FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
İklim değişikliğinin etkileri artık merkez bankalarının para politikası değerlendirmelerini de etkilemeye başladı. Almanya Merkez Bankası Bundesbank Birinci Başkan Yardımcısı Sabine Mauderer Financial Times’taki yazısında iklim faktörünün gelecekte finansla daha da ilişkili hale geleceği konusunda uyarıyor.
Şiddetli hava olayları dünyanın dört bir yanında yaygınlaşıyor ve bu olayların ekonomik etkileri de artıyor. ABD’nin güneydoğusundaki tropikal fırtına Helene de iklim değişikliğinin verebileceği zararın hatırlatıcısı niteliğinde.
Swiss Re'ye göre, doğal afetlerin neden olduğu mülklere verilen yıllık maddi zararlar son yirmi yılda reel olarak iki kattan fazla arttı ve 2023'te küresel olarak 280 milyar dolara ulaştı. Mauderer bu hasarın yanı sıra akut fiziksel etkilerin ekonomide dalga dalga yayıldığına dikkat çekti. Ekonomiste göre afetler arzı, talebi ve finansal akışları ve dolayısıyla para politikasını etkiliyor ve genel etki çok daha büyük hale geliyor.
Aynı zamanda Finansal Sistemi Yeşilleştirme Ağı Merkez Bankaları ve Denetçiler Başkanı olarak da görev yapan Mauderer, sel ve kasırga gibi doğal afetlerin ekonomiyi nasıl etkilediğine dair bir ikna edici bir rapora da dikkat çekti. Rapora göre afetler evleri, yerel altyapıyı ve üretim alanlarını yok ediyor. Bunları yeniden inşa etmekse muazzam miktarda para gerektiriyor. Azalan güven şirketleri ve hane halklarını harcamalarını kısmaya sevk ediyor ve bu tüm bunlar ekonomik büyüme beklentilerini baltalama eğilimi gösteriyor.
İklim değişikliğinin fiyatlara olan etkisi de oldukça ciddi. Şiddetli hava olayları tarımsal üretime zarar verdiğinden gıda fiyatlarını artırıyor. Bu sektörel artışlar talepteki düşüşün ne kadar olduğuna bağlı olarak enflasyonist baskılara yol açabiliyor. Örneğin kuraklık birkaç yıl boyunca manşet enflasyonu üzerinde yukarı yönlü bir baskı uyguluyor. Tarıma daha fazla bağımlılık gösteren gelişmekte olan ekonomiler bu durumdan daha fazla etkileniyor.
Mauderer tüm bu tabloya dikkat çekerek merkez bankalarının zayıf bir ekonomide enflasyon baskılarını kontrol altına almak gibi zorlu bir görevle karşı karşıya kalabileceğini belirtiyor. Artan enflasyonist baskılar merkez bankalarının birincil görevi olan fiyat istikrarını sağlamayı zorlaştırabilir. Ekonomist merkez bankalarının para politikalarını sıkılaştırabileceğini ancak bunun ekonomide daha fazla gerginliğe katkıda bulunabileceğini söyledi.
Mauderer bu noktada Pakistan örneğine işaret etti. 2022’de yıkıcı bir sel felaketine maruz kalan Pakistan keskin fiyat artışlarına maruz kalmıştı. Ülkenin merkez bankası ise fiyat istikrarını sağlayabilmek için para politikası faizlerini artırmayı devam etmeyi seçmişti.
İklim değişikliğine ve bunun belirsiz sonuçlarına dikkat çeken Mauderer merkez bankalarının ileriye bakması ve projeksiyonlarını beklenenin ötesinde geliştirmesi gerektiğini söyledi. Zira iklim değişikliğinin gelecekteki etkilerine ilişkin tahminler, ekonomi ve finans hangi hazırlıkların yapılabileceğini gösterebilir. Avrupa Merkez Bankası ve Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre, küresel düzeyde, iklim değişikliğinin yıllık gıda fiyatları enflasyonunu 2035 yılına kadar yüzde bir ila üç puan arasında artıracağı öngörülüyor.
Bununla birlikte, çoğu çalışma, iklim değişikliğini önemli ölçüde hızlandırabilecek riskleri hâlâ dikkate almıyor. OECD'ye göre, bu kritik eşiklerin geçilebileceği riskini göz ardı etmek, iklim değişikliğinin ekonomik maliyetlerin ciddi şekilde hafife alınmasına neden oluyor. Aşırı hava olayları da bizi bu kritik noktalara daha da yaklaştırabilir.
Amazon bölgesindeki kuraklık, bu riski gösteren en önemli örneklerden birisi. Bölge bu yıl 1950'de sistematik olarak kayıtların tutulmaya başlamasından bu yana en şiddetli kuraklıkla mücadele ediyor. Amazon yağmur ormanlarının beşte biri, çoğunlukla ormansızlaşma nedeniyle zaten kayboldu. Karbon salınımına karşı gezegenin bu en önemli silahındaki söz konusu çöküş küresel ısınmaya dair endişeleri de artırıyor. Bu aynı zamanda küresel olarak daha yüksek ekonomik maliyetlere yol açan bir dizi iklim olayını tetikleyebilir.
Mauderer’e göre şiddetli hava olaylarının büyüklüğünü ve süresini çevreleyen belirsizlikler temel ekonomik göstergelerin kısa vadeli tahminini özellikle zorlaştıracak. Ekonomist örnek olarak 2005'teki Katrina Kasırgası ve ardından Rita ve Wilma kasırgalarını hatırlatıyor. Zira kasırgayı takip eden haftalarda ve aylarda, ABD Merkez Bankası (FED) enflasyon tahminlerini birkaç kez değiştirmişti.
Ekonomist merkez bankalarının yeşil ekonomiye geçiş konusunda sorumlulukları olduğunu da hatırlatıyor. Enerji sektöründe ve tedarik zincirlerinde bir dönüşüm geçirilmesi sonucunda enflasyon ve ekonomik çıktı daha değişken hale gelebilir. Kısa vadede, karbon fiyatlandırması ve artan iklim yatırımları enflasyonist baskıları güçlendirebilir.
İklim değişikliğinin artan etkileri para politikası tarafında da uyum sağlaması gereken zorluklara sebep oluyor. Aşırı hava olayları daha sık hale geldikçe, merkez bankalarının da daha uzun vadeli enflasyon beklentilerine daha da fazla dikkat etmesi gerekiyor. Mauderer bu süreçte her merkez bankasının tepkisi görevine bağlı olarak farklı olabileceğini ancak piyasa beklentilerini yönlendirmek ve politika kararlarının iyi anlaşılmasını sağlamak için açık iletişim şart olduğunu vurguladı.
ABD'de 10 yıllık tahvil getirisi yüzde 4'e ulaştı
Meteoroloji'den kuvvetli sağanak uyarısı: Bu iller dikkat!
ABD'de Helene kasırgasında ölenlerin sayısı 40'ı aştı