İşinin hayatını ele geçirdiğini farkettikten sonra hayalindeki işi yapmaya, senarist olmaya karar verdi. Bu kararı verdiği 2008 yılından bu yana da epey yol katetti. Derviş Zaim, Mario Levi, İlker Barış gibi isimlerle çalıştı, dersler aldı. Rusya’da bibigon.ru çocuk kanalına projesini kabul ettirdi. Sinema sektörünün Mekke’si Los Angeles’ta iki yıl ScreenWriting Expo’ya katıldı, enteresan isimlerle tanıştı. Bu seneki expoya katılan tek Türk senarist olarak deneyimlerini bizlerle paylaşıyor:
- İstatistik okudun, finans alanında master yaptın, uzun zaman yatırım uzmanı olarak çalıştın. Senarist olmaya nasıl karar verdin?
Üniversitede de ilgi alanım borsa ve sinema idi. Boş zamanlarımda ya da ders ektiğimde ya sinemaya ya da borsa seans takip salonuna giderdim. İstatistik okudum lisans olarak ama öğrenciyken yazdığımız ve çektiğimiz amatör kısa filmler oldu. Sinema yapmak için lisans düzeyinde diplomaya gerek olmadığını düşündüm fakat borsa için diploma gerekliydi. Okulu bitirip masterımı da tamamladıktan ve borsada çalışmaya başladıktan sonra değil sinemaya hiçbir şeye vaktimin kalmadığını fark ettim ki bu soğumama neden oldu. İşten ayrıldım ve tekrar yazmaya başladım.
- Bu kararından memnun musun? Hayat güzel mi? :)
Çok memnunum. İşimin yerden ve zamandan bağımsız olması beni çok mutlu ediyor ve daha yaratıcı kılabiliyor. Aldığım finans eğitiminin de bana kattığı analitik düşünebilme yetisi de senaryo için önemli.
- Sonra nasıl ilerledin?
Bir tanıdık vasıtası ile bir dizinin senaryo ekibine katıldım. Derken 2008 de kriz oldu ve bir çok dizi yayından kalktı ve birçoğunun da projesi durduruldu. O sırada kendim yazmaya devam ettim. Yazdıkça eğitimimin eksikliğini fark ettim ve hazır kriz devam ederken eğitim almaya başladım.
- Ne tür eğitimler aldın, kimlerle çalıştın?
Derviş Zaim’den sinema yazarlığı eğitimi aldım. NewYork Film Academy’nin İstanbul şubesi Digital Film Center’dan. Daha sonra yaratıcı yazım, Mario Levi’den. Ve tv dizi senaryo ve diyalog yazımı için de üstad İlker Barış’tan ders aldım ki hala da devam etmekteyim. Bunun yanı sıra Amerika’da Los Angeles’da yine expo’nun kapsamında birçok ünlü isimden senaryo ile ilgili workshop ve seminerler aldım. Lisans diplomasına gerek olmadığını hala düşünsem de uzman kişilerden alınan eğitimin kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum.
- Bu süreçte seni zorlayan şeyler nelerdi?
Öz disiplin çok alışkın olduğum bir şey değildi. Bunu hayatıma yerleştirdim.
- Ne tür projeler yaptın?
İlk bir sitcom la başladım. Krizle beraber kendi başıma bir sitcom yazdım. Derviş zaim ile bir odev çalışması gibi başlayıp ilerleyen bir film yazdım. Daha sonra ufak tefek çocuk programları ve gecen sene bir film daha.
- Türkiye dışında projelerin oldu mu? Bağlantıları nasıl kurdun?
Rusya ile iş yapan bir yapımcı sayesinde bir çocuk programı verdim. Ben sadece yapımcı ile görüştüm bağlantıyı onlar sağladılar. Rusya bağlantısı olan bir yapım şirketi aracılığı ile orası ile bilgi sahibi oldum. Kendileri birşey üretmiyor ama satın almaya çok açıklar.Yeni (ve hatta eski) fikirlere oldukça açıklar. Ayırdıkları bütçe de Türkiye’de olduğundan daha iyi durumda. Güvenilir bir yapım şirketi aracılığı ile oradaki ülkeler ile iş yapmak akıl karı gibi görünüyor. Burada çekilmiş ve bitirilmiş hazır işler ile daha çok ilgililer.
- Los Angeles’daki expo ya gitmeye nasıl karar verdin? Niye onu seçtin?
Hazırladığım bir film projem vardı. Burası için maliyeti yüksekti. Orada nasıl olur acaba diye düşünüp, orada senarist olan bir arkadaşımın tavsiyeleri doğrultusunda gidip süreci orada gözlemlemeye karar verdim. Expo yu da arkadaşım anlatmıştı. Biraz araştırdım ve gittim. Screenwriting Expo’nun farkı en büyük olması. Onun dışında da yıl içinde bir çok kez düzenleniyor fakat katılımcı firma sayısı 3-5. Birkaç görüşme için gitmek de oldukça maliyetli. O yüzden bu expo’ya gittim. Geçen yıl 60 dan fazla bu yıl da 40 a yakın firma vardı katılımcı.
- Hazırlık sürecinde neler yaptın?
Sadece fikriniz ya da özetiniz ile gelmelisiniz demelerine inanarak geçen yıl hazırlıksız gittim. Gittiğimde gördüm ki fragman çekip getiren, dosya dosya plan ve ayrıntı getirenler vardı… bu yıl tam çekim senaryom, bilumum özetlerim, cv kart vizit, tanıtıcı bir takım iş örnekleri vs ile gittim.
Bunun dışında randevu organizasyonlarım, workshop biletlerim vs hazırlıklarım da oldu.
- Gittikten sonra nasıl geçti oradaki günlerin, ne kadar kaldın?
İlk bir kaç gün hafif bir yorgunluk akabinde hızlı adaptasyon ve koşuşturmaca ile geçti. Bu yıl oraya projeme guvenerek gittim. Bir donem draması idi…pitching sessionlarda gorusme suresi 5-6 dk kadardır. Bu sure içinde hem kendimi hem filmimi tanıtıp hem de gelecek sorulara zaman bırakmaya calıştım. Çok kısıtlı sure içerisinde eksik noktalar kalabiliyor. fakat session dışında kurulan networkler ile de satış gerçekleşebiliyor. Bunun için de elimden geleni yapmaya çalıştım. hemen her fırsatta projemden bahsedip session dışında da, dakikaların kovalanmadıgı toplantı ortamlarını da degerlendirmeye çalıştım.. Expo 3-4 gün sürüyor fakat sonrasında da kaldım, hızlı geri dönüş olasılıkları için…
- Tüm bu seyahatin maliyeti ne kadar oldu?
Maliyet tercihlere göre değişiyor. Expo giriş erken alındığında 100$, son dakika alırsan 400 e kadar varabiliyor. Firmalar ile görüşmeler de ücretli o da 15 ile 25$ arası.. worshoplar seminerler 5-7$ gibi….otel de günlüğü 60-200$ arası.. yemek 10-30$ arası ortalama…uçak biletini de araştırıp kampanyalı alırsan çift yön 800$ dan başlıyor diyebilirim…
- Türkiye’den katılım nasıldı?
Maalesef bu yıl tek bendim. Geçen yıl da 2 kişi idik.
- Neden çok katılım yok? Ne tür senaryoların şansı var, ne tür senaryolarla gitmeli sence?
Kimsenin haberi yok diye düşünüyorum önümüzdeki yıl için umarım ses duyurabilinir ve katılım artar. Bu konuda ben de elimden gelen yardımı yapmaya hazırım.
Bizden motiflerle süslü olan ama illaki global bir konusu ve anlatımı olan her türlü senaryonun şansı var. Katılımcı firmalar önceden ne tarz senaryo ile ilgilendiklerini duyuruyorlar. Drama ya da korku ya da sadece romantik komedi arıyoruz gibi.
- Yaptığın görüşmelerin geri dönüşü nasıl oldu?
Orada tanıştığım önde gelen isimlerle iletişimim devam etmekte. Bunun dışında satışla ilgili bir dönüş henüz yok, emailleri kontrol etmeye devam…
- Diğer sektörlerde olduğu gibi, sinema sektöründe de fuarlara katılım, projeye fon sağlama…vb alanlarda servis veren danışmanlar var mı? Sahip olduğun bu bilgi ve tecrübeyle başka senaristlere danışmanlık yapmayı düşünmez misin?
Bizde olduğunu sanmıyorum ya da ben hiç duymadım. Ben bu konuda danışmanlık, elimden gelen yardımı yapmak isterim. Ilgilenenler benimle iletişime geçebilir.
- Senaristler, bu tür fuarlarda eserini tanıtabilmek icin sponsor ve fon bulabiliyor mu?
Fuarın sponsorlarının standları mevcut. Ki o sponsorlar aynı zamanda film sponsorluğu da sağlayabilirler tabii ana sponsorluk olmaz. Ama orada sağlanan network imkanı ile ulaşılabilecek yerlerin ise ucu bucağı yok.
- Bu expoda yapımcı bulmuş, başarılı herkesce bilinen bir proje var mı?
2007 en iyi senaryo dalında Oscar adayı Babel, screenwriting expo’da satılmıştı.
- Senaryonun sinema için satışı dışında başka ne tür alternatifler var?
Senaryonun film yapılması için satışı tabii ki nihayi amaç. Fakat bunun dışında bir çok alternatif var. E-book olarak düzenlemek için alabiliyorlar. Fikri satın alıp tv dizisi veya Show programına dönüştürmek için kullanabiliyorlar veya sadece bir süreliğine üzerinde düşünüp planlama yapmak için kiralayabiliyorlar. Bu aylık, yıllık veya birkaç yıllık olabiliyor.
- Senaristler de agentlarla çalışıyor değil mi?
Çok fazla agent var. Her aşama için profesyonel yardım alınabiliyor. Sadece fikirle gidip sysopsis haline getiren şirketler var ve bunun sunumu için çalıştıran workshoplar, danışmanlar var.
- Expo sonrası Türkiye’ye döndükten sonra işler nasıl gitti?
Email ile takip ediliyor. Sunum yapıldıktan sonra eğer ilgilenirlerse senaryo özeti ile iletişim bilgileri istiyorlar. Daha sonrasında email ile senaryonun tamamını istiyorlar.. tüm iletişim email diyebilirim.
- İşleyiş, sistem her iki piyasayı kıyaslamanı istesem?
Amerika gerçekten fırsatlar ülkesi bu sektör için en azından. Yeni fikirlere çok açıklar. Bunun için öncelikli olarak bir background aramıyorlar ya da kimin kimi tanıdığı ile çok ilgilenmiyorlar. Eğer iş gerçekten iyi ise bunu değerlendirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Türkiye’de o kadar kolay değil. Proje ne kadar iyi olursa olsun bazı noktalardaki tanıdık simalar ancak kapı aralayabiliyor. Burası kapalı bir çember gibi. Çok iyi bir tv programı fikri olan bir ev hanımının burada yapabileceği çok bir şey yok. Ama Amerika’da bir takım festivaller sayesinde sokaktaki adamın bile şansı var.
Hakların korunması konusunda da bizden öndeler diyebilirim. Yaptığım görüşmelerde, sunumumu dinlemek için ön koşul senaryomun ya da fikrimin tasdikli olmasıydı. Bu da oldukça kolay. Writers guild of America (WGA) ile internet üzerinden tasdik yapılabiliyor. Tasdik email ile yollanıyor, WGA dan alınan tasdik numarası ile görüşmelere girebiliyorsunuz. Ben size güveniyorum tasdige gerek yok deseniz bile kurallar gereği kendilerini de güvenceye alıyorlar tabi sonra başları ağrımasın diye, tasdigi zorunlu tutuyorlar. Yaklaşık 2 ay kadar sonra da WGA dan ıslak imzalı onay geliyor normal posta ile evinize. Ama tabii sadece numarası yeterli.
- Projelere nasıl fon bulunuyor?
Türkiye’de de Amerika’da da ilk film için destek bulmak biraz daha kolay. Amerika’nın farkı bunun çok daha kolay olması. Her yıl belirli bir bütçe ayıran firmalar var. Festival sponsoru da olan firmalar bunlar. Orada yüzlerce film festivali olduğu için haliyle destek veren de çok. Tavsiyem hedefi belirleyip, örneğin Sundance’e katılmak istiyorum deyip, Sundance’e sponsor olan bir çok şirket ile görüşmek bazı kısa yollar yaratabiliyor. Bazı kemikleşmiş durumlar var. Şu festivalin yolu bu firmadan geçiyor gibi.
- İki kere gittin, kendini başarılı buluyor musun?
İlk gittiğimde sadece orada işlerin nasıl döndüğünü öğrenmekti amacım. Fakat gidince keşke dosya dosya proje ile gelseymişim dedim. O kadar güzel isimlerle tanıştım ve destek gördüm ki. Ünlü tv dizileri Dexter, Dr.House, Nip Tuck gibi dizilerin senaristleri ile tanıştım. Wanda Adında bir Balık filminin senaristi John Cleese ile uzun sohbetler yaptık. Tim Burton ile bir çok projede çalışmış olan John August ile de tanışma fırsatım oldu. Onlara sorduğum sorulardan aldığım her cevap bana bir şeyler kattı. Bunun yanı sıra bazı yapımcı firmaların temsilcileri değil bizzat tepedeki isimleri ile tanışma imkanım da oldu. Sadece temsilcileri de olsa yine Universal Pictures, Warner Bros gibi firmalarla senaryom üzerinde tartışmak kazançlı bir deneyim.
Oradaki tek Türk olmak da beni farklı hissettirdi aynı zamanda üzdü de. Animasyon senaristi Robert Skir ile görüştüm. Xmen ve spiderman in yazarı ve daha birçok animasyon filminin. Türkiye’de ki animasyonun durumunu sordu ve bu konuda danışmalık yapabileceğini söyledi. Türkiye’de durumu araştırdığımda animasyon senaristleri genelde animatörlerden oluştuğunu gördüm. Kendi aralarında yazıp hallediyorlar ve ilerleyemiyoruz.
Bu isimler ile fikir alış verişi iyi bir deneyimdi.
- Bundan sonraki hedefin nedir?
Bundan sonra da yine projemi veya projelerimi tanıtmak ve birlikte iş yapabilme olanağı sağlayabilmek için katılımlarıma devam etmeyi düşünüyorum. Avrupa’daki durumu merak ediyorum. Amerika’da ki kadar şans tanınıp tanınmadığını en kısa sürede çözmek istiyorum. Gözden kaçırılmş fırsatlar kalmasın istiyorum. Bunun yanı sıra ortak yapımları da taşımak istiyorum buraya. İşbirliği yapmaya hazır bir çok farklı deneyimlere donanımlara sahip ekipler var. Daha önce de yapmaya calıştığım ortak çalışma bağlantılarını bu sene daha da geliştirmeyi planlıyorum.