FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
Ekonominin bir resesyon riskiyle karşı karşıya olduğu bir süredir dillendiriliyor. Güncel veriler de bunu destekler nitelikte. Özellikle konut piyasasına dair veriler ev satışlarının belirgin şekilde düştüğünü gösteriyor. Yüksek enflasyonla mücadele etmek amacıyla rekor faiz artışlarına giden FED’in de Başkan Powell’ın ağzından resesyonu bir olasılık olarak gördüğünü açıklaması, artık resesyonu bir beklenti olmaktan çıkararak yaşanması yüksek bir gelişme haline getirdi. Bu süreçte asıl soru ise FED’in bu riski neden aldığı.
Yumuşak iniş senaryosu rafa kalktı
The New York Times’tan Jeanna Smialek’in haberine göre, FED her ne kadar yumuşak bir iniş hedefinde olduğunu söylemiş olsa da bunun böyle olmayacağı artık herkesin kabulü. Genel ekonomide yaşanacak bir resesyonun ise yüksek işsizlik oranları başta olmak üzere birçok olumsuzluğu da beraberinde getireceği kesin. Peki FED bunu neden yapıyor? Enflasyonla mücadele ederken daha yumuşak bir geçiş seçeneğini neden tercih etmiyor?
Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, FED faiz oranlarını agresif şekilde yükseltmek için bir kampanya içindeymiş gibi. Sürecin siyaset ayağı ve halk ise merkez bankalarının neden ekonomiye zarar vermeyi planladığını giderek daha fazla sorguluyor. Bu da resesyon korkularının iyice artmasına neden oluyor.
Enflasyonu kontrol altına almak
FED’in resesyon riskini almasının en bilinen cevabı, enflasyonu kontrol altına almak istemesi. Sağır sultanın dahi duyduğu bu gerçek ise tek neden değil gibi duruyor.
FED, fiyat artışlarını yavaşlatmaya çalışıyor. Bunu ipotekler, araç kredilerini ve işletme kredilerini daha pahalı hale getiren bir yöntemle yani faiz oranlarını artırarak yapıyor. İlk bakışta bu denenmiş, makul ve genel kabul gören bir yöntem olarak duruyor. Ancak bu yöntemin şiddeti, enflasyonu dizginlemek için gerçekleştirilecek faiz artırımlarının sıklığı ve oranı, elde edilmesi arzulanan sonuçlar üzerinde farklılıklara neden olabiliyor.
Hisse senedi fiyatları çakıldı, ev satışları yavaşlamaya başladı.
İşsizlik kapıda
Faiz artırımları sonucunda paranın pahalı hale gelmesi, işe alımlar ve harcamalar üzerinde belirgin bir ağırlık yaratıyor. İş piyasasını yavaşlatan bu durum genel ekonomi üzerinde de bir yavaşlamaya neden oluyor. Hedeflenen de bu. Daha yavaş büyüme ve arzın talebi yakalamasını mümkün hale getirme.
Enflasyonla mücadele kapsamında rekor faiz artırımlarıyla başlayan bu uyum süreci daha şimdiden tatsız sonuçlar üretmeye başladı. Hisse senedi fiyatları çakıldı ve ev satışları yavaşlamaya başladı. En büyük tehlike ise işsizliğin artması. Bu olasılık FED’in açıklamalarına yakından bakıldığında epey yüksek gözüküyor. Ancak madalyonun öbür yüzünde FED’in haklı olduğu bir taraf da yok değil; o da hanehalklarının ve şirketlerin harcamalar noktasında hizaya sokulması. FED, bu iki aktörü tasarrufa gitmeleri noktasında baskılıyor. Resesyonu bir ihtimal değil, kabul edilmesi gereken bir gerçeklik haline getiren de zaten bu.
Yüksek enflasyon kalıcı olmamalı
FED ve diğer merkez bankaları bu uyum sürecinin engebeli, zor ve zamana yayılacak bir süreç olacağı noktasında hemfikir. FED Başkanı Powell, açıklamasında para politikasını kör bir bıçağa benzeterek daha zayıf ve başarısız sonuçların mümkün olduğunu ancak yine de olumsuz sonuçların asıl niyetleri olmadığını söyledi. FED’in ana görüşü ise enflasyonun dizginleme yöntemini seçmemesi halinde enflasyonun kademeli şekilde artmayı sürdüreceği ve nihayetinde kalıcılığını artıracağı üzerine kurulu. Bunun ise çok daha olumsuz sonuçlar vermesi yüksek olasılık gibi duruyor. Enflasyon oranının gerçekten çok yüksek olduğunu söyleyen Powell, bunun herkese zarar verdiğinin altını çiziyor.
İşsizliğin 2022 ve 2023 yıllarında keksin şekilde olmasa da artacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Ekonomi yavaşlayabilir
FED yetkilileri, ABD’yi resesyona sürükleyecek kadar talebi boğmadan, enflasyonun daha ılımlı seyredeceği ana dek ekonomiyi yavaşlatabileceklerini savunuyor. Bu nedenle işsizliğin 2022 ve 2023 yıllarında keksin şekilde olmasa da hafif şekilde artacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Ancak bu yumuşak iniş seçeneği kesinlikten oldukça uzak. Şoklar ekonomiyi sarsmaya devam ederken Ukrayna Savaşı da gıda ve yakıt fiyatlarını durmaksızın artırıyor. Çin’in pandemi sürecini kontrol altına almak için uyguladığı karantinalar ise fabrikaların üretim kapasitelerini oldukça düşürdü ve nakliye sürelerini uzattı. Bu nedenle FED’in talebi daha da geriletmesi gerekebilir ve bunu da talebi sınırlı bir mal ve hizmet arzı ile uyumlu hale getirmeden yapması olanaksız gözüküyor.
FED’in bir elin dokunup pandemi ve Ukrayna Savaşı gibi iki büyük sorunu birden ortadan kaldırması için dua ediyor olma ihtimali pek de düşük sayılmaz. Ancak bu olumsuz gelişmelerde FED’in uyguladığı geniş para politikasının etkisinin olması, FED’in de geçmiş politikaları nedeniyle pek masum olmadığını göstermesi bakımından dikkate değer.
ABD bankaları Fed'in 'stres testi'ni geçti
Yellen: Tüm resesyonlar birbirinin aynı değildir
Küresel resesyon riski yüzde 50'ye yaklaştı
Resesyonla nasıl mücadele edebilirsiniz?