FINANSGUNDEM.COM
27 Haziran’da Nanterre’de polis silahından çıkan o mermi, sadece Cezayir kökenli genç Nael M’nin canını almakla kalmadı, tüm Fransa’ya saplandı. İki karış mesafeden sıkılan kurşun, dalga dalga büyüdü, öfke oldu, çatışma oldu, alev oldu, yağma oldu. Çoğunluğu, Paris’in yüzyıllara dayanan sömürge zihniyetinin ülkeye taşıdığı Kuzey Afrikalı ailelerin 3. kuşak çocukları, kentlerin çeperlerinde fakir, işsiz serpilen 17 yaş altı gençler, o kurşunun tetiklediği ‘sonradan’ Fransızlar isyan etti.
İlk zamanlarda olayların dehşetini kavrayamasa da sonradan harekete geçen Cumhurbaşkanı Macron, üzüntü, endişe, panikle akan saatlerin ardından yetkililere “bunun nedenlerini araştırın” talimatını verdi. Artık bu an itibarıyla cevabını arayan önemli soru şu ki, Fransa liderinin kafasındaki, kararının önündeki, arkasındaki düşünce ne?
Çalışmalar ‘sünger’ vazifesi mi görecek, ‘süzgeç’ mi?
Bu dehşet emilip unutulacak mı, içlerde biriken pazarlığa kapalı patlama, bir iç hesaplaşmaya yol açacak mı?
‘BANLİYÖ GENÇLER’İN DERDİ NE?
Günlerce süren, sokağa taşan, bir kentten diğerine sıçrayan, güvenlik güçlerinin yetemediğ, komandoların göreve çağrıldığı, OHAL’in konuşulduğu, araçları, binaları ateşe veren, küresel markalara saldıran ‘banliyö gençler’in istekleri ne?
İtilmenin, kakılmanın, sıkı Katolik Fransa’da ikinci sınıf vatandaşlığa gömülmenin ve de sadece farklı bir ulus köken değil farklı bir inancın da sahibi olmanın ‘kazancı’ hor görmeye başkaldırı mı?
Siyahi, Arap ya da melez Fransızlar’ın Fransa’ya bu kini gündelik mi, tarihsel bir geçmişi var mı? Bu içindeki lavları püskürten kalpler kimlere karşı?
EYFEL’DE KAPİÇİNO YUDUMLAMAKLA OLMAZ...
Evet, bu hayati krize belki ‘derin bir bakış’ atılabilir, belki de suyun üstündekiler konuşularak yetinilebilir, ancak... Türkiye’nin eski Paris Büyükelçisi, emekli hariciyeci, akademisyen, yazar Uluç Özülker ile İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü üyesi Profesör Dr. Emre Erdoğan’ı dinleyince anlayacaksınız ki bu iş “Eyfel’de kapiçino yudumlayıp, ülkeye tepeden bakarak yorumla geçiştirilecek” bir şiddet değil. İlk faturası yüzlerce milyon euro çıkan olaylar dalgası, ortalığın sakinleşmesi sonrası ‘olur böyle vakalar’ tadında bir şiddet hiç değil. Hele de ülke bir bunalım batağına saplanmışken...
VAKA BURADA, ADALET NEREDE?
Bir yerde vaka varsa orada ‘evreka’ diye haykırmak isteniyorsa ilk yapılacak iş ‘adalet’ aramaktır. İşte tarihiyle yüzleşmekten kaçınan Fransa’nın hatırlamak istemediği de bu: Geçmişin adaletsizliği, geleceğin felaketi...
Şarkıdır, herkes bilir: Mazi kalbimde yaradır.
Hariciye’nin derin tecrübesi, uzun yıllar Paris’te görev yapan Büyükelçi Uluç Özülker, bu yaşananların ilk olmadığını söylüyor ama böylesi ayaklanmanın da hiç yaşanmadığına işaret ediyor. Peki, neden? Büyükelçi, içinde tarihi sırları da barındıran 3 temel olguya dikkat çekiyor. Macron’a ‘beceriksiz’ etiketini mıhlıyor. Z kuşağı nereye koşuyor? NATO, Amerika, Avraysa, Orta Doğu; bunca coğrafyada neler kaynıyor? Kıtalar yeni bir dünya savaşına mı sürükleniyor?
Müthiş bir analiz “Kazandıran Sohbetler” masasına geliyor.
IRKÇILIK MI HORTLADI?
Akademisyen, ‘uluslararası ilişkiler’in duayen hocası Prof. Dr. Emre Erdoğan, ırkçılığı nasıl ve nereden yakalıyor, total analizde ‘dinamit’in dibine oturttuğu ‘göreli yoksunluğu’ hangi tezle savunuyor? Küresel markalara yönelik hıncın beslediği ‘vur-kır’ı nasıl tanımlıyor? Suç olarak görüp polis gücüyle baskı altına almak mı kurtuluş, yoksa fonlar, devlet yardımları işbirliğinde sosyal sebepleri ortadan kaldıracak içleri ferahlatacak çözümü yakalamak mı? Toplumsal bir uzlaşı aranıyorsa hangisi Macron’un hareket noktası? Olmalı... Kritik bir soru da yabancı düşmanlığı ve din korkusu! Fenomenler yeniden tavan yapar mı?
Bomba bir analiz “Kazandıran Sohbetler” masasına geliyor.
Evet, Fransa Fransa olalı böyle gerilmedi... Kazan kaldıran siyah panterlerin torunları, iki usta ve ünlü ismin önemli değerlendirmeleriyle Volkan Karsan’ın kaleminden Finans Gündem’de..
Pazartesiyi bekleyin...