Yazdır

Naci Görür olası İstanbul depremine ilişkin konum verdi!

Tarih: 13 Aralık 2023 - 10:54

İstanbul'da olası bir deprem, uzmanlar arasında karmaşık bir tartışma yaratıyor. Prof. Dr. Naci Görür, çalışmaların neler söylediğini ve deprem olursa yaşanacaklar hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.


Bir uzman “Olacak” diyor, diğeri ise ‘Yok o fay ölü bir hat’... Kimi yurttaş çok korkuyor, kimi ise “olmayacak” diyene inanıp rahatlamayı tercih ediyor. Sözcü'den İpek Özbey, Prof. Görür ile bu kafa karışıklığını ve deprem olursa başımıza gelecekleri konuştu...

Hocam önce bir kafa karışıklığını giderelim istiyorum. Bazı uzmanlar, Marmara Denizi’ndeki fayın ölü bir hat olduğunu söylüyor. Asıl fay Yalova’nın Çınarcık bölgesinin önünden geçiyormuş, yani hiçbir zaman Kuzey Marmara kenarından giden bir fayımız söz konusu değilmiş. Şimdi uzmanlardan gelen farklı yorumlar var, siz ise yıllardır uyarıyorsunuz, hatta bazen çığlık atıyorsunuz. Uzmanlar arasındaki bu derin görüş ayrılığı neye dayanıyor, aynı yere bakıp nasıl farklı sonuçlardan bahsediyorsunuz?

İsim vermeyeceğim ama onlar uzman değil. Bilimsel de değil. Uzman dediğin zaman konuştuğu konu üzerinde çalışmış, gözlem yapmış, veri toplamış, o verileri incelemiş, yorumlamış, bilim süzgecinden geçmiş, çalışması uluslararası saygın bir dergide yayınlanmış olmalı. Bu bilimsel bir çalışmadır ve dolayısıyla bir uzmanın yapabileceği bir şeydir.

Bu açıklamayı yapanlar da bilim insanı ama…

Bilim insanı olmanın koşullarını az önce saydım. O yüzden siz de her önünüze gelene mikrofon uzatmayın. Yazık, günahtır. İnsanların vebalini alırsınız. Çünkü deprem olmayacak diyenlere inanmak herkesin daha çok işine gelir, kulağa daha hoş gelir. Dolayısıyla bu arkadaşların özgeçmişine girsen hiçbir yayınları yok. Hayatları boyunca bir uluslararası dergide yayın yapmamışlar. Bunların yayın dediği kendin pişir kendin ye. Sonra Marmara hakkında konuşuyoruz. Marmara hakkında bir şey söylemek için, teknoloji, olanak, yeraltı, deniz üstü bütün çalışmaları ve verileri toplamış olmak lazım ki bu bir kişinin yapabileceği bir şey değil. Donanımlı araştırma gemilerinin yapabileceği, milyonlarca Euro’ya mal olacak, dünyadan uzmanların gelip yorumlayabileceği bir şey. Bu kişiler hayatlarında Marmara’ya bu anlamda ayaklarını sokmamışlar.

Siz?

Bütün bu araştırmaları yapan Türk tarafının başkanı benim. Ben bir şey dediğim zaman arkamda 8 uluslararası, 2 tane ulusal geminin verilerine dayanarak söylüyorum. Bir de bu araştırmalarda iki denizaltı kullanmışız. Denizin altında 1200 metre dalıp, günde 7 saat çalışmışız. Binlerce kilometre sismik almışız. Bütün dünyaya da yayınları biz yapmışız. O insanları sayarız, severiz, başımızın üzerinde yeri var, ayrı. Ama bunu diyen kişilere şunu sormak lazım: Bu verileri hangi uluslararası saygın bilim platformunda yayınladın da diğer bilim insanları farkında değil? Biz AB fonlarından 80-90 milyon Euro’luk araştırma yaptık. İngilizlerin, İtalyanların, Fransızların TÜBİTAK ayarındaki kurumları bunun arkasında oldu.

Bu araştırmalar en son ne zaman yapıldı?

1999’dan günümüze kadar. En yoğun dönem 2014…

Bu veriler eskir mi peki?

Hayır, hayır. Araştırmanın sonu yok, ölçeği değiştirdiğin zaman ebediyen gider. Bak, 1999 depremi olduğu zaman Marmara Denizi hiç bilinmeyen bir denizdi. Biz de bilmiyorduk. Ayıp bir şey. Bütün dünya bizi ayıpladı ama 20 bin kişi ölmüş, yüzümüze vurmadılar. Biz 1999 depreminden sonra TÜBİTAK olarak NATO’ya müracaat ettik. NATO tarihinde ilk kez deprem konusunda bir ülkeye yardım etti. Bize 100 bin dolar para çıkardı, beni de başkan seçti. İki Türk gemisi deniz kuvvetlerine ait, NATO’nun desteğiyle başladık çalışmaya. Sonra Brüksel’e gittik. Toplantı yaptık, 60 ülkeyi çağırdı NATO. Durumu anlattık. Dünyanın en saygın bilim insanları nasıl çözeriz diye anlattı. İki ülke, Fransa ve İtalya bizimle işbirliği yaptı. Dünyanın en donanımlı gemilerini yolladılar. Sonuçta dünyada hiç bilinmeyen Marmara Denizi’ni dünyanın en bilinir denizi haline getirdik. Yani senin soruna gelince bu detaylı çalışmalar sonunda zaman geçince bir şey değişmez. Bunlar yerin yapısı.

Geçen hafta Bursa’nın Gemlik ilçesinde 5.1 ve 4.5 büyüklüğünde depremler meydana geldi. Marmara Bölgesi’nde hissedildi. Biz yeniden İstanbul depremini konuşmaya başladık. Siz İstanbul’da deprem olasılığını yüzde 47 olarak açıkladınız. Bu aynı zamanda yüzde 53 olmayabilir demek. Bu oranları neye dayandırıyorsunuz?

Jeolojide hemen her şey olasılık yüzdesiyle konuşulur. Dünyanın bütün davranış şeklini biz tam olarak söyleyemiyoruz, matematik gibi değil. Hep ‘olabilir’ demek lazım. Olmayabilir de çünkü, yarın olmaz, üç gün sonra olur. Dünya insanın düşündüğü gibi davranmıyor. Yüzde 47, Parsons, 2000 senesinde bir çalışma yaptı. Türk bilim adamları da vardı. O çalışmayı yaparken jeolojik dönem depremlerini incelediler. Fayda stres birikimini incelediler. Stres transferi hesabına göre sonuçlarına göre 1999’dan sonra 30 yıl içinde deprem olma olasılığı yüzde 64. Bu çok büyük bir olasılık. Bu sene Parsons bunu revize etti, ABD’den bize seslendi. “Yaptığım revize sonucu bu olasılık yüzde 47’ye indi” dedi.

Ne oldu da indi?

Diyelim ki çok daha zaman geçti, deprem olmadığı zaman daha farklı hesaplanır. GPS verilerine, diğer fayların deprem üretmesine, stres dağılımına, uydu verilerine bakılıyor.

"DEPREM HAZIRLIĞI MÜTEAHHİTLİK PROJESİ DEĞİLDİR"

İstanbul’un yapı stoğu nasıl?

Asya yapısının jeolojik yapısı eski, dolayısıyla çok daha sertleşmiş kayalardan meydana geliyor. Avrupa yakasında daha genç. Eski peynir ile taze peynir gibi düşün. Avrupa yakasında senin bina yaptığın yer genç çökerlerden meydana geliyor. Yeterince kaya niteliği yok. Kumlu, içinde su olan zayıf kayalar. Avrupa bu durumda. Asya ise tam aksi kaya. Bu, depremde yapı stokunu ve deprem dayanıklılığını çok etkiliyor.

Biraz daha açar mısınız, iki örnek aynı depremden farklı mı etkileniyor?

Deprem dalgaları en az 15 kilometre alttan geliyor. Küresel yayılıyor. Havuza su attığında nasıl dalga dalga geliyor, öyle. Altta sağlam kayadan çabucak geçiyor. Önce P dalgası, sonra S dalgası geliyor.

P ve S dalgası nedir?

P ve S dalgası içinden geçtiği zemini farklı etkiliyor. P dalgası bir alıyor, bir bırakıyor, tutup bırakıyor gibi. O zemini deforme ediyor ama hızlı geçiyor. Arkasından S dalgası geliyor. O da aynı deniz dalgası gibi, zemini de öyle etkiliyor. Deprem dalgaları geldiği zaman sağlam zeminden P geçiyor ama asıl yıkıcı olan S dalgası. S dalgası çürük zemine girdiğinde hızı azalıyor. Hemen orayı vurup geçmiyor. Sağlam zeminden geçerken, “galiba deprem oldu” diyorsun. Çürük bir yere geldiğinde yavaşlıyor. Bina sağlam değilse yıkıyor, uzun süre de kaldığı için orada haşat ediyor.

En çok hangi ilçeler etkilenecek?

Özellikle Avrupa yakasında yer alan bölgeler Haliç'ten tutun Silivri'ye kadar olan alan, denize yakın olan kesimler Bakırköy, Zeytinburnu gibi, buralar depremden daha ciddi etkilenecek.

Bir hazırlık var mı depreme, yeterli görüyor musunuz?

Bu hükümetin depreme hazırlık deyince aklına ilk gelen yapı stoku oluyor. Depreme bir kent tüm bileşenleriyle hazırlanmalı… Böyle yaparak deprem hazırlığını müteahhitlik projesine dönüştürürsün.

O bileşenleri sıralar mısınız?

6 bileşen. Yönetim sistemi, halk, alt yapı, yapı stoku, ekosistem ve çevre, ekonomi… Bunların hepsini yapmazsan depreme hazırlayamazsın. Hükümet beşini unutuyor, çünkü işlerine gelmiyor.

HALİÇ’TEN SİLİVRİ’YE 9 ŞİDDETİNİ BULACAK

Diyelim yüzde 47 ihtimal gerçekleşti ve İstanbul’da çok büyük bir deprem oldu. Nasıl bir su sorunu yaşayacağız?

İstanbul’da kanalizasyon ve içme suyu yan yana gider. Depremde bunlar kırılır, tahrip olur, kanalizasyon içme suyu şebekesine karışır. Salgın hastalık gırla gider. Sular kesilir, hijyen kalmaz. İnsanlar susuzluk çeker. Su getirip halka dağıtmak büyük problem olur, yollar kapalı olur. İnsanlar yıkanamaz.

Siz İSKİ’de bir fizibilite hazırlamışsınızdır…

Ben bütün İstanbul’un Avrupa ve Asya yakasında kanalizasyon ve içme suyu alt yapısının nerelerde ne kadar kırılıp, kırılmayacağını, nasıl değiştirilip deprem destekli yapılabileceğini hesapladım, yapacağız, para yok.

Nasıl?

Hükümet vermiyor. Bir ülkede yerel yönetimle hükümet birbirini çelmeliyorsa o iş yürümez.

Çalışmanızda su açısından en riskli yerler neresi?

Hepsini biliyorum. Avrupa yakasında daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Marmara Denizi’nden kıyıdan başlayarak ilk 10 kilometrelik bir şerit düşün. Orada çok daha fazla sıkıntı olacak. Çünkü depremin şiddeti genellikle Haliç’ten Silivri’ye kadar 9 şiddetini bulacak. 9 şiddetinde bir depremin etkisi altında kalmak şu demek: Çok iyi yapılmış binalar bile ciddi hasarlar alabilir.

Kahramanmaraş depreminde hastanelerde yaşananları gördük… İnsanların cesetlerini yollarda gördük. Hastaneler sağlam mı İstanbul’da?

İstanbul’da büyük ölçüde hastanelerin elden geçirildiği ama halen zafiyet olan hastaneler var.

Evini güçlendir, evin sağlam mı baktır diyoruz da insanlara, millet evine ekmeği zor götürüyor. Nasıl olacak o iş?

Bir hükümet vatandaşlarının yanında olmalı, onları cesaretlendirmeli, güçlendirmeli. Finans kaynaklarını onların arkasında tutmalı. Halka ucuz, uzun dönemli kredi vermeli. Halka, “Yap evini, yoksa ölürsün” denmez.

YIĞINAK MARMARA’NIN DIŞINDA YAPILMALI

AFAD, olası afette kullanılmak üzere Silivri'de oluşturulan merkeze konteyner depolamaya başladı. Doğru bir strateji mi?

Silivri 8 şiddetinde etkilenecek depremden. Siz oralarda yığınak yapabilirsiniz. Burası da nihayet Marmara Bölgesi. Ben bu yığınakların Marmara Bölgesi dışındaki kentlerden gelmesi gerektiğini, yardımın oradan yapılması gerektiğini düşünüyorum. Hatta komşu ülkelerle işbirliği öneriyorum. Çünkü Marmara Bölgesi tamamen bu işten etkilenecek. Havayoluyla bu işi yapmanız sınırlı. Önemli olan 72 saatte ne kadar hızlı hareket ettiğiniz. Hayatta kalmanın limiti bu. İlk acil müdahale Marmara dışında konuşlanmalı.

Son tahlilde hemen, bugünden itibaren ne yapmak gerekiyor?

Bu coğrafyada deprem kalıcı. 14 milyon seneden beri bu depremler devam ediyor. Depremleri durduramayacağımıza, her depremde binlerce insanı toprağa gömemeyeceğimize göre depreme dayanıklı hale getirmemiz gerekiyor. Bu ülkeyi yönetenlerin hem merkezi hem yerel yöneticiler ciddiye almıyor. Halk talep etse, bununla ilgili planı olmayan partiyi sandığa gömse, Türk milleti mülkün sahibi olarak, “Benim çoluk çocuğumun can güvenliğini sağlamak zorundasın. Ben her depremde on binlerce insanı feda edemem” dese… Hangi parti olursa olsun bu sorunu halletmesi için zorlamamız lazım. Bu milletin artık akıllı olması lazım. Korkacağına, domates fiyatı üzerine o kadar duracağına evladın için, ülkenin geleceği için diren…

Deprem olursa İstanbul’da kaç kişi hayatını kaybeder?

Güneydoğu’dan çok daha fazla.

Naci Görür depremde İstanbul'un en riskli ilçelerini sıraladı...

 

Naci Görür: İstanbul depremi yazı tura atmak kadar yakın!

 

Naci Görür gözyaşları içinde 18 kenti uyardı!

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/naci-gorur-olasi-istanbul-depremine-iliskin-konum-verdi/1773959