Yazdır

BES'ÇİLER GELECEKTEN UMUTLU

Tarih: 07 Şubat 2009 - 15:04

Bireysel emeklilik sektörü, global krizin her sektörü etkilediği gibi kendilerini de etkileyeceğini kabul ediyor, ancak diğer sektörler kadar derin bir krizin etkisine girmeyeceği umudunu taşıyor. Kriz dönemlerinde tasarruf eğiliminin artması, bu düşünceyi destekleyen en önemli...

Global ekonomik kriz Türkiye ekonomisini de olumsuz yönde etkilerken, sigorta sektörü de 2009 yılından endişeli. Ancak bireysel emeklilik şirketleri arasında yaptığımız araştırma sonucunda, bu sektörün genel olarak büyük endişeler yaşamadığı, geleceğe umutla baktığı ortak ortaya çıktı. 2007 sonunda katılım sayısı ekim başına göre 90 bin artarken, 2008’in aynı döneminde rakam 45 bine indi. Ancak, şirketler yine de genel olarak umutlarını koruyor. Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz şirket yöneticilerinden ING Emeklilik Genel Müdürü Gökhan Dereli, sistemde kalanın kazanacağının, çıkanın ise kaybedeceğinin altını çizerek, “Çünkü şu sıralar varlık fiyatları düşük. Dolayısıyla her ay düzenli ödedikleri para ile adet olarak daha fazla katılım payı alıyorlar. Yani onlar farkında değil, ama onlar adına bu işler yapılıyor. Varlık fiyatları elbette bir süre sonra yükselmeye başlayacak. O zaman ellerinde düşük fiyattan alınan çok daha fazla pay olacağından, hem fiyattan hem adetten kazanacaklar ve kazançları geometrik olarak artacak. Rasyonel davranış sistemde kalmak ve ödeyebildiği kadar ödemeye devam etmektir” şeklinde konuştu. İKİNCİ EMEKLİLİĞİN ÖNEMİ KAVRANACAK Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Mete Uğurlu ise kriz zamanlarının bireylerin harcamalarına dikkat ederek birikim yapmayı tercih ettikleri zamanlar olması nedeniyle hayat sigortaları ve BES’in krizden en az etkilenecek branşlardan olacağını, bu branşlara olan ilginin de zamanla daha da artacağını ifade etti. Uğurlu “Kriz ve ekonomik durgunluğa bağlı olarak insanların maruz kaldıkları finansal risklerin hayat sigortası ve emeklilik ürünleri ile güvence altına alınabileceği bilincinin yaygınlaştırılması şirketler için de iş hacmindeki daralmanın aşılabilmesine olanak tanıyacak” dedi. Bireysel emeklilik alanında büyümenin devam edeceğini düşünen AEGON Emeklilik Genel Müdürü Uğur Tozşekerli, ücretli kesimin ikinci bir emeklilik sistemine dahil olmanın önemini daha iyi kavrayacağını söylerken, “Bugüne kadar bu ihtiyaç bu kadar net olarak hissedilmemişti. Hem sigorta sektörünün hem de bireysel emekliliğin öneminin bu dönemde sektör temsilcileri tarafından daha yüksek sesle vurgulanması gerekmektedir” şeklinde konuştu. Allianz CEO’su George D. Sartorel, yasal düzenlemeler sonucunda BES’e olan güvenin artacağını ifade ediyor ve “Yeni katılımların önünü açacağını ve hem bireysel hem de kurumsal sözleşmelerde talebin süreceğini düşünmekteyiz. şirket katılımlı sözleşmelerin kurumlara vergi avantajı sağlaması, çalışanları şirkete bağlama ve motive etme gücü göz önüne alındığında 2009 yılında kurumsal sözleşmelerde de katılımın devam etmesini beklemekteyiz” diyor. Başak Groupama Emeklilik Yönetim Kurulu Üyesi Jean René de Charette, “2009 yılında işveren katkı planlardan ziyade vakıflardan aktarımın daha fazla olacağını düşünüyoruz” diyor. de Charette, “Her ne kadar aynı finansal enstrümanlara yatırım yapılsa da, emeklilik fonlarının performansı diğer fonlardan hep daha fazla oluyor. Nitekim bu sene de en yüksek getiriyi sağlayan fonlar, emeklilik yatırım fonları oldu. Vakıflardan gelen fonlar muazzam olabiliyor. Bu nedenle 2009’da kurumsal pay en az yüzde 35’lere çıkabilmeli” şeklinde görüş bildiriyor. 2009 yılının, genel ekonomi ve diğer sektörlerdeki beklentiler paralelinde, emeklilik sektörü için de zor bir yıl olacağını bekleyen Finans Emeklilik Genel Müdürü Ajlan Sözütek şunları söylüyor: “Yeni katılımcı sayısı ve fon büyüklüğü artışının hem bireysel katılımlarda hem de kurumsal katılımlarda çok sınırlı olacağı kanaatindeyiz. Diğer taraftan emeklilik sektöründe yeni faaliyete başlayan ve başlayacak olan şirketler sahip oldukları dağıtım kanalı imkanları, müşterilerine sunacakları ürünler ve hizmet yelpazesiyle önemli bir dinamizmi de beraberlerinde getireceklerdir.” ** ING Emeklilik Genel Müdürü Gökhan Dereli: Kamu kurumlarının ve bankaların sisteme olan desteği artmalı ING Emeklilik Genel Müdürü Gökhan Dereli, Hazine Müsteşarlığı haricindeki bakanlık ve kamu kurumlarının Bireysel Emeklilik Sistemi’ne yeterli ilgiyi göstermediklerini, ayrıca, bankaların da sisteme daha çok destek vermeleri gerektiğini söylüyor. ING Emeklilik CEO’su Gökhan Dereli, 2007’deki fon getirisine bakıldığında, fon birikimindeki artışın yüzde 40 değil, yüzde 20’lerde olduğunun görüleceğini belirtti. Yeni girişlerin sağladığı artışın göstergelerdeki kadar anlamlı olmadığına değinen Dereli şöyle devam etti: “Diğer taraftan bu pazarın henüz çok yeni bir pazar oluşu, ülkemizdeki kamu sosyal güvenliğinin hizmet ve finansman yetersizliğinin pazarımıza getirmesi gereken avantajlar, ülkenin nüfus yapısının getirdiği avantajlar ve en önemlisi, krizden önce dünyada bir süredir şişen ekonominin getirdiği avantajlar düşünüldüğünde, mukayeseli olarak çok da önemli bir başarının sağlanamadığı da düşünülebilir. Aslında benim görüşüm de bu yöndedir. Bir de buna Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nün tüm bu süre boyunca sektöre sağladığı, gerçekten her türlü takdire ve teşekküre layık destekler eklendiği takdirde, gelişmenin çok başarılı mı, yalnızca başarılı mı, yoksa konjonktürün getirdiği doğal bir seyir mi olduğu hususları daha bir dikkati çekiyor.“ BÜROKRASİDEN YETERLİ DESTEK YOK Gökhan Dereli, sektörün bağlı bulunduğu kamu otoritesinin dışındaki, başta Maliye Bakanlığı ve bürokrasisi olmak üzere, Çalışma Bakanlığı ve ekonomi bürokrasisi ile politikacıların bu sisteme verdikleri desteğin baştan bugüne dek çok yetersiz olduğunu düşünüyor. “Kamunun bu kesiminden alabildiğimiz destek, ancak bağlı bulunduğumuz Müsteşarlığın, Genel Müdürlüğün ve Daire Başkanlığının büyük fedakarlıkları ve gayretleriyle bir yere kadar sağlanabilmekte, ama ondan ötesinde kamudaki yetki ve sorumluluklarda mevcuttan ileriye gidilememektedir” diyen Dereli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin bu sistemdeki mevcut vergi teşvikleri işlevsiz ve yetersizdir. Bizim talebimiz devletin bu sisteme doğrudan katılımıdır. Çok mantıklıdır ve kamunun bir vergi kaybı olmaktadır. Ama bağlı bulunduğumuz bürokrasi haricindeki yetkililere sesimizi duyuramadık. Bize ve bizim bağlı olduğumuz otoritenin görüşlerine hak verdiler, ancak, durumun iyileştirilmesi konusunda adım atılamadı.” ‘BANKALAR DA DAHA ÇOK DESTEK OLMALI’ Gökhan Dereli, BES’te gelişmenin olması gerektiği gibi gerçekleşmemesinin bir diğer nedeninin de dağıtımda başrolü oynayan bankacılığın sisteme bir türlü tam destek olmak istememesi olduğunu ile sürdü. Dereli, “Oysa bu sistem fon endüstrisinin önemli bir parçasıdır. Gelecekte bankacıların gelirlerinin önemli bir kısmı buradan gelecek. Bu sistem bankacılığın da sigortası. Ama gördüğümüz kadarıyla bankalar bu konuyu yeterince sahiplenmemekte ve emeklilik şirketlerinin çok yüksek harcama yapması ve karşılığında destek istemelerine rağmen bankalar bu emeklilik ürününü portföylerinde kendi ürünleri gibi değerlendirmemekte, bir anlamda bu işi yaparak neredeyse bireysel emeklilik şirketlerine ve sistemine iyilik yaptıkları düşüncesini taşıyorlar. Bunu anlamak için bankaların kendi bankacılık faaliyetlerinde 2008 yılında sağlanan gelişmelere ve bankaların dahil oldukları BES’teki gelişmelere bakmak yeterli olacaktır” dedi. BES ÖNEMLİ İSTİHDAM KAYNAĞI Bireysel emeklilik pazarındaki şirketleri, kaliteden ödün vermemeleri, mevzuata uyum ve gelişim konusundaki iyi niyetli ve üretken çabalarıyla, müşterilerine dürüst ve üst düzeyde hizmet vermeleri yönüyle çok başarılı bulduğunu belirten ING Emeklilik CEO’su, sektörün kurulduğundan bu yana yarattığı istihdama dikkat çekerek şunları söyledi: “Siz hiç bugüne dek çalışanlarının işine toplu olarak son veren bir emeklilik şirketi duydunuz mu? Ama bu durum son zamanlarda başta bankacılık olmak üzere sıklıkla yaşanmaktadır. Yani biz uzun vadeli düşünürüz. Biz emeklilik şirketlerinin müşterilerine emeklilik fonlarıyla kazandırdığı getiriler, ülkemizdeki her türlü getirinin üzerindedir. Buna mevduatlar da dahildir, çok daha verimliyiz. İlerisi daha da iyi olacaktır. Bu nedenle bu sektör için yıllık değerlendirmeler yapmak da çok anlamlı değildir.” Bireysel emeklilik katılımcılarının büyük çoğunluğunun riskli yatırımlardan baştan kaçındıklarına da değinen Dereli, “Çünkü riskli yatırım emeklilik işinin doğasına aykırı. Dolayısıyla baştan da dediğim gibi en çok kazandıran sektör emeklilik sektörü. Bu durum EGM’nin 2008 yılı sektör raporunda da görülebilir” dedi. SİSTEMDE KALAN KAZANIR Dereli, sistemde kalanın kazanacağının, çıkanın ise kaybedeceğinin altını çizerek, “Çünkü şu sıralar varlık fiyatları düşük. Dolayısıyla her ay düzenli ödedikleri para ile adet olarak daha fazla katılım payı alıyorlar. Yani onlar farkında değil, ama onlar adına bu işler yapılıyor. Varlık fiyatları elbette bir süre sonra yükselmeye başlayacak. O zaman ellerinde düşük fiyattan alınan çok daha fazla pay olacağından, hem fiyattan hem adetten kazanacaklar ve kazançları geometrik olarak artacak. Rasyonel davranış sistemde kalmak ve ödeyebildiği kadar ödemeye devam etmektir” şeklinde konuştu. ING EMEKLİLİK YENİ ÜRÜNLERLE GELİYOR ING Emeklilik’in 2008 yılında küçük bir yavaşlama geçirdiğini söyleyen Gökhan Dereli, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu yavaşlamanın ana nedeni, şirketin ING ‘ye satışının getirdiği odak kaybı ve değişim sürecidir. Ama 2009 yılında faaliyetlerimize ING Emeklilik olarak devam edeceğiz ve zaten alışık olduğumuz başarılı performansı derhal yakalayacağız. Ayrıca 2009 yılında Hayat, Ferdi Kaza, Tehlikeli Hastalıklar, İşsizlik Sigortaları alanlarında da gerekli izinleri alıp faaliyete geçeceğiz. ING Emeklilik’in kısa vadedeki hedefi, 2008’de az da olsa kaybedilen pazar payını yerine koymak, kar etmeye devam etmektir. 2007’de olduğu gibi 2008 yılını da kar ile kapatıyoruz. Müşterilerimize en kaliteli hizmeti vermek ve en anlamlı getirileri kazandırmaya odaklanmış durumdayız. ** Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Mete Uğurlu: BES krizden daha az etkilenir Kriz zamanlarında bireylerin birikim yapmayı tercih ettiklerini söyleyen Uğurlu, bu nedenle hayat sigortaları ve BES’in krizden en az etkilenecek branşlardan olacağını ve bu branşlara olan ilginin zamanla daha da artacağını ifade etti. Bireysel Emeklilik Sistemi’nin, Ekim 2008’de beşinci yılını geride bırakarak, hızlı ve başarılı bir şekilde gelişimini sürdürdüğünü belirten Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Mete Uğurlu, ABD ekonomisinde ilk etkilerini göstermeye başlayan finansal krizin, küreselleşmenin kaçınılmaz sonucu olarak 2008 yılında ülkemizde ve sektörümüzde de hissedildiğini söyledi. Uğurlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu etki, sektörümüzde üretimde kısmi bir daralma ve az da olsa müşteri kaybında artış olarak kendisini göstermiştir. Sistemdeki şirketlerin 2008 yıl sonu konsolide edilmiş hedeflerindeki en düşük tahmine göre, katılımcı sayısının 1.7 milyon, yıl sonunda ulaşılacak net kümülatif fon tutarının ise 6.2 milyar TL olması beklenmekteydi. 26 Aralık 2008 tarihli EGM verilerine baktığımızda, katılımcıların toplam fon büyüklüğünün 6.3 milyar TL’ye ulaşmış, sistemdeki katılımcı sayısının ise 1.7 milyonu aşmış olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla yaşanan finansal krize rağmen 2008 yılında fon büyüklüğünde yüzde 38, katılımcı sayısında ise yüzde19 oranında bir büyüme yakalanmıştır.” Küresel krizin ilk etkilerinin tecrübe edilmekte olduğunu ve derinliğinin henüz tam olarak tespit edilemediğini söyleyen Uğurlu, krizin dünyada ve ülkemizde ekonomik durgunluğa zemin hazırlamasının muhtemel olduğunu kaydetti. “2009 yılında toplam sigorta sektöründe küresel krizin etkilerine bağlı olarak reel büyüme gerçekleşmesi öngörülmüyorken, bireysel emeklilik sisteminde büyümenin devam edeceği tahmin edilmektedir” diyen Uğurlu, kriz zamanlarının bireylerin harcamalarına dikkat ederek birikim yapmayı tercih ettikleri zamanlar olması nedeniyle hayat sigortaları ve BES’in krizden en az etkilenecek branşlardan olacağını, bu branşlara olan ilginin de zamanla daha da artacağını ifade etti. Uğurlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Kriz ve ekonomik durgunluğa bağlı olarak insanların maruz kaldıkları finansal risklerin hayat sigortası ve emeklilik ürünleri ile güvence altına alınabileceği bilincinin yaygınlaştırılması şirketler için de iş hacmindeki daralmanın aşılabilmesine olanak tanıyacak. Ancak kredi bağlantılı hayat sigortalarının talebinde bankaların kredi hacminde öngörülen daralmaya paralel bir seyir beklenebilir.” ‘BES’E GÜVEN ARTTI’ BES’in sağladığı önemli vergi avantajları ile emeklilik dönemine hazırlık için en iyi yatırım araçlarından birisi olduğuna dikkat çeken Uğurlu, bu nedenle hem bireysel hem de kurumsal katılımların günden güne arttığını belirtti. Uğurlu konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “9 Ağustos 2008 tarihinde yeni mevzuatın yürürlüğe girmesi ile sistemde yer alan birçok konuya açıklık getirilirken, katılımcıların Bireysel Emeklilik Sistemi’ne olan güvenlerinin de perçinlenmesi sağlanmıştır. Özellikle dernek, vakıf ve sandıklarda bulunan birikimlerin Bireysel Emeklilik Sistemi’ne devri ve hak ediş koşullarına ilişkin düzenlemelerin 2009’da, kurumsal pazarda bir canlanma yaşanmasına ve krize bağlı negatif etkilerin en aza indirilmesine katkıda bulunacağını düşünüyoruz. Hali hazırda dünya uygulamaları ile kıyaslandığında çok düşük seviyede olan işveren katkılı kurumsal katılımların sisteme girmek için bu düzenlemeleri bekleyen birçok kurumun sisteme girmesinde tetikleyici olacağı ve toplam portföyde düşük bir paya sahip olan kurumsal katılıma ivme kazandıracağı beklenmektedir.” Emeklilik yatırım fonlarının getirilerinin içerisinde bulundurduğu yatırım araçları ve dolayısıyla ekonomik verilerle doğrudan ilgili olduğunun altını çizen Uğurlu, bu nedenle borsadaki düşüşlere paralel olarak yüksek oranda hisse senedi içeren fonların getirilerinde de azalma söz konusu olduğunu ancak piyasalarda istikrarın yeniden sağlanmasıyla birlikte fonların da eski değerlerine ulaşmasının mümkün olabileceğini söyledi. Uğurlu sözlerine şöyle devam etti: “ABD ve diğer gelişmiş ülkelerdeki emeklilik fon değerlerinde borsada yaşanan düşüşlere paralel bir seyir izlenmiştir. Fon portföylerinin, özellikle ABD’de yaklaşık yüzde 60’ının hisse senetlerinden oluşması, bu değer kaybına zemin hazırlamıştır. Ülkemizde durum bu açıdan belirgin ölçüde farklılık arz etmektedir. 13 Ocak 2009 tarihli SPK verilerine göre emeklilik fonlarının yaklaşık yüzde 86’sının kamu borçlanma araçları ve ters repo gibi sabit getirili yatırım araçlarından oluştuğu, buna karşın hisse senedi oranının ise yüzde 8 civarında kaldığı görülmektedir. Bu portföy dağılımı sebebiyle emeklilik fonlarında diğer ülkelerdeki gibi değer kayıpları oluşmamıştır. Katılımcıların ağırlıklı olarak sabit getirili yatırım araçları içeren fonları tercih etmiş olmaları, bundan sonra da farklı bir sürecin yaşanma ihtimalini azaltmaktadır. İlerleyen dönemlerde fon tercihlerimizin hisse senedi ağırlıklı olarak değişmesi söz konusu olduğunda, borsadaki iniş çıkışların fon getirilerimiz üzerindeki etkisi de önemli bir boyut kazanacaktır.” ‘VERGİ AVANTAJINDAN YARARLANIN’ Bireysel Emeklilik Sistemi’nin, düzenli katkı payları ile uzun vadede birikim oluşturmaya yönelik bir sistem olduğu için kısa vadede piyasalarda yaşanacak düşüşlerin uzun vade için bir yatırım fırsatına dönüştürülebileceğini ifade eden Uğurlu,“Yeni mevzuatla birlikte, fon dağılımı değişiklik hakkı yılda 6 kez olacak şekilde artırılmıştır. Hem bireysel hem de kurumsal katılımcılar fon değişiklik hakları sayesinde piyasadaki dalgalanmaları takip ederek, kriz dönemlerinde düşük riskli fonları tercih edebilirler. Bunun yanı sıra katkı paylarının düzenli olarak ödenmesi, emeklilik gelirinin artışında önemli rol oynamaktadır” şeklinde konuştu. Uğurlu, bireysel katılımcılara sistemin en önemli avantajlarından olan vergi teşvikini mutlaka kullanmalarını, bu teşvikin katkı payı ödeme dönemi, katkı paylarının yatırıma yönlendirilmesi ve emeklilik döneminde elde edildiği üç aşaması hakkında da bilgi sahibi olmalarını ve yüksek birikim elde edebilmek için vergi matrahında indirim imkanından faydalanabilecekleri maksimum tutarda katkı payı ödemesi yapmalarını önerdi. Uğurlu konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “İşverene sağlanan vergi avantajı, hakediş uygulamaları yanında kurumsal bazda BES’e katılımın itici güçlerinden biridir. İşverenlerin çalışanları adına ödedikleri katkı payı tutarları, belirli sınırlar içinde, doğrudan gider yazılmak suretiyle kurumlar vergisi matrahından indirilebilir ve böylece katkı payının işverene reel maliyeti düşürülmüş olur. İnsan kaynakları alanında yapılan araştırmalar, çalışan kesimin işverenlerinden maaş artışından sonra bireysel emeklilik beklentisinin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu tip olumlu gelişmeler hem çalışanların hem de işverenlerin BES’e olan ilgisinin arttığını göstermekle birlikte, grup emekliliğin önümüzdeki dönemde yükselişe geçeceğine de işaret etmektedir.” ‘EN ÇOK TERCİH EDİLEN şİRKETİZ’ 2009 yılında sektöre yeni şirketlerin dahil olması ile artan rekabete bağlı olarak şirketlerin daha zorlu bir döneme girmelerinin muhtemel göründüğüne değinen Mete Uğurlu, değişen pazar koşullarıyla birlikte, satış ve hizmet süreçlerindeki kalite ve verimlilik esaslarının daha ön plana çıkacağı bir döneme girildiğinden, şirketler için yeni düzene adapte olmalarını sağlayacak aksiyonların önem taşıyacağını belirtti. Uğurlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Sektörün en çok tercih edilen şirketi olarak, önümüzdeki yıl da mevcut piyasa payını güçlendirmek üzere çalışmalarımıza devam edeceğiz. Sektörün ilk ve hali hazırda en çok tercih edilen şirketi olmamızın yüklediği misyonla, kamuoyunda hayat sigortası ve emeklilik ürünü sahibi olma bilincinin artırılması ve pazarın büyütülmesi yönündeki faaliyetleri 2009’da da desteklemeyi planlıyoruz. Önümüzdeki dönemde üzerine en çok odaklanılacak unsurlar kalite, verimlilik ve sürdürülebilir karlılık olacaktır. Bu bağlamda biz de daha kaliteli üretim ve hizmeti müşterilerimize sunarak hem hayat sigortası hem de bireysel emeklilik branşlarında mevcut pazar payımızı artırmayı ve ‘en çok tercih edilen şirket’ unvanımızı korumayı hedeflemekteyiz. “ ** AEGON Emeklilik ve Hayat Genel Müdürü Uğur Tozşekerli: BES’in önemi krizde daha iyi anlaşılacak Geleceği için kaygı duyan herkes için BES’in öneminin kriz döneminde daha iyi anlaşılacağını söyleyen Uğur Tozşekerli, “Bu nedenle, katılımcı sayısı ve sistemdeki fon büyüklüğü artmaya devam edecektir” dedi. AEGON Emeklilik ve Hayat Genel Müdürü Uğur Tozşekerli, katılımcı sayısına bakıldığında 5 yılda iki milyon katılımcıya doğru hızla ilerleyen bir sektörün başarılı olduğunu söyledi. Tozşekerli, “Vergi avantajları ve beklenen bazı düzenlemelerin gerçekleşmesiyle hükümetin de sosyal güvenlik sistemini destekleyici bir sistem olarak bireysel emekliliği önemsediği ve desteklediği görülmektedir” dedi. ‘BÜYÜME 2009’DA DEVAM EDER’ Sistemin bugünkü görünümüne bakıldığında, beklenene uygun bir gelişme gösterdiğini ve büyüme potansiyelini 2009 yılında da devam ettireceğini düşünen Tozşekerli, global krizin etkileriyle ilgili olarak ise şunları söyledi: “Hayat sigortaları ve bireysel emeklilik alanında çok büyük bir negatif etki beklenmemekte. Ancak işsizlik sigortası gibi ürünlerde ödenen tazminatların yükselmesi halinde bir miktar fiyat artışından söz edilebilir. Bireysel emeklilik alanında büyümenin devam edeceğini, ücretli kesimin ikinci bir emeklilik sistemine dahil olmanın önemini daha iyi kavrayacağını düşünüyorum. Bugüne kadar bu ihtiyaç bu kadar net olarak hissedilmemişti.” Türkiye’de sigorta şirketlerinin ve emeklilik sektörünün elinde bulunan fonlar içerisinde krize sebep olan türev ürünlerin bulunmadığına da dikkat çeken AEGON Emeklilik ve Hayat Genel Müdürü, “Ancak oluşan mali kriz sonucu, hisse senedi piyasalarında yaşanan çöküş, hisse senedi ağırlıklı emeklilik fonlarının da bir miktar değer yitirmesine yol açtı. Faiz oranlarındaki artış da yatırım fonlarını etkiledi. Ancak bunlar piyasanın günlük dalgalanmalarını aktif değerlerindeki fiktif piyasa değerlerindeki artış ve azalışlardır. Emeklilik yatırım fonlarının plasmanları ise görece daha uzun vadeye yayıldığından, gerçek değerler uzun vadede bugünün kayıplarını telafi edecektir. Bu kriz sonucunda katılımcılar, emeklilik yatırım fonlarının finansal gelecekleri için nasıl bir koruma kalkanı oluşturduğunu daha iyi anlayacaklar” dedi. PROFESYONELLERİN FON YÖNETMESİ AVANTAJ Tozşekerli, geleceği için kaygı duyan herkes için BES’in öneminin kriz döneminde daha da iyi anlaşılacağını savunarak, “Bizim görüşümüz, katılımcı sayısının ve sistemdeki fon büyüklüğünün öngörüldüğü gibi artmaya devam edeceği yönündedir” dedi. Tozşekerli, “BES, uzun vadeli bir tasarruf sistemidir ve katılımcılar aktif çalışma yaşamları boyunca pek çok krizle karşılaşabilirler. Bu durumda profesyonel portföy yöneticileri tarafından yönetilen fonlar aracılığıyla tasarruf ediyor olmaları gelecekleri için en doğru yöntemdir” dedi. Uğur Tozşekerli, herkesin kendisi ve yakınları için yapacağı en büyük iyiliğin Bireysel Emeklilik Sistemi’ne girmek olduğunu da sözlerine ekledi. AEGON 2009’DA FARKINI HİSSETTİRECEK AEGON Emeklilik olarak beş yılda sektörde yeni işte ilk beşe girmeyi planladıklarını ifade eden Tozşekerli, 2009’dan itibaren bu yolda atılacak adımların sektörde hissedileceğini söyledi. Tozşekerli şöyle devam etti: “AEGON N.V. dünyada çok büyük bir fon yönetiyor. Bu konuda uzman bir kuruluş olan AEGON N.V.’nin yurtdışı bilgi birikiminden yararlanacağız. 2009 bizim için atağa geçme yılı olacak. Zor zamanlarda doğru yönetim, verimlilik, etkinlik önemli bizim için. Büyüme, insan kaynağı ve teknolojiye çok ciddi yatırım yapacağız. Hem idari hem de satış kadrolarında istihdamı artırmak istiyoruz. Kısa sürede şu an 250 civarında olan satış danışmanı sayımızı 450’ye çıkarmayı planlıyoruz. Yani yüzde 80 büyüyeceğiz.” ** Finans Emeklilik ve Hayat Genel Müdürü Ajlan Sözütek: 2009 zor bir yıl olacak Ajlan Sözütek, son 3-4 ayda katılımcı sayısı artışlarında bir yavaşlama olduğunu ve bu yavaşlamanın 2009 yılında da devam edeceğini söyledi. BES’te 2008 yılında gerçekleşen artışın tüm dünyadaki diğer ülkelerin emeklilik fon büyüklüklerindeki azalmalarla kıyaslandığında olumlu göstergeler olduğunu söyleyen Finans Emeklilik Genel Müdürü Ajlan Sözütek, artışın sektörün 2007 yılı sonunda 2008 için yaptığı tahminlere göre kötümser tahminler seviyesinde gerçekleştiğini belirtti. Ulaşılan noktanın beklenen düzeyde olmamasını dünyadaki ekonomik krizin ülkemize yansımalarının doğal sonucu olduğunu da ifade eden Sözütek, ‘Özellikle son 3-4 ayda katılımcı sayısı artışlarında bir yavaşlama bulunmaktadır ve bu yavaşlamanın 2009 yılında da devam etmesi sürpriz olmayacaktır görüşündeyim” yorumunu yaptı ve şöyle devam etti: “Aynı zamanda, bu sene içerisinde gerçekleşen mevzuat düzenlemeleri ile kurumsal katılımların önü açıldı. Ancak yapılan mevzuat düzenlemelerinin 2008 yılındaki etkisi sınırlı oldu. Erken çıkış ve aktarım oranlarında 2008 yılında, 2007 yılına göre bir artış gözlendi. Küresel ve ulusal ekonomide yaşanan olumsuzluklara rağmen geçen sene olduğu gibi bu sene de sektöre olan yabancıların ilgisi devam etti. Bunun yanı sıra, yeni kurulan emeklilik şirketleri de sektördeki yerlerini almaya başladılar. 2009 yılının, genel ekonomi ve diğer sektörlerdeki beklentiler paralelinde, emeklilik sektörü için de zor bir yıl olacağı bekleniyor. Yeni katılımcı sayısı ve fon büyüklüğü artışının hem bireysel katılımlarda hem de kurumsal katılımlarda çok sınırlı olacağı kanaatindeyiz. Diğer taraftan emeklilik sektöründe yeni faaliyete başlayan ve başlayacak olan şirketler sahip oldukları dağıtım kanalı imkanları, müşterilerine sunacakları ürünler ve hizmet yelpazesiyle önemli bir dinamizmi de beraberlerinde getireceklerdir.” ‘KURUMSAL KATILIMLAR AZALACAK’ 2008 yılındaki mevzuat düzenlemeleri ile birlikte gündeme gelen hakediş uygulamasının bireysel emeklilik sektörünü ileriye taşıyacak önemli bir uygulama olduğunu belirten Genel Müdür Sözütek, hakediş uygulaması ile birlikte, sektörü katılımcı sayısı ve fon büyüklüğü bakımından büyütecek kurumsal katılımların önünün açıldığını söyledi. “Ancak, bu uygulamanın etkisinin kısa vadede netlikle görülmesinin çok mümkün olmayacağını düşünmekteyiz” diyen Sözütek, günümüz ekonomik koşullarında şirketlerin personel politikalarında çalışanlarına sundukları ek sosyal hakları genişletmek istemeyeceklerini dile getirdi ve şunları ekledi, ‘Bu nedenle krizin etkisi geçmeden kurumsal katılımların olmasını çok fazla bekleyemeyiz.” ‘FONLARA YAKLAşIMIMIZ MUHAFAZAKÂR’ Sözütek, dünya borsalarındaki özellikle aşağı yönde dalgalanmalar neticesinde hisse senedi ağırlıklı fonların eridiğini ifade etti. Ajlan Sözütek ülkemizdeki fonlar hakkında ise şunları söyledi: “Ancak Türkiye’de fonlara yatırım konusunda daha muhafazakar bir yaklaşım söz konusudur. Bu yaklaşımın doğru olduğu da gerek yerli gerekse yabancı otoritelerin açıkladıkları gelişim raporlarına yansımaktadır. Bilindiği gibi Türkiye’de finans sigortası, mevduat sigortası gibi sigorta ürünleri satılmamaktadır. Yurtdışında ekonomik krizden en çok etkilenenler ise türev ürünlere yatırım yapan finansal sigorta şirketleridir. Ayrıca, halkımızın güvenli yatırım eğiliminden dolayı Türkiye’de emeklilik fonlarında yatırım konusunda daha muhafazakar bir tutum sergilenmektedir. Bireysel emeklilik fonlarının portföy dağılımına baktığımızda ağırlığın sabit getirisi olan devlet kağıtlarında olduğunu görüyoruz. Amerika’da hisse ağırlıklı fonlar yüzde 60-70 aralığındayken Türkiye’de bu oran yüzde 10’un altında. Türkiye’de emeklilik sektörünün yavaşlaması ekonominin daralması ile doğru orantılıdır. Ekonomik konjonktür olumluya dönünce yeni katılımcı sayısında ve fon büyüklüğünde bir ivmelenme olması beklenmelidir.” ** Başak Groupama Emeklilik Yönetim Kurulu Üyesi Jean René de Charette: Vergi mevzuatı için yeni avantajlar bekliyoruz Jean René de Charette, “Türk milletini daha rahat şartlarda bir emeklilik dönemi geçirmeye heveslendirmek için, vergi mevzuatına tanımlanacak yeni avantajların beklentisi içindeyiz” dedi. Groupama Investment Bosphorus Holding Genel Müdürü ve Başak Groupama Emeklilik Yönetim Kurulu Üyesi Jean René de Charette sene sonuna verilerine göre, katılımcı sayısında yaklaşık yüzde 20, katılımcı fon tutarında ise yüzde 41 oranındaki artışın 5 yıllık bir sürecin eseri olduğunu söyledi. Ekonomi son beş yılın en kötü büyüme performansını sergilerken, emeklilik fon pazarının yeni katılımcılar çekmeye devam ettiğini ifade eden de Charette, mevzuatından teknolojisine, şeffaflığından satış sonrası hizmetinin kalitesine kadar sistemin her kademesine had safhada emek verildiğini söyledi. ELEMENTER BRANşLAR DAHA ÇOK ETKİLENİR Jean René de Charette, sektörün gelişiminin milli ekonominin büyümesi ve kişi başına düşen gelirle doğru orantılı olduğunu ve yaşanacak ekonomik daralmanın tüketici davranışlarını direkt olarak etkilediğini ifade etti. “Tüketiciler bu tür durumlarda harcamalarını kısıp mevcut birikimlerini korumaya ve daha fazla tasarrufa yönelirler. Çok acil ihtiyaçları olmadıkça, yatırımlarını korumaya devam ederler” diyen de Charette sözlerine şöyle devam etti: “Nitekim krizin ilk etkileri, büyüme rakamlarındaki yavaşlamadan anlaşılacağı üzere otomotiv, inşaat ve perakende sektörlerinde görüldü. Bu nedenle elementer branşlar, bireysel emeklilik planlarından veya hayat sigortalarından daha fazla etkilenecektir. Krizler kişileri genelde, hayat sigortası satın almak suretiyle yakınlarını ve kendilerini güvence altına almaya iter. Ekonomilerin durgunluk veya daralma yaşadığı dönemlerde görülen genel davranış, tedbir amaçlı tasarrufa başlamak ve tüketim harcamalarını kısmaktır.” Dünyada krizler her zaman olacağını söyleyen de Charette, satışlarda henüz bir daralma görülmediğini, ancak sistemden çıkış oranlarında hafif bir artış olduğunu belirtti. de Charette, satış ağı ekibinin de yeni sözleşme yapma konusunda isteksizlik olduğuna dair kendilerini bilgilendirdiğini ifade ederek, “Öngörülerimize göre bazı kişiler kriz reel ekonomiyi vurduğu zaman paralarını çekebilir. Türkiye durgunluğa girmediği sürece bu riskin sınırlı kalacağını düşünüyoruz” dedi. ‘YENİ VERGİ AVANTAJLARI MÜşTERİ ÇEKER’ Sistemin şu ana kadar yüzde 75 oranında bireysel katılımcılarla büyüdüğünü hatırlatan de Charette, “Büyümenin artık ağırlıklı olarak kurumsal kanattan gelmesi gerekiyor, çünkü vesting süresi olsun, vakıf ve sandıklardan sisteme aktarım olsun, bu seneki düzenlemelerin hepsi o yönde gelişti. Vesting altyapısı da tamamlanınca öngörülen kurumsal düzenlemelerin altyapısı bitmiş olacak. Türk milletini daha rahat şartlarda bir emeklilik dönemi geçirmeye heveslendirmek için, vergi mevzuatına tanımlanacak yeni avantajların beklentisi içindeyiz” şeklinde konuştu. de Charette, 2009 yılının finansal sektör için olduğu kadar reel sektör için de sallantılı geçeceğini dile getirerek şunları söyledi: “Bu nedenle 2009 yılında işveren katkı planlardan ziyade vakıflardan aktarımın daha fazla olacağını düşünüyoruz. Çünkü her ne kadar aynı finansal enstrümanlara yatırım yapılsa da, emeklilik fonlarının performansı diğer fonlardan hep daha fazla oluyor. Nitekim bu sene de en yüksek getiriyi sağlayan fonlar, emeklilik yatırım fonları oldu. Vakıflardan gelen fonlar muazzam olabiliyor. Bu nedenle 2009’da kurumsal pay en az yüzde 35’lere çıkabilmeli.” Bireysel emeklilik fonları ortalama getirisine en büyük katkıyı hisse senedi fonlarının yaptığını kaydeden de Charette, “Ancak borsanın da bir tepe noktası var ve o noktadan itibaren yaşanılan kar realizasyonları etkisini 2008’de gösterdiği için bu sene aynı getirileri sağlayamadılar. Öte yandan döviz fonları getirileri, yine aynı dalgalanmalar sebebiyle artı değerler kaydetmeye başladı. Hisse senedi fonlarından çıkanlar, kamu borçlanma araçları ile likit fonlara yöneldi. Dolayısıyla katılımcı birikimleri bu dalgalanmalardan zarar görmedi” dedi. ‘KISA VADELİ İHTİYAÇLAR UZUN VADELİ BİRİKİMLERLE KARşILANMASIN’ de Charette, kriz ortamlarının şirketler kadar bireyler tarafından da iyi bir finansal yönetim gerektirdiğini dile getirdi ve böyle bir durumda ihtiyaçların yine var olacağını, ancak önceliklerin değişeceğini söyledi. de Charette şöyle devam etti: “Önemli olan, ihtiyaç önceliğine doğru karar verip, kısa vadeli ihtiyaçları uzun vadeli birikimlerle karşılamamaktır. Hayatın her anında hepimizin acil bir ihtiyacı doğabilir. Ancak birikim yapmayı bir şekilde durdurup, daha sonra bunu telafi etmezseniz veya birikimlerinizi çekerseniz, yaşlılığınızda olması gereken birikime sahip olamayabilirsiniz. Endişe duyulan zamanlar olabilir, bu durumda şirketinizi arayarak yatırımlarınız hakkında bilgi almak suretiyle strateji belirleyebilir, sorularınıza cevap alabilirsiniz. Unutmayalım ki, bilgi güçtür. Aklımızda tutmamız gereken şey şudur ki, hisse senetleri uzun vadede (15 seneden fazla bir süre zarfında) diğer enstrümanlardan daha fazla getiri elde ederler. O halde beklemeli ve krizi atlatacak duruma gelmeliyiz.” HEDEF VAKIFLAR Başak Groupama Emeklilik’in hedeflerini kriz nedeniyle değiştirmediğini söyleyen de Charette, şirket olarak bu amaçla, vakıflar öncelikli olmak üzere yeni bir grup emeklilik planı geliştirdiğini kaydetti ve sözlerini şöyle tamamladı: “Söz konusu plan kapsamında 4 adet grup emeklilik fonu sunmaktayız. Çabamız, rakiplerimizden daha fazla vakıf çekme yönünde. Nitekim sektörde vakıflardan transferi gerçekleştiren ilk şirket olduk. Sene sonuna kadar vakıflar yoluyla sisteme 50 Milyon YTL giriş hedefliyoruz. Vesting hedefimizi ise, kriz sebebiyle 2010’dan itibaren gerçekleştirebiliriz.” ** Allianz CEO’su George D. Sartorel: Bireysel ve kurumsal talep sürecek Yasal düzenlemeler sonucunda BES’e olan güvenin artacağını ve yeni katılımların önünün açılacağını söyleyen Allianz CEO’su George D. Sartorel, hem bireysel hem de kurumsal sözleşmelerde talebin süreceğini ifade etti. 2008 yıl sonu itibariyle sektörde 2007 yıl sonuna göre katılımcı sayısında yaklaşık yüzde 20’lik, fon büyüklüğünde ise yüzde 42’lik bir artışa ulaşıldığını söyleyen Allianz CEO’su George D. Sartorel, bu oranlarda 2007 yılı artışlarının altında kalındığını ancak 2008 yılında da sektörde belli bir büyüme trendi yaşanmasının sevindirici olduğunu kaydetti. “2007 yılının ortalarında Amerika’da finansal piyasalarda başlayan ekonomik kriz, 2008 yılı ikinci yarısı itibariyle küresel krize dönüşerek kişileri uzun dönemli yatırım araçlarından uzaklaştırmıştır. Katılımcıların yatırım davranışlarının etkilenmesi sisteme yeni girişlerin azalmasına ve ayrılma oranlarının artmasına neden olmuştur” diyen Sartorel, bütün bunların etkisi ile 2008 yılı sonlarında sektörün aylık net katılımcı sayısı artışında azalma olmasına rağmen sektörün 2008 yıl sonu için beklenen fon ve katılımcı büyüklüğüne ulaşabildiğinin altını çizdi. Kriz dönemlerinde kişi ve firmaların tasarruf eğiliminde olduklarını ve güvenli yatırım araçlarına yönelmek istediklerini belirten Sartorel, burada da BES’in son derece güvenilir ve şeffaf bir sistem olması sebebiyle en cazip seçeneklerden biri olduğuna dikkat çekti. Kriz döneminde bazı katılımcıların ilk tepkisinin sistemden çıkmak olabileceğini ancak bu davranışın büyük bir hata olduğunu kaydeden Sartorel konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Bireysel Emeklilik uzun vadeli bir yatırım aracıdır. Bu nedenle bulunduğumuz dönemde krizin emeklilik fonları üzerindeki kısa vadeli etkisi negatif olsa da sistemin esasına uygun olarak fon performansları uzun vadede bu kaybı dengeleyecek ve getiriler pozitif değerlere ulaşacaktır. Bu arada sistemden çıkanların ise bu artıştan yararlanmaları mümkün olamayacaktır. 2009 yılı her ne kadar zor bir yıl olarak beklenmekteyse de, biz BES’de yavaş bir büyüme olmasını beklemekte ve çalışmalarımızı bu paralelde sürdürmekteyiz. Ayrıca risk teminatlı hayat sigortalarında da benzer bir büyüme öngörüyoruz.” ‘TANITIM KATKI SAĞLAR’ Allianz Türkiye olarak bu ortamda daha şanslı olan şirketler arasında yer aldıklarını söyleyen Sartorel, “Dünya finans devi Allianz’ın bir parçasıyız. 70’den fazla ülkede faaliyet gösteren Allianz, dünyayı etkisi altına alan finansal krizde geniş penetrasyonu sayesinde güçlü direnç gösteren, hatta bu dönemde yatırımlarına devam eden şirketlerden biridir” şeklinde konuştu. Dünyayı saran finansal gerilimin, bireylerin harcama ve yatırım davranışlarını etkileyeceğini ve bu durumun sektördeki büyümeyi biraz aşağı çekeceğini düşündüklerini ifade eden Sartorel sözlerini şöyle sürdürdü: “Hem sektör temsilcisi hem de Allianz Türkiye olarak bu durumun 2009 yılında devam edeceğini düşünmemize rağmen uzun vadede olumlu beklentilerimiz sürmektedir. Sigorta şirketlerinin, özellikle bu dönemde toplumu sigortanın ve birikimin önemi ve gerekliliği hakkında bilinçlendirmek için faaliyetlerde bulunmaları gerektiğini düşünüyorum. Hatta bu konuda ortak tanıtım kampanyaları yapılması sektöre ciddi katkı sağlayacaktır.” ‘KURUMSAL KATILIM ARTACAK’ Beşinci yılını dolduran Bireysel Emeklilik Sistemi’nde, bu süre zarfında yapılan mevzuat düzenlemeleri ve uygulamalardaki iyileştirmeler sayesinde sürekli değişim ve gelişim sağlandığını belirten Sartorel, 2008 yılının ağustos ayında yürürlüğe giren yeni sistem yönetmeliğiyle beklenen birçok yeniliğin gerçekleştiğini ve sistemin sorunlarına çözüm olacak düzenlemelerin hayata geçtiğini söyledi. Sartorel konuşmasını şöyle sürdürdü: “Emekliliğe hak kazanma durumunda yapılacak geri ödemelerin ve grup emeklilik sözleşmelerinin detaylandırılması, birden fazla sözleşmenin birleştirilmesine ilişkin düzenlemelerin sisteme adaptasyonu, sisteme ilk giriş anında, ayrılma ve aktarım işlemlerinde şirketlerin bilgilendirme yükümlülüğünün artırılmasına ilişkin düzenlemeler, emeklilik şirketlerince beklenen en önemli konular arasında yer almaktaydı. Ayrıca Sigortacılık Kanunu’nda vakıf ve sandıkların da BES’e aktarımının mümkün kılınması ile sektörün geleceği için büyük adımlar atılmıştır. Dolayısıyla bu yasal düzenlemeler sonucunda BES’e olan güvenin artacağını, yeni katılımların önünü açacağını ve hem bireysel hem de kurumsal sözleşmelerde talebin süreceğini düşünmekteyiz. şirket katılımlı sözleşmelerin kurumlara vergi avantajı sağlaması, çalışanları şirkete bağlama ve motive etme gücü göz önüne alındığında 2009 yılında kurumsal sözleşmelerde de katılımın devam etmesini beklemekteyiz.” BES’te katılımcı sayısı artışında belli bir düşüş olsa da sektör olarak krizden Amerika örneğinde olduğu gibi emeklilik fonlarının ciddi miktarlarda erimesi şeklinde bir etkilenme olmadığını vurgulayan Sartorel, “Kriz sebebiyle dünyada emeklilik fonlarının uğradığı kayıp 5,5 trilyon dolar olup Amerika’daki zarar bunun 3,3 trilyon dolarını oluşturmaktadır. İngiltere’deki kayıp 300 milyar dolar, Avustralya da ise 200 milyar dolardır. Amerika’daki bu erimenin sebebi birikimlerin neredeyse yüzde 80’inin hisse senedinde olmasından kaynaklanmakta olup Türkiye’de bu oran yüzde 7’ler civarında bulunmaktadır. Ayrıca krizin fonlar üzerindeki etkisini açıklarken, borsadaki dalgalanmaların bireysel emeklilik fonları üzerindeki etkisinin uzun vadede nötrleneceğini ve pozitif getiri değerlerine ulaşılacağını düşünmekteyim” dedi. AMAÇ UYGUN YATIRIM KARARI ALDIRMAK 2006 ve 2007 yıllarında borsanın yükselen performansının etkisiyle hisse senedi ağırlıklı fonlara yatırım yapan katılımcıların 2008 yılında portföylerinde yaşadıkları düşüşün katılımcıları kısa vadeli ve yüksek riskli fonlara yatırım yapmaya yönelttiğini kaydeden Sartorel sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu durum portföy çeşitlendirilmesine gidilirken dikkat edilmesi gereken en önemli noktanın risk algısı olduğunu ortaya koymaktadır. Riskli fonlara yatırım yapan katılımcıların fon getirilerinde oluşacak belirsizliklerin bilincinde olmaları ve tolere edilebilecek oranlarda risk almaları gerekmektedir. Bu kişiden kişiye değişir. Aynı nedenle satış aşamasında katılımcılarımızın risk-getiri profillerini belirleyerek katılımcının finansal durumunu, gelecekteki hedeflerini ve beklentilerini dikkate alarak, katılımcıya en uygun yatırım kararını aldırmaya çok önem vermekteyiz.” Global piyasaları saran kriz ortamında BES’in güvenli bir yatırım aracı olması itibariyle birikimlerini uzun vadede değerlendirmek isteyenler için cazip bir seçenek haline geldiğini söyleyen Sartorel, “BES’e giren katılımcılarımıza sahip oldukları ürün ile ilgili bilgi sahibi olarak özellikle süre sonunda elde edecekleri emekli maaşını ve refah düzeylerini koruma beklentisini göz önünde bulundurmalarını ve vergisel anlamda sistemin sağladığı avantajlardan faydalanmalarını önermekteyiz. Katılımcıların herhangi bir nedenle maddi ihtiyacı ortaya çıktığında emeklilik dönemi için yapılan bireysel emeklilik hesabındaki birikimlerini geri almak yerine alternatif yöntemler aramasını ve kısa dönemli ekonomik sıkıntıların bu tür önemli emeklilik yatırımlarının önüne geçmemesi gerektiğini önemle vurgulamak isterim” dedi. Allianz Hayat ve Emeklilik’in 2009 yılındaki hedeflerinden de söz eden George D. Sartorel, “2009 yılı sonu itibariyle BES’de katılımcı sayısında yüzde 18, fon büyüklüğünde ise yüzde 38’lik bir artış hedeflemekteyiz. Allianz Türkiye olarak çalışmalarımızı Türk halkının “İlk Tercihi” Olmak” sloganıyla sürdürüyoruz” şeklinde konuştu. 5 yılda 2 milyona yakın kişi BES’e katıldı Ekonomik kriz Türkiye gündeminde en önemli sıraya oturmuşken, Bireysel Emeklilik Sistemi’ndeki gelişmeler piyasanın yüzünü güldürdü. Beşinci yılını dolduran Bireysel Emeklilik Sistemi’ne katılanların sayısı 1 milyon 750 bin kişiye, fon büyüklüğü ise 6 milyar 322 milyon 500 bin TL’ye ulaştı. Sistem ilk emeklilerini de verdi; 361 kişi, bağlı oldukları emeklilik şirketlerinden emekli oldu. Bireysel Emeklilik Sisteminin beşinci kuruluş yıldönümü nedeniyle yapılan toplantıda konuşan EGM Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Adalı, sistemin vatandaş ve ülke ekonomisi bakımından çok önemli bir noktaya geldiğini, ekonomik krizin Bireysel Emeklilik Sistemi’nin önemini açıkça ortaya çıkardığını söyledi. Adalı, “Ulaştığımız 1,7 milyon kişilik katılımcı ve 6,3 milyar TL büyüklüğün verdiği güçle, herkesi bireysel emeklilik sistemine davet ediyoruz. İçerisinde bir çok avantajı taşıyan bireysel emeklilik planlarına zaman kaybetmeden katılmak çok önemli” dedi. EGM Yönetim Kurulu Üyesi de olan 11 emeklilik şirketinin genel müdürlerinin katıldığı toplantıda platform adına konuşan Erhan Adalı, Bireysel Emeklilik Sistemi’nin 2004 yılında işlemeye başladığını ve tahminlerin ötesinde bir büyümeye ulaştığını belirterek, “Bugün ulaştığımız nokta, 11 şirketin ve Hazine’nin ortak hareket etmesinden doğan bir başarıdır. Sistem, vatandaşa güvenilir ve karlı bir yatırım imkanı sağladığı gibi, ülke ekonomisine 6 milyarın üzerinde bir fon yaratmıştır. Sistemin büyümesiyle bu fon, ülke ekonomisinin giderek büyüyen bir parçası olacaktır. Sistemin önemli noktalarından biri de yarattığı istihdamdır. şu anda 22.462 lisanslı aracı bulunmaktadır. Bunların 13 bin 738’i aktiftir. ” dedi. Erhan Adalı, Türkiye’de sisteme katılanların yüzde 73’ünün 25-44 yaş aralığında olduğunu da vurgularken sözlerini şöyle sürdürdü: “Sistemde zaman içinde katılımcılar bakımından pek çok yararlı düzenleme yapıldı. Fon portföy dağılımında sınırsız esneklik getirildi, fon değişikliği yapma hakkı yılda altıya çıkarıldı. Kişilere 30 gün içinde herhangi bir hak kaybı olmadan cayma hakkı getirildi. Vesting uygulaması ile şirketlerin, çalışanlarına bireysel emeklilik sağlama olanakları geliştirildi.” Sigortacı Gazetesi
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/besciler-gelecekten-umutlu/255768