Yazdır

2010’un ekonomik görünümü

Tarih: 05 Ocak 2010 - 01:08

Kabus gibi geçen 2009’un ardından herkes, 2010 için biraz da umutsuzca “Düzelme olur mu?” diye soruyor.

Hemen Söyleyelim; henüz açıklanmadı ama 2009’un son çeyreğinden büyüme sinyalleri geliyor ve bunun 2010 yılına sarkmaması için bir neden görünmüyor. Büyüme ne olabileceğine gelince… Tahminlerimiz, hükümetin yüzde 3.5’luk program hedeflerinden biraz yüksek. ‘Baz etkisi’nin de gücüyle büyüme oranının yüzde 4-5 arasında olabileceğini tahmin ediyoruz. Orhan Karaca/ Ekonomist Ekonomide 2009 yılına resesyonda girmiştik. 2010 yılına ise resesyondan çıkmış ve büyümeye dönüş yapmış bir ekonomiyle giriyoruz. Esasında yayınlanan en son milli gelir verileri, hala ekonomide küçülmenin sürdüğünü gösteriyor. Fakat bu veriler 2009’un üçüncü çeyrek dönemine ait. Öncü göstergelerden 2009’un dördüncü çeyrek döneminde ekonominin yeniden büyümeye başladığı sinyalini alıyoruz. Dördüncü çeyrekte başlayan bu büyüme 2010 yılına da sarkacak gibi görünüyor. Bu sadece bizim tahminimiz değil, ekonomik kamuoyunda da beklentiler genelde bu yönde. Yalnız 2010’da büyümenin ne kadar olacağı konusunda beklentilerde biraz farklılaşma var. Beklentiler, genelde hükümetin hedefi olan yüzde 3.5’e yakın bir büyümeye işaret ediyor. Fakat “baz etkisi”nin gücüyle 2010’da büyümenin daha yüksek olabileceğini tahmin edenler de bulunuyor. Bazdan gelen büyüme Ekonomide 2009’un dördüncü çeyrek döneminde yaşandığını tahmin ettiğimiz büyüme, daha çok “baz etkisi”yle alakalı. Bu baz etkisi, 2008’in aynı döneminde ekonominin üretim hacminin normal seviyesinin çok altına inmesinden kaynaklanıyor. Hatırlanırsa, o dönemde küresel ekonomideki finansal kriz had safhaya varmış, bu da dünya ticaretinde büyük bir çöküş yaratmıştı. Dünya ticaretinin çökmesi, birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de ekonominin dibe doğru yollanmasına yol açmıştı. Bu çöküşün atlatılması ve ekonominin üretim hacminin normal seviyesine doğru yaklaşması halinde, 2009’un aynı döneminde yeniden büyüme yaşanacağı daha o zamandan belliydi. Nitekim gerçekleşme de aynen böyle oldu gibi görünüyor. 2009’un dördüncü çeyrek döneminde ekonominin yeniden büyümeye başlamasını sağladığını tahmin ettiğimiz bu baz etkisi, 2010 yılının büyük bölümünde de bizimle birlikte olacak. Özellikle yılın ilk çeyreğinde bu baz etkisiyle büyüme çok yüksek seviyelere çıkacak. Çünkü 2009’un ilk çeyreğinde ekonomi dibe vurmuş ve yüzde 14.7’lik küçülme yaşanmıştı. 2009’un ikinci çeyreğinde yüzde 7.9’luk küçülme olduğundan, 2010’un ikinci çeyreğinde de baz etkisinin büyüme üzerindeki etkisi oldukça güçlü bir şekilde hissedilecek. 2010’un ikinci yarısında ise baz etkisinin gücü yavaş yavaş kesilecek. Ancak tahminimize göre yılın ilk yarısındaki baz etkisi, 2010’da yüzde 4-5 arasında bir büyümenin yaşanmasına yetecek. Enflasyonda dalgalı seyir 2010’da büyümeyi olumlu etkileyecek olan baz etkisi enflasyon üzerinde ise tersine bir etkide bulunacak. 2009’un özellikle ilk aylarında enflasyon oranları çok düşük düzeylerde gerçekleştiği için, bu yıl aynı aylarda enflasyonda yükseliş yaşanacak. Tahminimize göre, daha şubat ayında yıllık enflasyon yüzde 7’nin üzerine kadar çıkacak. Merkez Bankası da bu baz etkisinin farkında olduğu için, 2009’un son aylarına doğru yaptığı açıklamalarda buna değinerek kamuoyunu enflasyondaki bu tür bir yükselişe hazırlamaya çalıştı. Fakat Merkez Bankası enflasyonda baz etkisinden kaynaklanan yükselişin geçici olacağını düşünüyor. Özellikle 2010’un ikinci yarısında enflasyonun yeniden düşüş eğilimine gireceğini ve yılı yüzde 5.4 düzeyinde, yani bugünkü seviyesine yakın bir yerde bitireceğini tahmin ediyor. Merkez Bankası’nın bu enflasyon tahmini, 2010’da hem küresel ekonomide hem de Türkiye ekonomisinde yavaş bir büyümenin gerçekleşeceği varsayımına dayanıyor. Bu yavaş büyüme nedeniyle iç ve dış talep koşulları ile petrol ve emtia fiyatlarında enflasyonu yükseltici bir gelişmenin yaşanmayacağı düşünülüyor. Bu nedenle enflasyona sadece baz etkisinden kaynaklanan dalgalı bir rota çizilmiş bulunuyor. Bizim tahminimiz 2010’da enflasyonun Merkez Bankası’nın tahmininden biraz daha yüksek ve yüzde 6.5 dolayında gerçekleşeceği yönünde. Çünkü büyümenin biraz daha yüksek olacağını tahmin ediyor ve bunun da enflasyona yansımasını bekliyoruz. İşsizlikteki yükseliş kalıcı 2008-2009 resesyonu Türkiye’de işsizlik oranında yaklaşık 4 puanlık bir sıçrama yarattı. Tahminimize göre, 2009 yılında işsizlik oranı yıllık ortalama olarak yüzde 14.5 civarında çıkacak. 2010’da ekonomideki büyüme işgücü piyasasına yeni girişleri karşılayabilecek düzeyin üzerine çıkamayacağından, işsizlik oranındaki bu yükselişin kalıcı olacağını tahmin ediyoruz. Hatta işsizlik oranında bir miktar daha yükseliş olması ve 2010’da yüzde 15 civarında gerçekleşmesi olasılığı da var. Esasında hükümetin tahmini de büyük ölçüde bu yönde. 2010 Yılı Programı’na göre, işsizlik oranı için hükümetin 2009 yılı gerçekleşme tahmini yüzde 14.8 iken 2010 yılı hedefi ise yüzde 14.6 düzeyinde bulunuyor. Ekonomide tekrar hızlı büyüme oranlarına geri dönülemezse, işsizlik oranı sonraki yıllarda da bu seviyelerde kalmaya devam edecek. Çünkü genç bir nüfusa sahip olduğumuz için her yıl işgücü piyasasına 500 bin civarında giriş oluyor ve bu yeni gelenleri istihdam edebilmek için bile yüzde 5-6 civarında bir büyüme gerekiyor. Büyümeyi daha yüksek seviyelere çıkaramadığımız için 2001 krizi sonrasında yüzde 10’un üzerine çıkan işsizlik oranını da bir türlü eski seviyesi olan yüzde 7 dolayına indirememiştik. Bu şartlar altında, Türkiye’deki bu demografik yapı değişene kadar, ekonomideki her tökezleme işsizlik oranında kalıcı bir yükselişle sonuçlanacak gibi görünüyor. Dış ticaret yükselecek Küresel resesyonun etkisiyle 2009’da çöküş yaşanan dış ticarette 2010’da yükseliş bekleniyor. Hükümetin hedeflerine göre 2010’da ihracat 107.5, ithalat ise 153 milyar dolar olacak. Bu dış ticaret hedefleri, büyüme hedefiyle uyumlu görünüyor. Fakat biz büyümeyi daha yüksek beklediğimiz için ihracatın ve ithalatın da daha yüksek gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Tahminlerimize göre ihracatın 120, ithalatın ise 170 milyar dolara ulaşması pekala mümkün görünüyor. 2010’da ihracatımız dünya ticaretinin yeniden büyümeye başlamasıyla yükselecek. İthalatımız ise ekonomideki büyümenin gerektirdiği hammadde ve aramalı ihtiyacı nedeniyle yükselişe geçecek. İthalatın ihracattan daha hızlı yükselmesi nedeniyle, 2010’da cari açık da yeniden yükseliş ivmesine geri dönecek. Hükümet 2010 yılında cari açığın milli gelire oranla yüzde 2.8 olarak gerçekleşmesini bekliyor. Fakat ekonomideki büyümenin hedeflenenden daha hızlı olmasıyla, bize bu oran en azından yüzde 4’ü bulabilecek gibi görünüyor. Dış ticaretle bağlantılı olan kurlara gelince, hükümetin 2010 yılı hesaplarını 1.60 liralık bir ortalama dolar kuruna göre yaptığını görüyoruz. Açıkçası dalgalı kur sisteminde kurların nasıl seyredeceğini öngörmek pek imkan dahilinde değil. Bu nedenle 2010 yılı hesaplarını bugünkü düzeyine (1.50-1.60 arası) yakın kurlar üzerinden yapmakta fayda var. 2010’da orta karar bir büyüme performansı beklediğimiz için Türkiye’ye sermaye girişinin kurları fazla aşağılara itecek kadar güçlenmesi zor görünüyor. Bütçe kritik Resesyon nedeniyle vergi hasılatının düşmesi, yerel seçimin de etkisiyle harcamaların ise hız kesmeden yükselmeye devam etmesi, 2009’da bütçe açığında bir tırmanışa neden oldu. Hükümetin hedefi bütçeyi orta vadeli bir perspektifte toparlamak olduğundan 2010 yılı için bu alana fazla yüklenilmiş değil. Bütçe açığında hafif bir düşüş hedefleniyor ve bu nedenle borç stokunun da bir miktar daha yükseleceği tahmin ediliyor. Bütçede bu hedeflere riayet edilmesi halinde çok büyük bir sorun çıkmasını beklemiyoruz. Ancak bir erken seçim gibi bütçeyi delecek bir gelişme ortaya çıkarsa işler karışabilir. Hazine’nin öngörülenden daha fazla borçlanmak zorunda kalması mutlaka faizlerde yükselişe neden olur ve ekonomideki canlanmanın önüne geçebilir. Bizim tahminimiz 2010’da bir erken seçim olasılığının düşük olduğu yönünde. Konjonktürdeki gelişmeleri dikkate alırsa, hükümet için seçimleri normal zamanında yapmak daha avantajlı olacaktır. Fakat son birkaç yıldır siyasi ortam iyice gerildiği için her an her şeyin olması ihtimali var. Bu nedenle bu tür bir olasılığın da tümüyle gözden uzak tutulmaması gerekiyor. ÜÇ GÖSTERGEDE BEKLENTİLER HEDEFLERE YAKIN Ekonominin üç önemli göstergesinde hükümetin 2010 hedefleri ve beklentiler şöyle: * Büyümede hükümetin hedefi yüzde 3.5 düzeyinde bulunuyor. Beklentiler de genelde bu düzeye yakın. IMF ve OECD’nin büyüme tahminleri aynı ve yüzde 3.7 düzeyinde. Avrupa Komisyonu, biraz daha düşük ve yüzde 2.8’lik büyüme bekliyor. Buna karşılık “baz etkisi”nin gücüyle 2010’da hükümetin hedefinden daha yüksek bir büyümenin gerçekleşebileceğini düşünenler de bulunuyor. Mesela Fortis Bank’ın büyüme tahmini yüzde 5’yi buluyor. Ekonomist Araştırma Birimi (EAB) olarak biz de bu baz etkisine güveniyor ve 2010’da yüzde 4-5 arasında bir büyümenin mümkün olduğunu düşünüyoruz. * Enflasyonda 2010 yıl sonu için hükümetin hedefi yüzde 5.3 düzeyinde. Esasında enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesindeki resmi enflasyon hedefi yüzde 6.5 ile daha yüksek düzeyde bulunuyor. Fakat hükümet nedense 2010 Yılı Programı’na, bu resmi hedef yerine, Merkez Bankası’nın söz konusu program hazırlanırken mevcut olan 2010 yılı tahminini koymuş durumda. Beklentilerin ise 2010 Yılı Programı’ndaki bu hedefin biraz üzerinde ama enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesindeki hedefe yakın düzeyde olduğunu görüyoruz. * Cari açığın milli gelire oranı için hükümetin hedefi yüzde 2.8 düzeyinde bulunuyor. OECD ile Avrupa Komisyonu’nun tahminleri, hükümetin hedefiyle tam olarak aynı. Büyümenin hedeften daha yüksek olacağını düşünenlerin beklentisi ise cari açığın da daha yüksek olacağı şeklinde. Çünkü Türkiye’de ekonomideki büyüme hızlandıkça cari açık da kaçınılmaz olarak artıyor. Cari açığın milli gelire oranı için Fortis Bank’ın tahmini yüzde 5.1’i buluyor. EAB’nin bu konudaki tahmini ise yüzde 4 düzeyinde bulunuyor. DÜNYADA BÜYÜME YAVAŞ OLACAK 2008’de resesyona giren dünya ekonomisi, 2009’a bu resesyonun derinleştiği bir ortamda girmişti. Bu resesyon 2009’un ortalarına kadar sürdü ve yılın ikinci yarısında çıkış başladı. Bu gelişmede özellikle gelişmiş ülkelerde para ve maliye politikalarının iyice gevşetilmesinin büyük etkisi oldu. IMF’nin tahminlerine göre 2009 yılında dünya ekonomisi yüzde 1.1 küçüldü. 2010 yılında ise dünya ekonomisinin yeniden büyümesi bekleniyor. Ancak bu büyümenin çok hızlı olmayacağı ve 2008’deki düzeyine yakın gerçekleşeceği tahmin ediliyor. 2010 için beklenen büyüme oranı yüzde 3.1 düzeyinde. 2008’de dünya ekonomisi yüzde 3 büyümüştü. 2004-2007 arasında ise dünya ekonomisindeki büyüme yüzde 5 civarındaydı. 2010’da gelişmiş ülkelerde beklenen büyüme oranı dünya geneli için beklenenden daha düşük ve yüzde 1.3 düzeyinde. Dolayısıyla dünya ekonomisindeki büyümenin daha çok gelişmekte olan ülkeler tarafından sürükleneceği tahmin ediliyor. Yalnız burada Çin faktörü baskın çıkıyor. 2009’da bütün dünya resesyondayken bile yüzde 8.5 büyüdüğü tahmin edilen Çin’in 2010’da da yüzde 9 büyümesi bekleniyor. 2010’da Euro Bölgesi’nde beklenen büyümenin yüzde 0.3’e kadar düşmesi, ihracatımızın yaklaşık yarısını bu bölgeye yaptığımız için, bizim açımızdan pek iyi bir haber oluşturmuyor. İhracatçılarımızın 2010’da gelişmekte olan ülkelerdeki yeni pazar arayışlarını yine sürdürmesi gerekecek gibi görünüyor. Dünya ekonomisindeki yavaş büyüme beklentisi nedeniyle dünya ticaretinde beklenen büyüme de düşük. 2009’da tam bir çöküş yaşayan dünya ticaretinin 2010’da sadece yüzde 2.5 büyümesi bekleniyor. Dünya ekonomisindeki yavaş büyüme beklentisinin tek olumlu yansıması enflasyonda görülüyor. Bu yavaş büyüme nedeniyle petrol talebindeki artışın da düşük kalması ve dolayısıyla petrol fiyatlarındaki artışın makul seviyede gerçekleşmesi bekleniyor. Bu gelişmenin de enflasyonda çok fazla bir değişiklik olmamasını sağlayacağı tahmin ediliyor. Tüm dünyada para politikasının aşırı gevşetilmesiyle rekor düşük seviyelere düşen faizlerin ise 2010’da bir miktar yükselmesi bekleniyor. Ancak bu yükselişin sınırlı düzeyde kalacağı öngörülüyor. MERKEZ, 2010’DA SAVUNMADA KALACAK 2009’da agresif bir para politikasıyla faizleri tek haneye çeken Merkez Bankası, 2010’da savunmaya dönük bir para politikası uygulamak niyetinde. Merkez Bankası, bu niyetini hayata geçirebilirse, politika faizinde 2010 yılı sonuna kadar bir değişiklik olmayacak. Merkez Bankası, para politikası faizinde Kasım 2008’de başlattığı indirim sürecine, Aralık 2009’da faizleri değiştirmeyerek son verdi. Bu süreçte Bankalararası Para Piyasası’nda uyguladığı borç alma faizini yüzde 16.75’ten yüzde 6.50’ye kadar çekti. Bu dönemde resesyon nedeniyle enflasyonu düşürücü faktörlerin ortaya çıkması, Merkez Bankası’na, ekonomiyi desteklemek için faizlerde böyle agresif bir indirim yapma imkanını verdi. Nitekim önceki üç yılda enflasyon hedeflerini tutturamayan Merkez Bankası, 2009 yılında bunu başardı. Kasım ayı sonunda yüzde 5.53 düzeyinde bulunan yıllık enflasyon, 2009’u yüzde 6 dolayında kapatacak gibi. 2009’un enflasyon hedefi ise yüzde 7.5 düzeyindeydi. 2010 yılının enflasyon hedefi yüzde 6.5 düzeyinde. Merkez Bankası, yıl içinde dalgalanmalar olsa da, 2010 sonunda gerçekleşmenin ise yüzde 5.4 dolayında olacağını tahmin ediyor. Bu, enflasyonda 2009’a göre önemli bir değişiklik olmaması demek. Merkez Bankası’nın bu enflasyon tahmini, hem küresel ekonominin hem de Türkiye ekonomisinin yavaş bir büyüme göstermesi nedeniyle 2010’da enflasyonu yükseltici faktörlerin ortaya çıkmayacağı varsayımına dayanıyor. Enflasyonda yükseliş olmaması sayesinde de 2010’da faizlerin sabit tutulabileceği hesabı yapılıyor. Bu arada enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesinde her yeni yıla girerken gelecek üç yıllık döneme ilişkin enflasyon hedeflerinin açıklanması nedeniyle, 2010’a girerken 2012 yılının enflasyon hedefini de öğrenmiş olduk. 2012 yılının enflasyon hedefi yüzde 5 olarak belirlendi. Yalnız 2012 hedefinin neden yüzde 5 olarak seçildiğine ilişkin olarak yapılan ayrıntılı açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, bu hedef sadece 2012 yılında değil sonraki yıllarda da geçerli olacak gibi. Yani enflasyonda orta vadeli hedef yüzde 5 olarak belirlenmişe benziyor. Merkez Bankası, daha önce 2007 yılından itibaren orta vadeli enflasyon hedefini yüzde 4 olarak belirlemişti. Fakat bu hedefin yanına bile yaklaşmak mümkün olmayınca, 2008’de hedefler yenilenip yükseltilmişti. Şimdi orta vadeli enflasyon hedefi yüzde 5 olarak belirlenirken o dönemdeki tecrübeden ders alınmışa benziyor. Biz gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’de orta vadeli enflasyon hedefinin yüzde 5 olarak alınmasının makul olduğunu düşünüyoruz.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/2010un-ekonomik-gorunumu/266785