Lehman Brothers’ın çöküşünün hemen ardından piyasa gözlemcileri derhal Japonya’nın muhafazakar bankacılık sektörü için yeni bir güç kazanma çağının başladığı tahmininde bulundular. Nomura’nın Lehman Brothers’ın Avrupa ve Asya’daki şirketlerini süratle havada kapması ve Mitsubishi UFJ Financial Group’un da (MUFG) Morgan Stanley’in yüzde 20’sini satın almasıyla, Batılı sub-prime krizinin iyi sermayelendirilmiş Japon bankaları için ucuz şirket satın almalar yoluyla acilen ihtiyaç duydukları global büyümeyi gerçekleştirme hedefleri doğrultusunda altın bir fırsat sunduğu düşünülmüştü. Ancak kısa sürede bu hikayenin o kadar da basit olmadığı anlaşıldı. Geçtiğimiz aylarda içinde Sumitomo Mitsui Financial Group’un (SFMG) Citi’nin Japonya’daki menkul kıymetler şirketini satın almasının da bulunduğu bir dizi şirket satın alma furyasıyla her ne kadar ümitler arttıysa da Japon bankacılık sektörünün de global ekonomik yavaşlamaya karşı kayıtsız kalamayacak derecede savunmasız olduğu ortaya çıktı. Zaten İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en berbat resesyonuna saplanmış durumdaki Japonya’nın ihracat motorlu ekonomisi, yaşanan son krizle birlikte adamakıllı hırpalanmış ve gayrisafi yurtiçi hasılası 2009’un ilk çeyreğinde yüzde 3.8 oranında küçülmüştü. Hızlı yükseldiler Artan kredi maliyetlerine ilaveten ekonomisindeki yıkıcı kötüleşme ve 2008 Ekim’inde son 26 yılın en düşük seviyesine inilmesiyle sonuçlanan Nikkei 225 endeksinde yaşanan türbülans bu ülkenin mega bankalarına ciddi darbeler indirdi. Ekonomideki bu bozulmadan MUFG, Mizuho Financial Group ile SMFG de paylarına düşeni almaktan kaçamadı ve 2009 Mart’ında biten 12 aylık bilanço dönemlerinde sırasıyla 2.67 milyar dolar, 6.15 milyar dolar ve 3.9 milyar dolar zarar açıklamak zorunda kaldılar. Bu yüzden The Banker’in “Top 1000” global sıralamalarında bu yıl yaşanan hengameye rağmen Japon bankalarının göreceli olarak durumlarını düzelttikleri gözlemlendi. 2007 global sıralamalarında özellikle ön plana çıkan uzun vadeli düşüşlerinin bu yıl hız kestiği ve hatta bazı örneklerde tersine döndüğü görülüyor. Geçen yılın 25 Top Japon bankasından 12’si bu yılın global sıralamalarında üst basamaklara tırmanırken Yamaguchi Bank, 77 Bank, Hachijuni Bank, Chiba Bank ve Bank of Yokohama’nın en az 15 basamak veya daha fazlasını atladıkları görüldü. Özellikle de Yamaguchi Bank, 77 Bank ile Hachijuni Bank sıralamada ortalama 30’ar basamak birden atlayarak mükemmel birer performans sergilediler. Sıralar değişti Top 25 Japon Bankası sıralamasına yeni girenler arasında ise global sıralamalarda 39 basamak yukarı sıçrayarak Top 25’de 22’nci sıraya oturan Fukuoka merkezli Nishi-Nippon City Bank ile atladığı 31 basamak sayesinde 22’nciliğe yerleşen Bank of Kyoto var. Bu kazançların kaynağında sadece global düzeltme yatmıyor: Top 25 Japon bankasından 18’i Seviye-1 sermayelerinin arttığını duyururken Nishi-Nippon City Bank ise yüzde 29.09 artışla Seviye-1 artış şampiyonu olmuştu. Bu arada ağır sıklet en iyi altı bankanın her biri global sıralamalarda irtifa kaybetti. MUFG, Mizuho Financial Group, SMFG ve Norinchukin Bank’ın hepsi de birer basamak aşağı inerken Sumitomo Trust & Banking Co iki basamak ve Resona Holding de 16 basamak düştü. Dinazor MUFG ise Seviye-1 sermayesindeki yüzde 6.81’lik azalışa rağmen Top 25 Japon bankası sıralamasında liderliği elden bırakmadı ve Asyalı bankalar içinde en yüksek dereceyi elde etti. Japonya’da resesyonun eylül ayı gibi dibe vuracağı beklentilerine paralel MUFG da bu yılın ortalarında kara geçebileceğini ümit ediyor. Bu arada ülkenin en büyük kreditörleri bir nakit sermaye artırımı yarışına girecekler. MUFG, Mizuho Financial Group, SMFG, Resona Holdings ve Sumitomo Trust & Banking Co’nun hepsi de bu yıl yeni sermaye artırımı planları olduğunu açıkladı ve çoğunun halka arzlarla olması bekleniyor. Analistler ise Japon piyasasının bu denli yüksek sermaye artırımlarını hazmedip hazmedemeyeceğinden şüpheliler. THE BANKER