FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ
ABD’de şirketlerin kapitalizmi yoldan saptırmış olduğu düşünülüyor. Bu durum en çok gençlerin kapitalizme şüpheyle yaklaşmasına neden oluyor.
Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, ABD’de şirketlerin müşterilerine değil hissedarlarına öncelik vermesi, kapitalizmin kodlarını bozuyor.
Müşteriler hissedarlardan önce gelir
Kurumsal Strateji danışmanı ve ‘Yoldan Çıkan Kapitalizm; Müşteri Kapitalizminin Çürümesi ve Yeniden Doğuşu’ (Aberrant Capitalism; The Decay and Revival of Customer Capitalism) kitabının ortak yazarı Hunter Hastings’in MarketWatch’ta yer alan makalesi, ABD’de şirketlerin hissedarlarına yönelik ayrıcalıklı tavrının, kapitalizm açısından tehlike yarattığını ortaya koyuyor.
Müşterilerin hissedarlardan önce gelmesi gerektiğini vurgulayan Hastings, şirketlerin kapitalizmi yoldan çıkardığını öne sürüyor. Hastings, “Algılanan gelir ve servet eşitsizliklerinin kökeni, şirketlerin ücret ve maaş ödeme şekline, dar bir grup hissedarı temettü ve hisse geri alımlarıyla ödüllendirme şekline kadar uzanıyor” diyor.
Genç Amerikalılar kapitalizme şüpheyle yaklaşıyor
Genç Amerikalılar neden kapitalizme bu kadar şüpheyle yaklaşıyor? Yakın zaman önce yapılan bir Pew Research anketinde, 18-29 yaş arası gençlerin yalnızca yüzde 40'ı kapitalizme karşı olumlu bir tutum sergiliyor ve daha büyük bir oranda genç, sosyalizme karşı olumlu bir yaklaşım sunuyor.
Mantıksal açıdan bunun hiçbir anlamı yok. Kapitalizm, denenen tüm diğer sistemlerin aksine, yüzlerce yıl boyunca dünya çapında milyarlarca insanın refah düzeyini yükselten ekonomik bir sistem olarak öne çıkıyor. Yaşam beklentisinden eğitime erişime, hava ve su temizliğine ve gelir düzeylerine kadar dünya, kapitalizmin bir sonucu olarak daha iyiye gidiyor, en azından böyle varsayılıyor.
Şüphecilik sadece mantıksız değil, aynı zamanda tehlikeli de. Kapitalizm, Batı medeniyetinin ve değerlerinin merkezinde yer alıyor. Bu yasal, politik ve sosyal yapılarımız için temel bir öneme sahip ve kapitalizme olan inancın kaybı, önemli bir toplumsal erozyonun habercisi olma tehlikesi taşıyor.
Kapitalizm nasıl bu kadar kötü bir üne sahip oldu?
Kapitalizme yönelik eleştirileri daha derinlemesine analiz ettiğimizde, bunların izini sistemin baş kahramanlarından birinin, yani şirketlerin davranışlarına kadar götürme mümkün. Algılanan gelir ve servet eşitsizliklerinin kökeni, şirketlerin ücret ve maaşları öderken dar bir grup hissedarı temettü ve hisse geri alımlarıyla ödüllendirme şekline kadar uzanıyor.
Yöneticiler, !içeriden bilgi alanlar karteli!nin bir parçası olarak algılanarak hisse senedi bağışları ve ödüllerle kendilerini orantısız ödül sisteminin bir parçası haline getiriyor. Kâr maksimizasyonu emeğin sömürülmesi olarak algılanıyor. Çevresel bozulma, şirketlerin kaynak kullanımından ve atık üretiminden kaynaklanıyor.
Bunların hiçbiri doğası gereği kötü değil. Sermaye ve iş yaratmak, ücret ve maaşların ödenmesi için doğal kaynakların kullanılması, bir yandan da yarının yeniliklerine bugünden yatırım yapmak için borç ve özsermaye finansmanından yararlanılması kapitalist sistemin kalbinde yer alıyor. Kâr, şirketlerin toplumun kaynaklarını iyi kullandığının piyasadan gelen sinyali olma niteliği taşıyor.
Müşteri kapitalizminden kurumsal kapitalizme
Ancak daha derin sorun, kurumsal yönetimin müşterilerden uzaklaşmış olarak algılanması gibi duruyor. 19. yüzyılda büyük bir kapitalist yenilik olarak tanıtıldığında şirketlerin temel amacı, müşteriler için değer yaratmak ve bunu yaparken iş gücünün yaratıcı insan sermayesini harekete geçirmekti; bu sayede müşteri kapitalizmi çağını da başlatmış oldular. Uygun fiyatlı aydınlatmanın bir sonucu olarak hane halkı aileleriyle daha uzun zaman geçirebildi ve yeni makinelerin bir sonucu olarak da daha fazla üretkenlik ve daha az yük imkanına kavuştu. Sağlık, güvenlik ve beslenmenin yanı sıra ulaşım ve eğitim de iyileştirildi. Üreticiler, fabrikaları daha iyi üretim yöntemleriyle donatarak çıktıyı artırabildi ve son kullanıcılar için fiyatları düşürebildi.
Ancak zamanla müşteri kapitalizmi, ilk şirketlerin girişimci-sahiplerinin dışa dönük, müşteri odaklı perspektifinden modern yönetim bürokrasilerinin içselleştirilmiş yönelimine geçişle bir çeşit kurumsal kapitalizme dönüştü.
Bu eğilimin iki ana bileşeni vardı. Birincisi, verimliliğe, planlama hedeflerini belirleme ve oluşturmaya ve ‘sürpriz olmaması’na hizmet eden ‘müşteriler için değer yaratmadaki yaratıcılığın’ bir kontrol mekanizması olarak yönetime geçmesi oldu. İkinci değişim ise finans sektörünün öncülüğüne yönelinmesiydi; bu da kısa vadeli üç aylık kazanç hedeflerinin takip edilmesi ve Ar-Ge ve geleceğe yatırım yapmak ve belirsiz inovasyonlar yerine hisse senedi geri alımları ve temettüler için serbest nakit akışının kullanılmasıyla sonuçlandı.
Yönetimler kendi çıkarları için çalışmaya başladı
Yönetim, kendilerine hisse senedi ödülleri ve hisse senedi opsiyonları vererek kendi çıkarına çalışmaya başladı. Ekonomi profesörü William Lazonick, önde gelen Fortune 500 şirketlerinin net gelirlerinin yüzde 100'ünden fazlasını hisse geri alımlarına ve temettülere harcadıklarını, yani Ar-Ge yatırımı ve müşteriler için gelecekteki yenilikler pahasına yönetimi ve hissedarları ödüllendirdikleri örneklerin sayısını belgeledi.
Dış yönelimden içe yönelime geçişin ve bunun kapitalizme verdiği zararın örnekleri rahatlıkla gözlemlenebiliyor. Örneğin 2017 yılında Wells Fargo’nun müşterilerinin izni olmadan onların adına 3,5 milyon sahte hesap oluşturduğu ortaya çıktı. Bu, çapraz satışa yönelik şirket içi yönetim baskısının ve müşterinin zararına çalışan primlerin peşinde koşmanın bir sonucuydu. Büyük ilaç şirketlerinin iş modelleri de, hastalar için erişilebilirlik ve karşılanabilirlik yerine, gişe rekorları kıran ilaçların üretilmesi üzerine kurulu hale geldi.
Müşteri odaklı anlayış yeniden yükseliyor
Bu modelin değiştirilebileceğine dair bazı umutlar yine de var. Amazon gibi bazı yeni dijital çağ liderleri, müşterilere doğrudan bağlanan, müşteri değeri yaratma konusunda daha fazla teşvik sağlayan ve onları daha bilgili hale getirmek için gerçek zamanlı geri bildirim akışı sağlayan duyarlı bir iş modeline sahip. Bu şirketler hiyerarşi yerine ağ modelini benimseyerek yeni sermayeye veri merkezleri ve büyük dil modelleri şeklinde heyecanla yatırım yapıyor. Sermaye elbette hala önemli ancak 20. yüzyılın çelik fabrikaları ve kağıt fabrikaları gibi sabit değil; çok daha fazla esneklik ve adaptasyon gerektiriyor.
Dijital çağın ilerlemesi 18-29 yaş arası gençleri kapitalizmi yeniden sevmeye ikna edebilecek mi? Kesin olmasa da bu ihtimal oldukça yüksek. Dijital devler bürokrasiden kurtulamadı; bununla ilgili bir sorun da gözetim teknolojisi, sansür ve siber güvenlik gibi alanlarda hükümetle yaşanan iç karışıklık. Ve hala zenginlik ve güç yoğunlaşması şeklinde algılanan pek çok kişisel çıkar da maalesef mevcut.
Bununla birlikte, amaç odaklı girişimci zihniyetin geri dönüş potansiyeli oldukça yüksek: Varlık nedeni olarak kârı maksimuma çıkarmak yerine, katılımcı ve iyi ödüllendirilen bir iş gücüyle müşterilere iyi hizmet veren şirketler, bu politikaları sonucunda pazarın ödüllerini toplayabilir çünkü 18 ila 29 yaş aralığındaki gençler bu politikayı gerçekten de benimseyebilir.
ESG, kapitalizmi ve özgürlüğü öldürebilir
"Temiz enerji" en fazla ABD'li şirketlere yaradı
Amazon’dan yapay zeka şirketine 2,75 milyar dolarlık ek yatırım
Enflasyonun nedeni ücret artışı mı, kurumsal açgözlülük mü?
Carl Icahn: ABD'li şirketlerin sorunu, kurumsal düzeyde liderlik