FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ
Küresel ekonomi uzun süredir belirsizlikle boğuşuyor. Bu durum başta yatırımcılar olmak üzere politika yapıcılara kadar birçok kişi ve kurumu zorluyor.
Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, McKinsey Global Institute, 2030 yılına kadar küresel ekonomi için 4 olası senaryo öngörüyor. Ancak bunlardan yalnızca bir tanesi uzun vadeli bir büyümeyi müjdeliyor.
4 senaryo
Fortune’dan Jan Mischke, Sven Smit ve Olivia White'ın haberine göre, Kovid-19, Avrupa'da savaş, enflasyon ve jeopolitik belirsizlik… Küresel iş dünyasının liderleri son birkaç yılda uğraşmaları gereken çok şey yaşadılar ve geleceğin daha kolay veya daha tanıdık olacağını varsaymaları mümkün gözükmüyor. Gerçekten de, gelecek on yılın ekonomi, bankacılık ve yatırım manzarası yakın geçmişten önemli ölçüde farklı görünüyor.
Ekonomik olarak bakıldığında, 21. yüzyılın olağandışı olduğunu belirtmek gerekiyor. ‘Küresel bilanço’ tüm dünya ekonomisinin bir muhasebesi niteliği taşıyor ve hane halklarının, şirketlerin, hükümetlerin ve finans kurumlarının varlık ve yükümlülüklerini sayıyor.
2000'den önce bilanço, GSYİH ile birlikte büyüme eğilimindeydi. O zamandan beri, öz sermaye ve gayrimenkul gibi varlıklar 160 trilyon dolarlık servet yarattığından, bilançodaki varlıklar GSYİH'dan çok daha hızlı artış gösterdi. Gerçekte, bir tasarruf bolluğu reel ekonomide verimli çıkış noktaları bulamadı; bu nedenle de yatırım düşük kaldı. Bu, cansız bir büyümeye, düşük küresel enflasyona ve düşen faiz oranlarına katkıda bulundu.
Bu eğilimler ise artık soluyor gözüküyor. Yatırım gereksinimleri artıyor. Örneğin, net sıfır emisyona doğru ilerlemek, bu on yılın geri kalanı için küresel GSYİH'nın yüzde 2'si olarak tahmin edilen artan yatırım gerektiriyor. Ardından, yeni altyapı, daha güçlü tedarik zincirleri ve savunma için belirtilen taahhütler bulunuyor.
Peki ekonomik anlamda dünyayı nasıl bir gelecek bekliyor? Bu soruyu ele almak için McKinsey Global Institute, küresel ekonominin 2030 yılına kadar nasıl gelişeceğine ilişkin dört farklı ve makul senaryoyu değerlendiriyor.
Tekrar senaryosu
Sadece Amerika Birleşik Devletleri'ne bakıldığında, bu senaryoda volatilite azalıyor ve ekonomi kabaca 2000'den 2020'ye kadar olduğu yere geri dönüyor: Yüksek tasarruflar, zayıf yatırım, çok sıkı olmayan bir iş gücü piyasası ve düşük enflasyonla düşük faiz oranları.
Verimlilik ve çıktı büyümesi zayıf seyrediyor. Zenginlik büyümeye devam ediyor, ancak bu, gerçek ekonomik çıktı ve daha yüksek eşitsizlik pahasına gerçekleşiyor. Bilanço, GSYİH'ya göre genişliyor ve bozulmaya karşı savunmasız kalıyor.
70'lere dönüş
Bu senaryoda, ABD'nin 1970'lerde yaşadığı stagflasyona benzer bir süreç piyasalara hakim oluyor. Enflasyon ve kısa vadeli faiz oranları, öz sermaye ve gayrimenkul dahil olmak üzere varlıkların gerçek değerini düşürerek yüzde 4 civarında sabitleniyor. Merkez bankaları enflasyonla mücadeleyi finansal istikrarı desteklemekle dengelemek zorunda kalıyor.
Tüketim güçlü, ancak büyüme etkileyici seyretmiyor. Kurumsal kazançlar oldukça yavaş büyüyor ve fiyat istikrarının olmaması, yüksek bir piyasa oynaklığı riski anlamına geliyor. Gerçek hanehalkı serveti azalıyor. GSYİH'ya göre, küresel bilanço tarihsel ortalamalara doğru dönüyor.
Bilanço sıfırlama
Gayrimenkul/sermaye balonu patladıktan sonra Japonya’nın düştüğü durum bu senaryoyu oldukça iyi anlatıyor. Japonya’nın GSYİH'ya göre toplam net değeri 1990'dan 2000'e kadar yüzde 20 oranında küçüldü. ‘Kayıp on yıl’ olarak bilinen bu dönem, esasen zenginliği, geliri ve finansal istikrarı etkileyen 10 yıllık bir durgunluk dönemiydi.
Bu senaryoda, maliye ve para politikası enflasyonu düşürmek için güçlü bir şekilde sıkılaştırılıyor. Varlık fiyatları buna karşılık olarak daralıyor ve finansal kurumları baskı altına alıyor. Uzun süreli kaldıraçsızlaştırma, tüketiciler harcamak yerine borçlarını ödediği için büyümeyi azaltıyor.
Üretkenlik ivmesi
Hem gelirin hem de servetin uzun vadeli büyümesini öngören tek senaryo bu gibi gözüküyor. Daha fazla gerçek yatırım ve üretken yapay zeka gibi dijital ve gelişmekte olan teknolojilerin devreye alınmasıyla üretkenlik artıyor.
Canlı, geniş tabanlı GSYİH büyümesi, hanehalkı servetini yalnızca ABD'de ek 16 trilyon dolar civarında artırıyor. Enflasyon düşerken, reel faiz oranları ortalama yüzde 1'e yükseliyor. Bu da üretken sermaye tahsisini destekliyor ve küresel bilançonun sağlığını iyileştiriyor. Bu güçlü ve istikrarlı ekonomide mevduatlar reel olarak küçülüyor ve merkez bankaları parasal sıkılaştırmadan geri adım atıyor.
Yakın mercek
Bu dört farklı senaryonun ortak bir noktası bulunuyor: Gerçek hayata dair devasa sonuçlar. Tahminlerimize göre, ‘bilanço sıfırlama' ve 'yüksek verimlilik’ senaryoları arasındaki hanehalkı serveti farkı, yalnızca ABD'de 2030 yılına kadar 48 trilyon doları buluyor. GSYİH büyümesindeki fark ise yüzde 1,7 puan olarak gerçekleşiyor.
İşletmelerin bu kadar geniş bir olasılık yelpazesini planlamak için faiz oranı kararları veya aylık enflasyon rakamları gibi kısa vadeli göstergeleri izlemenin ötesine geçmesi gerekiyor. Bunun yerine, işletmelerin, dahil oldukları sektörü şekillendirecek uzun vadeli yapısal değişimleri planlamaları bekleniyor. İşletmeler daha çok “Net sıfır taahhütleri yerine getiriliyor mu?”, “Ticaret politikaları değişiyor mu?”, “En çok hangi iç politika faktörleri önemli?” gibi sorulara yanıt arayarak planlama yapıyor.
Gelecek belirsiz olduğundan, firmaların risk yönetimini güçlendirmesi gerekiyor. Eylemler, öz sermaye tamponlarının güçlendirilmesini, bilançoların güçlendirilmesini ve makro riskin boşaltılmasını içerebiliyor. Son olarak, işletmelerin dayanıklılığı desteklerken bile yeni iş modelleri ve yetenekleri geliştirmeyi gerektirebilecek yeni büyüme fırsatları araması ve yaratması gerekiyor.
En iyi senaryo 'verimlilik ivmesi'
Son yıllarda, küresel ekonomi şok üstüne şok yaşadı. Şüphesiz pek çok insan, örneğin 2019'un görece sakinliğine geri dönmekten hiç şikayet etmezdi. Ama gerçek şu ki, bu mümkün değil.
Elbette, iş dünyası liderlerinin ve politika yapıcıların en iyi senaryo olan ‘verimlilik ivmesi'ni elde etmek için çaba göstermesi gerekiyor. Ancak son dalgalanma göz önüne alındığında, daha az elverişli olanlara da hazırlanıyor olmaları gerektiği anlaşılıyor. Ekonomi söz konusu olduğunda, geçmiş her zaman önsöz niteliği taşımıyor.
Küresel piyasalarda belirsizlik hakim
Küresel istihdam uçurumu derinleşti
Ueda: Düşük küresel faiz oranları dönemi sona ermiş olabilir
Küresel enerji yatırımlarında rekor bekleniyor
DSÖ: Küresel ekonomiler yeni salgınlara hazırlıksız
Küresel borçlar ilk çeyrekte 8,3 trilyon dolar arttı