FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
Dolardaki rekor artış, gelişmiş ekonomileri vuruyor. FED’in agresif sıkılaştırma döngüsünden beslenerek güçlenen ABD Doları, rakip para birimlerini aşağı itmeye devam ediyor. İthal malların fiyatını artıran yüksek dolar, finansal koşulları daraltıyor ve ABD dışındaki ekonomilerde enflasyonu körüklüyor.
Bloomberg’den Enda Curran ve Garfield Clinton Reynolds’ın haberine göre, bu durum tıpkı enerji krizi ve yüksek enflasyonda olduğu gibi, Avrupa ekonomilerini sarsıyor, borçlanma maliyetlerini artırıyor, Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda’da konut piyasalarını soğutuyor ve diğer merkez bankaları üzerinde faiz oranlarını yükseltme baskısı yaratıyor. Alınan tüm önlemlerin doların gücünü zayıflatma yeteneklerinin sınırlı olduğu düşünülürse, kısa vadede ABD Doları’ndaki değer artışının yavaşlaması zor gözüküyor.
En çok gelişmiş ekonomileri vurdu
Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, FED’in sıkılaştırma politikasından kaynaklı küresel dalgalanmalar yeni olmasa da, güçlü dolar bugüne kadar en çok gelişmiş ekonomileri vurdu. Peterson Institute for International’da Kıdemli Araştırmacı olan Maurice Obstfeld, güçlü doların, ABD’de yüksek seyreden kısa ve uzun vadeli faiz oranlarının yarattığı küresel stres ve güvenli liman olarak dolara kaçışla ortaya çıktığını belirtiyor. Obstfeld, “Sıkı finansal koşullar, gelişmiş ekonomilerin her yerde yavaşlamasına neden oluyor” diyor.
Gelişmekte olan ekonomiler de etkileniyor
FED’in gelişmiş ekonomilere karşı ‘ticaret ağırlıklı dolar endeksi’ bu yıl yüzde 10’luk bir artışla 2002 yılından bu yana görülen en güçlü seviyeye yükseldi. Yükselen piyasalarda ise bu oran yüzde 3,7 ile çok daha mütevazı bir yükseliş şeklinde gerçekleşti. Bu seviye, doların, 2020 yılında, pandeminin başladığı dönemki zirvesinin oldukça altında olduğu anlamına geliyor.
Bu yıl dünyanın en kötü performans gösteren para birimlerinden bazıları Sri Lanka gibi gelişmekte olan ekonomilerin para birimleri olsa da, Brezilya Reali ve Rusya Rublesi gibi emtia destekli para birimlerinin üstün performansı gelişmekte olan ekonomilerin yer aldığı ülkelerin toplam performansını biraz olsun iyileştirdi.
Küresel resesyon riskleri
Japonya Merkez Bankası eski yönetim kurulu üyesi ve Keio Üniversitesi'nde profesör olan Sayuri Shirai, “Politika faiz oranlarını yükselterek, diğer ülkelerin para birimlerinin değer kaybını durdurmak pek mümkün değil” şeklinde görüş bildiriyor. Bunun nedeni olarak ise Shirai, “ABD Doları’nın gücü yalnızca FED’in faiz oranlarında yaptığı ve yapacağı artışlarla ilgili beklentiyi ve dolayısıyla ABD sabit getirili varlıklarına yönelik daha yüksek talebi yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda beklenenden daha yüksek olan faiz oranlarından kaynaklanan küresel resesyon risklerini de yansıtıyor” diyor.
Bu ikilem, Avrupa Merkez Bankası'nın rekor enflasyon ve euronun dolar karşısında yaşadığı değer kaybıyla mücadele ederken 75 baz puanlık rekor bir artış öngörmesiyle de açıklığa kavuşuyor. Benzer şekilde, Kanada Merkez Bankası'nın da faiz oranlarında benzer bir artışa gitmesi bekleniyor. Avustralya Merkez Bankası ise yarım puanlık faiz artırımıyla, yüksek dolar ve enflasyonla mücadelesini sürdürüyor.
ABD enflasyonu belirleyici olacak
Halihazırda resesyonda olan Birleşik Krallık’ta da, yatırımcıların güvensizliğiyle birlikte 1985 yılından bu yana gördüğü en düşük seviyesine gerileyen sterlini güçlendirmek ve enflasyonu hafifletmek için, 15 Eylül tarihinde daha sıkı bir para politikası izleyeceğinin işaretlerini vermesi muhtemel gözüküyor.
Japonya’da da durum pek farklı seyretmiyor. Japon Yeni’nin son 25 yılın en düşük seviyesine gerilemesi, Japonya Merkez Bankası Başkanı Haruhiko Kuroda'nın yükselen fiyatlar karşısında bile hala büyük parasal desteğe ihtiyaç olduğu yönündeki çizgisine bağlı kalmasını zorlaştırıyor.
Fed henüz faiz artırımlarını sonlandırmadığı için, diğer merkez bankaları için para birimi cephesindeki rahatlama ancak ABD'de tüketici fiyatları kontrol altına alındığında gelebilir gibi gözüküyor.
Enerji krizinin etkisi
Yaklaşık bir yıl önce FED'in sıkılaştırma sürecine gireceği netleştiğinden bu yana, gelişmiş piyasaların para birimleri en az gelişmekte olan ülkelerin para birimleri kadar zorlandı. Bloomberg tarafından takip edilen 31 büyük döviz kuru arasında, dört gelişmiş piyasa kuru en büyük 10 kaybeden arasında yer aldı ve bunlardan sadece biri, Kanada Doları, en iyi performans gösteren 10 para birimi arasına girebildi.
En çok dolar ile işlem gören ECB gibi merkez bankaları için mevcut enerji krizi, politika yapıcılara, özellikle de euronun bir enflasyon aracı olarak yüklendiği rolü de keskin bir şekilde hatırlattı. ECB Yönetim Kurulu Üyesi Isabel Schnabel de geçen ay yaptığı açıklamada bu noktaya değinmiş ve "Özel ve güçlü bir enerji arzı şoku yaşıyor olsak da, döviz kurunun daha önemli olduğunu düşünüyorum” demişti.
Döviz piyasasında yüksek volatiliteye dikkat
Ülke para birimi en çok dolar ile işlem gören ikinci ülke olan Japonya da yüksek doların sıkıntısını hissediyor. Japon Yeni dolar karşısında rekor düzeyde değer kaybediyor. Üstelik bu durum, Kuroda'nın yüzde 2 hedefinin oldukça üzerinde olacak şekilde, enflasyonun yüzde 3 seviyelerini aşma ihtimalini de yükseltiyor.
Japonya Merkez Bankası Başkanı, tüketici fiyatlarında yakın zamanda gerçekleşen arz kaynaklı bir artışın beklenmediğini ısrarla belirtirken, Japon Yeni’nde yaşanan düşüş yükselen enerji ve ithalat maliyetleri nedeniyle hane halkı ve işletmeleri giderek daha huzursuz hale geliyor. Yetkililer yüksek volatiliteye karşı yatırımcıları uyarıyor. Japonya Maliye Bakanı Shunichi Suzuki, “Döviz piyasasında ani hareketler arzu edilmez ancak döviz piyasalarındaki son hareketler beklenenden daha şiddetli ve daha büyük” diyor.
Ekonomileri daha kırılgan
Genel anlamda ekonomileri ABD'den daha kırılgan olduğu için, yerel faiz artırımlarının yerel para birimleri üzerindeki frenleri etkileme ihtimalinin çok az olması, birçok ülke için en büyük endişe kaynağı olarak öne çıkıyor. İngiliz sterlini, İngiltere Merkez Bankası’nın FED’in üzerinde rekor faiz artışlarına gideceği ihtimalini fiyatlasa da sterlin, Mart 2020'deki en düşük seviyesinin de altına inmenin eşiğinde seyrediyor.
Pek çok yükselen ekonomi, artan faiz oranları ve enflasyon yükünü hissetmiş olsa da, FED'in faiz artırımı döngüsünü, daha güçlü döviz rezervleri ve FED'den önce faiz oranlarını yükseltmek için yapılan hızlı hamlelerin yardımıyla, en azından şimdilik geçmiş dönemlerden daha iyi atlatmış gözüküyor. Şili ve Hindistan gibi bazı ülkeler de para birimlerini desteklemek için müdahalede bulunmayı sürdürüyor. Bu, gelişmekte olan ekonomiler için gelişmiş ekonomilere kıyasla çok daha zor bir süreç anlamına geliyor.
Rahatlamanın formülü ekonomide yavaşlama
Yükselen doların frenlenmesi ise ancak ABD ekonomisinde, FED'in sıkılaştırma hızının etkisini azaltan ve dolayısıyla doların zayıflamasına neden olan bir yavaşlama ile mümkün olabilir gözüküyor.
FED yetkililerinin 20-21 Eylül'deki politika toplantısında tercih edecekleri faiz artırımının boyutunun, 13 Eylül'de açıklanacak olan tüketici fiyatlarına ilişkin son aylık okumadan büyük ölçüde etkileneceği de piyasalar tarafından takip ediliyor. Şimdilik FED, enflasyonu bastırmak için izlediği sıkılaştırma politikasını sürdüreceğini taahhüt ediyor.
Bank of Singapore Ltd. Baş Ekonomisti Mansoor Mohiuddin, “Dolar aşırı yükselmeye devam ederse, sorun gelişmiş ekonomi politika yapıcıları için akut hale gelecek. Yani merkez bankaları, yurtiçi varlık piyasaları daralsa ve büyüme sekteye uğrasa bile bu yıl faiz oranlarını artırmaya devam edecek” diyor.
Dolar endeksinde gerileme altını destekliyor
Küresel piyasalarda dolar tehdidi