VOLKAN KARSAN - FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER
Merkez Bankası faizi sabit tuttu, neredeyse tüm ekonomik gelişmeler seçim sonrasına odaklandı. Ancak borsada hareketlilik sürüyor. Bu konunun uzmanlarından A1 Capital Yatırım’ın çiçeği burnunda Genel Müdür Yardımcısı Üzeyir Doğan’ı “Kazandıran Sohbetler”e konuk ettik…
ARACI KURUMLAR, KÖŞE YAZARLIĞI, SEMİNER, KONFERANS, EĞİTİM VE YATIRIMCILAR...
- Sayın Doğan yeni göreviniz hayırlı olsun, bugüne kadarki kariyer öykünüzü sizden dinleyebilir miyiz?
- Sektöre ilk olarak 2000’li yılların başında rahmetli Dr. Yaşar Erdinç’in yanında staj yaparak başladım. 2008 yılında da şu an mevcut olmayan Kapital Menkul Değerler’de vadeli işlemler departmanının kuruluşunda yer aldım. 2012 yılında Marbaş Menkul Değerler’e Araştırma Müdürü olarak geçtim. Bir süre sonra da araştırmaya ek olarak Vadeli İşlemler Müdürü olarak görevimi devam ettirdim. Forex düzenlemesinin ardından MarFX’in kuruluş ve SPK lisans alım sürecini yönettim. 2015 yılında Gedik Yatırım’a Yatırım Danışmanı Müdürü olarak geçiş yaptım. Bir süre sonra Yatırım Danışmanlığına ek olarak Araştırma Müdürlüğü görevini de üstlendim. 2018 yılında Araştırma Müdürlüğü görevini devrettikten sonra 2019 içinde kurum içinde bir yatırım merkezi oluşumumuz oldu. Yatırımcılara da oradan dokunabildiğimiz bu süreçleri yönetmiş oldum. 2023 başında PhillipCapital’e Yurtiçi Piyasalar Grup Başkanı olarak geçiş yaptım ve 10 ay kadar orada çalıştım. Daha sonra A1 Capital’den gelen teklifi değerlendirip 2023’ün son haftasında Genel Müdür Yardımcısı olarak göreve başladım.
Bu süre içerisinde kurumlar dışında da 15 yıl Para Dergisi’nde köşe yazarlığı yaptım. Dünya Gazetesi, ekonomi.com gibi mecralarda dönemsel olarak köşeler yazdım. Onun haricinde birçok gazete, radyo ve televizyonda, internet ortamlarında da yorumlar verdim ve buna da devam ediyorum. Çok sayıda eğitime konuşmacı olarak katıldım. Türkiye'de birçok kentte seminer, konferans ve eğitim verdim. Buralarda farklı karakterlerdeki yatırımcıları tanıma fırsatım oldu ve şimdi de biriktirdiğimiz bu tecrübeleri A1 Capital’de daha yoğun bir şekilde kullanma fırsatımız olacak.
“BORSA TARAFINDA OLDUKÇA İYİMSERİM, BU YIL SÜRPRİZLER YILI OLABİLİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM, BORSA İSTANBUL'DA HEDEF OLARAK 14 BİN GÖRÜLEBİLİR”
- 2024 sonuna vardığımızda en çok kazandıran yine borsa mı olacak yoksa faizlerdeki yükseliş piyasaları farklı etkileyecek mi?
- Sene başından beri bunu sıklıkla vurguluyorum. Ben endekste 14 bin civarına kadar -ki bu da ulaşılabilir bir hedef- hatta daha üzerini görme ihtimalimiz söz konusu olduğunu düşünüyorum. Borsa tarafında oldukça iyimserim, bu yıl sürprizler yılı olabilir diye düşünüyorum. Borsa İstanbul'da hedef olarak 14 bin görülebilir, daha yukarısında da birçok kişi için sürpriz olabilecek rakamların da yıl içerisinde görülebileceği kanaatindeyim. O nedenle borsayı diğer tüm yatırım araçlarına nazaran daha ciddi bir alternatif olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Bunun temel sebebi de aslında şu: Dünyada varlık fiyatları ikiye üçe katladı -ki Türkiye de de benzer durumlar söz konusu- örneğin arsanız, arabanız, eviniz, diğer enstrümanlar, onlarda çok ciddi fiyat artışları oldu. Bu hem TL hem de dolar bazında gerçekleşti. Ama fabrikası olan devasa yatırımları olan şirketlerin dolar bazında değeri yarı fiyatına düştü. Bu çok kabul edilebilir bir değerleme mantalitesi değil.
2013 yılında bizim borsamız 500 dolarla zirve yaptığında biz tarihi rekorları konuşuyorduk. O zaman S&P 500 endeksi 1.500 dolardı şu anda S&P 500 Endeksi 5 bin dolar. Biz 300 dolardayız. Diğer gelişmekte olan ülkelere, gelişmiş ekonomilere baktığımızda da böyle. Borsanın değerini dolarla, altınla petrolle ya da başka enstrümanlarla hatta asgari ücretle -Türkiye'de sonuçta TL kazanılıyor- ya da Nominal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, neyle kıyaslarsanız kıyaslayın Borsa İstanbul’un çok geride kaldığını görürsünüz. Bu kadar varlık fiyatlamalarının arttığı bir dönemde, borsanın dolar bazında neredeyse zirvesine göre yüzde 40 iskontolu olması bence şu anki konjonktürde çok anlaşılabilir durum değil.
Geçmişte anlaşılabilir bir durum olarak görebiliriz. Geçen yılki seçimlerden öncesine kadar ekonomik politikalarımız gerçekten çok ciddi belirsizlikler içeriyordu. Bununla birlikte jeopolitik ve siyasi risklerimiz de çok yüksekti. Bu riskleri piyasa da yansıttı ama geldiğimiz noktada ciddi bir değişim ve dönüşüm oldu. Ama henüz borsadaki şirketlerin fiyatları bu tarafı göstermedi. Özellikle, her ne kadar kârlıklar düşecek mi diye tartışıyor olsak da birkaç şirket enflasyon muhasebesine göre 2022 rakamlarını revize ettiler ki net kar tarafında çok büyük bir değişim olmadı. Bununla birlikte öz kaynaklar 5-6 kat arttı belki bazı şirketlerin 10 kat artıyor olacak. Böylelikle biz geçmişte alışkanlıklarımız gereği baktığımız, kesilen defter değeri rasyosunda bir anda düşüşler göreceğiz ve bazı şirketler belki defter değerinin altında bile gözüküyor olacak. Bu nedenle ilerleyen dönemde bizim şirketlerin gerçek değerini görme açısından da yabancı yatırımcının iştahının kabarabileceğini düşünüyorum.
2013 yılında bizim borsamız 500 dolarla zirve yaptığında biz tarihi rekorları konuşuyorduk. O zaman S&P 500 endeksi 1.500 dolardı şu anda S&P 500 Endeksi 5 bin dolar. Biz 300 dolardayız. Diğer gelişmekte olan ülkelere, gelişmiş ekonomilere baktığımızda da böyle.
Ekonomik politikalar veya ekonomi yönetimi değişmez, siyaseten ya da jeopolitik olarak sürpriz bir risk oluşmazsa, ya da geçen yıl olduğu gibi bir büyük doğal afet olmazsa -ki Allah korusun bunları bilmek hiçbirimizin bugünden bilebileceğimiz şeyler değil- kısacası orta/uzun vadede gerçekten majör bir değişim olmadığı sürece Borsa İstanbul için bu yıl çok ciddi bir performans görebileceğimizi düşünüyorum.
Açıkçası 14 bini sadece görülebilir hedef olarak ifade ediyorum, üzerinde de bir potansiyel oluşabileceğini, herkesi şaşırtacak sürpriz bir performansı da Borsa İstanbul'da yakalayabileceğimizi düşünüyorum.
“BİZ 500 DOLARI 2013 YILINDA GÖRMÜŞTÜK Kİ O GÜNKÜ 500 DOLAR DA BUGÜNKÜ 500 DOLAR DEĞİL...”
- 14 binden kastınız 500 doları tekrardan hedefleyecek mi demek istiyorsunuz?
- Yaklaşık döviz kurunun da biraz arttığını düşünürsek 14 bin, 400 dolar ve üzeri demek, bu da bu yıl çok rahatlıkla görülebilecek seviyeler. Biz 500 doları 2013 yılında görmüştük ki o günkü 500 dolar da bugünkü 500 dolar değil. 10 yıllık döneminde ABD’de yüzde 40’lık enflasyon yaşandı. Bu aslında bugünkü 700 dolara tekabül ediyor. Bizim o zirveyi tekrar test ettik, dolar bazında o refaha tekrar ulaştık diyebileceğimiz yer bugün itibariyle aslında 700 dolar. Ama bunun hemen bir yılda sağlanacağını düşünmek de aşırı iyimserlik olur.
“İKİNCİ YARI BEKLEDİĞİMİZ BORSA PERFORMANSI DA SÖZ KONUSU OLURSA HALKA ARZLARDA YENİDEN BİR HIZLANMA GÖREBİLİRİZ”
- Yeni halka arzlarlacak mı, geçen yılki gibi sürecek mi?
- Yılın ilk yarısı yavaş geçer çünkü teknik düzenlemeler de var. Birincisi, malum SPK halka arz edilebilecek şirketlerin ölçekleriyle ilgili ciddi bir düzenleme yaptı. Bir buçuk milyar TL’lik aktif büyüklük ve 750 milyon TL’lik ciro şartı ortaya koydu. Bu bazı şirketlerin, özellikle teknoloji şirketlerinin, sabit yatırımı düşük olan arsası, makinesi olmayan şirketlerin bu bir buçuk milyar TL’lik aktif büyüklüğe ulaşmalarını biraz zor olabilir. O tarafları olumsuz etkileyebilir ve orada yavaşlama görürüz. Yine ciro şartı da bazı şirketleri ilerleyen zamana, en azından 2024 sonrasına atacaktır.
İkincisi de halka arzlarla ilgili dokuz aylık finansalların kullanılma süreci yakında doluyor. Sonra SPK, ilgili kurula yıl sonu finansallarını enflasyon muhasebesine göre düzenlenmiş bir şekilde talep ediyor olacak. Onların hazırlanması, yayınlanması, uygunluğa gitmesi vs. muhtemelen Mayıs’ı Haziran’ı bulur. Biz gelecek aydan sonra belki eski başvurulardan birkaç şirketin daha arzını görürüz, ama halka arz tarafında birkaç aylık suskunluk dönemi yaşarız. İkinci yarı beklediğimiz borsa performansı da söz konusu olursa halka arzlarda yeniden bir hızlanma görebiliriz. Yılın ikinci yarısında yoğunlaşan bu halka arzlarla geçen seneki adetsel rakamları yakalamamız bu kez açıkçası çok kolay olmayabilir.
“YATIRIMCI SAYISI ÜZERİNDEN YAPILAN ANALİZLERİN TAMAMININ YANLIŞ OLACAĞI KANAATİNDEYİM, ÇÜNKÜ TÜRKİYE'NİN SOSYOEKONOMİK YAPISIYLA BU YATIRIMCI SAYIMIZ UYUŞMUYOR”
- Borsaya geçen yıl yeni katılan yatırımcılar kalıcı olacak mı?
- Biz Türkiye'de yatırımcı sayılarını gerçekten çok yanlış yorumluyoruz. Örneğin pandemi öncesinde 1,3 milyon civarı yatırımcımız vardı. Pandemiden sonra bu yatırımcı sayısı çok hızlı bir şekilde arttı, 8,5 milyona ulaştı. Bu rakam sanki gerçek yatırımcıymış gibi 7,3 milyona düşünce, medyada bu yatırımcı nereye gitti, küstü mü, kaçtı mı gibi sorgulanmaya başladı. Bunlar biraz sektörün dışından yapılan yorumlar sektör içerisinde baktığımızda öyle kaçan göçen bir yatırımcımız yok. Bunu çok net söyleyebilirim.
Bu hesapların birçoğu, halka arzlara katılmak için insanların anasına babasına, eşine dostuna, akrabasına açtığı hesaplar. Geçen yılın sonunda halka arzlarda bir miktar yavaşlama görülünce ve performanslar da bozulunca, sene başında orada para boşta durmasın diye cari hesaba çekildi. Çoğu bankalardan maaş hesabının yanına açılmış hesaplar oradaki paralar tekrar ana hesaba çekildi, ya da kredi kartı borcu ödendi, harcamaya döndü vs. Kısacası hesap açık durmasın, içinde 3-5 kuruş para var, aylık ya da yıllık hesap işletim ücreti ödemeyeyim diye çekildi. Azalmanın ağırlıklı olarak bu kesimden olduğunu düşünüyorum. Biz piyasadan çok büyük bir para çıkışı, piyasaya rahatsız edecek bir yatırımcı çıkışı görmedik. Bu rakamlar birkaç milyon daha azalsa yine bir anlam ifade etmeyecek.
Bizim borsaya ayakta tutan yatırımcı kitlesi sayısında hızlı artış ya da azalış gördüğümüz bu kitlenin içerisinde değil. Bunlar deryada bir damla diyebilirim. O nedenle yatırımcı kayboldu gitti demek çok doğru olmayacak. Bizim burada bakmamız gereken bir tane önemli rasyo var. Bu rasyo da pay piyasasının yani hisse senetlerinin toplam tasarruflardan aldığı pay. Oraya baktığınız zaman Türkiye'de son yıllarda inanılmaz pozitif bir gelişme var. Pay piyasalarının sistemdeki toplam tasarruflardan aldığı pay 2000’li yılların başında yüzde 7 civarındaydı. Bu rakam 2018-2019’a gelene kadar hep bu civarda gerçekleşti. Şu an geldiğimiz noktada 2023 sonu itibariyle iki katından fazla artarak yüzde 16,6’ya çıktı. Bu sermaye piyasaları gelişimi açısından önemli bir rakam. Yeterli mi değil… Bu rakam gelişmiş ülkelere baktığımız 35,40 hatta 50, 60’larda, o açıdan gelişecek çok yerimiz var ama gelişimin pozitif olduğunu söylemek mümkün.
Yatırımcı sayısı üzerinden yapılan analizlerin tamamının yanlış olacağı kanaatindeyim, çünkü Türkiye'nin sosyoekonomik yapısıyla da bu yatırımcı sayımız uyuşmuyor. Türkiye'de 19 milyon 500 bin hane ve yaklaşık 8,5 milyon hisse senedi yatırımcısı var. Bu iki haneden birinde yatırımcı var demek. Kolayca görülebileceği gibi bu sosyoekonomik yapıyla iki haneden birinden yatırımcı çıkmaz. Dediğim gibi bu halka arzlara katılmak için bir yöntem ve benim de yakından tanıdığım kişilerde aile içinde 8-10 hesap açmış kişiler var.
50 bin liranın altında olan yatırımcı sayısı neredeyse beş milyon. Bunlara gerçek manada yatırımcı diyebilmek çok zor. Bunlar konjonktürel bir fırsat gördüler ve o fırsattan yararlanıp çıkmayı tercih ettiler.
Pandemi öncesinde 1,3 milyon civarı yatırımcımız vardı. Pandemiden sonra bu yatırımcı sayısı çok hızlı bir şekilde arttı, 8,5 milyona ulaştı. Bu rakam sanki gerçek yatırımcıymış gibi 7,3 milyona düşünce, medyada bu yatırımcı nereye gitti, küstü mü, kaçtı mı gibi sorgulanmaya başladı. Bunlar biraz sektörün dışından yapılan yorumlar sektör içerisinde baktığımızda öyle kaçan göçen bir yatırımcımız yok.
“1,3 MİLYON RAKAMININ 3 KAT BÜYÜMÜŞ OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM, BU DA 4 MİLYONUN ÜZERİNDE YATIRIMCI SAYISINDA BİR KÖPÜK OLDUĞUNU GÖSTERİYOR”
- Somutlaştırmak istersek pandemi öncesinde var olan 1,3 milyonluk gerçek yatırımcımız kaça yükseldi?
- Net bir rakam vermek mümkün olmasa da bu sayı kanaatimce 3-4 milyona çıktı diyebiliriz. Pay piyasasının yüzde 7’lik payının yüzde 16,6’ya artışı da bunu işaret ediyor bence. 2022 ve 2023’te Borsa İstanbul mevduata göre daha fazla getiri sağladı. Bu da oradaki pay kısmının büyümesini sağlayan bir etken. Ama diğer taraftan yeni girişlerin piyasanın ulaştığı seviye ve yeni halka arzların katkısı da burada önemli bir etken. 1,3 milyon rakamının yaklaşık üç kat büyümüş olabileceğini düşünüyorum, bu da dört milyonun üzerinde yatırımcı sayısında bir köpük olduğunu gösteriyor.
“ENFLASYONU GELİRLERİNE EN İYİ YANSITAN SEKTÖRLERDEN PERAKENDE SEKTÖRÜ GÜÇLÜ KALMAYA DEVAM EDİYOR, HAVACILIK SEKTÖRÜ ÇOK CİDDİ POTANSİYEL SUNUYOR”
- Sektör bazında önümüzdeki dönemde neler konuşuyor olabiliriz? Enerji sektörü ne olacak, bankacılık yine lokomotif mi olacak?
- Enerji sektörü geçen sene çok konuşuldu ama yıllık bazda baktığımızda aslında kaybettiren sektörlerden biri de enerji sektörü oldu. Yıl içerisinde çok iyi giden hisseler oldu, geri gelenler oldu ama totalde baktığımızda 2023 yılı içerisinde enerji sektöründe ciddi zayıflıklar gördük, diğer endekslerin gerisinde kaldı.
2024 içerisinde takip edeceğimiz sektörler daha çok yabancıların ilgi gösterebileceği sektörler ve şirketler olacak. Bankacılık yine revaçta olmaya devam edecek.
Sigorta sektörü geçen sene bence altın çağını yaşadı. Bu sene o yıl gibi bir yıl yaşamaları mümkün değil, ama yine de iyi bir yıl geçirecekler. Geçen yıl boyunca sigorta prim üretme rakamları enflasyonun üzerine gerçekleşti. Topladıkları primi daha önce çok düşük getirili tahvilde mevduat da değerlendirirlerken şimdi çok daha iyi fırsatlarda değerlendirebiliyorlar. Bu açıdan baktığımızda sigorta sektöründe hala hikayenin bittiği kanısında değilim orası da pozitif olabilir.
Enflasyonu gelirlerine en iyi yansıtan sektörlerden perakende sektörü güçlü kalmaya devam ediyor. İzlediğimiz sektörlerden havacılık sektörü çok ciddi potansiyel sunuyor.
Holdingler tarafında başta büyük holdingler olmak üzere yine hem diğerlerine nazaran iskontosu devam eden hem de potansiyel taşıyan şirketler. Bunların yanına otomotiv sektöründe ihracat tarafı kuvvetli olduğu için belki bazı şirketler eklenebilir. Çimento tarafında kentsel dönüşüm hikayesi ile birlikte hikaye yaratan şirketler olabilir.
Telekom sektörü Turkcell ve Türk Telekom, bu sene seçimden sonra haberlere bakılabilir, bir süredir burada da seçimlerden sonra bazı aksiyonlar alınabileceği beklentisi etkili oluyor. Bunlar yine gündeme gelebilir. Buna ek olarak telekom şirketlerinin, müşteri tarafında taahhüt sürelerinin daha da kısalmasıyla beraber artık enflasyonu yansıtma kabiliyetleri de arttı. Orada yatırımcıya hep şunu söylüyorum, “sizin telefon faturanız arttıkça eğer Turkcell, Türk Telekom gibi şirketlerdeyseniz aslında sizin hisseniz için de bu bir dayanak oluşturuyor.” En temelde bu bile bu şirketler hakkında bir fikir veriyor.
“PİYASADA İSTANBUL SEÇİMLERİNİN ETKİSİYLE BERABER ÇOK BÜYÜK BEKLENTİLER VAR AMA SONUÇTA ÜLKENİN DE BİR BÜTÇE GERÇEKLİĞİ VAR”
- Çok sayıda sektörden söz ettiniz peki acaba uzak durulması gereken sektörler var mı?
- Bu sene mesela gayrimenkul yatırım ortaklıklarının zayıf gideceğini düşünüyorum. Çimento şirketlerinde seçici kalmak fayda sağlayabilir. Genelinde olmasa da kentsel dönüşüm senaryoları birkaç şirkette pozitif ayrışma getirebilir. Akçansa ve Oyak Çimento genel itibariyle dikkatimizi çekenler diyebilirim.
Piyasada İstanbul seçimlerinin etkisiyle beraber çok büyük beklentiler var ama sonuçta ülkenin de bir bütçe gerçekliği var. Bu sene deprem harcamalarıyla bütçe açığının gayri safi yurt içi hasılaya oranı yüzde altı olacak. Böyle bir atmosferde yeniden İstanbul'u imar edelim, yeniden Türkiye’yi imar edelim, büyük inşaat yatırımlarına girelim, bence kısa vadede çok mümkün olmayacak. Bunun projelendirme vs safhalarını da düşündüğümüzde bu yıldan sonra daha yoğun konuşabiliriz belki. Şuan mevcuttaki deprem bölgesindeki çalışmaları devam ettirebilmek zaten belli bir enerjiyi alacak.
Enerjisi sektöründe çok seçici olmak gerekir, orada gerçekten aşırı fiyatlanmış şirketler var. Bunlara dikkat etmek gerekir.
Bunlar dışında sektörlere şöyle hızlıca baktığımızda spor endeksine biraz daha mesafeli olmak ya da emtialar tarafında da en azından yılın ilk yarısı için biraz mesafeli kalmak gerektiğini düşünüyorum. Tekstil sektörü keza oldukça zayıf gidiyor. Tekstil, mobilya bu taraftan da uzak kalmak gerekebilir.
ŞU AN DURUM BİRAZ FARKLI, MEVDUAT ÖNEMLİ BİR ALTERNATİF OLUŞTURMAYA BAŞLADI VE AYNI ZAMANDA RİSKLİ VARLIKLAR İÇİN BİR TAMPON DA OLUŞTURUYOR”
- Bir yatırım kurumu üst düzey yöneticisi olarak borsa dışında hangi yatırımları öneriyorsunuz?
- Bizim asıl işimiz borsa olduğu için hisse senedi konuşuyoruz, ama sonuçta bu işin doğasında portföy çeşitliliği yapmak var. Hep şunu söylerim, çok kısa vadede ihtiyaç duyduğumuz parayla borsa yaptırımı yapılmaz ya da belli bir miktarını kaybettiğinizde bir süre hayat standartlarınızı bozacak bir parayla da borsalara yatırım olmaz ve en önemlisi de borçla borsada yatırım yapılmaz. Bunu işin ABC’si olarak kabul etmek lazım.
Son iki yılda çok net bir şekilde şunu söyledik, eğer belli bir tasarrufunuz varsa ful riske girip herhangi bir şey alabilirsiniz… Alabiliyorsanız ev alın, alamıyorsanız gayrimenkul yatırım ortaklığı hissesi alın… Otomobil alın, alamıyorsanız araç üreten şirketin hissesini alın. Alabiliyorsanız emtia alın, alamıyorsanız onu üreten şirketin hissesini alın. Paranızın hepsi ya bir malda ya da o malı üreten bir şirket hissesinde olsun dedik.
Şu an durum biraz farklı, mevduat önemli bir alternatif oluşturmaya başladı ve aynı zamanda riskli varlıklar için bir tampon da oluşturuyor. Örneğin bir yatırımcı parasının yüzde ellisiyle yüzde 50 civarı bir yıllık faizle mevduat yaptığında oradan bir gelir elde ediyor ve diğer yarısından hiç kazanmasa dahi yüzde 25 gelir elde edecek, 50/50 böldüğünü düşünürseniz. Bu kadar yüksek mevduat faizinin olduğu bir yerde bir miktar paranın tampon görevi görmesi açısından orada kalmasında fayda var. Ayrıca dönem dönem de farklı ürünlerde fırsatlar çıktığından onları değerlendirmek için de kısa vadeli mevduatlar tercih edilebilir. Örneğin dönem içerisinde altın hızlı düşerse altın tercih edilir. Yine dönem içerisinde başka bir ürün hızlı düşerse fırsat oluşturur. Orası değerlendirip bir kısım mevduatta kalıp bir kısmında diğer yatırım araçlarına dağıtılmasında fayda olduğu kanaatindeyim.
Mevduat önemli bir alternatif oluşturmaya başladı ve aynı zamanda riskli varlıklar için bir tampon da oluşturuyor. Örneğin bir yatırımcı parasının yüzde ellisiyle yüzde 50 civarı bir yıllık faizle mevduat yaptığında oradan bir gelir elde ediyor ve diğer yarısından hiç kazanmasa dahi yüzde 25 gelir elde edecek, 50/50 böldüğünü düşünürseniz. Bu kadar yüksek mevduat faizinin olduğu bir yerde bir miktar paranın tampon görevi görmesi açısından orada kalmasında fayda var.
“YATIRIMCILARIN EN AZINDAN RAPOR OKUDUKLARINDA ONU ANLAYABİLECEK ÖLÇÜDE DE BİR FİNANSAL OKURYAZARLIĞA SAHİP OLMALARINDA FAYDA VAR”
- Neredeyse bir sepet oluşumunu konuştuğumuz noktada bir de finansal okuryazarlık konusundaki önerinizi de alabilir miyim?
- Finansal okur yazarlığı bazen çok yanlış tanımlıyoruz. Yatırımcının analist seviyesinde bilgiye ulaşması gibi algılıyoruz. Bu beyhude bir çaba, hiç kimse gerçek mesleğini yaparken bir analist kadar bilgiye sahip olamaz. Bu çok nadirdir. O nedenle tavsiyem, yatırımcılar mutlaka profesyonel kişilerden destek almalı ama en azından bir yatırım şirketinin yazdığı raporu anlayabilecek kadar da bilanço, gelir tablosu, mali analiz ve teknik analiz bilebiliyor olmalı. En azından rapor okuduklarında onu anlayabilecek ölçüde de bir finansal okuryazarlığa sahip olmalarında fayda var. Bunun için de binlerce lira harcamaya gerek yok. Aracı kurumların birçoğunun internet sitesinde gerek mali analiz gerekse teknik analiz eğitimi söz konusu… YouTube hesaplarında, online platformlarda çok cüzi fiyatlı eğitimler var. Bunlar rahatlıkla başlangıç seviyesinde işi çözebilir ama en nihayetinde bu işi toparlamak istiyorsanız burada biraz gayret göstermek gerekiyor. Piyasayı izlemek, okumak ve antrenman yapmak gerekiyor. Açıkçası bu iş antrenmansız olmuyor.
“BURASI ASLINDA HER GELENE ÇUVAL ÇUVAL PARA DAĞITILAN BİR YER DEĞİL, HELE Kİ HİÇ TANIMADIĞINIZ BİRİNİN SİZE PARANIZI KAT VE KAT KATLAYACAK ÖNERİLER SUNABİLMESİ RASYONEL DE DEĞİL”
- Burada YouTube'dan da söz etmişken böyle bu mecralardaki öneriler doğrultusunda yatırım yapan da bir kitle var. Bu konuda uyarılarınız var mı yatırımcılara?
- Kimse babasının hayrına, SPK’da ceza almayı, mahkemelerde yargılanmayı hatta hapse düşmeyi göze alıp böyle bilgi vermek için özellikle sosyal medya üzerinden yarışa girmez. Ancak burada lisanslı kurumlar ve lisanslı çalışanları takip etmek asıl olan olmalı. Çünkü tanımadığınız, bilmediğiniz belki birçoğunun isminin bile gerçek olmadığı kişilere güvenmek söz konusu olmamalı. Başka isimlerle ve olmadığı mertebelerde kendini tanıtan birçok insan oldu sosyal mecrada. Ama enteresandır bu insanların adı sanı değişse de gidip gelse de hep rağbet gördü çünkü yatırımcı diye adlandırdığımız o 8,5 milyonluk kitlenin çok büyük bir kısmı, küçük paralarla çok kısa sürede zengin olmayı hedefliyor. Bu, zamanında foreks piyasasına gidişlerin de sebebiydi. Kripto piyasasına gidişlerin sebebi de bu.
Burası aslında her gelene çuval çuval para dağıtılan bir yer değil. Gerçekten sabırlıysanız, sabrınız, vaktiniz ve emeğiniz varsa karşılığını uzun vadede alabileceğiniz bir yer. Hele ki dediğim gibi hiç tanımadığınız birinin size paranızı kat ve kat katlayacak öneriler sunabilmesi rasyonel de değil.
SPD Milletvekili Yüksel, Almanya’nın büyük ihtiyacı ‘genç kalifiye göç’ü anlattı
Genç finansal danışman, girişimci Bikem İnce İnanç’tan ‘bilimsel ihracat’ uyarısı
Ünlü deniz biyolojisi doktoru ve belgeselci Mert Gökalp’ten kurtuluş reçetesi
2024’ün 'yıldız haritası'nda ekonomik kriz görünüyor mu? Astrolog Binnur Zaimler yanıtladı
Yüksek enflasyonu düşürmenin Türkiye’ye maliyeti ne olur? Murat Sağman anlatıyor