VOLKAN KARSAN - FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER
Bunaltıcı sıcaklar, orman yangınları, susuzluk çeken tatil yöreleri, boğucu nem ve aşırı enerji kullanımı nedenlerinden ötürü hiç kimse güle oynaya tatil yapamıyor…
Üstüne üstlük başta çocukları tehdit eden virüsler ve unutmaya yüz tuttuğumuz Covit 19’un yeni varyantının komşu ülkelerdeki artışı sanki “biraz sağlık konuşmanın zamanı gelmedi mi” dedirtiyor insana…
“Kazandıran Sohbetler”e biri profesör iki uzman hekimi konuk ettik… Hem de tatil yapanlar üzerine oldukça önemli deneyimlerin sahibi iki hocayı… Bodrum’un sağlık çözümleri konusunda başarılı deneyimleri olan yerel kuruluşu Medlife Tıp Merkezi’nden Göğüs Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Sebahat Genç ve Pediatri (Çocuk Hastalıkları) uzmanı Dr. Zeynep Yamçici ile uzun uzun sohbet ettik…
İşte sorular ve yanıtlar...
“BU YAZ NEFES ALAMIYORUZ, HAVA SICAKLIKLARI ÇOK ARTTI, ÇOĞUMUZ BİLİYORUZ, İKLİM KRİZİ VE KÜRESEL ISINMADAN BAHSEDİYORUZ. SEBEBİ NEDİR DİYE SORARSANIZ, BİZ HAVAYI KİRLETİYORUZ”
- Sayın Genç, hemen sizin konunuzla başlayalım. Bu yaz adeta nefes bile alamıyoruz. Neler oluyor, neler olabilir, nasıl baş edebiliriz?
- Evet bu yaz nefes alamıyoruz… Hava sıcaklıkları çok arttı. Her yıl yeni bir rekor kırılıyor. Temmuz ayının başından bu yana her yeni gün en sıcak gün oluyor. Neden böyle oluyor? Çoğumuz biliyoruz, iklim krizi ve küresel ısınmadan bahsediyoruz. Bunun sebebi nedir, neden ısınıyor dünyamız diye sorarsanız; çünkü biz havayı kirletiyoruz. Nasıl kirletiyoruz? En çok fosil yakıtları kullanarak kirletiyoruz. Sanayi geliştikten bu yana bu sorunla karşı karşıyayız. Petrol türevleri ve kömür gibi maddeler yandıklarında havaya birçok kirletici madde salıyorlar. Bunların içinde yanma ürünü olan bir de bildiğimiz karbondioksit var. Karbondioksit bir sera gazıdır. Bunun yanında metan, ozon gibi sera gazları da var ama bu yanma sonucu en çok atmosfere salınan karbondioksittir. Bunun sonucu atmosfer olumsuz etkileniyor ve dünya ısınıyor. Çünkü bu sera gazları güneşten dünyamıza gelen ısının geri yansımasını önlüyor, yani sera etkisi yapıyor. Kışın sebze yetiştirmek için kullanılan seraların içi nasıl sıcak oluyorsa, aynı şekilde dünyamızı ısıtıyor ve giderek karbon salınımının atmosferdeki seviyesi artıyor. Bunun yanında tarımla ya da hayvancılıkla ilişkili metan gazı salınımı da etkili ama bizim için şu an en önemli olumsuz kaynaklar fosil yakıtlar.
Böyle giderse dünya iyice ısınacak. Ne oluyor dünya ısınınca? Buzullar eriyor. Kuraklık, aşırı doğa olayları, aşırı yağmurlar, aşırı sıcaklar, aşırı sıcaklarla birlikte yangınlar, fırtınalar ve de şükür ki şu ana kadar Türkiye'de görmediğimiz tsunamiler ve hortumların sıklığı giderek artıyor. Bunlar da insanların yaşam ortamlarını bozuyor. Hastalıklara yol açabiliyor.
Hava sıcaklıklarıyla birlikte sıcak çarpması ayrı bir sorun oluşturuyor. Özellikle ısı 35 derecenin üzerine çıktığında açık havada bulunanlar ve özellikle kronik hastalığı olanlar, çocuklar, gebeler, açık havada çalışanlar sıcak çarpması riski altında kalıyor. Ayrıca kalp damar hastalığı olanlar, kalp krizi ya da atak riski altında… KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) ve astımı olan kişiler yine atak riski ve solunum sistemi enfeksiyonu riski altında kalıyor. Bütün bunlar artıyor. Bunun dışında aşırı sıcaklar ve aşırı doğa olayları nedeniyle insanlar yerlerinden oluyor ve göçler oluşuyor. Bu sırada yaralanmaların yol açtığı ölümler ve yaşlı ölümleri artıyor. İleri yaştaki insanlar bu sıcaklara karşı daha dayanıksız oluyor. Özellikle yetmiş yaş üstü ölümler artıyor.
“BİZİM BU KİRLİ HAVA SORUNUNU ORTADAN KALDIRMAMIZ LAZIM ÇÜNKÜ İNSANLAR HASTALANIYOR VE ERKEN ÖLÜYOR, ÖNLEMENİN YOLU FOSİL YAKITLARIN ARTIK KULLANILMAMASINDAN GEÇİYOR”
- İklim değişimi ve çevre felaketleri oksijenimizi ve nefes almamızı nasıl etkiliyor?
- İhtiyaç duyduğumuz oksijen havada çok şükür yüzde 21 oranında var… Deniz seviyesinden yükseldikçe örneğin iki bin metrelerden sonra atmosfer basıncı artar ve oksijen oranı düşer. Solunum hastalığı olanlar daha rahatsız olabilir. Esas sorunumuz soluduğumuz havadaki kirleticiler. Dünya yüzeyinde yaşayan sekiz milyar insanın yaklaşık şu an yüzde 99’u kirli hava soluyor. Havadaki kirleticileri sayarsak: Başta karbondioksit, azot oksitler, kükürt dioksit ve partikül maddeler gözle görülmeyen parçacık maddeler var. Bunlar solunum yoluyla vücudumuza giriyor ve zararlı etkilere yol açıyor.
Hava kirliliği ile ilgili Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği sınır değerleri var, Avrupa Birliği'nin belirlediği ayrı sınır değerler var ki bizim ülkemizin değerleri AB’ninkilere yakın. Ama ülkemizde birçok şehirde belirlenen sınır değerler aşılıyor. Yüzde 90’ından fazlasında da Dünya Sağlık Örgütü'nün sınırları aşılıyor. Kısacası ülkemizde birçok şehirde kirli hava soluyoruz. Hatta her yıl belki bir ilimizde normal sınırlarda ya da sınırı aşmamış hava kalitesi değerleri saptanıyor. Bu bir yıl Artvin oluyor, bir başka yıl Hakkari oluyor veya Çorum oluyor gibi. Diğer illerin havası kirli ve bu birçok hastalığa yol açıyor.
Solunum hastalıkları, astım, KOAH, akciğer kanserine yol açıyor. Özellikle parçacık madde dediğimiz, gözle görülemeyen solunabilir tozlar akciğerlerimize gidiyor, oradan kana karışıyor. Ayrıca kalp damar hastalıklarına, felçe yol açıyor. Şeker hastalığı, Alzheimer hava kirliliğiyle ilişkili hastalıklar… Kısırlık, erken doğum, doğumsal anormallikler, çocuklarda otizmin görülme sıklığının hava kirliliği oranları arttıkça arttığı bilimsel araştırmalarla gösterilmiş. Bizim bu sorunu ortadan kaldırmamız lazım çünkü insanlar hastalanıyor ve erken ölüyor. Hava kirliliğini ve iklim krizini önlemenin yolu fosil yakıtların artık kullanılmamasından geçiyor.
“MUĞLA’DA HAVAYI KİRLETEN ÜÇ TANE TERMİK SANTRALİ VAR, BODRUM VE ÇEVRESİ DAHA YEŞİL VE BİRAZ DAHA ŞANSLI AMA YATAĞAN VE MİLAS İÇİN AYNI ŞEYİ SÖYLEMEK MÜMKÜN DEĞİL”
- Peki hocam ormanların azalması ya da orman fakirliği de bir neden olabilir mi?
- Çok önemli bir konuya değindiniz, ormansız kalmak da bunun bir nedeni. Çünkü ağaçlar karbondioksiti alıyor, sera gazını emiyor ve oksijen veriyor. Ayrıca tozları da tutuyor. Hava kirliliğinde de bizim için bir kurtarıcı.
Türk Toraks Derneği’nin benim başkanı olduğum Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu olarak Muğla’da bir araştırma yaptık.
Bu kentte havayı kirleten üç tane termik santrali var. Bodrum ve çevresi daha yeşil ve biraz daha şanslı ama Yatağan ve Milas için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Yatağan'daki kömürlü termik santrallerin etkisiyle hastalıklar ve ölümler ne durumda diye Bodrum'la karşılaştırdık. 2005 – 2020 arasında Yatağan'daki ölümlerle, Bodrum'daki ölümleri karşılaştırdığımızda santrallerin olduğu Yatağan’da yüzde 25 daha fazla kişi ölmüş. Ayrıca sigara içmediği halde Yatağan’da kalp damar hastalığı nedeniyle ölenlerin oranı da fazla ki, bu hastalık hava kirliliğinin neden olduğu hastalıklardan biri.
Ayrıca hastane başvurularına baktığımızda yine kanser ve akciğer kanseri nedeniyle Yatağan Devlet Hastanesi'ne başvuranların oranı Bodrum Devlet Hastanesi'nde başvuranlara göre sekiz kat daha fazla. Bu çok büyük bir oran. Aynı şekilde astım nedeniyle başvurular dört kat daha fazla.Bodrum’da özel hastane verilerine ulaşamadığımız için verileri tam sağlıklı kabul edemesek de bu verilerin gerçekten üzerine düşünülmesi gerekiyor. Yine kalp, ritim bozukluğu üç kat, diyabet, şeker hastalığı beş kat daha fazla.
hastane başvurularına baktığımızda yine kanser ve akciğer kanseri nedeniyle Yatağan Devlet Hastanesi'ne başvuranların oranı Bodrum Devlet Hastanesi'nde başvuranlara göre sekiz kat daha fazla. Bu çok büyük bir oran. Aynı şekilde astım nedeniyle başvurular dört kat daha fazla.Bodrum’da özel hastane verilerine ulaşamadığımız için verileri tam sağlıklı kabul edemesek de bu verilerin gerçekten üzerine düşünülmesi gerekiyor.
“KARDİYOLOGLARIN DA, DAHİLİYE UZMANLARININ DA HATTA NÖROLOGLARIN DA ASLINDA HAVA KİRLİLİĞİ, İKLİM KRİZİ VE SAĞLIĞA ETKİLERİYLE İLGİLENMELERİ GEREKİYOR”
- Hocam, Türk Toraks Derneği çalışmaları hakkında kısa bir bilgi rica edebilir miyiz?
- Biliyorsunuz Toraks demek latince göğüs demek. Göğüs hastalıkları uzmanlarının 1992 yılında kurduğu bir uzmanlık derneği. Bizimle beraber dahiliye uzmanları, çocuk göğüs hastalıkları ve alerji uzmanları, göğüs cerrahları da var.
Derneğimiz çevre sorunları konusunda duyarlı ve altı yıl önce Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu’nu kurduk. Ondan önce hava kirliliği görev grubumuz vardı kirliliğin sağlığımıza etkileri üzerine çalışmalar yapıyorduk. Ülkemizde ve dünyadaki çevre sorunları ve bunun akciğer ve genel sağlığa etkilerine de bakıyoruz. Aslında diğer branşlarda halk sağlıkçılar dışında çok fazla hava kirliliği, iklim krizi ve sağlığa etkileriyle çok ilgilenen branş yok. Kardiyologların da, dahiliye uzmanlarının da hatta nörologların da aslında bu konuyla ilgilenmeleri gerekiyor. Çünkü bu durum beyin damar hastalıklarına da neden oluyor. Ülkemizde araştırmalar yapıyoruz, bilimsel toplantılar düzenliyoruz ve gerektiğinde rapor yazıyor, görüş bildiriyoruz. Alanında oldukça aktif bir dernek.
“EVE HAPSOLMAK YOK TABİİ, HAREKET EGZERSİZ DE ÖNEMLİ, ÖZELLİKLE YÜRÜYÜŞLER ÖNEMLİ, AMA MESELA AŞIRI SICAKLARDA YAŞLILARA DIŞARI ÇIKMAMALARINI ÖNERİYORUZ”
- Pandemi oluyor, yaşlılar eve hapsediliyor, havalar çok ısınıyor, onlar yine sokağa çıkmakta zorlanıyor. Ama çoğu emekli, Ege kıyılarında yaşamak istiyor. Ne yapmalılar, nelere dikkat etmeliler?
- Öncelikle sağlıklı bir yaşam için sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşam tarzı gerekli. Bunun içinde eve hapsolmak yok tabii. Hareket egzersiz de önemli. Özellikle yürüyüşler önemli. Bizim hastalarımıza da egzersizi öneriyoruz. Ama mesela aşırı sıcaklarda yaşlılara dışarı çıkmamalarını öneriyoruz. Özellikle saat 10’a kadar ve 4’ten 5’ten sonra hatta gün batımına yakın yürüyüşlerini yapabilirler. Yürüyüş yaparken de özellikle deniz kıyısı, yeşil alan, ormanlık alan öneriyoruz. Yol kenarında yapmalarını önermiyoruz, şurada Bodrum ana yolunun kenarında yürünürse bol bol karbondioksit, partikül madde, kükürt dioksit ve azotoksitten etkilenmek mümkün. Trafikten uzak olmak ve bu saatler çok önemli. Gün içinde dışarı çıkmak zorunda kalınırsa 10 ile 5 arası şapka takmaları, gölgede kalmaları bol sıvı tüketmeleri gerekli. Bol bol duş diyeceğim ama bir yandan da su sorunumuz var. Bodrum başta olmak üzere tatil yörelerimizde maalesef su sorunu var.
Biliyorsunuz bu susuzluk da iklim kriziyle ilişkili ve ormanlık alanların yok edilmesiyle, vahşi bir şekilde kullanılmasıyla ilgili. Onun dışında sıcakta evde klima ya da vantilatör kullanılmalı, pencereler kapalı olmalı hatta perdeler de çekilmeli. Akşam güneş batınca açıp serinleyen hava evi soğutmak için kullanılmalı. Ama klima kullanırken de dikkat etmek lazım. Çok soğuğa değil gündüzleri 25 derecenin üzerine geceleri de 24 dereceye ayarlanmalı.
Bol vitaminli hafif gıdalarla beslenmeleri, kızarmış etler ya da ağır hamur işleri tüketmemeleri gerekiyor. Daha çok sebze, haşlama, sulu zeytinyağlı gıdalar, mevsim meyveleri tüketebilirler ve midelerini de çok fazla doldurmasınlar.
İklim krizinde havanın daha sıcak olması, nem oranının yükselmesi de alerjen oranını arttırıyor, artıracak. Yine kimyasal maddeler, gıdalardaki katkı maddeleri, evde kullandığımız deterjanlar, temizlik maddeleri, bunların hepsi alerjik bünyeye sahip olmayı tetikleyen unsurlar. Aşırı hijyen düşkünü olmak da çok iyi değil.
“EVLERİ İYİ HAVALANDIRMALI, YEMEK PİŞİRİRKEN ÇIKAN BAZI GAZLAR VE SOLUNAN UÇUCU ORGANİK BİLEŞİKLER VAR, BU NEDENLE ASPİRATÖR KULLANIMI ÇOK ÖNEMLİ”
- Alerjik vakalarda da ülkemizde bir artış söz konusu bunun sebepleri arasında hava kirliliği başta mı geliyor?
- Hava kirliliği antijen sayısını arttırıyor, soluduğumuz küçük tozlar antijenleri taşıyor. Bunlar antijenin antijenliğini, alerjenin alerjenliğini ve kişilerin duyarlılığını arttırıyor. Yine akciğerlerin periferinde hava yolu olarak adlandırdığımız bölümün bir mikrobiotası var kirlilik bu mikrobiyotayı değiştirerek buraların daha duyarlı olmasına neden olabiliyor. İklim krizinde havanın daha sıcak olması, nem oranının yükselmesi de alerjen oranını arttırıyor, artıracak. Yine kimyasal maddeler, gıdalardaki katkı maddeleri, evde kullandığımız deterjanlar, temizlik maddeleri, bunların hepsi alerjik bünyeye sahip olmayı tetikleyen unsurlar. Aşırı hijyen düşkünü olmak da çok iyi değil. Banyo, tuvalet gibi alanlar dışında aşırı çamaşır suyu kullanmak yerine sirke gibi daha basit doğal bir dezenfektanla temizlik yapmak daha uygun olabilir.
Evleri iyi havalandırmak, yemek pişirirken çıkan bazı gazlar ve solunan uçucu organik bileşikler var, bu nedenle aspiratör kullanımı çok önemli. Ev içinde de bu bileşikler alerjik bir bünye oluşması ya da hava yollarının duyarlılaşmasına neden olabiliyor.
“2100’LÜ YILLARDAN BAHSEDiYORUZ AMA SUSUZLUK, YANGINLAR, DOĞAL AFETLERLE ÇOK ZOR GÜNLER GEÇİRİYORUZ VE BELKİ DE O KONUŞULAN YILLARA ULAŞAMAYACAĞIZ GİBİ ENDİŞELERİM VAR”
- Bu sohbetimizden anladığım kadarıyla göğüs hastalıkları uzmanları aslında doğal birer çevreci olmalı mı?
- Bizim hekim olarak uzman da olsak pratisyen de olsak birinci görevimiz koruyucu hekimliktir. Hastalıkların oluşmadan önlenmesidir. Ama günümüzde bu koruyucu hekimlik hep göz ardı ediliyor. Biz yani buna gerçekten çok önem veriyoruz. Hava kirliğine ve iklim krizine karşı yaptığımız çalışmalar, açıklamalar derneğimizin web sitesinde kolayca ulaşılabilecek durumda. 2100 yıllarından bahsedebiliyoruz ama şu yaşadığımız günler bile çok zor günler, susuzluk, yangınlar, doğal afetlerle çok zor günler geçiriyoruz ve belki de o konuşulan yıllara ulaşamayacağız gibi endişelerim var. Kötü bir senaryo ama birçok ülke sular altında kalacak. Buzulların erimesi sonucu yeni virüsler yeni salgınlar ortaya çıkabilir. İnsanlarımızı hasta olmadan önce korumak için, göğüs hastalıkları uzmanları olarak bunlara karşı önemli işler yapmamız gerekiyor.
Hava kirliliği ve iklim krizi ile ilgili devletinin acil önlem alması gerekiyor. Fosil yakıtlardan çıkmak, yenilenebilir enerjiyi daha fazla kullanmak hepimizin sağlığı için önemli. Ucuz enerji diye kullanılıyor ama maliyeti çok pahalı. Çünkü çok aşırı sağlık harcamalarına neden oluyor.
“SAĞLIK VE ÇEVRE BİRLİĞİ’NİN YAPTIĞI ÇALIŞMAYA GÖRE 1982-2020 YILLARI ARASINDA KÖMÜRLÜ TERMİK SANTRALLERİN KİRLETİCİ ETKİSİNE BAĞLI 68.324 KİŞİ ERKEN ÖLMÜŞ”
-Kovit 19 konusunda özellikle yeni varyanttan sonra nasıl bir yaşam sürdürmeliyiz?
- Yine hava kirliliğini gündeme getireceğim, bu kirleticiler özellikle partikül maddelerin üzerinde Kovit virüsünün ve başka mikropları da taşıyabiliyor. Bu partikül maddeler çok küçük ama kirleticiler, ağır metaller, mikroplar bunların hepsini taşıyabiliyor. Pandemide çok bunaldık ama kişisel önlem olarak kapalı yerlerde kalabalıklara karışılacaksa maske önerilebilir. Hasta iken başka kişileri korumak için ve sağlık kuruluşlarına girerken maske takmak uygun olabilir. El hijyeni de çok önemli.
Toparlamam gerekirse hava kirliliği ve iklim krizi ile ilgili devletinin acil önlem alması gerekiyor. Fosil yakıtlardan çıkmak, yenilenebilir enerjiyi daha fazla kullanmak hepimizin sağlığı için önemli. Ucuz enerji diye kullanılıyor ama maliyeti çok pahalı. Çünkü çok aşırı sağlık harcamalarına neden oluyor.
Avrupa İklim Ağı (CAN Europe)’nın araştırmasına göre Muğla Yatağan, Yeniköy, Kemerköy termik santrallerinden kaynaklanan hava kirliliği 1983-2017 yılları arasında en az 45 bin erken ölüme sebep olduğu bildiriliyor.
Sağlık ve Çevre Birliği’nin (HEAL), yaptığı çalışmaya göre 1982-2020 yılları arasında kömürlü termik santrallerin kirletici etkisine bağlı 68.324 kişi erken ölmüş, bu ölümlerin 33 bin129’u Yatağan termik santraline atfedilmiştir. Bundan ötürü sadece Muğla için toplam sağlık harcamaları 1.48 trilyon TL olarak hesaplanmıştır.
Ucuz denilen enerjinin aslında sağlık maliyeti çok yüksek. İklim krizi, dünyanın ısınmasıyla geleceğimizde insanlar için yaşanabilir bir dünya kalmayacak. Çok hızlı hareket etmek lazım. Bunu Dünya Sağlık Örgütü uzmanları söylüyor. Zamanında önlem alınmazsa sağlık sorunları, ölümler, gıdaya ulaşamama, temiz suya ulaşamama aşırı doğa olaylarından ölümler bizi bekliyor.
“SIVI KAYBINA BAĞLI BAZI KOMPLİKASYONLAR OLABİLİYOR, YOĞUN SIVI KAYBI ÇOCUKLARDA SIKINTI YARATIYOR, ERİŞKİNLERE GÖRE DAHA ÇABUK ETKİLENİYORLAR”
- Sayın Yamçici size dönelim, gelecek için çok tehlike var ama, geleceğimizin umudu olan çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz?. Onlar tatillerin en önemli grubu ve günlerce hasta olmalarına neden olan mide bağırsak virüsleri kol geziyor. Özellikle alt yapı sorunu ve su sıkıntısı yaşanan yerlerde artış gözleniyor. Sizin gözlemleriniz neler?
- Yaz döneminde her zaman sindirim sistemini etkileyen enfeksiyonları görüyoruz. Mevsimsel bir artış her sene var. Bu sene diğerlerinin üstüne olduğunu söyleyemeyeceğim. Rota virüsleri, norovirüslerinin etken olduğu ishal vakalarını bu sene de çok sık gördük. Bakteriyel ishal etkenleriyle de çok sık karşılaştık.
Bu sene birçok yerde ana isale hatlarındaki patlamalar oldu, oralardan içme sularına bir bulaş oldu mu bilemiyoruz. Yaz dönemi kalabalık ortamlar, sıcağın etkisiyle besinlerin çabuk bozulması, kalabalık şekilde havuza girilmesi, havuz temizliklerinin yeterli olamaması bulaş nedeni olabiliyor. Sıvı kaybına bağlı bazı komplikasyonlar olabiliyor, yoğun sıvı kaybı çocuklarda sıkıntı yaratıyor, erişkinlere göre daha çabuk etkileniyorlar. Elektrolit kaybı da etkiliyor, bu yüzden yatırarak damardan sıvı tedavisini uzun süre uygulamamız gereken hastalar da oldu. Nadiren antibiyotik tedavisi gerektiren ya da parazit ilaçları kullandığımız hastalar da gündeme geldi.
Çocukların el hijyeni de çok önemli. Çünkü onlar her yere elleyip sonrasında ellerini ağızlarına götürdükleri için mikrop ve virüse çok açık oluyorlar. Sokakta yenilen gıdaları minimuma indirmek her zaman için zaten önerimiz. Evdekine oranla enfeksiyon alma olasılığı çok daha yüksek.
“ÇOCUKLARIN EL HİJYENİ DE ÇOK ÖNEMLİ ÇÜNKÜ, ONLAR HER YERE ELLEYİP SONRASINDA ELLERİNİ AĞIZLARINA GÖTÜRDÜKLERİ İÇİN MİKROP VE VİRÜSE ÇOK AÇIK OLUYORLAR”
- Yaz aylarında anne babalara sağlık konusunda dikkat etmeleri gereken konular için neler söylemek istersiniz?
- Yazın dikkat edilmesi gereken en önemli konu gıda hijyeni ve su hijyeni. Musluk sularına dikkat etmek gerekiyor. Eğer arıtma yoksa çok fazla musluk suyu tüketmemeyi öneriyorum. İyi yıkanmamış olabileceği için dışarıda çiğ sebze, meyvelere dikkat etmek gerekiyor. Bozulma olasılığı çabuk olan tavuk ve kremalı gibi gıdaları dikkatli tüketmek gerekiyor. Çocukların el hijyeni de çok önemli. Çünkü onlar her yere elleyip sonrasında ellerini ağızlarına götürdükleri için mikrop ve virüse çok açık oluyorlar. Sokakta yenilen gıdaları minimuma indirmek her zaman için zaten önerimiz. Evdekine oranla enfeksiyon alma olasılığı çok daha yüksek. Yine dışarıdaki buzlar tehlike arz edebiliyor.
Bir de güneşin yararlı etkileri olduğu gibi zararlı etkileri de saatlere göre devreye giriyor. Zararlı ışınların geldiği, özellikle 12:00 – 16:00 arası çocukları çok fazla güneş altında tutmamak, daha gölge alanlarda vakit geçirtmek gerekiyor. Bu saatler dışında çocukların güneşe maruz kalmaları iyi bir şey. Güneş koruyucu kullanmayı öneriyorum. Ama D vitamini açısından da güneş koruyucusu olmadan günlük 15 dakika kadar güneşten yararlandırılmalı.
“KOVİD ÖNLEMİ OLARAK BAĞIŞIKLIĞI DESTEKLEYİCİ BESLENME, UYKU, BOL SIVI ALIMI, ERKEN UYUMA GİBİ KONULARDA ÇOCUKLAR İÇİN DİKKAT ETMEK GEREKİYOR”
-Hocam Kovid konusunda herhangi bir uyarınız var mı?
- Kovid bundan sonra hayatımızın bir parçası, ortadan kalkmayacak. İlk zamanki gibi bir yayılım tekrar bir kapanma olacağını düşünmüyorum. Önlem olarak bağışıklığı destekleyici beslenme, uyku, bol sıvı alımı, erken uyuma gibi konularda çocuklar için dikkat etmek gerekiyor. Çeşitli ve dengeli beslenme, paketli ürün tüketmemek ve erken uyumak çok önemli. D vitamini takviyesini kış aylarında hastalarıma öneriyorum. Eğer sık hastalık geçirme öyküsü varsa, kan değerlerine bakıp, bir eksiklik varsa onları yiyip onları yerine koymayı da öneriyorum. Bir de iyi burun temizliği. Bu da çok önemli. Onu ihmal edebiliyor aileler. Tıkalı burun her zaman için enfeksiyonu beraberinde getiriyor.
Bodrum ‘mandalin’in kaderini değiştirecek proje... Erman Aras anlatıyor
Özal’ın bilinmeyenleri... Can Pulak sır yılları anlatıyor
Engin Akçakoca: Sayın Şimşek çok zor bir işe girdi
Prof. Dr. Emre Erdoğan, Fransa’daki ‘genç ayaklanma’ya teşhisi koydu!
Büyükelçi Uluç Özülker’den Fransa’yı yakan ‘genç öfke’ye çarpıcı bakış
ÖTV'de zam sinyali var mı, araç krizinin sırrı ne? Levent Köprülü anlatıyor