Hazineciler kendilerini zor tutuyorlar
Tarih: 29 Mart 2010 - 01:34
Global ekonomik kriz, bankaları paramparça edilmiş itibarları ve finansal anlamda yara bere içinde kalmış müşteri tabanlarıyla baş başa bıraktı. Kurumsal müşterileri kendilerinin uzun vadeli sürdürülebilirliklerine ve adanmışlıklarına ikna edebilmeleri için 2010 yılında aşırı sıkı çalışmaları...
HAZİNECİLER KENDİLERİNİ ZOR TUTUYORLAR
Charlie Corbett / The banker (Ekonomist Dergisi)
BİR ZAMANLAR AERODİNAMİK anlamda eşek arılarının uçamaması gerektiği söylenirdi ancak bu gerçekten habersiz olan eşek arıları uçmalarına devam ettiler. Global ekonomik kriz sırasında kurumsal sektörde de eşek arılarınınkine benzeyen birşeyler yaşandı. 2009un başlarında krizin zirve yapmasıyla kredi akışının donduğu ve borçlanma maliyetlerinin büyük bir hızla arttığı bir ortamda, aslında burunlarını bile kaldıramamaları gereken şirketler, daha da yüksekten uçmaya devam etme başarısını gösterebildiler.
Geleneksel banka fonlamalarının her türünün ortadan kaybolduğu bu şartlarda hayatta kalmak isteyen şirketler alternatif finans kaynaklarına yönelmeye zorlanmıştı. Büyük şirketler uluslararası tahvil ve hisse senedi piyasalarından faydalanırken, küçük şirketler ise bünyelerinde en çok ihtiyaç duyacakları anlar için sakladıkları likidite çıkınlarını açmışlardı. 2009da Hazinecilerin mantrası bir anda etkin faaliyet sermayesi yönetimi oluvermişti.
Son iki yılda hızlanarak artan iflas vakalarının sayısına rağmen bu eşek arısı mantığı sayesinde çok sayıda şirketin 2010u yenilenmiş bir iyimserlikle karşılayabileceği gözlemleniyor. Geçen yılın sonlarında Kopenhagda gerçekleştirilen yıllık Eurofinance konferansına katılan bin 600 Avrupalı kurumsal Hazineciyle yapılan anketin sonuçları, yüzde 64ünün 2010 yılının bir boğa piyasası şeklinde geçeceğini düşündüklerini gösteriyor. (aşağıdaki kutucuğa bakın).
Hazineciler artık üst yönetimin yeni sevgilileri haline gelmiş durumdalar ve CEOlar ile CFOlar onlara eskiden hiç olmadığı kadar büyük bir sıklıkla danışıyorlar. Aslında şirketlerdeki Hazine departmanlarına biçilen bu yeni rol değişikliği, yaşanan son ekonomik krizin bir ürünü.
Avrupa Kurumsal Hazineciler Derneği Başkanı Richard Raeburn, daha da ileriye giderek resesyonun bu meslek açısından ve özellikle de karşı taraf riskinin farkındalığının artmasından dolayı harikalar yarattığına dikkat çekiyor. Şimdi çok küçük şirketler bile banka ilişkilerini nasıl yönetecekleri ve bankalar nezdindeki risk pozisyonları anlamında daha fazla düşünmek zorundalar diyor. Bugün karşı taraf riski, bilhassa bankacılık ortaklarının iflası durumunda, Hazinecilerin öncelikler sıralamasının en tepesine yerleşmiş durumda.
YEPYENİ BİR DÜNYA
Blackberry cihazlarının üreticisi Research in Motionda (RIM) üst düzey kurumsal Hazine direktörü olan Tim Martine göre, bu ekonomik kriz yüzünden bir şirketin tedarik zincirlerinin tamamında yepyeni bir dünya yaratıldı. Martin, Artık sadece derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlara bel bağlayamazsınız. Bilhassa da iş, bankaların değerlendirilmesine geldiğinde başka türden kredi bilgileri arayışına girmemiz gerekir diyor. Şirketler bugün kendi kredi itibarlarını korumak için bankaların kredi temerrüt swap oranlarına, hisse senedi fiyatlarına ve hatta Tier 1 sermaye rasyolarına bile hiç olmadığı kadar dikkatle bakıyorlar.
Finansal kriz sayesinde şirketlerin bankalarına karşı olan tutum ve davranışları kökten değişti. Çoğunluğu, bankaları ekonomik krizde işleri yüzlerine gözlerine bulaştırmakla suçluyor. Bankaların beceriksizlikleri yüzünden patlayan kredi kıtlığı ve artan maliyetlerin sonuçlarına katlanmak zorunda bırakıldıklarına inanıyorlar. Kendilerine bu acıları çektirenlerin baş sorumlusu olarak da bu sorunlara ilk başta neden olan insanları görüyorlar.
-----------------------
HAZİNECİLERİN YÜZDE 57si BANKALARIN BU KRİZDEN, FİYATLARI ACIMASIZCA ARTTIRMANIN BİR YOLU OLARAK FAYDALANDIĞINA İNANIYOR
Kaynak: Eurofinance
---------------------
Bankalar ile onların kurumsal müşterileri arasındaki ilişkiler bugün kırılma noktasına kadar test edilmiş durumda. Eurofinanceın Hazinecilerle yaptığı anketin sonuçlarına göre, bu insanların yüzde 60 kadarı, bankaların bu krizi fiyatları insafsız bir şekilde yükseltmek için bahane ettiklerine inanıyor. Bu ifade doğru da olabilir yanlış da; ancak önemli olan yaratılan algılamadır. Richard Raeburn, Eminim ki borçlanıcıların gayet sağlam bir hafızaları vardır ve son iki yıl boyunca bankaların ellerine düşen şirketlerin başlarına neler geldiğini kolay kolay unutmayacaklardır diyor.
KOBİ KAVGASI
Bu süreçten en büyük zararı da küçük işletmeler gördü. Büyük kurumlar uluslararası tahvil ve hisse senedi piyasalarının nimetlerinden faydalanabilirken, küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) ise hayatta kalabilmek için kendi bünyelerinden likidite çıkartabilecek zafer için çıkınını tekrar yoklama stratejilerine başvurdular. Bankaların eline düşme tehdidiyle, kapıldıkları tatlı rüyalardan uyanabilmiş olsalar da çoğu birlikte çalıştıkları bankalarından gelen maliyet artışlarına sessizce katlanmak zorunda kalmıştı. Tim Martin, Bugün bankalar da uğraşılacak daha iyi müşteriler bulma baskısı altında ezildiklerinden, şimdi bile ortalıkta başı bankalarıyla ilişkilerinde ve likidite hususunda dertte olan pek çok şirket mevcut. Bankaların kapısını çalmak zorunda kaldığımız günleri geride bıraktığımızdan biz bugün çok şanslı bir konumdayız diyor.
-----------------------
BORÇLANICILARIN SAĞLAM BİRER HAFIZASI VARDIR VE BU HAFIZALAR SON İKİ YIL İÇİNDE BANKALARIN PENÇESİNE DÜŞEN ŞİRKETLERİN BAŞINA NELER GELDİĞİNİ KOLAY KOLAY UNUTMAYACAKLAR.
Richard Raeburn
------------------------
Ancak Research in Motion gibi mükemmel sermayelendirilmiş şirketlere uygulanan fiyat tarifesinin bile değiştiğini de ekleyerek, şöyle devam ediyor:
Fiyatlandırma büyük bir sorun. Farklı bankalarda farklı fiyat uçurumları olduğunu görüyoruz. Bankalar bugün ya sermaye maliyetlerini ya da diğer faktörleri göz önüne alarak fiyatlandırmada fevkalade agresif davranıyorlar.
Bunun sonucu olarak da şirketler her geçen gün kendilerine alternatif kaynaklar bulmakta daha çok zorlandıkça, banka finansmanının gelecekteki görünümünün daralması da kaçınılmaz. Reuters Loan Pricingin rakamlarına göre, 2009 yılında sendikasyonlu borç erteleme için yeni çıkılan ihraçlar dolar bazında yüzde 28 oranında azalmış. 2009daki 547 milyar dolarlık toplam hacim, 2007deki 1.8 trilyon dolarlık hacmin üçte birinden bile düşük bir seviyede gerçekleşmiş.
Otomotiv parçaları üreticisi Johnson Controlsda Avrupa ve Afrika faaliyetlerinden sorumlu Hazineci Jean-Philippe De-Waeleye gore, bu kriz sayesinde diğerleriyle aradaki bazı ilişkiler güçlendirilmiş ve bazılarına karşı da gözler açılmış. Onun bugünkü stratejisi ise, otomotiv endüstrisindeki olası risklere tamamen açık bir şirket olduğundan, Johnson Controlsa BBB notunun verilmesiyle bir hayli duygusal yaklaşarak olası her ihtimale karşı hazırlıklı olmaya dayanıyor.
De-Waele, Bu hiç de hoş bir görüntü değil. Mevcut bankalarımızla olan bağlarımızı güçlendirmeye ve banka ağımıza yeni bankalar daha katmaya çalışacağız ya da en azından vadesi gelen borçlarımızın döndürülmesini sağlamak için bazı bankaların taahhütlerini azaltmaları ihtimaline karşı şimdiden hazırlıklı olmayı deneyeceğiz diyor.
AGNOSTİSİZME DOĞRU KAYIŞ
Bankaların bugünlerde ödemelerin süreçlendirilmesi ve ileri nakit yönetimi teknikleri gibi daha önce hiç sunmadıkları hizmetler ve ürünlerle ortaya çıkarak kurumsal müşterilerin gözdesi olmaya yönelik çabaları bazıları tarafından şüpheyle karşılanıyor. De-Waele, Bu katma değerli bohçaların hiçbiri imkanlar (krediler) sunulmaksızın bir işe yaramaz. Kuşkusuz ürünsel özelliklere sahipler ancak iş bilançolara geldiğinde ne gibi katkıları olacak? Bugün halen ürün insanları ile kredi insanları arasında bir iletişimsizlik var. Eğer banka uygun ve adil fiyat seviyelerinden bilançolar yaratamıyorsa, o zaman bu ürünlerin de hiçbir değeri kalmaz diyor.
Global ekonomi kademe kademe normale döndükçe ve şirketler de artık sadece hayatta kalmayı düşünmekten vazgeçip büyümeye odaklandıkça bankaları içinde faaliyet gösterecekleri çok çetin şartlar bekliyor olacak. O gün geldiğinde şirketler finansmanlarını çeşitlendirmek ve karşı taraf risklerini hafifletmekte bir adım önde olmak için çok daha büyük ölçekli bankacılık grupları arayışına girmiş olacaklar. Pek çok şirket açısından o günlere gelindiğinde her tür işini bir avuç yakın ilişkide olunan bankayla yapmak fikri, geçmiş günlerde kalmış bir konsept olarak algılanılabilecektir.
Raeburn, Bu dünya artık şirketlerin kendi bankalarıyla kolaylıkla yatağa girebildikleri günlerden fevkalade farklı günlere geldi. Akıllı kurumsal Hazineciler, bankaları tarafındaki kötü haberlerin insafına daha az terk edildiklerinden, bu yeni durumdan hoşlanmaya devam edecekler. Büyük bankaların geleceği üzerinde sallanan büyük bir soru işareti asılı durumda. Hazinecilerin zihinlerini kurcalayan bir başka önemli soru da düzenleyicilerin giriştikleri yeni atakların onlar üzerinde başka ne türden belirsizlikleri daha ortaya çıkaracağıyla ilgili diyor.
Hazineciler kendilerini bankalardan bağımsız kılabilecek yöntemler bulmak için her geçen gün daha fazla çalışıyor. Bazılarının damgaladığı üzere bu banka agnostisizmi yüzünden tamamen yeni bir rekabetçi ortam oluşacak.
Tim Martin, bu yaklaşımın, Research in Motionın üzerinde en fazla kafa yorduğu alan olduğunu belirterek, Bankalara karşı her geçen gün daha çok kuşkuyla yaklaştığımızdan, gerek bankalarla olan karşı taraf riskinde gerekse de avantajlı maliyetler bulma konusunda olsun anında bir bankadan diğerine geçebilecek yetenekte olmaya çalışıyoruz diyor.
HIZLI TERCİH DEĞİŞİMİ
Bankalara daha az bağımlı olma süreci büyük ölçüde bankalararası iletişim uzmanı Swiftden gelen yeni gelişmelerle destekleniyor. Bu şirket, kurumsal müşterilerin ödemeler, Hazine veya menkul kıymetler emirlerinde kolaylıkla bir bankadan vazgeçip diğerini tercih edebilmelerini sağlayan standart bir yazılım tasarlamış durumda.
De-Waele, kendi şirketinin de operasyonel perspektiften bağımsız bir banka olma sürecini zaten başlatmış olduğunu söylüyor. Artık neredeyse sadece Swifte ve onun bize sunduğu fırsatlara bakmaya başladık. Eğer çok bankalı bir strateji izliyorsanız, o zaman çalıştığınız tüm bankalarla ortak bir yönü olan bir çıkış kapısı da kullanıyor olmanız gerekir ve bunu da bize Swift sağlıyor diyor.
Gözlerini 2010 yılına kilitlemiş bankaların önlerindeki pek çok meydan okumadan biri de hem teknoloji hem de yeni düzenlemelerle ortaya çıkarak kendi hizmetlerinin her geçen gün daha da fazla ticarileştirilmesini durdurabilmeleridir. Artık kurumsal müşterilerin sadakatine güvenmek yeterli değildir ve bankaların, onların hala ellerinde birer müşteri olarak kalmalarını sağlamaları gerekmektedir. Martin, Bankaların bir adım öne çıkabilmelerini sağlayacak sayısız katma değerli hizmet var aslında diyor.
Martine göre, daha şimdiden bankalarla yapılan pazarlıklara bir parça tevazu unsuru bulaşmış durumda. Şu anda kesinlikle aşırı alçakgönüllü davranıyorlar. Burada işler böyle yürüyor, işine gelirse demek yerine, bankaların ellerinden gelenin en iyisini yapmaları ve ellerindeki veya potansiyel müşterileri kaçırmamaları gerekir diyor.
İSTİKRARLILIK VE ADANMIŞLIK
Peki bankalar kuşkuculuğu her geçen gün artan müşteri tabanlarının kalbini ve aklını geri kazanabilmek için başka neler yapabilirler? Raeburn, Şirketlerin aslında bankacılık ilişkilerinden tek beklediği istikrarlılık, güvenilirlik ve kendini emniyette hissetmekten ibarettir. Eğer ben bugün küçük ve orta ölçekli şirketler (KOBİ) pazarına satış yapmaya çalışan bir banka olsaydım, onları bu piyasada gerçekten var olduğuma ve gelecekte de var olmaya devam edeceğime olan adanmışlığım ve istikrarlılığımla etkilemeye çalışırdım diyor.
----------------------
BANKALAR] ARTIK KESİNLİKLE TEVAZU GÖSTERİYORLAR. BURADA İŞLER BÖYLE YÜRÜYOR, İŞİNE GELİRSE DEMEK YERİNE, BANKALARIN ELLERİNDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAPMALARI VE ELLERİNDEKİ VEYA POTANSİYEL MÜŞTERİLERİ KAÇIRMAMALARI GEREKİR.
Tim Martin
---------------------------
Geleceğin banka stratejilerinin tümünde güvenin ve itibarın geri kazanılması en kritik konular olmaya devam edecek. 2009 boyunca birtakım müşterilerinden fonlarını mahrum bırakan bankalar bu tavırlarının karşılığında kendilerine çok daha fazla şüpheyle bakılan bir piyasayla yüzleşecekler. Aynı durum krizin sonucu olarak yabancı piyasalardan çekilen bankaların da başına gelecek. Raeburn, Bir iki eski ismin ve yeni isimlerin bu piyasalara geri dönmeye çalıştıklarının işaretleri alınıyor ancak burada geçmişte bayağı hırpalanmış finans direktörlerinin ve Hazinecilerin bu insanların geri dönüşlerini nasıl algılayacakları bir hayli kritik bir soru diyor.
2010a doğru bakıldığında, ölçekleri ne olursa olsun tüm şirketlerin bankacılık ilişkilerinde istikrarı ön plana koyacaklarına hiç kuşku yok. Ufukta halen yaklaşmakta olan çift dipli bir resesyon ihtimali olduğunu göz ardı etmeyen şirketler, bugün ilişkide oldukları bankaların o günlerde yerlerinde durup kendilerini desteklemeye devam edip etmeyeceklerini bilmek istiyorlar. Eşek arıları genellikle saldırgan yaratıklar değildir ancak bilhassa da kendilerine hoyratça davranıldığı zaman karşılarındakileri sokma kapasiteleri de vardır.
Kutu
Geçen yıl ekim ayında gerçekleşen Eurofinancein Kopengahdaki konferansında, katılımcı olan bin 600 Avrupalı kurumsal Hazineciye doldurtulan anket formlarıyla, mevcut ekonomik iklimdeki finansman hakkındaki tutum ve davranışlarını belirleyecek bakış açıları ortaya çıkarılmaya çalışıldı. İşte size verilen cevaplardan çıkarılan kuşbakışı gözlemler:
1. Finansal kriz bitti mi yoksa daha gelecek çok kötü haber var mı?
% 15 = Bitti
% 71 = Gelecek kötü haber çok
% 14 = Bilmiyorum
2. 2010 için ayı mı yoksa boğa piyasası mı öngörüyorsunuz?
% 64 = Boğa
% 36 = Ayı
3. Bankacılara ödenen primler G20nin ilgi kapsamına girmeli mi?
% 58 = Evet
% 42 = Hayır
4. Önümüzdeki yıl Euro/dolar paritesi ne olur?
% 8 = < 1.20
% 39 = 1.21-1.40
% 40 = 1.41-1.60
% 13 = > 1.60
5. 2010 Ekiminde petrolün varil fiyatı ne olur?
% 3 = < 50 $
% 51 = 50-100 $
% 35 = 101-150 $
% 6 = 151-200 $
% 5 = > 200 $
6. Son altı aydır kredi vericiler riski nasıl ölçüyor ve nasıl fiyatlandırıyor?
% 49 = Çok daha gerçekçi
% 51 = Aşırı muhafazakar
7. Fatura tahsilatlarınız ne durumda?
% 20 = Erkenleşti
% 25 = Gecikiyor
% 55 = Eskiden olduğu gibi
8. Fatura ödemeleriniz ne durumda?
% 3 = Erkenleşti
% 33 = Gecikiyor
% 64 = Eskiden olduğu gibi
9. Mevcut nakit akışı tahmininizle gelecekte kendinize ne kadar süre biçiyorsunuz?
% 14 = Bir yıl veya fazlası
% 15 = Altı veya 12 ay arası
% 19 = Üç veya altı ay arası
% 22 = Bir veya üç ay arası
% 16 = Bir ay
% 8 = Bir hafta
% 6 = Önümü göremiyorum
10. Lehman Brothersın çöktüğü günden bu yana çalıştığınız banka sayısı azaldı mı, yoksa arttı mı?
% 28 = Azaldı
% 21 = Arttı
% 51 = Aynı seviyede
11. Bankaların krizden sırf fiyatları acımasızca yükseltmek için faydalandığına inanıyor musunuz?
% 57 = Evet
% 33 = Hayır
% 10 = Emin değilim
12. Şu anda en temel endişeleriniz neler?
% 25 = Karşı taraf riski
% 22 = Kredi bulunabilirliği/maliyeti
% 18 = Nakit akışı tahmini
% 18 = Ekonominin durumu
% 8 = Daha çok düzenleme
% 5 = Getirilerin olmayışı
% 4 = Enflasyon
Kaynak: Katılımcı görüşleri; Eurofinance Konferansı, Kopenhag 2009.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/hazineciler-kendilerini-zor-tutuyorlar/271943