıl izah edebilirdim ki… “Bak valide sultan, sigortacılar son yıllarda birbirleriyle kıyasıya rekabet ediyorlar. O yüzden de fiyatları kırıyorlar. Kırdıkça da zarar ediyorlar ama yine de rekabeti bırakmıyorlar. İşte sen, bu yüzden sigortayı, eskisinden yarı fiyatına düşük alabiliyorsun. Seni kimse kazıklamadı.”
Nasıl böyle anlatabilirdim ki… Anlatsam, ne anlardı; anlasa, ne işine yarardı. Her tüketici gibi o da iki şeye dikkat ediyor. Birincisi, bütçeye uygun sigortayı nasıl yaptırabilirim? İkincisi, hasarımı alabilir miyim?
Ama bu iki nokta da hiçbir zaman, geçen sene yapılan kasko poliçesinin, bu sene yarı fiyatından bile daha az bir rakama, bir başka şirket tarafından yapılmasının altında yatan mantığı tüketiciye anlatamaz. Bırakın tüketiciyi, sigorta şirketlerinin yöneticileri bile bunu anlamıyor, anlatamıyor. Nitekim, geçen gün büyük bir sigorta şirketinin yöneticisi ile sohbet ederken, bu konuyu kendisi ile paylaştım ve “Nasıl izah ederdiniz?” diye sordum. Cevap: “İzah edemem, anlatamam da.” Diyeceğim o dur ki, serbest piyasa şartlarında şirketler birbirleriyle fiyatta rekabet edebilirler. Hatta, bedavaya bile poliçe verebilirler. Zarar da edebilirler. Zarar, o şirketlerin hissedarlarını ve o piyasayı denetleyen kurumları ilgilendiren bir konudur.
Ama iş tüketiciye gelince, bunun bir mantıksal izahının yapılması gerekir. Yoksa gün geçtikçe, güvenilirlik kaybolmaya başlıyor.
Noyan Doğan / Radikal