BusinessWeek dergisinin internet sitesinde yayımlanan bir köşe yazısında, çok uluslu şirketlerin yatırımlarını kalabalık nüfusu ve güçlü ekonomisi yüzünden Çin’e yönelterek, Asya’nın gerçek alışveriş merkezi Hindistan’ı göz ardı ettiklerine dikkat çekildi. Çin kalabalık nüfusu yüzünden geçmişten bugüne tüccarların gözbebeği oldu. Hatta 19'uncu yüzyıl İngiltere’sinde, her bir Çinlinin tek bir mendil almasının şirketleri zengin etmeye yeteceği fikri hakimdi. Ancak bu plan hiçbir zaman tutmadı. Köşe yazısında ülkedeki nüfustan yararlanmak isteyen çok uluslu şirketlerin o zaman da şimdi de büyük bir hayal kırıklığı yaşadıklarına dikkat çekildi. Küresel mali krizle birlikte, Çin ekonomisi hızla büyürken, ülke için tüketim rakamları büyüme oranlarını yakalayamadı. Çin’deki tüketim, gayrisafi yurtiçi hasıla bazında değerlendirildiğinde, dünya genelindeki büyük ekonomiler arasında en düşük rakama denk geliyor. Ülke ekonomisinin bu yıl yaşadığı ekonomik canlanma tüketimden çok, altyapı yatırımları ve gayrimenkul sektöründeki spekülatif işlemlerden kaynaklandı. HİNDİSTAN ÖNE ÇIKIYOR Köşe yazısında bu gerçeğin farkına varan çok uluslu şirketlerin, yüzlerini büyüme evresine giren diğer bir ülkeye, yani Hindistan’a kaydırdıklarına dikkat çekildi. Hintliler, ülkenin gelir seviyesi düşük kısmı dahil, daha fazla tüketmeye başladı. Ülkede çantalar, havayolu seyahatleri, Mumbai restoranlarında güzel yemekler gibi lüks tüketim ürünlerine talep azalmış olsa da, Hindistan’ın ülke içindeki tüketim, gayrisafi yurt içi hasılanın üçte ikisine denk geliyor. Yani Çin’in üçte birlik tüketim oranını ikiye katlıyor. Çin’deki tüketimin az olmasının temel nedeni, ülkede devletin ekonomiye çok fazla müdahale ediyor olması. Pekin hükümetinin devletin elindeki kalkınma araçlarına odaklanıyor olması, ülke içi tüketime zarar veriyor. GELİR VATANDAŞIN CEBİNE GİDİYOR Yazıda Çin’deki şirketlerin büyük bir kısmı devlet kontrolünde olduğundan, bu şirketlerin elde ettikleri yüksek kar rakamlarının Çin halkının cüzdanlarından çok devletin kasasını doldurduğuna dikkat çekildi. Hindistan ise bu konuda Çin’e tamamen zıt bir görüntü çiziyor. Ülkede altyapı yatırımlarına fazlasıyla ihtiyaç duyulsa da, Hintli tüketiciler daha fazla harcama yapıyor. Hindistan’da şu anda 300 milyon kişilik bir orta sınıf bulunuyor. Çin’in orta sınıfının nüfusu ise 100 milyon ile 200 milyon arasında değişiyor. Bununla birlikte, Hindistan’da küçük ve orta ölçekli şirketlerin, yani KOBİ’lerin elde ettiği gelir, devletin kasası yerine doğrudan Hintli tüketicilerin ceplerine gidiyor. KIRSAL KESİM ÖNEMLİ Köşe yazısında ayrıca Çin ile Hindistan’ın kente ve kırsal kesimde yaşayan nüfusu arasındaki gelir farkının da büyük bir tezat oluşturduğuna dikkat çekildi. Çin’de kırsal kesimde yaşayanlar ile kentlilerin gelirleri arasındaki fark 2000’den bu yana büyük oranda açıldı. Diğer yandan Hindistan’da bu oran daha olumlu bir görüntü çiziyor. Geçen 10 yıl içinde ülkenin kırsal kesimindeki ekonomik büyüme, kentlerdeki ekonomik büyümeyi yüzde 40’lık bir oranla geride bıraktı. Hindistan’ın kırsal bölgesi ülkenin toplam gayrisafi yurtiçi hasılasının yarısını oluşturuyor. Yazıda değerlendirmelerine yer verilen Pennsylvania Üniversitesi Wharton İşletme Okulu öğretim üyesi Jagmohan S. Raju, Hindistan’daki büyük tüketici şirketlerinin hepsinin, köylere ulaşmadan başarılı olamayacaklarını bildiklerini dile getiriyor. Hindistanlı şirketlerin ucuz ürünlerle dünyada tüketimi canlandırmasının temel nedeni de bu. Ülkede telekomünikasyon hizmetleri sağlayan Bharti şirketi, dünyanın en ucuz konuşma ücretlerine sahip. Hindistan’ın en büyük otomobil üreticisi Tata dünyanın en ucuz arabasını satıyor. Yazıda, bu gerçekler doğrultusunda orta halli ürünlerle, çok fazla kişiye ulaşmak isteyen Batılı şirketlerin Çin’den ziyade, Hindistan’a yönelmeleri gerektiğine dikkat çekildi .