Küresel finans krizinin nedenleri arasında gösterilen 'gölge bankacılık' sisteminin büyüklüğü rekor seviyeye çıktı. Finansal İstikrar Kurulu'nun (FSB) raporuna göre, tıpkı bankalar gibi mevduat toplayan, bankalar gibi borç alıp veren fakat normal bankalardan farklı olarak belirli düzenlemelere tabi olmayan finansal kuruluşların oluşturduğu gölge bankacılık sistemi geçtiğimiz yıl 67 trilyon dolar büyüklüğe ulaştı ve G20 ülkelerinin ekonomik büyüklüğünün üzerine çıktı.
G20 tarafından küresel finans sistemini denetlemesi için oluşturulan FSB'nin ikinci yıllık gözden geçirme raporunda gölge bankacılık sisteminin 2002-2007 döneminde 26 trilyon dolardan 62 trilyon dolara çıktığı hatırlatıldı. Raporda yer verilen tespitlere göre, toplam büyüklük 2008'de düşüş gösterdi ancak 2011 yılında 67 trilyon dolarlık büyüklüğe erişti. Yani değerlendirmeye dahil edilen ülkelerin GSYH'sinin yüzde 111'ine ulaştı. Rapora göre, gölge bankacılık geçtiğimiz yıl, tahminlerin 5-6 trilyon dolar üzerinde bir büyüme gösterdi. Küresel GSYH'nin yüzde 86'sını ve küresel finansal varlıkların yüzde 90'ını kapsayan raporda, gölge bankacılığın bankacılık sistemi varlıklarının yarısına denk geldiği ifade edildi. Rapordaki başlıca tespitler şöyle:
Gölge bankacılık sisteminin en fazla büyüdüğü ülke ABD oldu. ABD'de gölge bankacılığın büyüklüğü 2011 yılında 23 trilyon dolar oldu. Euro Bölgesi'nde gölge bankacılık 22 trilyon dolar, İngiltere'de ise 9 trilyon dolar varlık büyüklüğüne ulaştı. ABD'nin gölge bankacılık içindeki payı ise 2005 yılındaki yüzde 44 düzeyinden yüzde 35'e geriledi. İngiltere ve Euro Bölgesi'nin payında ise artış var.
Gölge bankacılık bölgelere göre büyük farklılık gösteriyor. Hollanda (yüzde 45) ile ABD (yüzde 35), kindi finans sistemleri içinde gölge bankacılığın en fazla paya sahip olduğu pazarlar. Gölge bankacılığın payının büyük olduğu diğer ülkeler Hong Kong, Euro Bölgesi, İsviçre, İngiltere, Singapur ve Güney Kore olarak sıralanıyor.
Gölge bankacılığın GSYH'ye oranı açısından bakıldığında ise en büyük pazarlar Hong Kong (yüzde 520), Hollanda (yüzde 490), İngiltere (yüzde 370), Singapur (yüzde 260) ve İsviçre (yüzde 210), Bu durum ise, söz konusu ülkelerin uluslararası finans merkezleri olmalarıyla açıklanıyor.
Krizden sonra (2008-2011) gölge bankacılık daha yavaş bir hızla olmakla birlikte 17 bölgede (bunların yarısı gelişmekte olan ülkeler) büyümesini sürdürürken, 8 bölgede daralma gösterdi. Özellikle Brezilya, Çin, İsviçre ve Hong Kong gölge bankacılık sistemindeki büyümede önemli bir rol üstlendi.
FSB ayrıca, bankaları sermaye rezervlerini artırmaya zorlamak için kuralların sıkılaştırılmasının gölge bankacılık sektörünü güçlendirebileceğini de ifade etti.
TÜRKİYE'DE GÜÇLÜ DEĞİLLER
Gölge bankalar, kısa vadeli borçlanıyor ve uzun vadeli likit olmayan varlıklara yatırım yapıyor. Müşterilerine; ipotekli krediler ve varlığa dayalı ticari kağıtlar karşılığında kredi verebiliyor. ABD ve Avrupa'da ise oldukça yaygın olarak işlem yapan bu kuruluşlar arasında; yatırım bankaları, sigorta şirketleri, hedge fonlar, yatırım fonları, devlet tarafından mortgage kredisi vermeleri için desteklenen kurumlar yer alıyor. Gölge bankalar, kanuni karşılığa ve vergi düzenlemelerine tabi olmadıkları için, bankalara yüksek faiz ödeyebiliyorlar. Buna rağmen bankalardan daha düşük faizle kredi verebiliyorlar. Bu nedenle, bankalar da gölge bankalara, yüksek faizle para verip; karlılıklarını arttırma eğilimine girmişler hatta onlar gibi çalışmaya başlamışlardı ve küresel finans krizin çıkmasında önemli bir rol oynadıkları düşünülüyor.
Gölge bankacılık Türkiye'de önemli bir paya sahip değil. FSB'nin raporuna göre 2007-2011 döneminde gölge bankacılığın zayıfladığı pazarlar arasında Avustralya, Kanada, Fransa, Suudi Arabistan, İspanya, ABD ve Türkiye bulunuyor.