Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 109. Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Töreni'nde konuştu.
Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;
Bu gazi mekanda, 109’uncu kaymakam adaylarımızın mezuniyet gururunu sizlerle paylaşmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Bu güzel toplantı vesilesiyle bizleri bir araya getiren İçişleri Bakanımıza ve kıymetli ekibine teşekkür ediyorum. Kaymakamlık Kursunu başarıyla tamamlayan siz genç kardeşlerimi can-ı gönülden tebrik ediyorum. Görüyorum ki, her biriniz, Türkiye’ye ve aziz milletimize hizmet etmek üzere yola revan olmanın heyecanını yaşıyorsunuz. Birazdan kura töreninizi gerçekleştireceğiz. Böylece 14’ü kadın toplam 97 genç kaymakam adayımızın görev yerlerini belirleyeceğiz.
Şunu öncelikle söylemek isterim: Ülkemizdeki 81 vilayetimize bağlı 922 ilçemizin tamamı bizim nazarımızda değerlidir, önemlidir, birinci sınıf hizmeti almaya layıktır. Görev yapacağınız ilçelerimiz arasında asla uzak-yakın, küçük-büyük, gelişmiş veya geri kalmış ayrımına gitmemenizi hassaten rica ediyorum. Ayrıca hangi kökene, meşrebe, kimliğe, inanca, görüşe mensup olursa olsun milletimizin her bir ferdi, devletimizin eşit vatandaşıdır. Asırlardır kimliğine bakmadan zalimlerin karşısında, mazlumların yanında durmuş hamiyetperver bir milletin mensupları olarak, ülkemize sığınan biçarelere kardeşlik görevimizi ifa etmek de vazifemizdir. Düşene vurmak, ezilene zulmetmek, mağdurların feryadına kulak tıkamak Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine asla yakışmaz. Şahsımı temsilen ilçelerimizde görev yapan siz kaymakamlarımızdan, bu noktada özellikle hassasiyet ve özveri bekliyorum.
Eğitim hayatınız süresince şu gerçeğe bizzat şahit oldunuz: Devletimiz, unvanınıza uygun vasıflarla mücehhez olmanız için her türlü gayreti göstermiştir. Yurt dışı stajıyla birlikte toplam 42 ay süren yoğun, kapsamlı ve çok boyutlu bir eğitim programını bugün alnınızın akıyla tamamladınız. Bu zaman zarfında tecrübe paylaşımından çalışma ziyaretlerine, mevzuat bilgisinden inceleme gezilerine, iletişimden protokol kurallarına varıncaya kadar görevinizi icra ederken ihtiyaç duyacağınız her konuda en üst düzeyde eğitim aldınız. Çünkü vatandaşa layıkıyla hizmet etmek, onların dertlerine derman olmak, şehirlerimizin kalkınmasına destek vermek, bir mülki idare amiri için büyük bir misyondur, manevi mesuliyeti fevkalade ağır bir görevdir.
"Kaymakamlarımız, devletimizin milletimize uzanan eli, duyan kulağı, gören gözüdür"
Devleti, millet için hizmet üreten bir sisteme kavuşturmanın yolu, milletin derdiyle dertlenmekten, bu milletin gönlüne girmekten geçer. Koltuğa oturmak, resmi plakalı araçlara binmek bir yöneticiyi, bir mülki idare amirini, saygıdeğer bir devlet adamı yapmaz. Milletin adamı olunmadan, milletin gönlüne girilmeden, milletin takdirini, teveccühünü, duasını kazanmadan hakiki manada devlet adamı olunmaz. İlçelerinde Cumhurbaşkanını ve devleti temsil eden kaymakamlarımız, devletimizin milletimize uzanan eli, duyan kulağı, gören gözüdür. Her bir vatandaşımızın derdiyle dertlenmek en büyük sorumluluğunuzdur. Bu bakımdan ilçe sınırları içindeki her türlü işten, çalışmadan, hizmetten, eksikten, sorundan ve elbette başarıdan sorumlu olan kaymakamlarımız, görevlerini ne kadar etkin icra ederse, devletimiz de o derece güçlü olur. Sizlerden bu misyonun hakkını vermenizi, görev yapacağınız her yerde millete hizmet için samimiyetle koşturmanızı istiyorum. Her birinize görev bölgelerinizde ve meslek hayatınız boyunca Mevla’dan üstün başarılar diliyorum.
Bugün bir kez daha Derik Kaymakamımız Muhammed Fatih Safitürk'le birlikte ülkeye ve millete hizmet yolunda toprağa düşen tüm idarecilerimizi, tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Buradaki her bir genç kardeşimin de, gerektiğinde vatanı, milleti, devleti, bayrağı ve bağımsızlığımızın timsali olan ezanı uğruna aynı fedakarlıkta bulunacak iradeye ve adanmışlığa sahip olduğunu görüyorum. İnşallah her biriniz meslek büyüklerinizin açtığı yolda sabırla ilerleyecek, adınızı görev yaptığınız her yerde milletimizin kalbine yazdıracaksınız. Bundan en küçük bir şüphe duymuyor; bizleri mahcup etmeyeceğinize, ailelerinize ve sizleri yetiştiren hocalarınıza mahcup olmayacağınıza tüm kalbimle inanıyorum.
"Türkiye bir hukuk devletidir"
Burada bir hususun altını çizmekte fayda olduğu kanaatindeyim. Biz, millet olarak tarih boyunca nice büyük devletler kurduk. Asya bozkırlarından Afrika’nın kızgın çöllerine Akdeniz’in bir ucundan Hint Okyanusuna kadar milyonlarca kilometrekarelik alanı atlarımızın nal sesleriyle inlettik. Sınırları bir dönem Afrika’dan Avrupa’nın ve Asya’nın ücra köşelerine uzanan devletlerimizde, himayemiz altında yaşayan farklı inançlardan milyonlarca insanı barış, huzur ve esenlik içinde yönettik. Tarihte kurduğumuz devletlerin iki taşıyıcı sütunu oldu. Bunlardan ilki “mülkün temeli olan” adalet; diğeri de merhametti. Aynı durum bugün de geçerlidir. Türkiye bir hukuk devletidir; medeniyetimiz de bir merhamet medeniyetidir. Adaleti yücelttiğimiz ölçüde devleti yüceltir; merhametle muamele ettiğimiz ölçüde insanımızla devletimiz arasındaki bağı sağlamlaştırırız. Devlet ile millet arasındaki mesafe açılırsa, o zaman da kamu olarak yaptığımız hizmetlerin hiçbir anlamı olmaz.
"Milyonlarca vatandaşımız ötekileştirildi"
Biz, her iki tecrübeyi de yakın tarihinde yaşamış bir ülkeyiz. Bakınız devlet ile millet arasında duvarlar ören, devlet ile milleti farklı konumlara yerleştiren elitist zihniyetin, ülkemize çok büyük zararları oldu. Milli iradenin askıya alındığı dönemlerde devlet vatandaşlarının bir kısmını tehdit kaynağı olarak gördü; dış görünüşüyle, kılık kıyafetiyle, kadınların başörtüsü, erkeklerin saçı ve sakalıyla uğraştı. İrticacı, takunyalı, tarikatçı, cemaatçi, laik-antilaik, ilerici-gerici diyerek insanımızı birbirine düşürülmeye çalışıldı. Sırf inancını özgürce yaşamak istediği için, sırf anasının dilini konuştuğu için milyonlarca vatandaşımız ötekileştirildi, ötelendi, maalesef, haksızlığa ve hukuksuzluğa maruz bırakıldı. Bunun bedelini ise demokrasimiz ödedi, devletimiz ve milletimiz ödedi.
"Pusulamız; 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' ilkesidir"
Bir gerçeği sizlere burada tekrar hatırlatmak istiyorum. Vatandaşına üstten bakan, vatandaşların bir kısmını tehdit kaynağı gören “bürokratik oligarşinin” devlet tasavvurumuzda yeri yoktur. Devlet, milletinin hizmetindedir, kamu görevlisi de milletin hizmetkarıdır. Devlet yönetiminde bizim rehberimiz ve pusulamız; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesidir. Osmanlıyı 6 asır boyunca ayakta tutan temel ilke işte budur. Devletimizin taşıyıcı kolonu olan bu ilkeden en küçük bir tavize, en küçük bir sapmaya izin veremeyiz. 22 yıldaki tüm çabalarımıza rağmen, görev yapacağınız yerlerde halen buna mugayir uygulama varsa değiştirmek, milletle devleti yakınlaştırmak, kucaklaştırmak, kaynaştırmak sizlerin öncelikli vazifesidir.
"Hiçbir zaman “devlet nerede” dedirtmeyeceksiniz"
Hatırlatmak isterim ki; bulunduğunuz makam devletin sadece otoritesini, sadece gücünü değil; aynı zamanda “kerim” vasfını da göstermenizi gerektiriyor. Dolayısıyla atandığınız her yerde devletin şefkatli, merhametli, adaletli, gülümseyen yüzü, müşfik eli olmanızı sizlerden özellikle bekliyorum. Benim vatandaşıma hiçbir zaman “devlet nerede” dedirtmeyeceksiniz. İhtiyacı olan vatandaşın gelip sizi bulmasını da beklemeyeceksiniz. Tam tersine önce siz davranacak, ihtiyaç sahibini, mazlumu, mağduru, garip-gurebayı bulup derdiyle hemdert olacak, hemhal olacaksınız.
Görev yaptığınız mahalde sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmayı koordine edecek, vatandaşın talep ve şikâyetlerine 24 saat kapınızı açık tutacaksınız. İnsanımızı devletinden uzaklaştıracak veya soğutacak gelişmelere karşı sıfır toleransla yaklaşacaksınız.
Şu noktada özellikle dikkat etmenizi sizlerden rica ediyorum. Halktan kopuk, sokaktan kopuk; ilçesindeki esnaftan, iş adamından, köylüden, çiftçiden kopuk idareci profiline tahammülümüz yoktur. Aynı şekilde sorumluluğu altındaki personeli, makamının gücünü de kullanarak ezen mütekebbir idareci tipine de tolerans göstermeyiz. Devlet sistemimiz içerisinde koltuğuna güç ve itibar kazandırmak yerine koltuğundan güç devşiren, bununla da kalmayıp hukuk dışı, etik dışı, adap ve edep dışı yollara tevessül edenlere müsamahayla bakamayız. Bu konuda, sizlerin de çok yüksek bir hassasiyet düzeyiyle hareket edeceğinize inanıyorum.
"Milletimizin sağduyusuna güvendik"
22 yılı devlet yönetiminde olmak üzere yarım asrı bulan siyasi hayatımızda elde ettiğimiz tüm başarıları, milletimize kulak verdiğimiz ve milletimizin sağduyusuna güvendiğimiz için elde ettik. Sizden de milletimizle gönül bağlarınızı, irtibat ve muhabbetinizi daima güçlü tutmanızı bekliyorum. Bizim yönetim anlayışımıza göre mevcudu korumak, gerilemek demektir. Dünyada yaşanan hızlı gelişme ve baş döndürücü dönüşüm, her alanda eskiye göre çok daha hızlı olmamızı, daha çok çalışmamızı, kaybedilen onlarca seneyi telafi etmemizi kaçınılmaz kılıyor. Türkiye’nin her alanda girdiği atılım sürecine en büyük destek, yerinden kalkınma çabalarının başarıya ulaşmasından gelecektir.
Sizlerin yerel çaptaki vizyoner her projesi, Türkiye’nin bir bütün halinde çok daha hızla kalkınmasını kolaylaştıracaktır. Görev yapacağınız yerin ekonomik, sosyal, kültürel ve tarihi dokusunu ve derinliğini iyi bilerek hareket etmeniz bu süreçte sizlere yardımcı olacaktır. Görev ve sorumluluk sahanızda yaşayanları aileniz kabul edecek, ailenizin istikbalini nasıl düşünüyorsanız, vatandaşın geleceğini da aynı hassasiyet ve fedakarlıkla planlayacak, emanete sıkı sıkıya sahip çıkacaksınız.
Unutmayın sizler, mülki idare amirisiniz. Sizler, devleti temsil gibi şerefli bir sorumluluk üstlendiniz. Sizler nasıl olursanız; maiyetinizde görev yapanlar da size göre kendilerini, çalışma tarzlarını, vatandaşla münasebetlerini ayarlayacaktır. Çalışma arkadaşlarınıza örnek olacaksınız. Bununla da yetinmeyecek onları motive ederek, varsa sorunları çözerek, vatandaşa bir bütün halinde, tam bir uyum ve heyecan içerisinde hizmet götürülmesini temin edeceksiniz. Ortaya koyacağınız projeler ve hizmetlerle, Türkiye Yüzyılı hedeflerine çok daha hızlı bir şekilde ulaşacağımıza yürekten inanıyorum.
Sizlerden, Anadolu’nun berrak kalemlerinden Yavuz Bülent Bakiler Beyin kelimelere döktüğü şu acı hatıraları asla unutmamanızı rica ediyorum; Ben anadoluyum... Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç...
Şükrederek, kalktığım sofralarımda, Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç. Hastalarım ölüm yataklarında, Ne doktor yüzü gördüm, ne ilaç, Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum, Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç... Devlet denince hep vergi geldi aklıma, Jandarma deyince kırbaç... En gümrah ırmaklarım boşuna akıp gitti, Üç beş adım ötesinde toprağım vardı kıraç. Gittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında, Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç... Savaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara, Barışta düştü üstüme gölge gölge haç... Yolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarım hâlâ, Alın terine muhtaç... Ben anadoluyum, acılı, mahzun; Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç...
Evet, biz son 22 yılda bu kötü hafızayı; güzelliklerle, hizmetlerle, yatırım ve eserlerle değiştirmek için gerçekten çok çalıştık. Hizmet ve yatırım siyasetimizin nişaneleri olan eserlerimizle Anadolu’nun makus talihini değiştirdik. Sizin gayretleriniz ve çalışmalarınızla inşallah bu acı hatıraları tamamen mazide bırakacak, Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne hep birlikte taşıyacağız. Göreviniz ağır, mesuliyetiniz büyüktür. Ailelerinizle birlikte milletimiz de sizden çok başarılı hizmetler bekliyor. Her birinizin bunu başaracak yeteneğe, iradeye, güce sahip olduğunuzu biliyorum. Hocalarınız ve meslek büyükleriniz size nasıl güveniyorsa, şahsen ben de aynı şekilde sizlere güveniyorum. Rabbim yar ve yardımcınız olsun diyorum. Her birinizi ayrı ayrı tebrik ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Yolunuz açık olsun diyor, çalışmalarınızda başarılar diliyor, sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Erdoğan'dan trafik kazasında ölen AK Parti'li Betül Önderoğlu için taziye mesajı
Erdoğan’ın Arnavutluk ve Sırbistan ziyareti manşetlerde
Erdoğan: Sokaklarımızı karıştırmaya kalkanlar bedelini öder