Yazdır

Avrupa borç krizinden nasıl kurtulur?

Tarih: 01 Ağustos 2023 - 14:50

Avrupa’nın olası bir borç krizi önleme planı olsa da, Birlik üyesi ülkeler ve parlamento henüz bu yasayı onaylamış değil.

FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ

Avrupa Birliği birçok konuda yaşadığı aksaklıklara, üye devletlerin maliye politikalarının ortak para birimi olan Euro’nun varlığını tehdit etmesini de eklemiş durumda.

Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, Avrupalı devletler olası bir borç krizinin eşiğinde. Avrupa’nın böylesi bir krizi önleyecek bir planı olsa da Birlik üyesi ülkelerin ve parlamentonun bu planı henüz onaylamamış olması, özellikle Euro’nun geleceğine dair soru işaretleri yaratıyor.

‘Euro’nun varlığı tehdit altında

Bloomberg’ün analizine göre, Avrupa Birliği onlarca yıldır en temel görevlerinden birinde başarısız oldu: “Üye devletlerin maliye politikalarının ortak para birimi olan Euro'nun varlığını tehdit etmemesini sağlamak.” Oysa, işlev bozukluğu ne kadar uzun sürerse, yükselen devlet borçlarının yeni bir krizi tetikleme şansının da o kadar artacağı öngörülüyor.

Uzun bir gecikmeden sonra, AB yetkilileri daha iyi bir mali disiplin elde etmek için iddialı bir plan tasarladı. Bunu aylarca süren tartışmalar takip etti. Genel kanaat ise Avrupalı liderlerin artık bunun arkasında durması gerektiği yönünde. Teklifin kusursuz olmasa da statükoda büyük bir gelişme sağlayacağı düşünülüyor.

İstikrar ve Büyüme Paktı

Tüm faydalarına rağmen, ortak para biriminin kritik bir zayıflığı bulunuyor: “Bir üye devlet imkanlarının ötesinde borçlanırsa, bu, diğer üyelerin ekonomilerini bozabilir ve hatta tüm birliğin altını oyabilir." Bunu önlemek için Avrupa Birliği (AB), İstikrar ve Büyüme Paktı (Stability and Growth Pact) olarak bilinen mali kuralları kabul etti. Bu mali kurallarla birlikte üye devletler, bütçe açıklarını ve ülke borçlarını gayri safi yurtiçi hasılanın sırasıyla yüzde 3 ve yüzde 60'ının altında tutmayı ve başarısız olmaları halinde para cezalarına boyun eğmeyi kabul ettiler.

Ancak mali kurallar işe yaramadı. 2003 yılında, Avrupa'nın en büyük iki ekonomisi olan Almanya ve Fransa, bütçe açığı limitlerini ilk ihlal eden ülkeler arasına girdi. 2010'ların başlarında ise bazı üye devletlerdeki aşırı borçlar, özellikle de hükümet yükümlülüklerinin GSYİH'nın yüzde 180'inden fazlasına ulaştığı Yunanistan, Euro Bölgesi’ni neredeyse parçalayan bir krizi tetikledi.

Daha yakın zamanlarda ise, salgın ve Ukrayna'daki savaş nedeniyle yapılan harcamalar borçları daha da yükseltti. Enflasyon, nominal GSYİH'yı yükselterek ve dolayısıyla ölçülen borç oranlarını sınırlayarak sorunun ölçeğini gizlemiş olsa da mali beklentiler iç karartıcı boyutta seyrediyor. 2022 yılının sonu itibariyle, İtalya'nın yükümlülükleri GSYİH'sının yaklaşık yüzde 145'i seviyesindeydi ve önümüzdeki birkaç on yılda herhangi bir noktada yüzde 60'a inmesi için makul bir olasılık gözükmüyordu.

Sistem neden uygulanmadı?

Peki yanlış giden neydi? Basit bir ifadeyle, sistem uygulanamayacak kadar katıydı. Pakt ile uygulanmak istenen kurallar, çoğu zaman üye devletlerden yanlış zamanda yanlış eylemleri talep etti. Bu örnekler arasında resesyon sırasında kemer sıkmayı dikte etmek gibi uçuk örnekler de yer aldı. Bu gibi durumlarda, para cezalarının işleri daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramadığı görüldü. 2020 yılında Kovid-19 vurduğunda ise AB çerçeveyi tamamen askıya aldı.

Avrupa Komisyonu'nun önerdiği revizyon ise odağı, cari yıl rakamlarından orta vadede borçların sürdürülebilirliğine kaydırarak gerekli esnekliği sunuyor. Buna göre, gerektiğinde, her ülkenin birkaç yıllık bir geçiş döneminden sonra borcunu azaltmak için bir yol planlaması gerekiyor. Bu kurala uyulmaması ise siyasi açıdan utanç verici sonuçlara yol açabiliyor. Örneğin, söz konusu devletin maliye bakanı Avrupa Parlamentosu'nun huzuruna çıkarak bir açıklama sunmak zorunda kalabiliyor.

Yeni teklif kusursuz olmasa da esnek

Teklif elbette kusursuz değil. Teklif, sürdürülebilirliğe doğru ilerleme düzeyini değerlendirmek için ayarlanmış kamu harcamalarının gereksiz ölçüde şeffaf bir ölçüsüne dayanıyor. Teklif, hükümetlerden bağımsız ancak yerel olarak hesap verme sorumluluğuna sahip ulusal mali konseylerin politik katılımı sağlamada oynayabileceği role çok az ağırlık veriyor. Bunun yanı sıra teklifte değinilen yaptırım mekanizmalarının da geliştirilmesinin bir ihtiyaç olarak doğacağı gözüküyor. Yine de, güvenilir, ulaşılabilir hedefler belirleyerek ve hükümetlere planlarını sahiplenme fırsatı vererek, yeni çerçeve öncekine göre çok büyük bir gelişme anlamına geliyor.

Ne yazık ki, teklifin geleceği hala şüpheli. Örneğin, Alman hükümeti, geçiş dönemlerinde bile borcun GSYİH'ya oranında yüzde 60'ı aşan önemli düşüşler gerektiren katı bir kural istiyor. Bu, önceki sistemin önemli bir kusurunun geri gelmesi anlamına geliyor. Diğer hükümetler de şüphelerini ve çekincelerini dile getiriyor.

Eski kuralların bu yılın sonunda tekrar yürürlüğe girmesi bekleniyor. Avrupalı ​​liderler o zamana kadar anlaşmaya varamazlarsa, piyasalar borç krizi riskinin bir gün aşılıp aşılmayacağını merak ederek bekleyecek ve bunun sonucunda borçlanma maliyetlerindeki artış, bu çabanın önlemeyi amaçladığı Euro krizini hızlandıracak. Avrupa hükümetlerinin daha fazla gecikmeden yeni teklife onay vermesi gerekiyor.

Avrupa Birliği, Türkiye ile ilişkileri canlandıracak

 

Avrupa'da gaz fiyatlarında arz-talep dengesi

 

Avrupa'daki tahvil alım zararları Almanya’yı sarstı

 

Avrupa'nın tüketim mal ve hizmetlerinde en pahalı ülkesi belli oldu

 

Avrupalı şirketlerin Çin ekonomisi korkusu

 

Avrupa ekonomisindeki karamsar tablo işten çıkarmaları tetikliyor

 

Euro Bölgesi'nde ekonomiye güven temmuzda da düştü

 

Euro Bölgesi'nde şirket kredileri ivme kaybetmeye devam ediyor

 

Euro Bölgesi'ndeki kredi talebinde keskin düşüş

 

Almanya'dan 20 milyar euroluk "savunma" yatırımı

 

Euro Bölgesi'nde ekonomik aktivite beklentilerin altında

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/avrupa-borc-krizinden-nasil-kurtulur/1752645