İşgal altındaki bir ülkenin kurtuluşunu millette gören ve İngiliz donanmasının demir attığı İstanbul'dan silah arkadaşlarıyla Anadolu'ya geçen Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da yaktığı meşale 104. yıldır yanıyor.
Atatürk’ün beraberindeki 18 kişiyle 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasıyla birlikte Milli Mücadele’nin meşalesi yakılmış, birkaç yıl içinde çağdaş Türkiye Cumhuriyeti doğmuştu.
Atatürk'ün Türk gençliğine armağan ettiği bu önemli gün 20 Mayıs 1938 tarihli kanunla beraber Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanmaya başlandı.
İşte 19 Mayıs 1919 ve milli mücadeleye giden süreç...
Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesi ile birlikte İstanbul ile Anadolu’nun işgalinin de yolu açıldı. Mondros Mütarekesi, Limni Adası’nda demirli İngiliz savaş gemisinde imzalandığında tarih 30 Ekim 1918, İtilaf Güçleri donanmasının savaş gemileri İstanbul’da varlığını gösterdiğinde tarih 13 Kasım 1918 idi. İstanbul; bu güz gününde tarifsiz bir kedere büründü. Filistin cephesinden yeni dönen Mustafa Kemal Paşa, bu tablo karşısında derin bir azap içinde, “Hata ettim, İstanbul’a gelmemeli idim. Ne yapıp Anadolu’ya dönmenin çaresine bakmalı, geldikleri gibi giderler” diyecekti.
İzmir’in işgali
Genç komutan Mustafa Kemal Paşa, 1918’in son ayları ile 1919’un ilk aylarında İstanbul’da yoğun temaslarda bulunarak, büyük bir sabır ve gizlilik içinde kurtuluş mücadelesinin alt yapısını hazırladı. Yunan birlikleri, 15 Mayıs 1919’da İzmir rıhtımına İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin koruması altında çıktı. İşgal, Yunan 5. Piyade Alayı’nın Alsancak, Efzon Alayı’nın da Pasaport iskelelerine çıkışıyla başladı. İzmir’in işgali, aslında Türk varlığının Anadolu’dan sökülmesi planının uygulamaya konulduğunun işaret fişeğiydi.
Samsun’dan doğan güneş
Atatürk ve maiyeti, 16 Mayıs’ta İstanbul’dan deniz yoluyla Samsun’a hareket etti. Bandırma Vapuru, 19 Mayıs’ta pırıl pırıl güneşli bir günün sabahında saat 06.00 sıralarında Samsun’a vardı. Milli direniş, akacağı yatağa doğru ağır ağır şekilleniyordu. Mustafa Kemal, Samsun’a ayak basar basmaz milli mücadeleyi örgütlemeye başladı. İlk günler, İzmir’in işgali, hükümetin istifası gibi gelişmeleri takip etmek ve yerel temaslarla geçti. 21 Mayıs’ta Erzurum’daki Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile temas kuruldu. 23 Mayıs’ta da Ankara’daki 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile temas kuruldu.
Askerlikten istifa etti
Samsun; İngiliz birliğinin varlığı ve civarda kol gezen Rum çeteleri nedeniyle güvenli değildi. Mustafa Kemal, 25 Mayıs 1919’da heyetiyle birlikte Samsun’dan ayrıldı. Üç saat sonra Havza’ya vardı. Havza’da 5. Kafkas Tümeni’nin bir alayı vardı. Ancak subayları ile çok az sayıda kalan erleri sefil durumda idi. Şartlar bir direnişi başlatmak için imkansız denecek ölçüde zordu.
Ama Mustafa Kemal ve arkadaşlarının millete inancı, milletin de tutsaklığa dayanamayacak bir haysiyeti ve direnç gücü vardı. Genç Paşa, Havza’dan Amasya’ya geçti. Kurtuluş Savaşı’nın ilk kıvılcımı özelliğindeki Amasya Genelgesi, 22 Haziran 1919’da yayınlandı. İngilizler, Mustafa Kemal’in geri çağrılması için hükümete baskı yaptı. Harbiye Nazırı, 8 Haziran’da Mustafa Kemal’i İstanbul’a geri çağırdı. İstanbul ile yapılan telgraf görüşmelerinde ip koptu ve Mustafa Kemal, 9 Temmuz’da askerlik görevinden istifa etti; artık sivil bir önderdi.
Manda kabul edilmedi
Mustafa Kemal’in, ilk kez sivil bir önder olarak başkanlığını yaptığı Erzurum Kongresi 23 Temmuz ile 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında yapıldı. Kongreye; Trabzon, Erzurum, Sivas, Bitlis ve Van’dan gelen 62 delege katıldı. Kongre, Kurtuluş Savaşı’nın rotasının oluşturulmasında önemli bir rol oynadı. Temsil açısından bölgesel nitelikte olmasına rağmen alınan kararlar bu kongreye, milli bir nitelik kazandırdı.
Manda ve himaye reddedilerek ulusal bağımsızlık direncinin ortaya konulduğu kongrenin, Ege’de başlayan direnişe psikolojik olarak olumlu bir yansıması da oldu. Sivas Kongresi ve Erzurum Kongresi’nde atılan adımlar genişletilerek, ülkenin bütününe yaygınlaştırıldı. 4 Eylül-11 Eylül 1919 tarihlerinde gerçekleştirilen Sivas Kongresi’nde alınan kararlar ile yeni bir devletin kuruluşunun şartları oluşturuldu.
Kürsüde matem örtüsü
Mustafa Kemal, 27 Aralık 1920’de Ankara’ya geldi. Karargahını Ziraat Mektebi’nde kurdu. Meclis; 23 Nisan 1920’de Ankara’da bu şartlar içinde ilk toplantısını yaptı. Meclis binası olarak Ulus’ta, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kulüp binası olarak inşa edilen bina tercih edilmişti. 13 Haziran’da Çapanoğulları ayaklanması, Ankara’yı kalleşçe sırtından bıçaklamaya çalışacaktı.
10 Temmuz 1920’de Bursa’nın Yunan güçleri tarafından işgali üzerine Meclis kürsüsüne siyah matem örtüsü serilecekti. Yunan Büyük Taarruzu, 23 Ağustos 1921’de başlatıldı. Sakarya’nın gerisinde tertiplenen Türk ordusu, üstün düşman güçlerine karşı efsanevi bir direniş gösterdi. Sakarya Savaşı ile tarruz geri püskürtüldü. Yunan kolorduları, Afyon-Eskişehir çizgisinde savunma hattı oluşturdu.
Yunan ordusu yarıldı
26 Ağustos 1922’de sabahın erken saatlerinde Kocatepe’de Mustafa Kemal’in yanında “Hoca Paşa” dediği Fevzi Paşa ile İsmet Paşa vardı. Kocatepe’nin tam karşısında Yunan ordusunun merkez kuvvetleri bulunuyordu. Yunan ordusuna merkezinden güçlü bir saldırı ile yarma harekatı yapılacaktı. Yani kuvvetin merkezine yıldırım baskın. Saat sabahın 04.30’unu gösterdiğinde Afyon Ovası, Türk topçusunun seri atışlarıyla sarsıldı. Savaş dört gün boyunca çok çetin geçti. 30 Ağustos’ta Başkomutan Meydan Muharebesi kazanıldı. İzmir’e kadar kovalanan Yunan ordusu imha edildi. Kurtulanlar da, deniz yoluyla Anadolu’yu terk etmek zorunda kaldı.
Lozan’da tescil edildi
Zafere rağmen İstanbul ve Çanakkale Boğazı hâlâ İtilaf Devletleri’nin elindeydi. Diplomatik temasların ardından 3 Ekim 1922’de Mudanya Konferansı toplandı. Mudanya’da uzlaşma sağlanmasıyla yeni bir savaşa girilmeden barış konferansına gidilmesinin yolu açıldı. Lozan Konferansı, 21 Kasım 1922’de İsviçre’nin Lozan Kenti’nde başladı. Türk heyetinin baş delegesi Dışişleri Bakanı İsmet İnönü idi. Çetin müzakerelere sahne olan konferansın ardından 24 Temmuz 1923’te imzalanabilen antlaşma, TBMM’de 23 Ağustos 1923’te onaylandı. Aynı gün İstanbul ve Boğazlarda bulunan İtilaf Devletleri donanma ve askeri birliklerinin çekilmeleri talebinde bulunuldu.
Selam durarak gittiler
İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington, 29 Ağustos 1923’te İtilaf Devletleri orduları adına Türk ordusunun şerefine Tarabya’da çay partisi verdi. 2 Ekim 1923’te Galata rıhtımında demirli Arabic transatlantiğinde savaş malzemelerinin Türk hükümetine teslimine ilişkin belgenin imzasıyla işgal resmi olarak da sona erdi. Aynı gün İngiliz, Fransız ve İtalyan askerlerinden oluşan birlik, Dolmabahçe Meydanı’nda resmi geçit töreninde bulundu. İtilaf güçleri komutanları, Türk halkının alkışları arasında Türk bayrağını selamladı. İşgal komutanları, Türk askerini saygıyla selamlayarak, rıhtımdan ayrıldı. Türk ordusu, 6 Ekim 1923’te halkın sevinç gösterileri arasında Taksim’de geçit töreni yaptı.
Cumhuriyet’in ilanı
1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması ile Cumhuriyet’in önündeki büyük duvar zaten yıkılmıştı. Ancak hala yeni devletin adı yoktu. Hükümet, Meclis Hükümeti adını taşıyordu ve devletin bir başkanı yoktu. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Aynı günün akşamı saat 20.45’te Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Üye sayısı 287 olan Meclis’teki salt çoğunluğu 144 milletvekili oluşturuyordu. Oylamaya katılan 158 mvekilin tümünün oyunu alan Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı seçildi.
Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının içinde bulunduğu Bandırma Vapuru, 16 Mayıs’ta İstanbul’dan hareket etti. Zorlu bir yolculuğun ardından 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ulaştı.
Kararını 1919’da vermişti
Mustafa Kemal, Erzurum’da bulunduğu sırada, 1919 yılının 8 Temmuz’unda gecenin ilerleyen saatlerinde kurmay heyetinde yer alan Mazhar Müfit Kansu’ya izleyeceği yol haritasının ana hatlarını yazdırdı. Mustafa Kemal, not defterine yazdığı sırada Kansu’yu önce “Ama bu defterin, bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir sen, bir de Süreyya bileceksiniz, şartım bu...” dedi. Şöyle devam etti: “8 Temmuz 1919 sabaha karşı. Pekâlâ, yaz. Bir: Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır.”
İngiliz istihbaratı önceden tespit etti
Emekli Büyükelçi ve yakın tarihin önemli araştırmacılarından Bilal Şimşir’in yıllar sonra gün ışığına çıkardığı o dönem, İngiliz işgal yönetimi tarafından merkeze gönderilen istihbarat raporunda, “Ankara’dan alınan bir rapor, orada kurulan hükümetin gerçekte şeklen bir cumhuriyet olduğu ama halkın padişah hakkındaki duyguları nedeniyle bunun açıkça itiraf edilmediğini bildiriyor” ifadeleri yer alıyordu. İngiliz istihbaratı, Milli Mücadele ile birlikte yeni bir cumhuriyetin doğmakta olduğunu tespit etmişti.