Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
"Yarın 103'üncü yıldönümüne ulaşacağımız 19 Mayıs 1919 tarihi milletimizin istiklal ve istikbal mücadelesinin önemli dönüm noktalarından biridir. Atatürk'ü anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak anılan 19 Mayıs, dayatmalara teslim olmayıp kendi iradesini çizmenin sembolüdür. Samsun'da başlayıp Ankara'da sona eren, İzmir'de nihayete erişen bu dönemin şanı da şerefi de milletimize aittir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve milli mücadelede emeği olan herkesi, kahramanlarımızı rahmetle yad ediyorum.
Cumhuriyet bizim ilk değil, son devletimizdir. Coğrafyamızdaki son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü kuruluş yıldönümünü muasır medeniyetler seviyesi üzerine çıkarmaya adadık.
Türkiye'nin böylesine kapsamlı ve iddialı vizyona, hedefe, projeye sahip tek partisi AK Parti, tek siyasi birliği Cumhur İttifakı'dır. İnşallah AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak önümüzdeki dönemde de eser ve hizmet siyasetinde yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz.
RİZE-ARTVİN HAVALİMANI
Geçtiğimiz hafta hizmete açtığımız Rize-Artvin Havalimanı bu yıl hayata geçirdiğimiz dev projelerden birisidir. Azerbaycan Devlet Başkanı Sayın Aliyev'e ve Cumhur İttifakı'nın diğer ortakları Sayın Bahçeli ve Sayın Destici'ye, tüm milletimize çok teşekkür ediyorum. Dünyada deniz üzerinde 5 havalimanı var, 2'si bizim ülkemizde. Her ne kadar bazı gafiller bu havalimanına bile kulp takmaya kalksalar da biz milletimizin heyecanını, şükran duygularını gördük. 70 bin kişinin katıldığı açılış bizler için gurur verici oldu. Ülkemizin Karadeniz kıyısındaki son şehirleri olan Rize ve Artvin'in ekonomik potansiyelini en üst seviyede kullanabilmesini sağlayacak bu havalimanının hayırlı olmasını diliyorum.
2023 SEÇİMLERİ
2023'ü Cumhuriyet'in zirvesi değil, yeni bir başlangıç haline dönüştürmektir. Bir final değil, büyük ve güçlü Türkiye için bir milat, yeni bir başlangıç olacaktır. Esasen AK Parti'nin kazandığı her seçim böyle bir başlangıçtır. 2002 Kasım seçimleri istikrar ve güven arayan Türkiye'nin ayak sesiydi. Vesayete meydan okuduğumuz 2007 seçimleri demokrasi ve özgürlük haykırışıydı. Eser ve hizmetle girdiğimiz 2011 seçimleri çağ atlatma mücadelemizin başlangıcıydı. Darbecilere ve onları kullananlara cevabımızı 2018 seçimleriyle verdik.
2023 seçimleri de büyük ve güçlü Türkiye hedefimizin kilit taşı olacaktır. Bu tablo bizim kadar bölgemiz ve ülkemiz üzerinde hesapları olanların da dikkatini çekmektedir. Bu güçler içeride kendi senaryolarına uygun siyasetçi, STK'cı, medya mensubu kılıklı aktörler bulabilmektedir.
Kumpasla geldikleri koltuklarını herkese duymak istediklerini söyleyen, yalanı, iftirayı siyaset diye pazarlayan, ülke ve milletin hayrına tek sözü olmayan karikatür tiplerin cesaretlerinin arttığını görüyoruz. Bunlar milletin ferasetini yenebileceklerini sanan zavallılardır. Milletimiz Demokrat Parti'den beri şamar üstüne şamar indirmelerine rağmen aynı zihniyetle yollarına devam etmelerini ibretle izliyoruz. 2023'te defterlerini dürecek, siyaset arşivine havale edeceğiz.
Teşkilatlarımıza, milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza sahada olmalarını, milletimizin gönlünü kazanmak için çalışmalarını tavsiye etmemin sebebi budur. Eser ve hizmet siyasetimizden, istiklal ve istikbal davamızdan taviz vermeden çalışacağız. Dünya ile birlikte bizi etkileyen sınamalar karşısında duruşumuzu bozmayacağız.
KAFTANCIOĞLU AÇIKLAMASI
CHP ve şurekası sürekli öyle konularla, öyle zırva iddialarla karşımıza çıkıyorlar ki muhatap alıp cevap vermeyi zul addediyoruz. CHP İstanbul İl Başkanı'nın mahkumiyet kararlarının bazılarının Yargıtay tarafından onanmasının ardından bize yönelik saldırı, hakaret dalgası başlattılar. Yargı kararları eleştirilebilir. Ama bu eleştirilerin yargı mensupları ve ülkeyi yönetenlerin kişilik haklarına varması hukukun konusudur.
Ardından hakikatle, akılla, mantıkla ilgisi olmayan bir SADAT tantanası çıkardılar. SADAT, TSK'dan emekli bir grup subayın savunma alanında danışmanlık hizmeti vermek için kurdukları şirkettir. Bu şirket sömürge altında kalmış İslam ülkelerine yönelik çalışmalar yapıyor.
2018 yılında bir partinin genel başkanı hanımefendi çeşitli yerlerde silahlı kamplar kurulduğu iddiasını dile getirmişti. Cumhuriyet Başsavclığı bunun yalan olduğunu ortaya koymuştu. CHP'nin başındaki zat, SADAT'ın önüne gidip benzer zırvaları ifade etmiştir. Biz bunu, Türkiye'nin bölgesindeki çatışmalarda üstlendiği arabulucu rolüne ve kapsamlı operasyonlarına bir cevap olduğunu iyi biliyoruz. Bunun suflesinin nereden geldiğini, niçin şimdi yapıldığını iyi biliyoruz. Başaramayacaksınız.
Hiçbir alakam olmadığı halde, bizim kullandığımız bir darbeci kuruluş olduğunu söyleyecek kadar bu başkan terbiyesizleşiyor. Bay Kemal ne dersen de, sen sabahtan akşama yalanla yatıyor, yalanla kalkıyorsun. Hiçbir zaman senin dürüstlüğüne şahit olmadık. Bu yalanların tutmayacak. Sinsi, siyasi, ekonomik çelmelerle neticeye ulaştıramadığınız işi Bay Kemal gibi karikatürü tiple hiç elde edemezsiniz. Oturun bizimle nasıl çalışabileceğinizin hesabını yapın. Biz insanlığımızı, diplomatik nezaketemizi gösterelim, onlar bildiği yoldan yürüsün.
Karşımızdaki habis zihniyet boş durmuyor. Henüz SADAT tartışması bitmeden Atatürk Havalimanı'nda inşa edeceğimiz millet bahçesine saldırmaya başladılar. Öyle alçakça, since yapıyorlar ki bu senaryo bunların kalibresini aşar. İstanbul Havalimanı'nın inşası başladığından beri kendi ticaret konumlarının sarsılacağından endişelenenlerin yalan kumpası estiriliyor. Bu tesisin adı 12 Eylül'e kadar Yeşilköy Havalimanı'ydı. Tüm darbecilerin yaptığı ihaneti gizlemek için kullandığı araç hep Atatürk maskesi olmuştur. 12 Eylül darbecilerinin başı Evren de Cumhurbaşkanlığı döneminde Yeşilköy'ün ismini Atatürk yaparak aynı yolu izlemiştir. Bunların derdi Atatürk'ün ismine sahip çıkmak değil, kendi kirli gündemlerini inşa etmektir. Gerçekten Atatürk hassasiyetleri olsaydı, kendilerine 'Mustafa Kemal'in itleri' diyenlerden hesap sorarlardı.
ATATÜRK HAVALİMANI'NA MİLLET BAHÇESİ
Bu hesabı soramayanların iftiraları ortada. Böyle samimiyetleri olsaydı, kendi ülkelerini yabancılara şikayet eden genel başkanlarından, belediye başkanlarından hesap sorarlardı. Atatürk Kültür Merkezi'ne karşı olanlardan hesap sorarlardı. Meselenin Atatürk değil, ülkenin ve milletin kazanımları olduğu izaha muhtaca gerek kalmayacak kadar açık.
Atatürk Havalimanı'nın faaliyetlerine devamı, etkileriyle sürdürülemez bir hale gelmişti. Dünyanın pek çok yerinde yapıldığı gibi biz de yeni havalimanı inşa ederek bu sorunun çözümü yoluna gittik. Bundan bile rahatsız oldular. Sadece kargo bölümü Atatürk Havalimanı kadar olan İstanbul Havalimanı ülkemizin en büyük kazanımları arasına girmiştir. Bu gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü ve nefesi yetmeyecektir.
Atatürk Havalimanı'nın bir pisti oradaki hastaneye hizmet vermek ve ihtiyaç durumu için faal tutulmaktadır. Yeni havalimanımız ise milletimiz cebinden tek kuruş çıkmadan yapıldığıyla kalmamış, milletin cebine para aktaran kaynak haline gelmiştir. Atatürk Havalimanı'na yapacağımız millet bahçesine çevrecilik için karşı çıkmaları tam bir garabettir.
İstanbul'un belediye başkanı olduğum dönemde İstanbul'un orta şeritlerine 1 mlyon 250 bin ağaç diktik. Bizimle yeşilde yarışmaya yelteniyorsun Bay Kemal. Ne sen ne yandaşların bunu başaramazsınız. Bursa, İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere kaç tane millet bahçesi yaptınız? Buna itiraz ednelerin insanlığından şüphe etmek lazım.
Şimdi dikilecek 132 bin ağacıyla, yürüyüş yollarıyla bu projeye karşı çıkmakla kalmıyor, buraların yabancılara satılacağı iddiasıyla mileti galyana getirmeye çalışıyor. Bunlar için Arabı, Ortaasyalısı yabancıdır. Bu zatın merhum Aliye İzzetbegoviç için söylediği sözler onun hangi kriterlere göre ayrım yaptığını gösterir. Aliya'nın karargahını mağara diyerek değersizleştirmeye çalışanlara en güzel cevabo Boşnak kardeşlerimizin vereceğine inanıyorum. Sen mağarada yaşayanlarla siyasi ortaklık yapıyorsun, onlarla devam et. Onların hali ortada. Gel bir an önce o mağaradakilerden kurtul. Bay Kemal boşuna uğraşma, biz verdiğimiz sözün arkasındayız.
KILIÇDAROĞLU'NUN ARAPÇA TWEETİ
Aşağılık kompleksi ruhlarına öyle sinmiş ki medeniyet ve tarihimize ihanet ederken, batıya bir hayranlık beslerler. Bu zat Arapça mesajını Türkiye'nin çıkarını savunmak için değil, Körfez sermayesini tehdit için attı. Sermaye sahiplerinden devletin memuruna kadar herkesi tehdit ederek yatırımları engellemk siyaset değil, ihanettir. Bunların derdi ne ülkenin kalkınması, ne milletin refahı, ne Türkiye'nin gelecğeidir. Anlaşılan o ki son görevin adı misyon havalimanıdır. Tek parti faşizmini kusmayı siyaset sanan bu güruhu zavallılığıyla tek başına bırakıyoruz.
Varsın onlar İstanbul'a hizmet diye musluk açmaya devam etsinler. Biz İstanbulla birlikte ülkemizin tamamına eserlerimizle, yatırımlarımızla mührümüzü vurmayı sürdüreceğiz. 29 Mayıs'ı da Bay Kemal istersen sen de gel... Atatürk Havalimanı'nda kutlayacağız. Sen 700 kişiyi topla götür, engeller kurmaya çalış. Biz orada 29 Mayıs İstanbul'un fethini kutlayacağız.
SURİYELİ GÖÇMENLER TARTIŞMASI
Son günlerde yaşayanan Suriyeli sığınmacılar tartışması kirli planın parçasıdır. Bizi endişelendiren CHP'nin başındaki zatın aynı küçük siyaseti, ülkede kin ve nefret tohumları atma pahasına sürdürmektedir. Bu parti ülekmizin açık kapı politkasının yetersizliğinden, kalıcı çözüm arayışlarına girilmemesidnden, bu insanların toplumsal hayata katılım gibi hizmetlerin verilememesinden söz ediyor. CHP'nin kin, nefret kokan sözlerinin karşı çıkıyor mazlumların yanında yer alacağımızı söylüyoruz.
Temsilcisi olduğumıuz insani ve ahlaki duruş çemberi her vatandaşımızı kapsamaktadır. Bu çemberin dışında kalanlar da var. Darbeciler, vesayetçiler, terör örgütü destekçileri, ülke düşmanları bunun dışındadır. Geçmişte başka partilere oy vemriş olsa da bu hassasiyetleri paylaşan herkesi çzigimizin gerisinde görüyoruz. Bu yerli, milli, özgürlükçü, kapsayıcı duruşumuzu koruyacağız.
Ülkemizin içinde attığmız her adım gibi sınırlarımız dışındaki her politklamızı bu anlayışla belirtyiyor ve uyguluyoruz.
Enerji ve hammadde fiyatlarının tetiklediği enflasyon, ekonomik sıkıntılar herkesi kara kara düşündürüyor. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra insanlığın Rusya-Ukrayan arasındaki bu savaşta Ukrayna topraklarındaki vitrinin oluşturduğu büyük çatışma riski güvenlik planlarını öne çıkardı.
NATO'NUN GENİŞLEMESİ
NATO doğu sınırlarını güçlendirmek için arayışlar içinde. Genişlemeye yönelik kimi adımlar atılıyor. Ukrayna krizinin ardından sergilenen dayanışma, açılan kucakları, gösterilen hoşgörüyü tebessümle izliyoruz. Biz yıllarca terörle mücadele etmiş bir NATO müttefiki olarak bu tabloyla hiç karşılaşmadık. Müttefiklerimizden bizim hassasiyetlerimizi anlamalarını, saygı göstermelerini, mümkünse destek vermelerini bekliyoruz.
Bizim terör örgütlerinnin saldırılarına karşı sınırlarımızı koruma hassasiyetimiz var. Yıllarca çok acılar çektik, bedeller ödedik. Bu hassasiyetimize hiçbir müttefikimiz beklediğimiz ölçüde saygı göstermedi. PKK ve DEAŞ'ın ssınırlarımıza dayandığı dönemde hava savunma sistemlerinin götürüldüğü günleri unutmadık. Türkiye'yü güç durumda bırakmak için çabalayan NATO'daki müttefiklerimizi biliyoruz. Kardeşlerimize karşı sorumluluklarımızdan kaynaklanan hassasiyetlerimiz var. Bu insanlara sırtımızı dönemeyiz. NATO ve AB içinde her türlü şımarıklığı sergileyen kimi ülkelere sınırsız hoşgörü gösterseler de müttefiklerimizimizin bu yaklaşımımızı paylaşmadıkları açıktır.
İSVEÇ'İN NATO ÜYELİĞİNE: EVET DİYEMEYİZ
Bu tavırlara rağmen biz ittifak içinde sorumluluklarımızı yerine getirmeyi sürdürdük. Bu önümüze getirilen her teklife evet diyeceğimiz anlamına gelmiyor. NATO'nun genişlemesi bizim hassasiyetlerimize gösterilecek saygıyla anlamlıdır. Caddelerinde teröristlerin o ülkenin polislerin desteğiyle eylemleri yapılırken, biz bunları görmeyecek miyiz? İsveç'te 30 teröristi istedik, 'Vermeyiz' dediler. Siz teröristleri vermeyeceksiniz, bizden NATO üyeliği isteyeceksiniz. Bu güvenlik teşkilatını güvenlikten yoksun hale getirmeye biz evet diyemeyiz. Bu yanlış Yunanistan ile bir kez yapıldı. Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Pazartesi günü gelmek istiyorlarmış, yorulmasınlar, gerek yok.
TERÖRLE MÜCADELE
Türkiye'nin 2016 yılından beri uyguladığı güvenlik stratejisi bulunuyor. Reyhanlı'dan Şemdinli'ye kadar coğrafyanın durumuna göre değişmekle birlikte 30 km derinlikte güvenlik hattı oluşturuyoruz.
Türkiye'nin terörle, göçle, mezhep ve köken ayrımcılığı tuzağıyla hedeflerinden uzaklaştırılmasına izin veremeyiz. Bu ülkelere verilen paralar açık net ortada. Yüz milyonlarca avroyu bunlara veriyorlar, terör örgütü palazlansın diye. Binlerce TIR silah, araç gereç Türkiye'deki terör örgütlerine gönderilmedi mi? Bunlar NATO ortağı değil miydi? Bu delikten bir daha sokulmayacağız.
Güvenlik bölgelerinin önemli kısmını tamamladık. Kalan kısımlarla çalışmaları hayata geçirmekte kararlıyız. buradan hem bölgede etki sahibi ülkelere hem de NATO'daki müttefiklere sesleniyorum; gelin Türkiye'nin haklı, meşru harekatlarına destek verin, ayağımıza çelme takmaya çalışmayın. Biz müttefiklerimizden farklı olarak demokrasi ve güvenlik operasyonlarımızı hiçbir masumun saçının teline zarar vermeden yürütüyoruz. Zaten aksi bir durum olsaydı dünyayı başımıza yıkarlardı.
500 bin Suriyelinin kendi topraklarına dönüşünü sağladık. Briket evlerle sınırlarımız ötesinde ailelere daha insani şartlara sahip yerler yapıyoruz. Uluslararası kuruluşların desteğiyle eğitimden sağlığa, sanayinden tarıma 1 milyon kişiyi barındıracak şehirler kuruyoruz."
Erdoğan: İsveç ve Finlandiya'nın terör tavrı net değil
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dijital faşizm bir tehdit haline geldi
Erdoğan: İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine olumlu bakmıyoruz