Yazdır

Trafik Uzmanı Dr.Suat Sarı’yla İstanbul’un trafik çilesine el attık

Tarih: 03 Şubat 2023 - 08:05

Çeyrek asrı aşan trafik ve ulaşım uzmanlığı var Dr. Sarı’nın. Yüksek lisansı, doktorası trafik üzerine. Almanya görmüş, Avrupa modelini iyi biliyor. İBB Meclisi Üyesi, İstanbul’un trafik çilesi için çözümler üretiyor. İşte 'çile'ye vurulan o neşterler...

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

İYİ Parti Yerel Yönetimler Başkan Danışmanı ve İBB Meclisi üyesi Dr. Suat Sarı ile herkesin derdi sayılabilecek bir konuyu konuştuk. “Kazandıran Sohbetler”de bu kez konumuz İstanbul Trafiği…

“SON ÇALIŞMAM ŞUBAT AYINDA PİYASADA OLMASINA ÇABA GÖSTERDİĞİM ‘İSTANBUL'UN TRAFİĞİ NASIL KURTULUR’ İÇERİĞİNDE BİR KİTAP”

- Ulaşım ve trafik konusunda önemli bir uzman olan Dr. Suat Sarı’yı bir de kendi ağzından tanıyabilir miyiz?

- Yıldız Teknik Üniversitesi’nden 1980 yılında mezun oldum. Bilahare yüksek lisans tezimi trafikte iş sağlığı ve güvenliği alanında yaptım. Doktora tezimi de Varna Üniversitesi’nde trafik kazalarının önlenmesine yönelik gerçekleştirdim. 11 yıl kamuda Büyükşehir Belediyesi ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nde çalıştım. Orada trafik ve ulaşımla ilgili, departmanlarda yöneticilik yaptım. Daha sonra özel sektöre geçtim. Havaş’ta Genel Müdür Yardımcısı, Çelebi Holding'in turizm otomotiv bölümünde 11 yıl genel müdürlük yaptım. Yurt dışında Pakistan Lahor'da metrobüs sistemini kurdum. Yine aynı ülkede oranın İETT'si sayılabilecek şehir içi taşımacılık sistemini hayata geçirdikten sonra tekrar ülkeme döndüm. Ortak satın alma yapan bir firmanın yedi yıl genel müdürlüğünü yaptıktan sonra siyasete atıldım. 2017’de İYİ Parti'nin İstanbul kurucu il başkan yardımcısı olarak görev aldım. Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyesiyim. Kağıthane ilçesinde de yine İYİ Parti'nin meclis üyesi olarak devam ediyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni dört yıldır aralıksız trafik ve ulaşım komisyonu üyesi olarak görev alıyorum. En son çalışmam da Şubat ayında piyasada olmasına çaba gösterdiğim “İstanbul'un trafiği nasıl kurtulur” içeriğinde bir kitap. Üç yüz sayfalık bu kitap için hazırlıklarımı bitirdim. Umarım bahar aylarında bu kitabı da bütün İstanbullularla paylaşma imkanım olur…

“İSTANBUL DÜNYADA TRAFİK TIKANIKLIĞI YÖNÜNDEN KÖTÜ TRAFİĞE SAHİP OLAN KENTLER ARASINDA İLK BEŞTE…”

- Kitabın ortasından bir soru ile başlayalım ve ne olacak bu İstanbul trafiğinin hali diyelim? Önce bir özet alalım diğer sorularla detaylandırırız…

- İstanbul trafiği son 25 yılda uygulanan yanlış ulaşım politikaları sebebiyle bugün buraya gelmiş durumda. Ne yazık ki yeteri kadar trafik ve ulaşım uzman sayısı kamuda ve özellikle belediyelerde yok. Ortak akılda kararların alınamaması, yap bozlar ile sonuç alınmaya çalışması sebebiyle bugün İstanbul'da trafik çok kötü bir durumda, ortalama 45 dakika yolculuk süreleri var.

Yani 24 saat ortalamasında kimi zaman bekleme süreleri, sabah ve akşam piklerinde 90 dakikaya kadar çıkabiliyor. İstanbul dünyada trafik tıkanıklığı yönünden kötü trafiğe sahip olan kentler arasında ilk beşte… Yapılması gereken çok şey var. Bunların başında İstanbul'da yapılan uygulamaların ne yönde ilerlemesi konusu geliyor.

Taşıtlara mı yoksa insanlara mı ağırlık vereceğiz? Yani biz taşıt trafiğini mi daha çok kollayacağız yoksa insanların daha rahat yürümesi, daha rahat toplu taşımaya ulaşmasını mı öngöreceğiz? Bugüne kadar hep taşıtlara yönelik katlı kavşaklar, yeni yollar, yeni köprüler yaparak taşıtları kollayıcı ulaşım politikaları uygulandı. Ama özellikle son dört yıldır daha çok insanların bir yerden bir yere ulaştırmasına yönelik politikalar devreye girdi. Bu politikaların başarılı olması için de biraz daha zamana ihtiyaç var.

İstanbul diğer Avrupa kentlerine pek benzeyen bir yapıda değil. Burada 322 tane taksi dolmuş var. 6282 adet özel otobüsleri dahil normal trafikte giden otobüs var. Yine 5700’e yakın minibüs var, 18 bin 395 adet taksi var ki yetersiz. 478 adet tekne ve motor var. 610 adet de metrobüs yolunda metrobüsler var. Bunun yanında da çoğu gelişmiş Batı ülke kentinde görmediğimiz 68 bine yakın servis aracı var. Biliyorsunuz oralarda genellikle toplu taşımayla, metroyla insanlar işlerine ve evine gider gelir. Zamanla minibüslerin ve servis araçlarının kalkması ve gerek özel sektör gerek kamuda insanların toplu taşımayla, metroyla, tramvayla, trenle iş yerlerine gittiği günleri görebilmeliyiz. Hedef bu olmalı…

“TAKSİLER KONUSU ÇOK ÖNEMLİ… İSTANBUL'DA BU İŞİ ÇEVİREN, PLAKALARI ALIP ŞOFÖRLERE SATAN BİR GRUP VAR”

- Sırayla gidersek taksiler nasıl müşteri memnuniyeti yüksek bir hale getirilebilir? Şoförlük yapmayanların, birden fazla plaka sahibi olanların bu imtiyazı önlenemez mi?

- Taksiler konusu çok önemli… İstanbul'da bu işi çeviren, plakaları alıp şoförlere satan bir grup var. Plaka sahiplerinin kendi arabalarını kullanmaları ya da ailelerinden birine kullandırmaları lazım… Mutlaka teslim ettikleri şoförleri denetlemeleri gerekli. Plaka sahipleri aylık bir bedel karşılığında bu plakaları belli gruplara kiralıyorlar. Bu belli gruplar da o aracın kullanımını bir başkasına kiralıyor. Ama denetleyen yok. Bir şirkette müdürünüzü, alttaki birimlerinizi denetlemezseniz o şirketin kurumsal olması ve başarılı olması mümkün değil…

Taksilerde de durum böyle. Amirleri yok, memurları yok, denetleyenleri yok. Dolayısıyla bu sıkıntıları görüyoruz. İstanbul'un 16 milyonluk nüfus yapısına uygun bir taksi sayısı yok. Beş bin taksi daha İstanbul'a gerekiyor…

Singapur'da taksi şirketi işletmesini belirli kurallar içinde herkese verebiliyorlar. ancak yüzde 65 doluluk oranı ile çalışmayan şirketlere önce uyarı ve ceza sonra lisans iptaline gidiyorlar. Bu ne demek? Daha çok yolcu toplamak için fiyatını ucuz tut. Aplikasyon ile call center uygulamanı aktif kullan. Müşteriyi memnun et seni daha çok tercih etsin.

Ama artık bu taksileri bireysellikten kurumsallığa dönüştürmek lazım. Mutlaka taksileri beş ya da altı şirkete paylaştırmak gerekiyor. Her şirkette 300-500 minimum taksi olmalı ve devletin karşısında bireyler değil kurumsal şirketler çıkmalı. Bunu Dubai'de, Japonya'da, Paris'te, Londra'da görebilirsiniz. Orada bireysellik kalkmış durumda. Bütün taksiler şirketlere bağlı. Dolayısıyla devlet, belediye, hata yapana ceza vermeli ve o taksi işletme lisansını alan bu şirketler, hataları çoğalırsa da lisansı iptal edilmeli. Bu lisans da çok yüksek teminat bedelleriyle sağlanmalı. Bu zapturaptı sağlarsak o zaman kamu da rahat eder ve karşılarındaki şirketler, kurumsal şirketler bordrolu şoförler çalıştırırlar. Kurumsal giyim sağlarlar. Onlar oto kontrollerini yaparlar. Bunu yaparsak İstanbul'daki taksi düzenini çok net sağlarız. Ama iş biraz daha farklı boyutlara gitmiş durumda. Çok büyük paralar dönüyor. Aşağı yukarı yılda beş milyar liraya yakın bu işte para dönüyor ve vergisiz, protokolsüz bir para... Buna devletin el atıp söylediğim sisteme evirmesi lazım…

Bu konuda örnek vereceğim en çarpıcı uygulama Singapur. Orada taksi şirketi işletmesini belirli kurallar içinde herkese verebiliyorlar. ancak yüzde 65 doluluk oranı ile çalışmayan şirketlere önce uyarı ve ceza sonra lisans iptaline gidiyorlar. Bu ne demek? Daha çok yolcu toplamak için fiyatını ucuz tut. Aplikasyon ile call center uygulamanı aktif kullan. Müşteriyi memnun et seni daha çok tercih etsin. Kent içinde boş dolaşarak trafikte yoğunluk sebebi olma. İşin yoksa digital duraklarda bekle. Sürücülerine sürüş, davranış eğitimleri ver. Giyim ve davranışlarını sürekli kontrol et. Sonuç dünyada en iyi taksi sistemlerinden biri Singapur’da…

“İSTANBUL'DA ULAŞIM OTORİTESİ KURULMALI, TRAFİK TIKANIKLIĞININ AZALTILMASI İÇİN DE ÖNCELİKLE KADEMELİ MESAİ SAATİ UYGULANMALI”

- Trafik tıkanıklıklarının azaltılabilmesi için çözüm önerilerinizi de öğrenebilir miyiz?

- Benim 30 yıla yakın trafik ve ulaşım konusunda uzmanlığım var, bizzat içindeyim. İstanbul'daki tüm sinyalizasyon sistemini Alman trafik mühendisleriyle beraber 500 kavşağın her türlü geometri düzenlemesini ve sinyalizasyonunu kurmakla bu uzmanlık işim başladı. O süreçte dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan beni Almanya'ya gönderdi. Orada birçok belediyede trafik eğitimlerine katıldım. Sırf bunları öğrenmek adına yaklaşık dört ay Almanya'da kaldım. Bütün bilgilerin ilk kaynağı buradan geliyor. Ne yapmak lazım İstanbul'da? Mutlaka valilik belediye ayrımını kaldırıp İstanbul'da aynı Londra'da, Paris'te olduğu gibi, Amerika ve Kanada eyaletlerinde olduğu gibi ulaşım otoritesi kurulması gerekiyor.

İstanbul’da ulaşımın kontrolu, valilik ve belediye olarak ayrıldığı için denetim unsuru İstanbul'da valinin elinde. Gerektiği kadar denetim yapılmadığı için İstanbul'da trafikte parklanmalar sebebiyle çok problemler çekiliyor. Önerim şudur: İstanbul ulaşım otoritesi tesis edilmeli. Bu Büyükşehir’in uhdesinde İETT’de olmalı.

Trafik tıkanıklığının azaltılması için öncelikle mutlaka kademeli mesai saatini uygulamalıyız. Fabrikalar organize sanayi bölgeleri, atölyeler bunlar saat beşte, altıda mesaiye başlamalı. Bunun yanında kamu saat yedide iş başı yapmalı. Özel sektör ofisleri, ilköğretim ve lise sabah sekizde, üniversiteler sabah dokuzda devreye girmeli. AVM'ler ve cadde üstü dükkanlar da saat 10:00’da kepenk açmalı. Özellikle AVM'ler cadde üstü dükkanlar ve marketlere çok sayıda insan servis aracı olmadan kendi imkanlarıyla toplu taşıma kullanarak gidiyor. Bu da toplu taşımayı çok kalabalık hale getiriyor. Bizim burada yapmak istediğimiz konu trafiğin saat sabah beşle on arası homojen olarak dağılmasını sağlamaktır. Şu anda durum çok kötü. Herkes saat 08:00 ile 09:30 arasında işe gidiyor. Biz bu homojenliği yaparsak bunların iş bitimlerinde de aynı homojenlik olur ve dolayısıyla İstanbul'da trafik, bu kademeli mesai saati uygulamasıyla en az yüzde 20 çözülebilir.

“İSTANBUL'UN EN ÖNEMLİ SORUNLARINDAN BİRİ HER YIL ARTAN GÖÇ VE BU GÖÇÜN TERSİNE DÖNMESİ LAZIM, AKSİ HALDE TOPLU TAŞIMA ARAÇLARI, METROLAR DA YETMEYECEKTİR”

- Raylı sistemlerde İstanbul’un gelecek planlarında daha neler olmalı?

- Şu anda İstanbul'da raylı sistemler yani tramvay ve metroların toplamı 322 kilometreye geldi. Önümüzdeki yıllarda 2030 yılına kadar 600 kilometreye çıkılmasıyla ilgili planlar var. Şu andaki 322 kilometre, İstanbul için iyi bir raylı sistem ağına sahip olduğumuzu gösteriyor. Toplu taşımada mutlaka bir şey yapmamız lazım. Çok fazla Suriyeli, Iraklı, Afgan mülteciler var. Bunların kültürleri paralelinde vatandaşlarımız toplu taşıma kullanmaktan çekiniyorlar. Çünkü onların getirdiği çok büyük yoğunluklar var, dolayısıyla insanlar kendi araçlarını kullanıyorlar. Bizim otomobil kullanımını caydırıcı politikalar üretmemiz gerekli. İstanbul'da şu anda üç milyona yakın sığınmacı var ve kentin demografik yapısını bozuyorlar.

Umarım en kısa zamanda bu mülteciler kendi ülkelerine hukuk içinde giderlerse İstanbul daha da rahatlayacak. Kentin resmi nüfusu 15,8 milyon ama reel nüfusu ise üç milyon mülteciyle beraber 19 milyona gelmiş durumda. Bu rakam İstanbul için çok büyük bir nüfus ve göçü mutlaka durdurmak gerekiyor. İstanbul'un en önemli sorunlarından biri her yıl artan göç ve bu göçün tersine dönmesi lazım. Aksi halde bu durum böyle sürdüğünde koyulacak toplu taşıma araçları, metrolar da yetmeyecektir. Dolayısıyla bu göçe mutlaka çare bulunmalı ama bunun için de milli gelirin artması gerekli. İnsanların köyden kente gelmelerini engelleyici politikalar üretmek çok önemli. Ama bunun için de kentleri büyütmememiz lazım. Kentleri ne kadar çok büyütürseniz ne kadar çok yeni konut yaparsanız o kadar çok kente göçü kışkırtırsınız. İstanbul için yararlı olan kentsel dönüşümdeki binaları yenilemektir. Bizim depremden dolayı en önemli gündemimiz bu olmalıdır.

İnsanlar toplu taşımayı çok rahat yapamadıkları için ancak bir gidiş, bir geliş yapıyorlar. Batı kentlerinde bu dörde kadar çıkabiliyor. Dört tane toplu taşıma kullanabiliyorlar. Toplamda bizim 32 milyona yakın bir hareketliliğimiz var. Bunu artırmamız lazım.

İstanbul'da epey bir raylı sistem yapıldı. 2018 yıllarında bu oran yüzde 65 lastik tekerlekli otobüs, minibüs gibi araçlar, yüzde 33 raylı sistem, yüzde iki deniz yolu iken şu anda bu oran yüzde 42 raylı sistemler yüzde 56 lastik tekerlekli araçlar ve yüzde 2 deniz yolu oranına geldi.

2030’larda raylı sistemlerin yüzde 47’ye çıkarılması hedefleniyor. Bu noktaya geldiğimizde İstanbul toplu taşıma yönünden çok daha iyi olacak. Ama bunu geliştirmek için de mutlaka tercihli yollar yapmak zorundayız. Otobüslerin ve taksilerin gideceği tercih yollar… Bunun gerçekleşmesi halinde toplu taşımanın hızı daha çok artıracağı için çok daha cazip hale gelecektir. Bunu bir an evvel İstanbul'da gerçekleştirmek lazım…

İstanbul'da genel toplu taşım kullanımına bakacak olursak da otobüs, metrobüs 4,5 milyon kişi tarafından kullanılıyor. Minibüs üç milyon kişi kullanıyor. Metro 2,7 milyon kişi kullanıyor. Servis araçları 2,6 milyon mertebesinde taksiler 1,5 milyon kişiyi taşıyorlar. Su yolu olan İstanbul'da vapurlarla da 500 bin kişi taşınıyor. Dolayısıyla 15 milyona yakın bir yolculuk var.

İnsanlar toplu taşımayı çok rahat yapamadıkları için ancak bir gidiş, bir geliş yapıyorlar. Batı kentlerinde bu dörde kadar çıkabiliyor. Dört tane toplu taşıma kullanabiliyorlar. Toplamda bizim 32 milyona yakın bir hareketliliğimiz var. Bunu artırmamız lazım. Biraz da insanlar toplu taşımadan bunun için kaçıyorlar. Çok yoğun, çok kalabalık daha çok metro gelirse, daha çok otobüs alındığında bu konfor toplu taşımada daha da çoğalacaktır.


“İSTANBUL’DA DENİZ YOLUNUN DAHA ÇOK KULLANILMASI İÇİN TOPLU TAŞIMANIN DENİZ İLE İRTİBATI TESİS EDİLMELİ, BUNDA DA İLK ADIM ATILDI”

- Deniz taşımacılığında alternatifler üretilerek İstanbul trafiğine çözümler çoğaltılabilir mi?

- İstanbul’da deniz yolunun daha çok kullanılması için toplu taşımanın deniz ile irtibatını tesis edilmesi gerekiyor. Bunda ilk adım atıldı.  Rumelihisarı’ndan Aşiyan’a Ekim 2022’de füniküler hattı getirildi. İstinye – Maslak, Yıldız Üniversitesi- Ortaköy, Altunizade- Beylerbeyi fünikülerleri yapıldığında İstanbullular denize daha hızlı ulaşacaklar ve deniz yolu taşıması yüzde 6 oranlarına gelecektir.

Şehircilik yasamız yok, bunu çıkarmalıyız... Sera gazı salınımları dünyayı kentlerini tehdit ediyor, bunu azaltıcı tedbirler almamız çok çok önemli…

“BÜTÜN VATANDAŞLARIMIZI VE TURİSTLERİ TOPLU TAŞIMAYA SEVK ETMEMİZ ÇOK ÖNEMLİ”

- Trafikte bulunan özel araç sayısının azalması, kamu taşımacılığın artması ve daha kullanışlı hale gelmesinin ülke ekonomisi ve çevre açısından da önemi olmalı, bunları detaylandırmak mümkün mü?

- Bütün vatandaşlarımızı ve turistleri toplu taşımaya sevk etmemiz çok önemli. Otomobil kullanımını caydırma politikaları uygulamamız gerekli. Kategorik olarak ücretsiz taşımaya geçmek ve hükümetten de bu konuda destek almak ve daha ucuz hale getirmek lazım… Ama belediyenin bütçesinden kesinti yaparak değil aynı Batı ülkelerinde olduğu gibi devletin belediyelere ucuz toplu taşımayla ilgili sübvansiyonlar vermesi de gerekiyor.

Şehircilik yasamız yok, bunu çıkarmalıyız... Sera gazı salınımları dünyayı kentlerini tehdit ediyor, bunu azaltıcı tedbirler almamız çok çok önemli…

“DEPREM ANINDA TRAFİĞİN TIKANMAMASI İÇİN BÜTÜN BELEDİYELERDE VE KAYMAKAMLIKLARDA SCOOTER VE ELEKTRİKLİ BİSİKLETLERLE ELEKTRİKLİ MOTOSİKLETLER OLMALI”

- Bazı kişilerden tepki alan “deprem zamanı kurtarma ekipleri scooter kullansın” önerinizin sağlık ve güvenlik açısından mutlaka bir karşılığı var. Biz önemli ölçüde anlıyoruz ama bir de anlayamayanlar için açıklar mısınız?

- Depremle ilgili yaptığım öneriyi ben Büyükşehir Meclisi'ne sundum. İlgili devlet kurumlarına da bildirdim. Deprem anında trafiğin tıkanmaması için bütün belediyelerde ve kaymakamlıklarda scooter ve elektrikli bisikletlerle elektrikli motosikletler olmalı. İnsanlar deprem anında hemen arabalarına saldırıyorlar ve trafik kilitleniyor. Bu organizasyonu yaparsak bu araçları dediğim yerlerde kullanırsak ve bekletirsek lojistik faaliyet açısından ve insanları götürüp getirme açısından onlara bazı hizmetleri sunma yönünden bu elektrikli motosikletler, elektrikli bisikletler çok önemli rol oynayacak. Aynı zamanda metrobüs yolu depremde çok önemli bir imkandır bizim. Afet anlarında metrobüs koridorunu kullanmak için belli yerlerden giriş çıkışlar yapmak lazım. Ama her şeyin sonunda bir deprem kültürü oluşturmak için Türkiye'de…

19 Ağustos tarihinin, İstanbul'da o depremin olduğu tarihin Deprem Farkındalık Günü olarak değerlendirilmesi ve o gün broşürlerle makalelerle gazetelerde, üst geçit pankartları, billboardlarda reklamlarla bütün medya deprem kültürüne yönelik farkındalık günü olarak buna kilitlenmesi lazım. Japonya bunu yaptı ve çok başarılı oldu. Bizim de bir deprem farkındalık günü tesis etmemiz için bu kararın da devlet tarafından alınması lazım…

“KENTLERİMİZDE BAŞTA TRAFİK EĞİTİMİ ÇOK ÇOK AZ, BU YÜZDEN KAZALAR ÇOK OLUYOR, ACİL YARDIM HİZMETLERİMİZ DE YETERSİZ”

- Dünyada kurallara en az uyulan ülke Türkiye, şehir de İstanbul olabilir mi? Bu konunun işlerlik kazanması fahri müfettişlik kurumu daha da genişlerse fayda eder mi?

- Trafik mühendisliğinde 4E diye bir kural vardır. Emergency, Education, Enforcement, Engineering . Türkçesi denetim, kazalarda acil yardım, mühendislik hizmetleri ve eğitim…

Ne yazık ki Türkiye'de ve kentlerimizde başta trafik eğitimi çok çok az. Bu yüzden kazalar çok oluyor. Acil yardım hizmetlerimiz de yetersiz. Özellikle de denetimimiz neredeyse yok sayılacak kadar az. Her kentin nüfusuna göre trafik polisi olur. Bu literatürde de böyledir ama İstanbul'da ne yazık ki yeteri kadar trafik polisi yok. Olanlar da asayişe gittiği için yollarımıza gerektiği kadar bir denetim yok.

Sürücülerimiz eğitimsiz 30-40 yıl önce ehliyet almış insanlar. Araçlarının teknolojisini bilmeden araç kullanıyorlar. Anaokullarından lise sona kadar trafik kültürünü geliştirmeliyiz. İstanbul'da saat gece 24:00 ile sabah 06:00 arasında kamyonlar, kamyonetler, lojistik hizmeti yapmalı, mallar ve diğer hizmetler AVM'lere teslim etme işlemi bu saatler arasında gerçekleştirmeli. Gün içinde yapılan lojistik faaliyetler İstanbul trafiğini çok etkiliyor…

İstanbul'un en önemli sorunlarından biri de benim doktora tezimde işlediğim gibi trafik çarpışmaları... Eğitimsiz sürücülerin bile bile hataları ve yanlış araç kullanmaları sebebiyle yaptıkları trafik çarpışmaları, halk arasında kaza ama biz buna trafik çarpışmaları diyoruz. İstanbul'da her gün kayıtlı resmi 684 tane kaza oluyor. Bir kentte 684 resmi kaza olması kabul edilemez, gayri resmi olarak birbirleri arasında anlaşarak resmiyete dökülmeyen sigorta poliçesi olmayanların kazaları ile birlikte İstanbul'da günde 1000 tane kaza oluyor. Böyle bir kentte trafiği düzeltemezsiniz. Ne yapmamız lazım? Trafik kültürünü yayacağız. Sürücülerin hepsi eğitim almak zorundalar, denetim yok, denetimi mutlaka sağlamak zorundayız. Bunları yapmazsak ve bu trafik çarpışmalarını minimize etmezsek, isterseniz aşağıda 1000 kilometre metro yapın. Sonuç: Yer üstünde bu trafik tıkanıklığı aynen devam eder. Çünkü kaza sonucu üç şeritten biri tıkandığı zaman hiçbir araba doğru dürüst gidemez. Bu trafik çarpışmalarını mutlaka azaltmamız lazım. Devletin de burada ön alması lazım, bu sorun tek başına belediyelerin çözeceği bir şey değil. Ulaşım otoritelerini kurarsak kentlerde bu sorunlar daha rasyonel uygulamalar ile çözülebilir.

“EKONOMİK SÜRÜŞ ÇOK ÇOK ÖNEMLİ, DEVLETİN ÖNDERLİĞİNDE BİZİM MUTLAKA SÜRÜCÜLERİMİZE BU EĞİTİMİ ÜCRETSİZ BİR ŞEKİLDE VERMEMİZ LAZIM”

- Trafikte her gereksiz gaza basılışında ekonomik olarak kayıplarımız olduğu doğru mu? Seyir halindeyken olabildiğince az frene basacak şekilde araç kullanmanın yararları var mı?

- Trafikte her gereksiz gaza basılışta ekonomik olarak kayıplarımız olduğu doğrudur. Fransa bundan sekiz sene önce ekonomik sürüş teknikleriyle ilgili tüm ticari araç sürücülerine ücretsiz eğitim verdi ve çok büyük bir yakıt tasarrufu sağladı.

Bizim sürücülerimizin çoğu eğitimsiz. Bu ekonomik sürüş çok çok önemli. Devletin önderliğinde bizim mutlaka sürücülerimize bu eğitimi ücretsiz bir şekilde vermemiz lazım. Buradan çok büyük tasarruflar edilebilir…

“GELİŞMİŞ BİR ÜLKE, YOKSULUN OTOMOBİL SAHİBİ OLDUĞU BİR YER DEĞİL, ZENGİNİN TOPLU TAŞIMAYA BİNDİĞİ BİR YER OLARAK TARİF EDİLMELİ”

- Sayın Sarı, benim köşemde bir önerim yer almıştı Bağdat Caddesi ile ilgili… Park edenler bir şeridi yok ediyor korkunç yoğunluk oluyor, belli bir oranda trafiğe kapatılsın sadece tramvay ring seferi olsun içerikli… Sizin de düşüncenizi alabilir miyim?

- Bu doğrultuda şöyle bir öneri söz konusu olabilir. Bostancı Marmaray-Söğütlüçeşme arasında çalışacak elektrikli otobüsler için bir şerit tahsis edilmeli. Araç trafiği iki şerit akmalı. Yol boyunca EDS konulmalı. Park eden 1000 TL ile elektronik ceza kesilmeli. Yine park edenlere 50 ceza puanı verilmeli.

Sonuç; Hiç kimse park edemez. Otomobil kullanımı caydırılır. Karbon salımı çok azalır.

Son olarak şunu eklemeliyim, toplumsal adaletin kent temsilcisi toplu ulaşımdır. Gelişmiş bir ülke, yoksulun otomobil sahibi olduğu bir yer değil, zenginin toplu taşımaya bindiği bir yer olarak tarif edilmelidir…

Dr. Kaleağası ile Avrupa Birliği’ne ufuk turu

Buzlu denizlerin cesur, şampiyon ve rekortmen Türk kızı Kayadelen konuştu

İBDD Başkanı Tamur ile bağımsız denetçiliği konuştuk

İnfo Yatırım'dan 2022 değerlendirmesi, 2023 beklentileri

Binnur Zaimler'le dünya ve ekonominin 2023 yıldız haritasına bakış

Ünlü yapımcı Timur Savcı, Türk dizilerinin gücünü anlattı

Dr. Erhan Erken’den İstanbul ekonomisinin sırları

Enerjide önemli bir aktör Serhat Görgün’den global dev hizmet

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/trafik-uzmani-drsuat-sariyla-istanbulun-trafik-cilesine-el-attik/1719132