VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER
Enerji dünyanın en önemli gündem maddesi. Borsada ardı ardına yenilenebilir enerji şirketleri başarılı halka arzlar gerçekleştiriyorlar. Biz bu kez “Kazandıran Sohbetler”de sektörün çok farklı bir şirketi Por-Per Enerji Grubu Genel Müdürü Serhat Görgün’ü konuk ettik. Ülkemiz için yeni bir döviz geliri kaynağı olan farklı bir hizmet ihracını konuştuk…
“TÜRKİYE'NİN İLK ÜNİVERSİTE ÇEKİRDEK SERMAYE FONUNU, İLK MELEK YATIRIM AĞINI VE İLK RİSK SERMAYESİ ŞİRKETİNİ KURDUK”
- Sabancı, Koç, Borsa İstanbul deneyimleri ile yöneticilik kademelerinde geçen bir kariyeriniz var. Sayın Görgün, eğitim ve mesleki hayatınızı anlatır mısınız?
- Doğduğum kent Adana’dan Anadolu Lisesi’ni bitirene kadar hiç çıkmadım. ODTÜ’yü kazanınca Ankara’ya gittim ve İşletme Fakültesi’nden mezun olunca da Koç Holding'in sistem entegratörü şirketi KoçSistem’de çalışmaya başladım. 2 yıl sonra Microsoft Türkiye'den bir teklif gelince oraya geçtim. Sonrasında Sn. Ali Koç’un daveti ile Koç Holding'e geri döndüm ve Koç Bilgi Grubu’nun bir parçası oldum. Böylece 5 yıl kadar hem Koç Bilgi Grubu’nda çalıştım hem de grup şirketlerinden GVZ Ses Teknolojileri A.Ş.’nin kurucu Genel Müdürü oldum. Aynı süreçte Koç Üniversitesi’nde Koç Holding’in Genç Liderler programı kapsamında bir MBA programına dahil oldum. Sonrasında da Sabancı Grubu’na transfer oldum ve Sakıp Sabancı’nın vasiyetindeki bir maddeye istinaden oluşturulan bir fonla Sabancı Holding ve Sabancı Üniversitesi ortaklığında kurulan Inovent’in kuruluşunda ve sonrasında Genel Müdür olarak yönetiminde yer aldım. Bu yatırım şirketi girişimci hocalara, girişimci öğrencilere ve teknoloji bazlı iş fikri sahibi girişimcilere erken aşama yatırımlar ve destekler sunan bir oluşum idi. Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nde bir teknopark ve bir kuluçka merkezi oluşturduk ve yatırım yaptığımız şirketlere ayni veya nakdi birçok açıdan destek olduk. Bu süreç yaklaşık yedi yıl sürdü. O dönemde erken aşama ekosistemi için enteresan işler yaptık. Her biri kendi alanında ilk olan birçok yeniliğe imza attık. Türkiye'nin ilk üniversite çekirdek sermaye fonunu, Galata Business Angels adında Türkiye'nin ilk melek yatırım ağını ve Türkiye’nin ilk risk sermayesi şirketini kurduk. Bunlar o dönem için çok fazla bilinen konseptler değildi. O noktada ben de 37 yatırımın belli bir parçası olmuştum. Bunların oluşumunda girişimciyle tanıştık, görüştük, iş planı inceledik. O noktada da ben artık o girişimciliği öğrendim ve bunu tecrübe edeyim düşüncesiyle Inveon ve Inventures grubuna yönetici ortak olarak girdim. Inveon bir yazılım geliştirme şirketi. Online ve mobil uygulamalar geliştiren bir şirket. Projeler alıyor, istihdam sağlıyor ve hem gelişmiş insan kaynağı ile ve hem de öz kaynakları ile start-up şirketlere Inventures üzerinden yatırımlar yapıyor.
Aynı günlerde dönemin İMKB Başkanı’ndan bir teklif geldi… “Biz kabuk değiştiriyoruz, kar amacı gütmeyen bir kamu kurumundan, önümüzdeki dönemde uluslararası bir şirkete dönüşmek istiyoruz. Bu süreçte iş odaklı, buisness oryantasyonu olan insanlara ihtiyacımız var, bu hikayenin bir parçası olmak ister misin?” diye teklif aldım ve İMKB'ye geçtim. Daha sonra adı Borsa İstanbul oldu, Nasdaq, EBRD gibi Borsa İstanbul’a ortak olan şirketlerin ortaklık süreçlerinde görev aldım, biz Bosna Hersek, Karadağ, Kırgızistan Borsası gibi borsalara yatırım yaparken Borsa İstanbul adına süreçleri yönettim ve ilgili borsalarda yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundum. Bununla beraber de BIST’te bütün satılabilir ticari değeri olan müşteri ilişkileri yönetimi, veri, endeks, kolokasyon merkezi gibi bölümler benim yönetimimdeydi. Daha sonra bir Alman şirketler grubunun Türkiye operasyonlarının başına geçtim. Droege diye bir Alman grubunun Trenkwalder adlı bir yatırımı. Türkiye’den çağrı merkezi, insan kaynakları, yazılım ve perakende hizmetleri konularında hizmet ihracı gerçekleştirdik. Daha sonra pandemi döneminde İsviçreli bir yatırım fonunun British American Tobacco’dan satın aldığı bir yatırımı için İzmir’de önemli bir çalışma yaptım ve şimdi de Pro-Per Enerji Hizmetleri Grubu’nun başındayım.
“BUGÜNE KADAR ALTMIŞA YAKIN ENERJİ SANTRALİ KURDUK VE BUNLARDAN DOKUZUNU DA HALİHAZIRDA İŞLETİYORUZ”
- Enerji üretimi ve dağıtımı dünyanın en önemli konularının belki de birincisi, bunun neden önemli olduğunu ve sizin şirketinizin bu sektöre katkısını anlatır mısınız?
- Enerji her sektörün başı, olmazsa olmazı. Bu sektörünün sağlıklı ve verimli işleyebilmesi birçok faktöre bağlı. Bunlardan birisi de enerji üreten santrallerin verimliliğinin sağlanması… Santralin ilk kurulduğu günkü verimliliğe yakın bir verimlilikle işlemesinin teminatı da santrallerin bakımının planlı bir şekilde ve yetkin ekiplerce yapılması… Bu da Pro-Per’in uzmanlık alanı… Bizim enerji sektörüne katkımız temelde bu noktada… Genel olarak dört farklı başlıkta faaliyet gösteriyoruz.
İlk operasyonumuz yenilenebilir enerji tarafında. Güneş ve hidroelektrik santralleri kurmak. Kurduğumuz santrallerin bir kısmını da işletmek. Örnek vermek gerekirse, elinde hidroelektrik santrali kurma lisansı olan bir kişi ya da kuruma bunu teknik anlamda kurmak ve işletmek açısından destek olmak. Biz türbin dahil bütün teknik aksamın seçimine, kurulmasına ve devreye alınmasına kadar hizmet sunarız. Elektrik üretmeye başladıktan sonra üretilen elektriğin ticarileştirilmesi ve bu santralin insan kaynağıyla tüm planlı plansız bakımlarının sağlanması ve dört dörtlük işletilmesinin temini noktasında devredeyiz. Bugüne kadar altmışa yakın enerji santrali kurduk ve bunlardan dokuzunu da halihazırda işletiyoruz.
“BİZİM YAPTIĞIMIZ İŞ ROKET BİLİMİ, TÜRBİN DEDİĞİNİZ ASLINDA TAM BİR ROKET MOTORUNUN TÜREVİDİR VE TEKNOLOJİ AYNIDIR”
- Dünyanın çok farklı coğrafyalarında iş yapıyorsunuz… Bunun için nasıl bir ekip gerekiyor? Bir mühendisler ordusuna mı sahipsiniz?
- Bu soruya cevap vermek için bizim diğer 3 iş kolumuzu da anlatmam lazım… İkinci iş kolumuz bir taahhüt işi, bir santralin tamamı veya bir kısmının montajı, demontajı veya relokasyonu…. Bir santralin bir yerden alınıp komple sökülüp en küçük vidasından, türbinine kadar başka bir lokasyona kurulması ve devreye alınması süreçlerini yönetiriz.
Bazı coğrafyalarda bazı ülkelerde doğal gaz fiyatı artar, elektrik fiyatı ona mukabil artmaz. Santral fizibiletisini yitirebilir. Fakat başka bir coğrafyada doğal gaz fiyatları o ölçekte pahalı değildir daha ucuzdur ve elektrik fiyatı da yüksektir. Dolayısıyla yatırımcılar, santrallerini mobil hale getirip farklı yerlere taşıyıp santral aksamlarının ömürleri boyunca verimli bir şekilde çalışmasını temin etmek isterler. Biz de onlara bu süreçteki tüm hizmetleri sağlayan şirketiz. Örneğin bu çerçevede Antalya'daki 240 megavatlık bir santrali geçen yıl söktük bu yıl Özbekistan'da devreye aldık. Dubai'de bir santrali söktük, Meksika'da devreye aldık. Nijerya'da benzer işlere imza attık.
Ayrıca bu kapsamda BOTAŞ’ın Silivri'de doğal gaz depolama işinde oradaki süreçlerin bir kısmını taahhüt olarak yerine getiriyoruz. Aynı şekilde Ankara’da TUSAŞ’a Avrupa'nın en büyük rüzgar tünelini kurulması işinde hizmet sağladık.
Üçüncü işimiz ise tamamen bakım hizmetleri. Dünya devi türbin üreticilerinin türbinlerine dünyanın herhangi bir noktasında bakım ve işletim hizmetleri sunuyoruz.
İngilizce'de bir tabir vardır: “It is not a rocket science”… Bir şeyin roket bilimi gibi devasa, sofistike ve derin bir konu olmadığını anlatmak için “roket bilimi değil ki” anlamında kullanılır… Bizim yaptığımız iş tam anlamıyla roket bilimi… Türbin dediğiniz aslında tam bir roket motoru, uçak motoru, jet motorunun bir türevidir ve teknoloji aynıdır.
Bunu bir araba gibi düşünebilirsiniz. Arabanın motorunun olduğu gibi enerji santrallerindeki türbinlerin, jeneratörlerin ve oradaki teknik aksamın da bakıma ihtiyacı var. Belirli bir süre çalıştıktan sonra planlı ya da plansız olarak (bir aracın yolda kalması gibi), santrallerin de bir bakım ihtiyacı oluşur ki biz de şu anda yaklaşık 300 kişilik bir ekibimizle bütün dünyada enerji santrallerinin bakım isteklerini, ihtiyaçlarını karşılarız. Şu ana kadar 35 civarında ülkede bu hizmetleri sağladık ve bu sayı her geçen gün artıyor. Bu ülkelere merkezi Türkiye olan bir enerji şirketi, hali hazırda insan kaynağı ve beyin transferi yapıyor diyebiliriz. Ekiplerimizin beyin takımı Türk mühendislerinden ve teknik ekipleri oluşur.
Dördüncü işimiz bir ticaret işi. Al-sat yaparız. Santrallerin ihtiyaç duyduğu yedek parçaları sağlarız. Amerika, Afrika, Dubai ve Özbekistan’da bize bağlı şirketlerimiz var.
Şimdi burada toplam 400’ün üzerinde bir insan kaynağından bahsediyoruz. İngilizce'de bir tabir vardır: “It is not a rocket science”… Bir şeyin roket bilimi gibi devasa, sofistike ve derin bir konu olmadığını anlatmak için “roket bilimi değil ki” anlamında kullanılır… Bizim yaptığımız iş tam anlamıyla roket bilimi… Türbin dediğiniz aslında tam bir roket motoru, uçak motoru, jet motorunun bir türevidir ve teknoloji aynıdır. Bizim işimiz o motoru, o türbini, en ince ayrıntısına kadar sökmek, bakımını yapmak, değiştirmek vs. Dolayısıyla bizim insan kaynağımızın çok kritik bir kapasiteye, yetkinliğe sahip olması gerekir ki bu bilimi icra edebilsinler. Öte yandan bir araba motoru durduğunda arabayı park edersiniz. Ama bir türbin durduğunda para yakarsınız. Halihazırda üretme potansiyeliniz olan bir enerjiyi üretememekle geçen her dakika, her geçen saniye o parayı kibrit çakıp yakmaya eş değerdir.
“BİR TÜRBİNİN VERİMLİ ÇALIŞMASINI TEMİN ETMEK ENERJİ ÜRETİMİNİN OLMAZSA OLMAZI, DOLAYISIYLA ÖNGÖRÜLEN SÜREÇLERDE BAKIMLARIN YAPILMASI ELZEMDİR”
- Ben de tam bunu soracaktım. Elektrik santrallerinin durduğu anlar en önemli süreler, bakımlar, planlı durmalar, olağanüstü haller… Sağlıklı bir üretim için olmazsa olmaz nelerdir?
- Bir yatırımcı çok büyük miktarlarda parayı bir enerji santraline bağlayabilir ya da bu bir rafinerinin ihtiyaç duyduğu türbin olabilir. Nihayetinde o türbinin öncelikle çalışması ve de verimli çalışması lazım. Üreticilerin o türbine ne zaman ne şekilde, hangi şartlarda bakım yaptırması gerektiğinin çok net tarifi vardır… Biz de o türbin üreticilerinin sertifikalı, anlaşmalı bakım hizmetleri şirketi olduğumuz için de bütün bu süreçleri A'dan Z'ye ezber etmiş durumdayız. Bu bağlamda bir türbinin sağlıklı ve verimli çalışmasını temin etmek, enerji üretiminin olmazsa olmazı. Bir şirket bakımını geciktirebilir, yapmayabilir ama bunun karşılığında belki bakım için ayırdığı duruşun birkaç katı duruşu göze alması lazım ki bunu hiçbir rasyonel yatırımcı yapmaz. Dolayısıyla da türbin üreticilerinin öngördüğü süreçlerde o bakımların yapılması elzemdir. Biz bugüne kadar 35 ülkede on binlerce saatin üzerinde hizmet verdik.
“CİROMUZUN % 85’E YAKIN BİR KISMINI YURT DIŞI İŞLERİMİZDEN YAPIYORUZ, ÜLKEYE KENDİ ÖLÇEĞİMİZDE HATIRI SAYILIR BİR DÖVİZ GİRDİSİ SAĞLIYORUZ”
- Ağırlıklı olarak yurt dışına hizmet satan şirketinizin ülke dış ticareti açısından ne anlam taşıdığını detaylandırabilir misiniz?
- Daha önce de belirttiğim gibi bizim dokuz hidroelektrik santralimiz var dokuzu da Türkiye'de. Buhar işlerimizin büyük bölümü de Türkiye’de. Ama bunun dışında bütün operasyonlarımız global. Biz ciromuzun yaklaşık olarak yüzde 85’e yakın bir kısmını yurt dışı işlerimizden yapıyoruz. Dolayısıyla da ülkeyi kendi ölçeğimizde hatırı sayılır diyebileceğim bir döviz girdisi sağlarız. Bununla beraber de Haziran ayında Texas, Houston’da bir Amerikalı şirket ile Global Energy Services Alliance (GESA) şirketini kurduk. Çok kısa sürede bu kıtadaki projelere öyle hızlı girdik ki, üç aylık süre içerisinde bizim ciromuzun yaklaşık beşte birini yakaladı. 15 yıllık şirketin cirosuyla kıyaslanınca beş aylık şirket için önemli bir başlangıç. Yine orada da büyük ölçüde Türk mühendisleri, Türk teknisyenleri kullanıyoruz. Ama müşterilerimiz Amerika'da, iş geliştirmeyi Amerika kıta şirketimiz yapıyor. Dolayısıyla da ülkeye döviz girdisi kazandırma noktasında, Amerika'daki bu girişimimizin önümüzdeki dönemde çok büyük etkisi olacağını düşünüyorum. Biz bu yatırımımızla da, global şirket olma yolunda bir imza daha atmış olduk.
Haziran ayında Texas, Houston’da bir Amerikalı şirket ile Global Energy Services Alliance (GESA) şirketini kurduk. Çok kısa sürede bu kıtadaki projelere öyle hızlı girdik ki, üç aylık süre içerisinde bizim ciromuzun yaklaşık beşte birini yakaladı. 15 yıllık şirketin cirosuyla kıyaslanınca beş aylık şirket için önemli bir başlangıç.
“İNSAN KAYNAĞI BİZİM EN BÜYÜK VARLIĞIMIZ, MAALESEF Kİ YENİLERİNİN YETİŞMESİ, ZAMAN VE CİDDİ EMEK İSTİYOR, ŞU ANDA YENİ MÜHENDİSLER İSTİHDAM EDİYORUZ”
- Bu iş kolunda gelecek planlarında neler var? Özel teknolojiler gerektiren işlerdeki yeterli olmayan eleman sorunu sizin için de geçerli mi?
- Bizim insan kaynağımız az önce dediğim gibi rocket science yapan insanlar. Gerçekten çok donanımlı, çok yetkin ve çok sınırlı sayıda var olan insan… Bir uçak motoruna, bir jet motoruna ya da bir santralin türbinine dokunmuş olan insanlar. Dolayısıyla da bunların belli bir tecrübeyi edinmeleri zaman alıyor ve bu tecrübeyi edinmeleri de kolay olmuyor. Biz onlara astronotlarımız diyoruz. Sattığımız hizmetimiz bu insan kaynaklarının sağladığı, oluşturduğu hizmetler. Dolayısıyla insan kaynağı bizim en büyük varlığımız. Maalesef ki yenilerinin yetişmesi, zaman ve ciddi emek istiyor. Şu anda yeni mühendisler istihdam ediyoruz. Bizim astronotlarımızın yanında tecrübe edinmelerini sağlıyoruz. Tecrübe demekten kastım öyle bir-iki yıl değil, en az beş-altı yıl… Bir kişiyi bu süre boyunca eğitmek ve bünyede tutmayı başarmak ardından da onu sahalara gönderebilmek noktasında ciddi bir İK yönetimine ihtiyacımız var. Dolayısıyla aslında insan kaynakları bizim şirketimizin bahsetmediğim beşinci iş kolu… Kar amacı güden dört kolumuzun dışında bir beşinci var ki bizim tüm çalışanlarımız da buradadır. Bütün bilgi ve birikimimizin yönetimi bu ekiptedir. Bir kişiyi bir yere göndermemiz gerektiğinde, hangi sertifikası olacak, hangi çalışma izni alınacak, hangi yetkinliklerde olacak, hangi yetkileri almış olması lazım, işçi sağlığı güvenliği noktasında nasıl bir yol izlememiz lazım, ihtiyaç duyacağı ekipmanların temini vs. tamamını bu iş kolu tarafından yönetiliyor. Bu da bizim omurgamızdır…
“ISI ÜRETEN VEYA FAZLA ISISI OLAN HER KURUM, HER TESİS, O ATIK ISIYI YA DA ISIYA DÖNÜŞEBİLECEK ATIĞI BU ANLAMDA ENERJİYE DÖNÜŞTÜREBİLİR”
- Atıklardan üretilen enerji konusunda görüşleriniz neler?
- Aslında atıktan enerjiye ulaşmak, atığın ısıya ve ısının da buhara ulaşıp, buhardan elektrik üretmek demek. Dolayısıyla bizim için bu da bir buhar işi. Biz o dünyada da varız.
Bunun bir sınırı da yok. Isı üreten veya fazla ısısı olan her kurum, her tesis, o atık ısıyı ya da ısıya dönüşebilecek atığı bu anlamda enerjiye dönüştürebilir. Bu bir tekstil şirketi, bir çimento şirketi, kağıt üreten bir şirket de olabilir, operasyonlarının bir yerinde atık ısı oluşmuştur bunu değerlendirebilirler. Onların üretim süreçlerinde atık buhar, atık ısı oluştuğunda o ısıyı oradan alıp, buhara dönüştürüp, buhar türbinleri vesilesiyle ve bir jeneratör aracılığıyla elektriğe, enerjiye çevirebilen şirketiz.
“YATIRIMCILARIN SEÇMESİ GEREKEN HİSSE SENETLERİ VAR, ENERJİ DE BU ANLAMDA ÖNE ÇIKIYOR”
- Eski bir BIST yöneticisi olarak temiz enerji şirketlerinin halka açılmalarındaki performanslarını değerlendirmeniz mümkün mü?
- Sermaye piyasalarına yaklaşık dört buçuk yıl emek verdiğim için çok geniş de cevap verebilirim ama özetlemem gerekirse bu duruma öncelikle yatırımcı gözünden bakmak lazım. Nihayetinde yatırımcı farklı yatırım enstrümanlarından birini seçmek zorunda. Gayrimenkul ya da menkul kıymet yatırımı yapabilir. Menkul kıymet yatırımında da borsa özellikle son dönemde bir fark yarattı. Yanılmıyorsam aktif yatırımcı sayısı borsada üç milyonun üzerine çıktı… Bu muazzam bir rakam… Yatırımcıların seçmesi gereken hisse senetleri var. Enerji de bu anlamda öne çıkıyor… Sohbetimizin başında vurguladığım gibi enerji hayatımızın her döneminde hep olacak, bitmeyecek bir sektör. Dolayısıyla enerji şirketlerinin bu performansının birinci sebebi yatırımcının gösterdiği teveccühtür. Enerji şirketleri arasında bir kısmı öne çıktı parladı, bir kısmı biraz daha geride kaldı. Bunun mantığı da yatırımcının yaptığı bir analiz çerçevesinde oluştu. Bu arada halka açık enerji şirketlerini de ikiye ayırmak lazım, üretenler ve ticaretini yapanlar. Özellikle yenilenebilir enerji üretenler muazzam bir yatırım evresinden geçtiler. Dolayısıyla da ciddi anlamda borçlandılar. Bu noktada doğru bir analiz yapmak ve borç/EBİTDA rasyosuna iyi bakmak gerekiyor. Ürettiği EBİTDA rakamlarıyla borcunu ödüyor ve temettüye para ayırabiliyor olması yatırımcı açısından en önemli kriter oldu. Hikayesi olan ve “Evet bir yatırım yaptım, bir altyapı kurdum ve bunu yaparken de borçlandım. Ama hem o borcumu ödüyorum hem de yatırımcıma temettü dağıtabilirim” noktasında olan şirketlerin hisseleri ayrıştı ve yatırımcılar da asıl teveccühü onlara gösterdi. Dolayısıyla da onların değerlemesi de arttı. Şirket değeri olması gereken yerde mi yoksa şişirilmiş bir değer mi var noktasındaki tartışmalarda benim şahsi yorumum şudur: Bunun kararının verileceği yer pazardır, kağıt üzerinde şirketin az değerli, çok değerli olmasının önemi pazarın ona biçtiği değer yanında daha az önemlidir.
- Peki hemen hemen her kıtada varsınız, Avrupa için planlarınız var mı?
- Sizin de dikkatinizi çektiği gibi büyümemizi anlatırken Amerika’da, Orta Doğu ve Afrika'da çok güçlü olduğumuzu söyledim. Şimdi de önümüzdeki dönemde Avrupa'ya yönelik çok güçlü bir iş geliştirme süreci başlatacağız.
Esra Baykal’dan kritik uyarı: Bir markanın başarısı annelere bağlı
İşte 220 milyar dolara mal olan en tartışmalı kupa: Katar 2022
Türkay: Bursa'ya yeni sanayi bölgesi gerekmez, burası aynı zamanda tarım kenti
Okumak isteyen Türk gençlerine Fransa’dan ‘kazandıran’ davet
Esenpak: Yatırımcıya da yatırım yapıyoruz
HUNER İtalya’yı fethetmeye, güneşi zapt etmeye gitti!
'Kıyıların fatihi' Boratav’dan cesur itiraflar: Her ay bir ‘kredi kartı’ yiyoruz
Enver İrdem: Türkiye çipte büyük bir başarı hikayesi yazıyor