FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
Hayatımızın çoğunu ‘meşgul’ insanlar olarak geçiriyoruz. Biri nasıl olduğumuzu sorarsa, hep ya “Çok meşgulüm” ya da “İyi ama meşgulüm” cevaplarını veriyoruz. Aslında gerçekten de meşgulüz ama bu yoğunluğun aynı zamanda kimliğimizin bir parçası haline geldiğini fark etmiyoruz. Çoğunlukla ise bunu bir övünç nedeniymiş gibi sunuyoruz: Çok meşgulüm çünkü çok işim var ve çok işim varsa ben önemli biriyim.
Yatırımcı ve girişimci Sahil Bloom’un notlarından derlenen bu yazı, meşguliyet tuzağından kurtulmak için ipuçları verecek ve önceliklendirme, çerçeveleme, bağlantıda olma ve optimizasyon gibi kavramlar hakkında yeniden düşünmenizi sağlayacaktır.
Merak etmeyin, yalnız değilsiniz
Finansgundem.com'un derlediği bilgilere göre, herkesin benzer bir durumda ve hissiyatta olduğuna neredeyse emin olabilirsiniz. Yani sürekli meşgul olmanız o kadar da büyük bir sorun değil, çünkü yalnız değilsiniz.
Peki bunca işin arasında bize ne enerji veriyor? Ne bizi bu kadar yüksek enerjide tutuyor ki bu kadar meşgul olabiliyoruz? Bunun cevabı ilerleme, gelişme ve büyüme kavramlarında yatıyor. Gerçekten de ilerlemek, gelişmek ve büyümek bize enerji ve moral veriyor, çözülecek yeni ve daha büyük işler yaratmamızı sağlıyor. Ancak bu durum aynı zamanda bir tuzağa düştüğümüzü de kanıtlıyor: Meşguliyet tuzağı.
Neden meşgulüz?
Son yıllarda, herkes gerçekten de çok meşgul. Arkadaşlarınızla bir araya geldiğiniz bir akşam eğlencesinde muhtemelen en az 100 kez ‘meşgul’ kelimesini siz de duyuyorsunuz. Herkes gerçekten çok meşgul. Bunu bir sorun olarak kabul edersek, ki etmeliyiz, bu sorunu anlamak için onu iki ayrı parçaya ayırmak mantıklı gibi gözüküyor: “Neden meşgul olduğumuzu SÖYLÜYORUZ?” ve “Neden meşgul olduğumuzu HİSSEDİYORUZ?” Bu ayrım oldukça önemli. İlkiyle başlayalım: Neden meşgul olduğumuzu söylüyoruz?
Hava atmak ya da statü göstergesi
Meşgul olmak, modern işçiler için distopik bir statü sembolü haline geldi. Bir şekilde meşgul olmanın iyi olduğuna karar verdik ve bu yüzden meşguliyetimizden gurur duyuyor ve onu toplum için değerimizin bir sembolü olarak hep yanımızda taşıyoruz. Meşgulsek, bu son derece değerli olduğumuz ve değerli çıktılar ürettiğimiz anlamına geliyor; ya da biz böyle düşünüyoruz.
Kendini koruma
Meşgul olmak, kendimizi iş hayatımızdaki denetlemelerden korumanın bir yolu olarak da kullanılıyor. Sürekli meşgul olduğumuzu söylersek veya gösterirsek, üstlerimiz çalışma etiğimizi veya üretim çıktılarımızı sorgulamaz diye düşünüyoruz. Bu sayede de, hiyerarşinin hangi aşamasında olursak olalım, bizi bekleyenin istikrarlı ve monoton bir yukarı tırmanma olduğunu kabul ediyoruz.
Sorunun ilk bölümünü yani “Neden meşgul olduğumuzu söylüyoruz?” sorusunu yanıtlamış olduk. İkinci parçaya geçme zamanı geldi: Peki neden meşgul olduğumuzu hissediyoruz?
Daima bağlantıda olma
Sürekli bir bağlantı çağında yaşadığımız bir sır değil. Dijital cihazlarımız her zaman tam anlamıyla vücudumuza hatta ruhumuza bağlı ve bize son dakika haberleri ve acil yapılacak işler hakkında çılgınca bildirimler gönderiyor.
Kovid-19 salgını ve uzaktan/hibrit çalışma, muhtemelen sorunu daha da kötüleştiriyor. Bir iş günü için sabit saatler olmadan, 7/24 bağlantıda kalmakta özgürüz ve ‘patronlarımız’ aynı program içinde bize ulaşılabileceğini düşünüyor. Oysa bağlantıda olmak birçok yönden bir paradoks olma niteliği taşıyor.
Sürekli bağlantı halindeyiz, bildirim ve dopamin bombardımanı altındayız. Ancak daha fazla bağlantıdayken daha az bağlı hissediyoruz. Gerçekten de daha fazla iş ve daha fazla toplantı, daha az aidiyet, daha az sorumluluk ve daha az bağlantı anlamına geliyor. Dolayısıyla, sürekli bağlantıda olma hali, kendimizi daha meşgul hissettiğimize ancak gürültü içinde daha az anlam bulduğumuza işaret ediyor.
Optimizasyon kültürü
Optimizasyon kültürü size, her günün her saniyesinden en iyi şekilde yararlanmadığınız sürece büyümeyi kaçırdığınızı söylüyor. Gerçekten de optimizasyon bugünün iş dünyasında önemli bir yere sahip bulunuyor ancak optimizasyondan uzaklaşmanın, can sıkıntısına da zaman bulabilmenin ve hayatınızda boş zamanlar yaratabilmenin de optimizasyonun bir parçası olduğunu bilmemiz gerekiyor. Unutmayın, sürekli optimizasyon zamanınızı hareketle doldurduğunuz anlamına gelir ki bu ilerleme, gelişme ya da büyüme için uygun bir formül olmayabilir.
Önceliklendirme başarısızlığı
Önceliklendirmedeki başarısızlık, meşguliyetin en büyük itici gücüdür ve iki kategoriye ayrılır:
Kısa liste: Zamanın herhangi bir noktasında gerçekten önemli olan nadiren iki ya da üç şey vardır. Onları tanımlayamamak ve onlara odaklanamamak, 20 maddeden oluşan listemizdeki her şeyle meşgul olduğumuz anlamına gelir. Bu önceliklendirmede başarısız olduğunuz anlamına gelir.
Acil vs. önemli: Acile çok fazla zaman harcamak dikkatimizi önemli olandan uzaklaştırır.
Sürekli meşgul olmanın sonuçları
Sürekli bir meşguliyet halinde yaşamaktan kaynaklanan bir takım olumsuz sonuçlar vardır. Bunları birkaç başlık altında inceleyebiliriz.
Önemli olan konuda ilerleyememek: Meşguliyet zihni boşaltır. Yaratıcı enerjimizi tüketir ve değerli zihinsel kaynaklarımızın verimsiz şeylere tahsis edilmesine neden olur. Böylece önemli olmayan şeylere zaman harcarken önemli olan şeyleri özler hale geliriz. Bu genellikle hareket ettiğimiz, ancak asla ilerlemediğimiz anlamına gelir. Sallanan bir at gibi oluruz; her zaman hareket ederiz ve asla bir yere gidemeyiz.
Fiziksel sağlık: Meşgul hissettiğinizde, bazı ihtiyaçlarınızdan feragat etmek için bahaneler üretirsiniz. Pek çok insan için bu, fiziksel sağlığın en önemli sac ayaklarını yani uyku, egzersiz ve beslenmeyi ıskalamak anlamına gelir. Bir antrenmanı kaçırmak, sağlıksız bir porsiyon yemek yemek ne kadar doğal olsa da uzun vadede kişiye büyük zararlar verir.
Ruh sağlığı: Meşgul hissetmek tükenmişlik için de bir reçetedir. Yeterince uzun süre ezici bir şekilde meşgul hissediyorsanız, sonunda pes edersiniz. Sürekli meşgul olmak, zihinsel sağlık için büyük bir olumsuzluktur.
Minnet ve keyif: Meşgul olduğunuzda, havadaki tatlı kokuyu almanız imkansızlaşır. Anın güzelliğini sıklıkla kaçırır ve bunun farkına bile varmazsınız. Meşgul olmak, hayattan zevk almak isteyenler için yıkıcı ölçüde zararlıdır. Meşguliyet, sizi potansiyelinize ulaşmaktan alıkoyan bir sürüklenme yaratır ve ondan kurtulmak sandığınızdan çok daha zor olabilir.
Sürekli meşgul olmaktan nasıl kurtuluruz?
Şimdiye kadar anlatılanlardan meşguliyetin bir sorun olduğuna ikna olduysanız, ondan nasıl kurtulacağımız hakkında konuşabiliriz.
Hedefi yeniden çerçevele
İlk adım, meşgul olduğumuzu söyleme arzumuzu ortadan kaldırmaktır. Olumlu bir sinyal olarak 'meşgul' ifadesini kolektif bilincimizden çıkarmalıyız. Burada amaç, değerli bir girdi üretmek değildir; asıl amaç, birim girdi başına değerli bir çıktı üretmektir. Buna, kişisel durumunuza ve isteklerinize göre siz karar vermelisiniz.
Örneğin yılda 52 kitap okuduğunuzu söylemek sizi epey havalı bir yapacaktır ancak bu, bir kitap okuyup o kitap sayesinde derinden değişmekten çok daha az etkileyicidir. Yani önemli olan kaç saat çalıştığınız ya da günlerinizin ne kadar hareketle dolu olduğu değildir. Önemli olan girdi birimi başına ne kadar çıktı ürettiğinizdir.
Önemli olanları belirleyin ve onlara odaklanın
Hayatınızda ve işinizde neyin önemli olduğunu belirleme konusunda bilinçli olun. Bunun için işe bir liste yapmakla başlayabilirsiniz. Bir kağıda ilk 10 önceliğinizi yazın. Bunların arasında tüm profesyonel önceliklerinizi bulundurmaya gayret edin.
Sonra listeyi daraltın. İlk listenizi gözden geçirin ve yalnızca üç ya da beş öğeyi daire içine alın. Bunlar, profesyonel yaşamınızda mutlak öncelikli ve hayat yörüngeniz üzerinde en büyük etkiye sahip olan öğeler olmalıdır.
Şimdi sıra listeyi bölmekte. İlk üç ya da beş önceliğinizi bir listeye yazın. İşte bu sizin odak listeniz. Diğer öğeleri ise başka bir listeye yazın. Tebrikler, önceliklerinizi belirlemek noktasında epey önemli bir aşama kaydettiniz.
Peki ya yolda yeni bir öncelik çıkarsa! Yeni bir şey ortaya çıkarsa, listenizi önünüze koyun ve önceliklerinizden birine girip girmediğini veya bu yeni önceliğin ne pahasına olursa olsun kaçınılması gerekip gerekmediğini hızlı bir şekilde değerlendirin. Acil ve önemli görevlere ne kadar zaman harcadığınızı görmek için kısa bir mesai harcamak, önemli şeylere harcadığınız zamanı istikrarlı şekilde artırmanızı sağlayabilir.
Can sıkıntınıza sarılın
Hiper bağlantılı dünyamızda bize can sıkıntısını, tembelliği ve boş zamanı kötülememiz öğretiliyor. Oysa Pascal’ın dediği gibi “İnsanlığın tüm sorunları, insanın tek başına bir odada sessizce oturamamasından kaynaklanıyor.”
Bize bunların durgunluk ve verimsizlik işaretleri olduğu söylendi. Oysa can sıkıntısı ve planlanmış boş zaman, uzun zamandır tarihin en büyük beyinlerinin gizli silahı olmuştur. Dolayısıyla can sıkıntısından korkmayın ve onu kabullenmeyi öğrenin.
Gelelim meşguliyet tuzağından kurtulmak için sunacağım somut önerilere… Bu öneriler sayesinde ilerleyebilir, büyüyebilir, gelişebilir ve meşguliyet tuzağına düşmemeyi başarabilirsiniz.
Haftanın 5 günü, günde 30 dakika;
Teknolojiyi hayatınızdan çıkarın
Kitap veya başka bir şey okumayın
Sosyal etkileşimden kaçının
Yürüyün ya da uzanın ve zihninizin basitçe dolaşmasına izin verin.
Yanınızda küçük bir not defteri taşıyın ve herhangi bir ilginç fikir veya içgörüyü defterinize kaydedin.
Her gün daha fazla boş zaman ayırmaya çalışın ve takviminize uyun. Unutmayın, kendinize boş zaman yaratmak, büyük resim üzerinde düşünmenizi sağlayacaktır. Boş zamanınız olduğunda, yeni fikirlerin peşine düşmek için yeterli alana ve zamana sahip olursunuz. Serbest zaman, yeni ve yaratıcı fikirleri bulma şansınızı artıracaktır.
Uzaktan çalışmak isteyenler bu sektörlere akın ediyor
Z Kuşağı uzaktan çalışmayı tercih ediyor
İnsanın en meşgul olduğu yaş belirlendi