FINANSINGUNDEMI.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ
ABD’de ana akım medyanın krizde olduğu düşüncesi, başkanlık seçimleri sonrası giderek daha çok taraftar buluyor.
Finansingundemi.com’un derlediği bilgilere göre, ana akım medyada kökten bir değişikliğe ihtiyaç duyulduğu düşünülüyor.
Ana akım medya önemsizleşiyor
Fortune’dan Alicia Adamczyk’in haberi, krizdeki Amerikan medyasının 1970'lerden bugüne bir resmini çekiyor.
“Uzun vadede bir şeylerin değişmesi gerekecek gibi görünüyor: Hükümetin etkinliği, kamuoyunun onu kontrol etme yeteneği, basın özgürlüğü veya şu anda uygulanan gazeteciliğin karakteri.” 1975 yılında ‘Yeni Gazetecilik’ (New Journalism) üzerine bir Fortune makalesinde yer alan bu oldukça karanlık tahmin, bugün ürkütücü derecede öngörülü gözüküyor.
Donald Trump'ın son ABD başkanlık seçimlerindeki yankı uyandıran zaferinin verdiği birçok ders arasında, ana akım basının büyüyen bir Amerikan seçmen grubu arasında giderek önemsizleşmesi belki de en tepede yer alıyor.
Gazeteciler eskiyor mu?
Trump'ın kendisi hakkındaki toplumsal algıyı kırmaktaki başarısı onu Beyaz Saray'a taşımaya yardımcı oldu. Bu durum gazetecileri ise Amerikalıların giderek algoritmik olarak belirlenen medya ortamında yaklaşan 'eskime, demode olma hali' üzerinde düşünmeye sevk etti.
Amerikan basın krizi tartışmaları aslında pek yeni değil. Yazının başında yer alan 1975 tarihli makalenin vurguladığı gibi, gazeteciler ABD’de uzun zamandır düşman kitlelere ve hükümetlere karşı mücadele ediyor. Hikaye, o dönemde sektörde meydana gelen radikal bir değişimi anlatıyor: “Eğitimli elitler tarafından yönetilen, yalnızca gerçekleri yazmakla ve ‘nesnellik geleneklerine’ bağlı kalmakla yetinmeyen, daha merkezi, ulusal bir basının yaratılması.”
Oysa gazeteciler bunun yerine, daha geniş toplumsal eğilimleri ele almak ve siyasi aldatmacayı açıkça ortaya koymak istiyorlardı. İmzasız makale, bunun sorunlara yol açtığına, ‘haberlerin kasıtlı olarak siyasallaştırılması’na ve hükümet ve iş liderlerinin bakış açılarını iletmelerini zorlaştırdığına gönderme yapıyordu.
Makalede, o dönemde medyanın güvenilirliğinin büyük bir darbe aldığına şu sözlerle değiniliyor: “Kamuoyu yoklamaları, 1960'ların başından bu yana haber medyasına duyulan kamusal saygı ve güvende az çok istikrarlı bir düşüş olduğunu ortaya koyuyor.”
Eski bir hikaye
Gerçek şu ki bu hikaye ve eğilim o zamandan beri devam ediyor. Tüm işaretler, bir sonraki başkanlık yönetiminin kurumlara güvensizlik ve medyada ve ötesinde uzmanlara ve seçkinlere karşı bir küçümsemeyle örtülü olacağını gösteriyor.
Wall Street Journal'ın başyazı sayfası editörü Robert L. Bartley, 1975'te Fortune’a, “Basının her zamankinden daha özgür olma ihtimali çok yüksek” diyor ancak şu uyarıda da bulunuyordu: “Sorun şu ki, bir sarkaç salınımının sonundayız ve sarkaç diğer yöne doğru sallandığında ne kadar ileri gideceği konusunda endişeleniyoruz” diyor.
ABD’de ana akım medyanın politize olduğuna ve toplumun algılarını yakalamakta zorlandığına vurgu yapan bu kriz, sarkacın kesinlikle tekrar hareket etiğini gösteriyor. Bu hareketin ne kadar ileri gideceği ve bunun Amerikan basını için ne anlama geleceği ise henüz belirsizliğini koruyor.
Harris’i desteklememek Washington Post’a pahalıya mal oldu
İngiliz medya devi X platformunu terk etti: Zararı yararından çok!
ABD medyasında 'başkan adayını destekleme' tartışması
Medya ve reklam yatırımları yüzde 148.6 büyüdü