Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan "6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 376'ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre kur farkı kaynaklı zararların, borca batıklık hesabında dikkate alınmamasına ilişkin süre 1 Ocak 2024’ten 1 Ocak 2025’e ertelendi. Bu düzenlemeyle bilançolarda enflasyon ve kur farkı kaynaklı şirketlerin borca batık veya müflis olmalarının önüne geçilmesi hedefleniyor.
Ekonomim'den Hüseyin Gökçe'nin haberine göre, tebliğ uyarınca ise 1 Ocak 2025’e kadar Kanunun 376’ncı maddesi kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının tamamı dikkate alınmayacak. 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısı da yine bu kapsamda dikkate alınmayabilecek.
“Yapılması zorunlu olan ve yerinde bir düzenleme”
Yeni Ekonomi Danışmanlık A.Ş Kurucu Ortağı Nazmi Karyağdı, düzenlemenin bir zorunluluktan kaynaklandığını söyledi. Yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle 2018 yılında getirilen geçici düzenlemede sürenin 2025’e kadar uzatıldığını kaydeden Karyağdı, “TTK kapsamında şirketlerin hukuken borca batık ve müfl is durumda olmalarını önlemek için yapılması zorunlu olan ve yerinde bir düzenleme. Öncelikli olarak, İşletmelerin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilirliği açısından yüksek enfl asyondan kurtulmamız şart. Ancak bunun için para politikasıyla birlikte maliye politikasında da rasyonel politikalara dönmemiz gerekiyor” diye konuştu.
“Yabancı kaynağı doğru yönetenin de bilançosu bozuldu”
Geliri TL cinsinden olmasına rağmen, döviz kredisi kullanan sermaye şirketlerinin, kısa vadeli borç ve faiz maliyetinin beklenenin üzerinde seyrettiğini belirten Yılmaz Sezer, bunun da mali tablolara olumsuz yansıdığını bildirdi.
Bu dönemde duran varlık yatırımı yapan firmaların bile mali tablolarına kur ve faiz etkisinin olumsuz olarak yansıdığının altını çizen Sezer, “Yapılan yatırımlar maliyet kayıtlarıyla aktifleştirildiği için, enflasyon etkisi olmadan defterlere kayıt edilmektedir. 2021 yılı sonu itibariyle, uygulanması gereken enflasyon muhasebesi 31.12.2023 tarihine ertelenmiştir. Her ne kadar, kanun koyucu, VUK geçici 31 ve 32’nci maddelerle yeniden değerlemeyi koysa da, bu maliyete katlanmak istemeyen şirket sahipleri bu haktan yararlanmamıştır. VUK mükerrer 298’nci maddesinde sürekli yeniden değerleme 2022 ve sonrasını geçici vergi dönemlerini kapsadığından şirketler tarafından tercih edilmemiştir. Enflasyon muhasebesi beklenmiştir” değerlendirmesinde bulundu.
Şirketlerin yatırımları doğru yönlendirse bile mali yabancı kaynakların mali tablolara olumsuz yansıdığını belirten Sezer, “Kurda ve kredi faizlerinde meydana gelen aşırı yükselişler tahha şirketlerin özkaynaklarını negatif olarak görünmesini sağlamıştır. Bu da TTK 376’ncı maddesinde yer alan şirketlerin teknik olarak iflas etmiş olmasını sağlamaktadır” şeklinde konuştu.
Borca batıklık nedir?
Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesi, son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunmasını öngörüyor. Maddeye göre, son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, genel kurul derhal toplantıya çağrılacak, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erecek.
Kurulan şirket sayısı ağustosta artış gösterdi
Sigorta şirketlerinin prim üretimi 328 milyar lirayı aştı
Fitch,10 Türk şirketin not görünümünü revize etti