FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
İngiltere’de ekonomik krizlerin ortak bir özelliği bulunuyor: Yatırım başarısızlığı. Hükümet önümüzdeki ayların ne getireceği gerçeğine geç de olsa uyandı. Bu kış elektrik kesintileri için acil durum planları hazırlanıyor. Ancak yine geç kalındı. İngiltere’de hakim olan verimlilik takıntısı, altyapı yatırımlarını artırmak yerine kısmaya devam ediyor.
Yaşam maliyeti krizi
The Guardian’dan Larry Elliott’ın yazısına göre, İngiltere’de bir yaşam maliyeti krizi yaşanıyor. Aynı zamanda bir konut krizi ve bir enerji krizi de kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Güney İngiltere’de yağmursuz haftalar yaklaşmakta olan kuraklık krizini müjdeliyor. Ulusal Sağlık Sistemi’nin (National Health Service – NHS) bir felakete sürüklenmesi için ise sadece pandemi yetebiliyor.
Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, bu krizlerin hepsinin kendine has farklılıkları bulunuyor ancak buluştukları ortak bir nokta da var: Onlarca yıllık yatırımsızlık. İngiltere’de hakim olan verimlilik takıntısı, altyapının yükseltilmesi yerine iyice yerlerde sürünmesine neden oluyor. Maliyet düşürmeye, kapasite geliştirmeye kıyasla çok daha yüksek bir öncelik veriliyor.
Bunu görmek için NHS’yi ele almak başlı başına yeterli. Uluslararası araştırmalar, İngiltere’nin herhangi bir batı ülkesindeki kişi başına düşen en düşük yatak sayısına, daha az sayıda yoğun bakım yatağına ve en yüksek yatak doluluk oranına sahip olduğunu gösteriyor. Bu gerçekler, 2020 yılı baharında Kovid-19 salgınının ortaya çıkmasıyla en acı şekilde kendini hissettirdi.
İngiltere'de krizlerin hepsinin kendine has farklılıkları bulunuyor ancak buluştukları ortak bir nokta var: Onlarca yıllık yatırımsızlık.
Yatırım eksikliği her sektörde kendini gösteriyor
Bir diğer örneği, suyu ele alalım. 1990 yılında beri Birleşik Krallık’ın nüfusu yaklaşık 10 milyon kişi artarak 67 milyona yükseldi. Ancak son otuz yılda tek bir yeni su deposu inşa edilmedi. 200 bin mil uzunluğundan fazla su boru hattı, Viktorya dönemine kadar uzanıyor. Ancak su şirketleri bunları tılda sadece yüzde 0,05 oranında yeniliyor. Bu rakam, Avrupa ortalaması olan yüzde 0,5’in onda birine karşılık geliyor.
Ülkenin konut stoku ise ayrı bir sorun. Enerji şirketi EDF tarafından hazırlanan bir rapor, İngiltere ve Galler’deki 21 milyon evin neredeyse yüzde 60’ının yalnızca 1970’lerin ortalarında ya da daha önceki yıllardaki yalıtım standartlarını karşıladığını ortaya koyuyor. Bu durum, hanelere yılda 930 sterlinlik daha yüksek enerji faturası olarak yansıyor.
1970’li yılların başında madenciler greve gittiğinde ışıklar sönüyordu. Bu kış ışıkların tekrar sönmesinin nedeni ise yeterli yerli kapasitenin olmaması ve ithal enerji arzının talebi karşılamak için yetersiz kalması olacak.
Sorunlar sisteme dair
İngiltere elbette enerji kriziyle karşı karşıya olan tek ülke değil. Örneğin Almanya, Putin’in kaprislerine çok daha fazla maruz kalıyor. Ancak öyle olsa bile, Almanya’da bir model olduğu görülüyor: Uzun vadeli planlama ve stratejik yatırımın, sonunda her şeyin iyi olacağına dair yanlış bir inancın yerini aldığı bir model.
Açık olalım, bu sadece bir hükümet sorunu da değil. İngiltere, herhangi bir G7 ülkesiyle kıyaslandığında en düşük ticari yatırım oranına sahip ülke konumunda bulunuyor. Bunun en önemli nedeni ise, özel sektörün temettü ödemelerini ve hisse geri alımlarını daha yüksek harcamalara tercih etme eğiliminde olması. Burada da anlaşılıyor ki İngiltere’de sisteme dair bir gevşekliğin olup olmadığı, sadece acil durum zamanlarında ortaya çıkıyor. Mesela şimdiki gibi.
Birleşik Krallık, ABD’nin enflasyonla mücadelesinden ne öğrenebilir?
Birleşik Krallık’ta enflasyon hala zirvenin biraz gerisinde ancak ABD’de zirveye ulaşmış olabileceğine dair işaretler var.
Dünyanın en büyük ekonomisinden gelen son veriler, yaşam maliyetindeki yıllık artışın yüzde 9,1'den yüzde 8,5'e düştüğünü gösterirken, enerji ve gıda hariç çekirdek enflasyonun ise yüzde 5,9'da değişmeden kaldığını gösteriyor. Verilerin açıklanmasının hemen ardından Wall Street'teki hisseler, FED'in faiz oranı artışlarının hızını azaltacağı umuduyla güçlü bir şekilde yükseldi.
FED’in gerçekten de faiz artırım oranını düşürmek için somut nedenleri bulunuyor. ABD ekonomisinin 2022 yılının ilk iki çeyreğinde de daralması ve talepte yaşanan düşüş, enflasyonda bir yumuşama yaşandığını gösteriyor.
Bir sonraki endişe: Artan işsizlik
Ancak FED Başkanı Jerome Powell, savaşın kazanıldığından emin olmak istiyor. Bu nedenle beklentiler, bir sonraki faiz artışının 0,75 yerine 0,50 puan olacağı yönünde. ABD’de borçlanma maliyetlerinin yıl sonuna kadar iki kat aratarak yaklaşık yüzde 4 seviyesine çıkması bekleniyor.
Powell, ABD’nin potansiyel seviyenin altında büyüdüğü ve aşırı teslimat riski altında olduğu bir dönemi görmek istediğini söylüyor. Tahminler, gelecek yıl bu zamanlar FED’in enflasyondan çok artan işsizlik konusunda endişe duyacağını gösteriyor. Bu durum maalesef İngiltere Merkez bankası için de geçerli ve İngiltere’de yaşam maliyeti ve enflasyon yumuşamanın aksine en şiddetli şekilde kendini hissettiriyor.
İngiltere'de parasal genişleme bir süre devre dışı
İngiltere’de elektrik faturaları cep yakıyor
Credit Suisse'ten İngiltere için resesyon beklentisi
İngiltere'de ödenmeyen faturaların miktarı belli oldu
İngiltere'de enflasyon insanları aç bıraktı
İngiltere'de su kullanımına kısıtlama getiriliyor