Yazdır

Dünya ekonomisi borç tuzağında mı?

Tarih: 06 Ekim 2022 - 13:19

Dünya ekonomisi borç sarmalı içinde olabilir. Bundan kurtulmak için gelir dağılımındaki eşitsizliği azaltmanın yanı sıra sürpriz bir silaha daha sahip olabiliriz.

FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Dünya ekonomisi faiz oranları, tasarruf ve borçlanma sarmalından kurtulamıyor. Bunun en önemli nedeni gelir dağılımındaki eşitsizlik gibi gözüküyor. Peki bunun önüne geçmek mümkün mü? Ve eğer mümkünse ülkeler bu sarmaldan nasıl çıkabilir?

The Economist’te yer alan ve üç ekonomist Atif Mian, Ludwig Straub ve Amir Sufi’nin ekonomi okuması üzerine şekillenen yazı, dünya ekonomisinin borç sarmalından kurtulmak için gelir dağılımındaki eşitsizliği azaltmasının yanı sıra sürpriz bir silahı daha olduğunu gösteriyor.

ABD ekonomisi zenginlerin tasarruf fazlalığından muzdarip

Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, 1980'li yıllardan bu yana reel faiz oranlarının neden düştüğünün alternatif bir açıklaması olarak, birçok ülkenin daha az eşit hale gelmesi gösteriliyor. Buna göre, görece daha zengin insanlar gelirlerinin belirli bir yüzdesiyle daha fazla tasarruf ediyor ve böylece ekonomik pastadan daha büyük bir pay kazandıkça toplam tasarrufları da artıyor.

Üç ekonomist Atif Mian, Ludwig Straub ve Amir Sufi, Amerikan ekonomisinin üçte ikisinin Amerikan hükümetinin veya diğer hanelerin borçlarını finanse etmek için kullanılan ‘zenginlerin tasarruf fazlalığından’ muzdarip olduğunu iddia ediyor.

Borç sarmalı

Üç ekonomist ayrıca, artan eşitsizliğin, ekonomilerin bir ‘borç tuzağı'na düşmesine neden olabileceğini öne sürüyor. Buna göre, zenginlerin tasarrufları faiz oranlarını aşağı çekerek diğer sektörleri daha fazla borçlanmaya ve harcamaya teşvik ediyor. Zamanla, fakirin zengine olan borcu, geliri yukarı doğru aktarıyor ve zengine daha da fazla tasarruf imkanı sağlıyor. Böylece döngü yeniden başlıyor ve reel faiz oranları daha da düşüyor. Bunun bir sonucu olarak da düşük faiz oranları veya borçla finanse edilen mali teşvikler gibi kısa vadede ekonomiyi canlandırmaya yönelik politikalar, gelecekte daha düşük oranlar ve daha kötü durgunluklar anlamına gelen daha fazla borca ​​yol açıyor.

Bugün merkez bankaları enflasyonla mücadele için faiz oranlarını yükseltiyor. Eğer Mian, Straub ve Sufi haklıysa, bunun bir sonucu olarak ekonomiler geçmişte olduğundan daha yüksek oranlara daha duyarlı hale geliyor. Böylece büyük gelir gruplarının artan ipotek ve tahvil hizmet maliyetlerine yönlendirildiğini görecek olan hükümetleri ve borçlu hane halklarını sıkıştırmak için oranların fazla yükselmesine de gerek kalmıyor. Zamanla borç tuzağı kendini gösteriyor ve reel faiz oranları düşük kalmayı sürdürüyor.

Hanehalkı borçları ve hükümet borçları

Dünya ekonomisini analiz etme çerçevesinin bir zayıflığı, refah seviyesi yüksek birçok gelişmiş ekonomide hanehalkı borcunun 2008 ekonomik krizinden bu yana GSYİH'nın küçük bir yüzdesi kadar bile artmamış olmasıdır. Bu sürede, faiz oranları sıfıra yaklaşırken bile, hanehalklarının daha fazla borçlanmak yerine bilançolarını onarma yolunu seçtiği gözüküyor. Hükümetler ise borçlarını artırıyor, ancak harcamaları siyasetin kaprislerine bağlı ve bütçeler üzerindeki büyük baskılar göz önüne alındığında faiz oranları yükseldikçe borçlar düşmeyebilir.

İstisna Güney Kore

Bununla birlikte, hanehalklarının aşırı derecede borçlanmaya başladığı ekonomiler de bulunuyor. Bu ülkelerden biri, hanehalkı borcunun GSYİH'ye oranının 2010 yılındaki yüzde 79'luk seviyesinden son verilere göre yüzde 109'a yükseldiği Güney Kore. Hanehalkı borcunun yaklaşık yarısı, yükselen kısa vadeli faiz oranlarıyla bağlantılı. Mart ayında yayınlanan bir IMF raporunda, faiz oranlarının 2000 yılındaki seviyesine yani yüzde 5'e geri dönmesi durumunda, hanehalkı borcu seviyesinin Güney Kore'de harcamalarda yüzde 10'luk ek bir kesinti yapmak için yeterli olacağını tahmin ediyor.

Çözüm…

Peki ekonomiler böyle bir borç tuzağından nasıl kurtulabilir? Mian, Straub ve Sufi, ister yeniden dağıtım yoluyla ister yapısal reformlar yoluyla olsun, yalnızca eşitsizliğin azaltılmasının bu süreçte etkili olabileceğini söylüyor.

Ancak aynı etkiye sahip olabilecek başka bir güç daha var: Enflasyon. Straub, borçlular için güçlü ücret artışına yol açtığı ve yalnızca yeni pahalı enerjinin sonucu olmadığı sürece, beklenmeyen enflasyonun serveti alacaklılardan borçlulara yeniden dağıttığını söylüyor. Ekonomistler genellikle enflasyonu bir ‘örtü’ olarak görüyor, yani ‘gerçek’ bir olgudan ziyade ‘nominal’ bir olgu olarak. Ancak, merkez bankaları fiyat artışlarını dizginleyemezlerse bu, alacaklılardan borçlulara yeniden dağıtım yapacakları anlamına gelecek ve bu sayede bu da, dünya ekonomisinin temellerini değiştirebilme ihtimallerini artıracak.

Küresel ekonomide sinirler yeterince gerilmedi

 

Küresel ekonomi için risk olarak gösterilen Çin'de neler oluyor?

 

Küresel ekonomilerde faiz artışı dalgası

 

Küresel ekonomiyi ne bekliyor? Kasvet mi kıyamet mi?

 

Küresel ekonomide resesyon alarmı

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/dunya-ekonomisi-borc-tuzaginda-mi/1693165