Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Dünya Bankası yayımladıkları son raporlarda benzer risklere dikkat çekerek küresel ekonomi için derin durgunluk ve stagflasyon uyarısında bulundu. Dünya'da yer alan habere göre, OECD dün yayımladığı Ekonomik Görünüm raporunda, Ukrayna’da yaşanan savaşın, pandemi sonrası toparlanmanın tetiklediği yüksek enflasyonun geçici olması umudunu ortadan kaldırdığına dikkat çekti. Küresel ekonomi için 2022’ye ilişkin büyüme beklentisini yüzde 4,46’dan yüzde 3’e düşüren OECD "Savaşın Bedeli" başlıklı raporda, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle dünyanın ağır bedel ödediği ifade edildi. Büyüme tahmini 2023 için de yüzde 2,8 olarak açıklandı.
Büyümedeki yavaşlamanın savaşın bedeli olduğu belirtilen raporda "Dünya genelinde ülkeler, enflasyonist baskıları artıran, reel gelirleri ve harcamaları kısıtlayan ve toparlanmayı daha da yavaşlatan yüksek emtia fiyatlarından etkileniyor" ifadesi yer aldı. Özellikle enerji ve gıda fiyatlarındaki hızlı artışlardan kaynaklanan yüksek enflasyon dönemine girildiğinin hatırlatıldığı raporda, bunun özellikle düşük gelirli insanları zora soktuğu, dünyanın en fakir ülkelerinde de ciddi gıda güvenliği riskleri ortaya çıkardığı belirtildi. Savaşın insani felaketle birlikte ekonomik toparlanmayı yavaşlattığına ve dünya genelinde insanları etkileyen fiyat artışlarını tetiklediğine, tüketici güvenini aşağı çektiğine işaret edilen raporda, bunun Çin'in sıfır Kovid politikası ile birlikte küresel ekonomiyi daha yavaş büyüme ve artan enflasyon döngüsüne soktuğunun altı çizilerek, “Ukrayna’daki savaş ve Çin’deki kapanma önlemleri toparlanmayı alt üst etti" denildi.
Küresel ekonominin Ukrayna’nın işgali öncesinde pandeminin ardından, dünyanın her yerinde eşit olmasa da güçlü bir büyüme sürecine girdiği, ancak savaşla birlikte tedarik zincirindeki kesintilerin ekonomik toparlanmayı olumsuz etkilediği belirtildi.
Büyümenin neredeyse bütün ekonomilerde zayıf olacağına işaret edilen OECD raporunda, Avrupa ekonomilerini baskılayan faktörler arasında enerji ithalatı ve mültecilerin gelişiyle ilgili sıkıntılara da yer veriliyor.
OECD raporunda yüksek gıda ve enerji fiyatlarıyla tedarik zinciri sıkıntılarının devam etmesinin enflasyonu öngörülenden çok daha yüksek seviyelere çıkarabileceğine işaret edilerek, "OECD'nin yeni tahminleri, savaşın Almanya, İngiltere ve ABD'de 40 yılın en yüksek seviyelerine ulaşan enflasyon üzerindeki büyük ve küresel etkisini gösteriyor" ifadesine yer verildi. Tedarik zincirindeki zayıflama, emtia fiyatlarındaki baskılar ve artan faiz oranlarının etkilerinin 2023 yılı boyunca da hissedileceğine işaret edilen raporda, yıl sonunda çekirdek enflasyonun birçok büyük ekonomide merkez bankası hedefl erine yakın veya bunun üzerinde olacağı kaydedildi.
Türkiye’ye ilişkin tahminler de revize edildi
Aralıkta bu yıl için yüzde 3,3 olarak açıklanan Türkiye ekonomisine yönelik büyüme tahmini dün yayımlanan raporda yüzde 3,7'ye yükseltildi. Türkiye ekonomisinin 2023'e ilişkin büyüme tahmini de yüzde 3 oldu. Aralık ayında Türkiye için yıl sonu enflasyonu yüzde 23,9 olarak öngören OECD, tahminini yüzde 72'ye yükseltti. OECD, 2022 yılı için işsizlik oranı beklentisini yüzde 12,5'ten yüzde 11,8'e, 2023 yılı için yüzde 12,6'dan yüzde 11,8'e çekti.
Dünya Bankası'nın haziran ayı için hazırladığı Küresel Ekonomik Beklentiler raporunda da küresel ekonomi için neredeyse aynı sıkıntılı noktalara vurgu yapıldı. Stagflasyon riskinin artması ve küresel durgunluk yönünde uyarılara yer verilen raporda, pandemi nedeniyle zarar gören ekonomilerin Ukrayna’daki savaşın etkisiyle resesyona girebileceği vurgulandı. OECD ile benzer şekilde Dünya Bankası da küresel büyüme için 2022’ye ilişkin olarak daha önce yüzde 4,1 olarak açıkladığı tahminini önemli ölçüde aşağı çekerek yüzde 2,9’a düşürdü.
Küresel Ekonomik Beklentiler raporunu hazırlayan Dünya Bankası biriminin direktörü Ayhan Köse, mali şartların beklenenden hızlı sıkılaşmasının bazı ülkeleri 1980'li yıllarda görülen türden borç krizine itebileceği "gerçek bir riskin" bulunduğunu söyledi.
Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilere de yer verilen raporda, Türkiye için 2022 büyüme tahmininin yüzde 2,3, 2023 için yüzde 3,2 ve 2024 için yüzde 4 olduğu bildirildi.
Dünya Bankası raporuna göre, Ukrayna savaşının olumsuz etkilerinin, emtia ihracatçılarının kısa vadede yüksek enerji fiyatlarından elde ettiği kazanımları erozyona uğratması bekleniyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın yükselen petrol fiyatlarından fayda sağlaması ve 2022'de büyümenin yüzde 5,3'e ulaşması beklenirken 2023'te ise bu bölgede büyümenin yüzde 3,6'ya gerilemesi öngörülüyor.
Malpass ve Köse'den dikkat çeken değerlendirmeler
Ukrayna’daki işgal ekonomik aktiviteyi, yatırımları ve ticareti bir süre daha olumsuz etkilemeye devam edeceğinden küresel büyümenin 2023-2024 döneminde de bu seviyelerde yer almasının beklendiğini belirten Dünya Bankası, gelişmekte olan ülkelere ilişkin beklentilerin zayıfladığına dikkat çekti.
Raporda “Pandemi ve savaşın verdiği zararın bir sonucu olarak, gelişmekte olan ekonomilerde bu yıl kişi başına düşen gelir düzeyi, pandemi öncesi eğilimin yaklaşık yüzde 5 altında olacak” ifadesi yer alırken, bozulan beklentiler OECD raporuyla neredeyse aynı cümleler kullanılarak ifade edildi. Raporda Dünya Bankası Başkanı David Malpass’ın "Ukrayna’daki savaş, Çin'de pandemi nedeniyle uygulanan kısıtlamalar, tedarik incirindeki aksaklıklar, yüksek enflasyon ve düşük büyüme oranları ekonomik büyümeye darbe indiriyor. Pek çok ülke için resesyondan kaçınmak epey zor olacak" şeklindeki görüşlerine yer verildi. Uzun yıllar düşük büyüme oranlarının görülmeye devam edebileceği, enflasyonun ise uzun süre yüksek kalması riski bulunduğuna dikkat çekilen raporda, Dünya Bankası direktörlerinden Ayhan Köse’nin görüşlerine de yer verildi.
Gelişmekte olan ekonomilerin, mali sürdürülebilirliği sağlama ihtiyacı ile, yaşanan krizlerin en yoksul vatandaşlar üzerindeki etkilerini azaltma ihtiyacını dengelemek zorunda kalacaklarını belirten Köse’nin şu cümleleri dikkat çekti: “Para politikası kararlarını açık bir şekilde iletmek, güvenilir para politikası çerçevelerinden yararlanmak ve merkez bankası bağımsızlığını korumak, enflasyon beklentilerini etkin bir şekilde sabitleyebilir ve enflasyon ile ekonomik aktivite üzerinde istenen etkileri elde etmek için gereken politika sıkılaştırma miktarını azaltabilir.