Yazdır

Gelişmekte olan ülkeler gözü kapalı borçlanıyor

Tarih: 19 Nisan 2024 - 14:40

Uluslararası finans kurumlarının araştırmaları gelişen ekonomilerin borç yönetim ofislerinin kur risklerini değerlendirmeden büyük ekonomik krizlere yol açacak borçların altına girdiğini ortaya koydu

FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Borçlular ve borç verenler arasındaki ilişki her zaman için zorludur. İki tarafın da birbirine ihtiyacı vardır. Ancak farklı önceliklere ve farklı uzmanlık seviyelerine sahiplerdir. Bankalar finansal açıdan hane halklarından daha kapsamlı bir yetkinliğe sahip olduğundan hükümetler tüketici koruma yasaları üzerinden vatandaşlarının çıkarlarını koruyabilir. Ancak California Üniversitesi Ekonomi ve Siyaset Bilimi Profesörü Barry Eichengreen ve TXC CEO’su Ruurd Brouwer Financial Times’taki ortak yazılarında tüm borçluların aynı biçimde korunmadığına dikkat çekiyor:

“IMF'nin gelişen ve gelişmekte olan ekonomilerdeki ulusal borç yönetimi ofislerine ilişkin yakında yayınlanacak bir araştırması, bu tür bilgi asimetrilerinin ticari bankalar ve iç borç alanlarla sınırlı olmadığını gösteriyor.

Acı gerçek şu ki, gelişmekte olan piyasaların borç yönetim ofisleri, çoğu durumda klasik 'ilk günahı' olan yabancı, sabit para cinsinden borçlanmanın oldukça temel risklerini bile anlayacak eğitim ve bilgiden yoksundur.

IMF anketine göre, yanıt veren borç yönetim ofislerinin yarısı, borç stokunun yerel para birimi değeri, faiz ödemeleri ve amortisman ödemeleri üzerinde stres testi yapmıyor. Yarısından daha azının kur riski yönetimi stratejisi var ve yalnızca üçte biri kamu borcu defterinin risk yönetimine odaklanan kıdemli personeli bulunuyor.

Aslında yoksul ülkeler ‘borç araçlarını’ sürerken karanlıkta 160 kilometre hız yapıyor, far kullanmıyor ve harita da kullanmıyor. Körlemesine gidiyorlar.

IMF, bu gözetimsiz kur riskinin doğrudan kazalara yol açtığını tespit etti. Gelişmekte olan ülkelerde son 50 yılda gerçekleşen 222 borç artışı üzerinde yapılan bir araştırma, düşük gelirli ülkelerde kur risklerinin tek başına kriz sırasında borç/GSYİH oranlarının yüzde 35-50 oranında artmasına neden olduğunu ortaya koydu.

Bu istatistik Almanya'nın borcunun GSYİH'ye oranının bir yılda yüzde 60'tan yüzde 110'a çıkması gibi bir şey. Böyle bir artış, gelişmekte olan bir ülkeyi derhal yüksek temerrüt riskine veya doğrudan temerrüde düşürmeye itecektir. Ve bugün bazı ülkelerde olan da tam olarak bu.

Ankete katılanların yaklaşık yüzde 90'ı, risk ölçümü, türevlerin kullanımı ve yerel sermaye piyasası gelişimi gibi alanlarda kapasite geliştirmenin önemli olduğunu belirtti. Bu rakamlar, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki borç yönetim ofislerine tavsiyelerde bulunan bu yılki Dünya Bankası Uluslararası Borç Raporu ile örtüşüyor:

‘Bir portföy analizi yapıldıktan sonra, borç yöneticileri geri alımlar, takaslar ve iptaller dahil olmak üzere aktif bir borç yönetimi stratejisi uygulayabilir. Doğru yapılırsa, böyle bir strateji kamu borcunun profilini optimize edebilir ve önemli finansal kazançlar sağlayabilir.’”

Finans yazarları IMF anketlerine dikkat çekerek düşük ve orta gelirli ülkelerin çok farklı bir ilerleme rotasını kullandığına dikkat çekti. Söz konusu tablo finans yazarlarına göre aynı zamanda kredi müzakereleri masasında ciddi bir bilgi asimetrisi olduğunu gösteriyor. Bir tarafta kur riski yönetimi konusunda sınırlı bilgi sahibi olan borçlular bulunurken diğer tarafta ise mali açıdan donanımlı çalışanlarla dolu olan Dünya Bankası ve IMF yer alıyor.

Yazarlar Dünya Bankası gibi kurumların ticari bankaların aksine kâr maksimizasyonuna odaklanmadığı fikrine karşı olaraksa şu soruyu soruyor: “Bu müşterilerinin aşırı risk almaktan korunduğu anlamına mı geliyor?”

Cevapsa hayır. Kalkınma bankaları da risklerini azaltmakla, AAA notlarını korumakla yükümlüler. Bir kalkınma bankacısı için döviz risklerini azaltmak bir ticari bankacı için getiriyi maksimize etmek ne kadar doğalsa, o kadar tabiidir.

FT yazarları 2008 Küresel Finans Krizi öncesinde milyonlarca tüketicinin döviz kuru risklerine yenik düştüğü Orta ve Doğu Avrupa’dan ders alınması gerektiğini belirtiyor. Zira söz konusu dönemde düşük faiz oranlarının cazibesine kapılan kredi sahipleri para birimlerinin değer kaybetmesi riskini göz ardı etmişti.

Ancak bu noktada tüketiciyi koruma hükümleri devreye girdi. Avrupa Merkez Bankası, "yabancı para cinsinden kredilerin kötü niyetli riskliliğine" dikkat çekti ve Avrupa Finansal İstikrar Kurulu, içerdiği sistemik riskler konusunda uyarıda bulundu ve üye ülkelerine yabancı para cinsinden borç verme konusunda aşağıdaki tavsiyeyi yayınladı:

“Finans kurumlarına borçlulara dövizle kredisi vermenin içerdiği riskler hakkında yeterli bilgi sağlamasını zorunlu kılın. Finans kurumlarını, müşterilerinin döviz kredileriyle aynı amaçlar için kullanabilecekleri yerel para birimi kredileri ve döviz riskine karşı korunabilecekleri finansal araçlar sunmaya teşvik edin.”

Finans yazarları benzeri bir şekilde savunmasız ve borçlu ülkelerin kayıplarının karşılanmasını amaçlayan sosyal politika önlemleri olması gerektiğini savunuyor. Ayrıca “erişilebilir ve etkili mahkeme dışı uyuşmazlık çözüm mekanizmaları” oluşturulması da öneriler arasında. FT yazarları tıpkı yabancı para mortgage maliyetlerinde olduğu gibi yanlış kredi satışının maliyetlerinin buna neden kurumlar tarafından karşılanmasını tavsiye ediyor.

Irak ile Kalkınma Yolu Projesi'nde hedef: 20 milyar dolar

 

Georgieva: Küresel ekonomi için endişelenecek çok şey var

 

S&P Global: Çin teşvikleri etkisiz, zaman kazanmaya yarıyor

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/gelismekte-olan-ulkeler-gozu-kapali-borclaniyor/1794766