Son aylarda hızla artan enflasyonla beraber esnaf, sokaktaki ekonomik hareketin de ciddi oranda etkilendiğini belirtiyor. Buna göre artan girdi maliyetleri işletme süreçlerini zorlarken düşen alım gücü ile birlikte vatandaşın alışveriş alışkanlıkları da zorunlu olarak değişiyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan nisan ayı verilerine göre tüketici enflasyonu yıllık bazda yüzde 69.97'ye yükselmişti. Aynı dönemde üretici enflasyonunda yıllık artış ise yüzde 121.82 olarak açıklandı. Üretici enflasyonundaki aşırı artışın önümüzdeki aylarda tüketici enflasyonunda da kendisini göstermesi bekleniyor.
DW Türkçe'ye konuşan esnaflar da maliyetlerdeki artışın ve vatandaşın alım gücündeki düşüşün kendini her geçen gün daha fazla hissettirdiğini söylüyor.
Bayrampaşa’da kebap dükkânı işleten 50 yaşındaki Remzi Dündar, geçen yıl 70 liraya aldığı etin bu yıl 150 liraya, 30 liraya aldığı kuyruk yağının 120 liraya, 4 liraya aldığı domatesin bu yıl 20 liraya, 100 liraya aldığı tüpün 280 liraya çıktığını ayrıca aylık 700 lira gelen elektrik faturasının da 1500 liraya çıktığını belirtiyor. Dündar, bu süreçte süt ürünlerinin 3 kat fiyat artışı yaşadığını dükkânda kullanılan bütün malzemelerde neredeyse haftalık maliyet artışı ile karşılaştığını belirtiyor.
Aksaray’da 10 yıldır bakkal dükkânı işleten Recai Onay da artan girdi maliyetleri ve sürekli zamlanan fiyatlar yüzünden yakın döneme kadar açık tuttuğu manav tezgahını kaldırdığı söylüyor. Domates, salatalık ve yeşillik ürünlerinde çok hızlı fiyat artışları yaşandığını vurgulayan Onay, bölgedeki her bakkalın aynı zamanda manav tezgahının da bulunduğunu ama kısa süre önce tüm esnafın bundan vazgeçmeye başladığını anlatıyor.
Sucuk, salam, kaşar peyniri, tereyağı ve zeytin gibi ürünlerin son bir yılda yüzde 150'den fazla zamlandığını dile getiren Onay, "Bu durum bizim bütün işleyişimizi bozdu. Önceden etrafta çalışan bütün çalışanlar benden kahvaltılık alırdı. Zaten buradaki bakkalların çoğu böyle çalışıyor. İşleyişimizin önemli bölümü sabah olurdu. Yani kahvaltılık ürünlerinde artık günlük zamlar yaşanmaya başladı. Biz bu zamları kısmen uyguladık. Daha sonra müşteriler ayağını çekmeye başladı. Şimdi herkes evden getiriyor kahvaltılığını. Pahalı olduğu için bizden almıyorlar. Günde 100 kişiye kahvaltılık satıyordum belki şimdi bunun yarısına bile ulaşmak imkânsız" ifadelerini kullanıyor.
Zeytinburnu-Topkapı hattında minibüs işletmeciliği yapan Sezgin Özkurt ise akaryakıt giderlerine dikkat çekiyor. Enflasyonun çok üzerinde bir maliyet yükü ile karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Özkurt, taşıma ücretlerine zamlar yapılmasına rağmen akaryakıttaki artışın tün gelirlerini sildiğini aktarıyor.
500 lira 100 lira bile etmiyor
Bayrampaşa Kocatepe’de taksi durağı işleten 70 yaşındaki Hakkı Özkurt da bu durumdan oldukça şikayetçi. Ulaşım ücretlerine yapılan zamların taşımacılıkla uğraşan esnafa bir katkı sağlamadığını vurgulayan Hakkı Özkurt, "Yakıt, vergiler ve araçların diğer masrafları ile kazançlar önemli ölçüde eridi. Ben önceden 100 lira kazanıyorsam bunun bir değeri vardı. Evet şimdi aynı işe 500 lira kazanıyorum ama 100 lirayla aldığım şeyleri alamıyorum. 500 liranın 100 lira kadar değeri yok. Yani geçmişteki 100 lira şimdiki 500 liradan çok daha iyiydi. Keşke öyle olsa" diyor.
15 bin liradan 36 bin liraya…
Beyazıt bölgesinde sahaf dükkânı işleten 35 yaşındaki esnaf Nurullah Baydemir için son 1 yıl oldukça zorlu geçmiş. Kâğıt fiyatlarındaki artışın kitap piyasasını derinden etkilediğini aktaran Baydemir, özellikle üniversite öğrencilerinin bu konuda sancılı bir süreç yaşadığını anlatıyor. Baydemir’in verdiği örneklere göre geçen yıl bir hukuk fakültesi öğrencisinin ders kitabı 120 lirayken bu yıl aynı kitap 225 lira. Buna göre artış sadece ders kitapları ile sınırlı değil. 200 sayfadan az bir roman geçen yıl 20 liraya satılırken şu an aynı kitabı 50 liraya bulmak zor.
Baydemir, geçen yıl 2 bin adetlik bir kitap baskısının matbaadan 15 bin liraya çıktığını şimdi ise aynı baskının 36 bin lira olduğunu söylüyor.
Durum neredeyse her esnaf için aynı. Haber için görüşlerine başvurduğumuz berber esnafı şampuan, krem, tıraş malzemeleri ve havlu gibi ürünlerin zamlanma hızına yetişemediğini, pastane esnafı ise ve un ve enerji fiyatlarındaki artışın daha ne kadar süreceğini bilmediğini anlatıyor. Esnafa göre girdi maliyetlerindeki ve işletme giderlerinde artışı müşterinin eskisi gibi karşılayabilmesi de pek mümkün gözükmüyor.
Orta kesim yok oldu
İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (İSTESOB) Başkanı Faik Yılmaz, yıllardır orta direk olarak tanımlanan kesimin esnafın en önemli müşteri grubu olduğunu ancak son zamanlarda bu kesimin önemli bir gelir kaybına uğradığını dile getirdi. Piyasada yaşanan sıkıntılardan hem esnafın hem de vatandaşın olumsuz etkilendiğini ifade eden Yılmaz, "Bu konuda hem vatandaşı rahatlatacak önlemler alınmalı hem de esnafa yeni destekler verilmeli. Vatandaş da esnaf da belirsizlikten önünü göremiyor. Bu durum herkesi kötü etkiliyor" dedi.
Öğrenciler dükkanıma gelemiyor
Kebap ustası Remzi Dündar, maliyetlerdeki artış yüzünden artık yanında elaman çalıştıramadığını bu yüzden dükkanını eşi ile işletmeye çalıştıklarını dile getiriyor. Tüm giderleri bu dönemde en az seviyede tutmaya çalıştıklarını vurgulayan Dündar, şöyle devam ediyor:
"Mecburen tüm maliyetleri kısıyoruz. Bunu yapmak zorundayız. Ama ne yaparsak yapalım girdi maliyetlerindeki artışı ürünlere yansıtmak zorundayız. Ancak o zaman da müşteri zorlanıyor. Benim dükkanıma önceden her kesimden müşteri gelirdi. Öğrenci de gelirdi işçi de gelirdi. Sürekli ailesiyle gelen müşterilerimiz de vardı. Ama artık durum değişti. Öğrenci nasıl kebap yesin. Artık herkes kapıdan fiyat soruyor. 'Şu fiyata olur mu' diyen var. İnsanların alım gücü gerçekten bitmiş durumda. Gelenden gidenden bu çok belli. İnsanların isteklerine davranışlarına yansıyor zaten."
Ancak Dündar, bu süreçti belli bir kesimin de durumdan hiç etkilenmediğinin altını çiziyor. Buna göre daha önce maddi durumu iyi olan müşteriler artık daha da rahat alışveriş yapmaya devam ediyor.
Gelir eşitsizliği yüksek seviyelerde
TÜİK tarafından paylaşılan 2021 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre de Türkiye'de yıllık ortalama eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri 2021 yılında 37 bin 400 TL oldu. Araştırmaya göre bu gelirin en yüksek olduğu bölge 51 bin 765 ile İstanbul. Bu bölgeyi, 47 bin 595 TL ile İzmir bölgesi ve 46 bin 516 TL ile Ankara izledi. En düşük yıllık ortalama eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri ise 18 bin 278 TL ile Van, Muş, Bitlis, Hakkâri bölgesinde gerçekleşti.
Türkiye'de en düşük 20'lik grupta yer alan kişilerin fert geliri ortalama 11 bin 427 lira olurken en yüksek 20'lik grupta yer alan kişilerin ortalama fert geliri 87 bin 366 lira oldu. Bu rakam İstanbul'da en yüksek 20'lik grupta 130 bin 325 liraya çıktı. İstanbul'da en düşük 20'lik grupta yer alan kişilerin ortalama geliri 15 bin 814 lira oldu. İstanbul bu makasla gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu bölge olarak öne çıkıyor.
Önceden boşluk olmazdı
Sahaf Nurullah Baydemir de kitap almaya gelenlerin artık çoğu zaman almadan döndüğünü, insanların fiyatları duyunca vazgeçtiğini belirtiyor. Baydemir, durumu şu sözlerle anlatıyor:
"Burası yıllardır hareketli olan bir çarşı. Hemen yanımız İstanbul Üniversitesi. Burada hareket çok. Şu dükkanların önünde önceden boşluk olmazdı. Şimdi dükkân sahipleri öylece kapıda bekliyor. Çünkü müşteri yok. Kimseyi boş bulamazdınız. Şimdi esnaf sıkıntıdan kendi arasında muhabbet ediyor her saat. Alım gücü düşünce, fiyatlar da artınca müşteri hareketi çok azaldı."
Avrupa'da ekonomik kriz: Faiz artışı sinyali!
Nebati: Enflasyonu birlikte yeneceğiz