FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ
Kuşaklar arasında çocuk sahibi olma oranı belli farklılıklar gösterebiliyor. Bunda değişen ekonomik koşulların büyük etkisi bulunuyor.
Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, Y kuşağının daha az çocuğa sahip olmasının gelecek 10 yılda ekonomi üzerinde belirgin engeller yaratmasının muhtemel olduğu düşünülüyor.
Ekonomik büyüme kötü etkilenebilir
Insider’dan Jennifer Sor’un haberine göre, Y kuşağı, önceki kuşaklar kadar çok çocuk sahibi değil ve bu gerçek, ekonomik büyümenin 10 yıldan fazla bir süre boyunca aşağı çekilmesine yol açabilir. Bu, çocuk bakımına harcanacak parayı lüks tatillere, gösterişli teknelere ve çifte gelirle yaşayıp çocukları olmayan çiftler arasında popüler olan diğer lükslere harcamak için kullanan, çocuksuz Y kuşağını şaşırtmayabilir. Ancak ekonomistler, bu türden bir harcamanın, özellikle ABD'de doğum oranının son yarım yüzyılda düştüğü göz önüne alındığında, uzun vadede azalan nüfusun ekonomi üzerindeki etkisini dengelemek için yeterli olmayacağını söylüyor.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ne (Centers for Disease Control and Prevention) göre, 2022'de her 1.000 kişi başına yalnızca 11,1 doğum gerçekleşti. Bu, her 1000 kişi başına 23,7 doğumun olduğu 1960 yılında kaydedilen rakama göre yüzde 53'lük bir düşüş anlamına geliyor.
HSBC'nin küresel ekonomisti James Pomeroy'a göre bebek kıtlığı pandemiden bu yana özellikle ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Pomeroy, ulusal doğum oranının şu anda her yıl yaklaşık yüzde 2 düştüğünü tahmin ediyor ve bu oran, uzmanların başlangıçta beklediği gibi 2023'te de artmış değil.
Çin ve Rusya
Bu, ABD'yi uzun vadede ‘aşırı düşük' nüfus seviyeleri görme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Bu durum, nüfus düşüşünün çok şiddetli olduğu Çin gibi hükümetin insanları daha fazla çocuk sahibi olmaya ikna etmek için nakit dağıttığı ülkeleri akla getiriyor.
Pomeroy, “Bahsettiğimiz şey, doğum oranlarının çok çok düşük seviyelere düşmesi ve bunun zamanla ekonomi üzerinde büyük etkileri olması. 2030 yılına gelindiğinde, on yılın başında yapılan varsayımlardan son derece farklı bir doğum oranıyla karşılaşılabilir” diyor.
Pomeroy, Y kuşağının daha az çocuk sahip olmasının etkisinin, yaşlanan kuşağın etkisinden muhtemelen daha kötü olacağını ve en vahim sonuçların bundan 10-15 yıl sonra gelebileceğini tahmin ediyor ve 1990'larda ABD'nin şu anki doğum oranına benzer bir doğum oranına sahip olan Japonya'ya dikkat çekiyor ve “Japonya ekonomisi, bu dönemden yaklaşık 10 yıl sonra, iş gücünün azaldığı ve ülkenin birkaç yıl boyunca negatif GSYİH büyümesi kaydettiği ‘en kötü büyüme' dönemini gördü” diyor.
Eski Beyaz Saray ekonomisti Todd Buchholz'a göre, ABD'de azalan doğum oranı GSYH'yı her yıl yüzde 1-2 oranında düşürebilir. Buchholz, bunun, birkaç 10 yıl içinde bunun ABD'nin büyüme oranını üçte bir oranında düşürmeye veya yapay zekadan kaynaklanan tahmini verimlilik artışlarını ortadan kaldırmaya eşdeğer olduğunu tahmin ediyor. Pomeroy, en kötü senaryoda GSYİH büyümesinin yüzde 3-4 puan düşebileceği konusunda uyarıyor.
Ekonomide daha az çalışan
Pomeroy, “Saçınızı kesecek, tırnaklarınızı yaptıracak, hastanede röntgen cihazını kuracak birini bulmakta daha da zorlanıyorsunuz. Dolayısıyla insan sayısındaki büyük azalma giderek daha büyük bir sorun haline geliyor” diyor.
Doğurganlık oranlarının düşmesi, özellikle sosyal güvenlik ödemelerinin yükünü üstlenmenin, özellikle de emekliliğe doğru yaklaşıldıkça daha zor olacağı anlamına geliyor. Baby boomer kuşağının tüm üyelerinin 65 yaş ve üzerinde olacağı 2029 yılında ABD ekonomisi üzerinde ‘en yüksek orandaki yükü’ oluşturacağı tahmin ediliyor.
Buchholz, "Emekli maaşlarını nasıl ödeyeceğimizi bulmakta büyük sıkıntı yaşayacağız. Yaşlı vatandaşlar için vaat edilen emeklilik ödemeleri (Medicare ve Sosyal Güvenlik) büyük açık verecek" diye ekledi.
Pomeroy, doğum oranı yakın zamanda artmazsa, 1930'larda emekli başına düşen yaklaşık 20 çalışandan, her emekliye iki tam zamanlı çalışan düşeceği bir döneme girileceğini tahmin ediyor ve “Bu kesinlikle sürdürülebilir değil” diyor.
İnsanları çocuk sahibi olmaya ikna etmek zor
Pomeroy ve Buchholz, gelişmiş bir ekonomide doğum oranı düşmeye başladığında genellikle düşmeye devam ettiğini belirtiyor. İkili, onlarca yıldır düşük doğum oranlarıyla uğraşan ve şimdi demografik sorunlar nedeniyle aksayan iki ülke olan Çin ve Rusya için de durumun aynı olduğunun altını çiziyor.
Çocuk sahibi olanları destekleyen hükümet politikaları, doğum oranını artırmanın veya en azından daha da düşmesini önlemenin bir yolu olabiliyor. Pomeroy, yüksek konut maliyetlerini aşağı çekebilecek mevcut ev arzını artırmanın da buna yardımcı olacağını ancak talebi karşılamaya yetecek kadar envanter oluşturmanın muhtemelen on yıllar alacağını söylüyor.
Tasarruf ve varoluşsal belirsizlikler
Buchholz, insanları daha fazla çocuk sahibi olmaya teşvik edecek en önemli şeyin, çocuklar hakkında konuşma şeklimizde kültürel bir değişim olabileceğini söylüyor. Bir CNBC analizi, Y kuşağının çocuk sahibi olmadan ne kadar tasarruf edebileceğine dair sohbetlere dikkat çekiyor ve bunun yılda yaklaşık yarım milyon dolar olduğunu öngörüyor.
ABD'de barınmadan sağlık hizmetlerine ve eğitime kadar her şeyde artan maliyetler de, genç nesillerin çocuk sahibi olma kararlarını etkiliyor. Üstelik iklim krizinden yapay zeka gibi teknolojik gelişmelere kadar uzanan varoluşsal belirsizlikler de çocuk sahibi olma kararını zorlaştırıyor.
Buchholz, şunları söylüyor: “Çocuk sahibi olmakla yeni bir Sony PlayStation'a yatırım yapmak arasında seçim yapmak söz konusu olduğunda daha az çocuğa sahip olmanın net bir olumsuzluk olduğunu düşünüyorum. Ancak bu durum insanlara kaba ve insanlık dışı görünse de insanlar açıkça çocuk sahibi olmanın pahalı olduğunu söylüyor.”
Pek çok çocuk sahibi olmayan çift gelirli çift, onları eleştirenleri kızdıracak şekilde, yaşam tarzı seçimlerinden pişmanlık duymadıklarını söylüyor. Buchholz ise bu duyarsız ve bıkkın tutumun sorunun ta kendisi olabileceğini düşünüyor. Buchholz, “Hayatımın sonunda, beni oksijene bağlayan bir makine, bir hemşire ve bir avukatla çevrelenmek; bu, hayatı sonlandırmanın çok kasvetli bir yolu gibi görünüyor. Ve bu yüzden anlatının değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani bu, bir şeyleri kaçırma ve yalnızca bir kez yaşayabilme korkusuyla ilgili değil. Çocuk sahibi insanlar birden fazla yaşadıklarını hissediyor” şeklinde konuşuyor.
Elon Musk'tan yeni çağrı: Çocuk yapın
Ebeveyn ve çocuk bakımı arasında sıkışan ‘sandviç jenerasyonu’
İş hayatının en stresli kesimi Y kuşağı
Ofise dönüş için Y kuşağı kriterleri