Yazdır

Doç. Dr. Dinç: Nasıl toprağımızı savunduk, gençlerimizi de savunmamız, korumamız lazım

Tarih: 30 Ocak 2025 - 08:30

Türkiye’nin ‘yarınları’ adına ‘savaş’ veren bir kurum Yeşilay. Milli mücadele ruhunu taşıyor. Doç. Dr. Mehmet Dinç’in başkanlığında gençleri bağımlılık tuzağına karşı savunurken hepimizin tanık olması gereken müthiş adımlar atılıyor.

VOLKAN KARSAN – FINANSINGUNDEMİ.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Bağımlılık kişi için de halk için de en kötü alışkanlık. Türkiye’de kişilerin kötü alışkanlıkları ve bağımlılıkları ile ilgili büyük bir mücadele veriliyor. Yeşilay tarihi kültürü ve gelişen dünyaya uyumu ile “Bağımsızlık Hareketi”ni başlattı ve tüm ülke sathına yayıyor. Tüm bu olumlu gelişmeleri Yeşilay Cemiyeti’nin Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç ile konuştuk.

Özellikle tüm ebeveynlerin, tüm gençlerin kulak vermesi gereken mesajlar ortaya çıktı…

“105 YILDAN BERİ DEVAM EDEN BİR MÜCADELE YEŞİLAY’IN MÜCADELESİ, BU MÜCADELENİN DURMASI DA MÜMKÜN DEĞİL”

- Değerli Dinç hocam, bizler ilkokul sıralarındayken 1960’lı yıllarda Yeşilay'ı çok iyi biliyorduk ama bu bilinirlik zamanla azaldı sanki… Son yıllarda ise tekrar bir yükseliş mi söz konusu?

- Hiç şüphesiz Yeşilay, halkın gönlünde yer etmiş büyük bir kuruluş. Ancak zaman zaman zayıfladığı dönemler de söz konusu olmuş. Buna rağmen halk nazarında ciddi bir karşılık bulmuş, küçük bir grup tarafından dar imkânlarla hizmet vermeye devam etmiş bir kuruluş. 2010 yılında Cumhurbaşkanımızın himayesiyle beraber tekrar büyümeye, faaliyetlerini arttırmaya başladı. Ama Yeşilay’ın şöyle bir avantajı var: 1920'de kurulmuş ve hiç durmamış. Azalmış ama sönmemiş, az da olsa çalışma yapmayı sürdürmüş.

105 yıldan beri devam eden bir mücadele Yeşilay’ın mücadelesi. Bu mücadelenin durması da mümkün değil zaten çünkü bağımlılık endüstrisi bu dönemde özellikle bağımlılığı normalleştirmeye yönelik pek çok faaliyet gösteriyor. Hatta bazı ülkeler biraz geri adım atarak, “Bağımlılıkla artık mücadele edilmez, bu bir insan hakkıdır, kullanan kullansın. Tedavi edebiliyorsak edelim, edemiyorsak yapacak bir şey yok. Herkesin kendi seçimi,” diyecek bir noktaya geldiler. Hakikaten de yasaklayarak tedbir alarak, uyararak veya eğiterek başa çıkamadılar.

Bu noktada baktığımızda, biz Türkiye olarak iyi durumdayız. Bağımlılık endüstrisi bağımlılığın cephesini günden güne genişletti. Yeşilay Cemiyeti, evvelemirde alkol ile mücadele için kurulmuş bir kuruluş.



“2006’DAN BU YANA İNTERNET BAĞIMLILIĞI ÜZERİNE ÇALIŞIYORUM, YAZIYORUM, ÇİZİYORUM, KONUŞUYORUM VE ANLATIYORUM”

- Değerli hocam buraya bir virgül koyalım ve Yeşilay başkanlığına uzanan kariyerinizi anlatmanızı rica edeyim.

- Doğma büyüme İstanbulluyum. Hayatım boyunca Üsküdar’da yaşadım hâlâ da Üsküdar’da yaşıyorum. O kadar ki bir tek yurt dışına çıktığımda Üsküdar’dan ayrılmış oldum. Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nü bitirdim. Sonrasında Avustralya’da yüksek lisans yaptım. Türkiye’ye dönünce klinik psikoloji üzerine bir yüksek lisans daha yaptım. Bu eğitimlerin ardından burada hem klinik çalışmalar hem de psikoterapi hizmetleri vermeye başladım. Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümü’nü kurdum. Hâlen de orada çalışmaya devam ediyorum. Narrative terapi üzerine Marmara Üniversitesi’nde bir yüksek lisans daha yaptım. Aynı üniversitede doktoramı bitirdim ve Melbourne Üniversitesi’nde misafir hoca olarak ders verdim.  Bunlarla birlikte akademik çalışmalara ağırlık verdik. 

2006’dan bu yana internet bağımlılığı üzerine çalışıyorum, yazıyorum, çiziyorum, konuşuyorum ve anlatıyorum. Türkiye’de 2010 yılında internet bağımlılığını konu alan ilk kitapta benim imzam var. O dönemde insanlar, internet bağımlılığını kabul etmiyordu. Tepki gösteriyorlar, “Böyle bir şey var mı, olabilir mi, internet iyi bir şey,” diyorlardı.  Hayatlarına çok büyük değişiklik getirdiği için mucize olarak görüyorlardı. Onu kötü bir yargı ile yan yana getirmek istemediler ama ben bir problem olduğunu söylemeye devam ettim. Benim bu konudaki çalışmalarım ortaya çıkınca -ki o zaman Yeşilay'ı Cumhurbaşkanımız himayesine almıştı- Yeşilay Genel Başkanı Muharrem Balcı, “Yeşilay olarak bu konuya da çalışmak istiyoruz,” dedi ve beni bilim kuruluna davet etti. Ardından İhsan Karaman Başkanımız döneminde, yine Yeşilay Bilim Kurulu’na bilim kurulunda yer aldım.

Mücahit Öztürk Hoca'nın başkan olduğu üç dönemde de yönetim kurulunda genel başkan vekili olarak vazife aldım. Bütün bu sürecin sonunda Yeşilay genel başkanlık görevini üstlendim. Dolayısıyla Yeşilay ile uzun süreli bir ilişkimiz var. 24 Mayıs 2014’ten beri de Yeşilay’ın yönetiminde hizmetlerimi sürdürüyorum.

“TARİHTE BİR MADDEYİ SİLAH OLARAK KULLANMA VE İNSANLARI KONTROL ETME MESELESİNİ EN ÇOK HAŞHAŞİLER’DE GÖRÜYORUZ”

- Eski dönemlerde Yeşilay’ın mücadele kapsamı sigara ve alkolle sınırlıydı. Temel bağımlılıklardan başlayıp sonra da detaylandırabilir miyiz?

- Bağımlılık insanla birlikte bir şekilde var, insanlar bazı maddeleri kötüye kullanmışlar. Bazı maddelerle bilinçlerini, şuurlarını kaybedecek şekilde bir ilişki kurmuşlar ve bunu bir süre sonra keşfettiklerinde ise bu maddeleri silaha dönüştürmüşler. Tarihte bir maddeyi silah olarak kullanma ve insanları kontrol etme meselesini en çok Haşhaşiler’de görüyoruz. Hasan Sabbâh, kendi fedailerini uyuşturucuyla canını feda eder hâle getiriyor. Dolayısıyla tarihte bunun örnekleri ne yazık ki mevcut.

Sonrasında sömürgecilik bunu araç olarak kullanmış. Sömürgeciler yeni bir memlekete girdiklerinde ilk önce oraya uyuşturucu getirmişler. Örneğin Avustralya’da Aborjinlerini hızla bağımlı yapmışlar. Hâlen Aborjinler çok ağır alkol bağımlısıdır. Amerika’da Kızılderilileri bağımlı yapmışlar. Amerika'da hâlen yerli nüfusta bağımlılık ciddi bir problemdir. Afrika’da yine sömürgecilerin, toplumu bağımlı yaptığını görüyoruz. Benzer bir örnek de Rusya’da karşımıza çıkıyor. Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti zamanında yerel halkları bağımlı yapmakla alakalı bir politika uygulandığını görüyoruz. Niye? Çünkü bir toplumu bağımlı yaptığınızda o toplumu yönetmeniz çok daha basit oluyor.

Hatırlayacağınız gibi Donald Trump göreve gelir gelmez, Çin, Meksika ve Kanada’ya yönelik vergileri artıracağını söyledi çünkü fetanilin girişlerini kontrol altına almak istiyor. Sadece Amerika’da değil, dünyanın her yerinde bağımlılıkla alakalı çok büyük bir problem var.

Toplum bağımlı olduğunda sadece sömürgecilik kolaylaşmıyor. Toprak işgalinde değil, zihin ve beden işgalinde de başarı sağlanıyor. Bağımlılık yaygınlaştığında, sömürgecinin askeri olsun olmasın, o toplum artık onun emrine giriyor. Bu konularda bilinen ünlü örnek 1800’lü yıllarda yaşanan Afyon Savaşları’dır. O yıllarda İngiltere, Çin ile ticari münasebete başlıyor. Çin ipeği ve Çin seramikleri İngilizlere çok ilginç geliyor. Ticaret hacmi arttıkça İngiltere bu işten zararlı çıkmaya başlıyor. Çin’e çok fazla para akmaya başlıyor. Bu zararı dengelemek için İngilizler o dönem sömürgeleri olan Hindistan üzerinden uyuşturucu satmaya başlıyor. Çin’de o kadar hızla yayılıyor ki uyuşturucu, her dört kişiden üçü bağımlı oluyor. Ülke korkunç bir bağımlılık etkisi altına giriyor. Sonrasında topluma zararı görüldüğünde ise çok katı tedbirler alınıyor. Hatta uyuşturucu kullananların idam edilmesine uzanan bir yaptırım söz konusu oluyor. Bu biçimde bir toparlama süreci yaşanıyor ama Çinliler bunu unutmuyor.

Bugün onun intikamı olarak Amerika’ya fentanil üzerinden bir baskı kurmaya çalışıyorlar. Amerika’da yaklaşık son on yıldır fentanil diye bir ağrı kesici ilacın kötüye kullanılması sonucu bağımlık hızla yayılıyor. Bu maddenin ağır etkisi altında olan Amerika’da son yıllarda tarihin en yüksek aşırı doz ölümleri yaşanıyor. Hatırlayacağınız gibi Donald Trump göreve gelir gelmez, Çin, Meksika ve Kanada’ya yönelik vergileri artıracağını söyledi çünkü fetanilin girişlerini kontrol altına almak istiyor. Sadece Amerika’da değil, dünyanın her yerinde bağımlılıkla alakalı çok büyük bir problem var.

Bağımlılık endüstrisi her kapıdan içeriye girmeye çalışıyor. Alkol ile giremediği yere uyuşturucuyla, uyuşturucuyla giremediği yere kumarla, kumarla giremediği alanlara ise elektronik sigara üzerinden sızıyor. Bazense internete bağlı bağımlılıklar üzerinden girmeye çalışıyor. Neticede endüstri, bu işten hem para hem de siyasi güç elde ediyor. Bunu o büyük ekonomiyi daha da güçlendirmek için yapıyor çünkü bağımlılıklarına arkasında çok büyük bir ekonomi var.

“ŞİM Dİ 105 SENE SONRA GERİYE BAKTIĞIMIZDA HAKİKATEN BU DA BİR BAĞIMSIZLIK SAVAŞI, BU DA BİR CEPHE”

- Bizim ülkemize dönersek, neler oluyor neler olmuş?

- Türkiye’de de bunu yapmak istemişler. İstanbul, 1920’den itibaren dört yıl, on ay, 23 gün işgal altında kalmış. Bu oldukça uzun bir zaman dilimi. İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı, Karaköy limanına koca gemiler yanaştırıp oradan çocuklara, gençlere kasa kasa içki dağıttırmış. O dönem Birinci Dünya Savaşı’ndan henüz çıkmışız, cephede çok sayıda insanımızı kaybetmişiz. İstanbul yetim çocuk kaynıyor ve herkes çok yoksul. Elde avuçta hiçbir şey kalmamış. İnsanlar perişanken, insanlara yiyecek ekmek vermek yerine bedava alkol vermişler. Niçin? “Yeni nesli bağımlı yapalım ki kontrol etmemiz kolay olsun,” diyorlar. O dönemde Anadolu’da bir bağımsızlık mücadelesi sürdürülüyor.  Bu bağımsızlık mücadelesinde her bir insana ihtiyaç var. Ama aynı günlerde Türkiye’ye psikiyatriyi getiren Ordinaryüs Profesör Mazhar Osman, Yeşilay Cemiyeti’ni kuruyor.

Bugünden o günü değerlendirdiğimizde fantastik bir şey gibi görünüyor. “Bağımsızlık Savaşı veriyoruz, sırası mı şimdi,” diyenler var. Şimdi 105 sene sonra geriye baktığımızda hakikaten bu da bir Bağımsızlık Savaşı, bu da bir cephe. Nasıl toprağımızı savunuyorsak çocuklarımızı, gençlerimizi de savunmamız, korumamız lazım.

O düşünceyle 1920’de kuruluyor, Cumhuriyetin kurulmasının hemen ardından Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasıyla, 1934 yılında Yeşilay, kamuya yararlı dernek statüsü kazanıyor. Bu da çok önemli bir adım. Osmanlı Devleti zamanında kurulmuş bir cemiyet, Cumhuriyet döneminde de hemen devlet koruması ve desteği altına alınıyor. Çalışmaları devlet tarafından destekleniyor. Hep söylüyorum: Biz yaptıklarımızı sadece kendi insanımız için değil, insanlık için de yapıyoruz. Bu süreçte, Türkiye’de sivil toplum anlamında bir ilk olacak çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Uluslararası üyelikler, uluslararası organizasyonlar, yayın çalışmaları gibi çok çığır açıcı, ufuk açıcı ve kalıcı etki bırakan çalışmalar yapılıyor.

1950’lerde uluslararası ortaklıklar kuruluyor. 1955 yılında münazara yarışmaları başlatılıyor. 1920 yılında dergi, 1960’larda ise çocuk dergisi yayımlanıyor. O dönem için gerçekten yaratıcı ve etkili çalışmalar gerçekleştiriliyor. Günümüzde de aynı hassasiyeti gözetmeye çalışıyoruz. Mücadelede ilk olarak alkol ön plana çıkıyor; 1960-1970’lerden sonra sigara, ardından da uyuşturucu bağımlılığı bu çalışmalara dâhil ediliyor. 2010 yılından itibaren kumar ve internetle ilişkili bağımlılıklar da bu kapsamda ele alınıyor. 2013 yılında dünyadaki ilk Teknoloji Bağımlılığı Kongresi Türkiye’de düzenlendi ve açılışını Cumhurbaşkanımız yaptı.

“CUMHURBAŞKANIMIZ ERDOĞAN, ÖĞRENCİLİK YILLARINDA YEŞİLAY MÜNAZARA YARIŞMASI’NDA BİRİNCİ OLMUŞ”

- Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyu çok önemsiyor değil mi?

- Cumhurbaşkanımızın da Yeşilay ile şöyle bir bağı var: Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, öğrencilik yıllarında Yeşilay Münazara Yarışması’nda birinci olmuş. Onun için Yeşilay ve onun mücadelesi çok anlamlı. Yeşilay, o yaşında aidiyet hissettiği, gönüllü olarak çalıştığı ve yaptığı çalışmaların görüldüğü, takdir edildiği, ödüllendirildiği bir çatı olmuş.

“İNSANLAR, İLAÇLARI UYUŞTURUCU ETKİSİ NEDENİYLE BİLİNÇSİZCE KULLANIYOR, BU KONUDA ÇOK BÜYÜK BİR BİLİNÇLENME İHTİYACIMIZ VAR”

- Uyuşturucu konusuna geçip biraz detaylandırabilir miyiz? Okullara kadar indiği söyleniyor…

- Buna madde bağımlılığı demek daha doğru çünkü uyarıcı maddeler de var.

Biz Türkçede uyuşturucu diyoruz ama bu madde bağımlılığının bir ayağıdır, bir de uyarıcı maddeler vardır. Geleneksel, yetiştirilen maddeler var fakat son yirmi otuz yıldır laboratuvarda yapılan sentetik maddeler çok ciddi olarak ortaya dökülmeye başladı. Onlar çok daha yıkıcı etkiye sahip ve aslında fiyat olarak da çok daha ucuz. Çocuklara ve gençlere ulaştırılırken saklanması ve gizlenmesi kolay, polis tarafından kontrol edilmesi ise daha zor maddeler bunlar. Ayrıca bu maddelerin çok büyük bir ekonomisi var. Yakın zamanda Beşşar Esed’in kaptagon üreten bir fabrikası ortaya çıktı. Uzun yıllar boyunca Suriye, ekonomik anlamda çevrelenmiş bir ülke olarak kaldı ancak bu madde sayesinde ve gelirleriyle ekonomisini sürdürmeye devam etti. Bütün Arap dünyasına kaptagon satılıyordu. Hatta bu nedenle Arap Birliği’ne dâhil edildi, daha sonra çıkarıldı. Çünkü Arap dünyasına ciddi miktarda kaptagon ulaştırarak gençlerin bağımlı olmasına sebep oluyordu.

Madde bağımlılığı, yalnızca eroin ya da kokain gibi uyuşturucularla sınırlı bir sorun değildir. İlaçların ve hormonların yanlış kullanımı gibi farklı boyutları da kapsamaktadır. Bugün bu sorun, insanlarımızı, özellikle de çocukları ve gençleri ciddi şekilde tehdit eden bir seviyeye ulaşmıştır.

Günümüzde Avrupa Birliği’nin takip ettiği 900’ün üzerinde madde bulunuyor. Sadece geçen yıl 300’den fazla yeni madde bu listeye eklendi. Bunun yanı sıra ilaçların kötüye kullanımı da ciddi bir sorun hâline geldi. Fentanil aslında çok ağır bir ağrı kesicidir ve genellikle ölüm döşeğindeki hastalarda kullanılır. Ancak, uyuşturucu etkisi fark edildikten sonra bu maddeyi uyuşturucu olarak kullanmaya başladılar.

Şu anda ülkemizde fentanil yaygın değil fakat ilaçların kötüye kullanımı, halk arasında uyuşturucu olarak görülmese de ciddi bir tehlike oluşturuyor. Hem düzenleme anlamında devleti İnsanlar, ilaçları uyuşturucu etkisi nedeniyle bilinçsizce kullanıyor. Bu konuda çok büyük bir bilinçlenme ihtiyacımız var bilgilendirebilirsek hem de halkımızı bu konuda donanımlı hâle getirebilirsek çok iyi olacağını düşünüyoruz. Yeşilay dergimizi 1092 aydır hiç aralıksız yayımlıyoruz. Türkiye’de en uzun süredir yayımlanan dergi olma unvanını elinde bulunduran bir dergiye sahibiz.  Aralık ayında dergimiz, “Spora Düşen Gölge: Sentetik Bileşikler” kapağıyla çıktı. Steroidler konusunu gündeme getirdik. Steroidler, spor salonlarında çocukların kaslarını şişirmek için kullandıkları hormon ilaçlarıdır. Ancak bu ilaçlar düzenli ve kontrollü bir şekilde kullanılmadığında çocukların vücutlarında ciddi bozukluklara neden oluyor. Karaciğer ve böbrek bozuklukları gibi ciddi sağlık sorunlarının yanı sıra duygu durum dengesizlikleri de yaşanıyor. Steroid kullanımını bıraktıklarında ise vücut, dışarıdan testosteron hormonu almaya alıştığı için artık içeriden üretemez hâle geliyor. Bu durum erkeklerde ciddi sorunlara yol açıyor. Kısırlık ve cinsel kimlik karmaşası gibi problemler ortaya çıkmaya başlıyor. Çünkü testosteron azalırken, östrojen salgılanmaya devam ediyor. Bu durum, göğüslerin büyümesine ve göğüslerden süt gelmesine kadar varabiliyor.

Bu gerçekten çok kritik bir mesele. Türkiye’de bu konuda son derece umut verici bir model olan Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu bulunuyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın Başkanlığında, on üç bakanlığın ve Yeşilay’ın katılımıyla işleyen bu sistem, bağımlılık sorunlarına karşı etkili çözümler geliştirmeyi amaçlamaktadır. Önümüzdeki toplantıda bu konuyu Bağımlılık Üst Kurulu’nun gündemine taşıyacak ve devletten bu alanda gerekli düzenlemelerin yapılmasını talep edeceğiz. Sivil toplum kuruluşları, sahadaki gerçekleri devlet kurumlarına göre daha net görebilmektedir. Bu nedenle bağımlılıkla mücadelede sivil topluma duyulan ihtiyaç son derece önemlidir. Madde bağımlılığı, yalnızca eroin ya da kokain gibi uyuşturucularla sınırlı bir sorun değildir. İlaçların ve hormonların yanlış kullanımı gibi farklı boyutları da kapsamaktadır. Bugün bu sorun, insanlarımızı, özellikle de çocukları ve gençleri ciddi şekilde tehdit eden bir seviyeye ulaşmıştır.

“HER YIL TÜRKİYE’DE 100 BİN KİŞİ, TÜTÜN KAYNAKLI HASTALIKLAR NEDENİYLE HAYATINI KAYBEDİYOR, BİR SAVAŞTA BİLE BU KADAR İNSANINIZI KAYBETMEZSİNİZ”

- Mücadele konusunu biraz daha detaylandırmanızı rica etsek?

- Biz beş bağımlılık türü üzerinde çalışıyoruz: Alkol, tütün, madde, kumar ve internetle ilişkili bağımlılıklar. Madde bağımlılığıyla ilgili durumu yukarıda detaylı şekilde açıkladım. Alkolle ilgili olarak bağımlılığın sosyal ve fiziksel zararları konusunda toplumda farkındalık artırmayı hedefliyoruz. Yeşilay, yıllardır bu konuda önemli çalışmalar yürütmektedir. Tütün bağımlılığı ise özellikle Cumhurbaşkanımızın büyük bir hassasiyet gösterdiği bir konudur. Yeşilay, tütünün sebep olduğu sorunların uzun zamandır farkında ve bu alanda yoğun bir mücadele içindedir.

Geçtiğimiz günlerde bir kurumda konuştuğumuz bir kişi, Yeşilay sevgisini şu sözlerle ifade etti: “Ne istiyorsanız size destek olurum, emrinizdeyim.” Ardından çocukluğunda yaşadığı bir deneyimi bize şöyle anlattı: “Benim çocukluğum babamın hastalığıyla geçti. Babam sigara bağımlılığı nedeniyle gırtlak kanseri olmuştu. Biz evimizin bir bölümünü hastane odasına çevirdik. Babamla hiçbir tatlı hatıram yok; o hep hastaydı. Biz onu besliyor, hastaneye götürüyor ve krizlerini yönetmeye çalışıyorduk. Annem, aralıksız 390 gün boyunca hastanede kaldı. Şimdi düşünüyorum: Neden biz bunu yaşadık? Tütünün ne faydası var ki?”

Bazı anne babalar, “Çocuğumun uyuşturucusu yok, sadece sigara içiyor, ne yapalım,” diye düşünebilir. Ancak sigara bağımlılığı çoğu zaman uyuşturucu kullanımına giden bir başlangıç noktasıdır.

Tütün bağımlılığı ciddi anlamda insanlarımızı tehdit ediyor. Her yıl Türkiye’de 100 bin kişi, tütün kaynaklı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Bir savaşta bile bu kadar insanınızı kaybetmezsiniz. Bu nedenle bağımlılıklar içinde tütün “daha zararsız” gibi görülse de aslında büyük kayıplara yol açıyor.

İnsanlarımızı kaybetmek istemiyoruz. Son yıllarda elektronik sigara bağımlılığı, durumu daha da karmaşık hâle getirdi. Elektronik sigaraların gizlenmesi kolay, dumansız oldukları için fark edilmeleri zor. Ancak daha kötüsü, bu cihazların içine uyuşturucu madde karıştırılması da mümkün. Bazı anne babalar, “Çocuğumun uyuşturucusu yok, sadece sigara içiyor, ne yapalım,” diye düşünebilir. Ancak sigara bağımlılığı çoğu zaman uyuşturucu kullanımına giden bir başlangıç noktasıdır. Hiçbir bağımlılığı masum görmemek lazım. Her bağımlılık, bağımlılıktır, büyük bir tehlike ve hastalıktır.

YARIN: BAĞIMLILIKLA MÜCADELE, İNTERNET BAĞIMLILIĞI

Prof. Dr. Bayram Öztürk: Marmara’ya bir litre su bile arıtılmadan verilmemeliProf. Dr. Bayram Öztürk: Marmara’ya bir litre su bile arıtılmadan verilmemeli

Türkiye’de sendikalaşma neden çok zor? Dr. Atilla Özsever açıkladıTürkiye’de sendikalaşma neden çok zor? Dr. Atilla Özsever açıkladı

Binnur Zaimler’le 2025: Enflasyon inecek, yatırımcı kazanacak, savunmaya dikkat!Binnur Zaimler’le 2025: Enflasyon inecek, yatırımcı kazanacak, savunmaya dikkat!

Ünlü iş insanı Nur Ger’den dünyada bir ilk: Hologram oyunculu tiyatroÜnlü iş insanı Nur Ger’den dünyada bir ilk: Hologram oyunculu tiyatro

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/doc-dr-dinc-nasil-topragimizi-savunduk-genclerimizi-de-savunmamiz-korumamiz-lazim/1839344