Yazdır

Dr. Yaşaroğlu: Zekât ekonomik büyüme ve kalkınmaya destek olur

Tarih: 13 Nisan 2022 - 08:15

Milyonlarca Müslüman, Ramazan’ın gönül iklimini ve bereketini yaşıyor. Peki, zekat, fitre, sadaka hakkında ne biliyoruz? Bu ayın insan sağlığı kadar toplum sağlığına kazançları nelerdir? İlahiyatçı Dr. Kâmil Yaşaroğlu anlatıyor…

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Rahmet ayı, bereket ayı Ramazan’ı Şerif’i bir kez daha idrak ettik. Bu mübarek ayı yaşarken, ibadetler gerçekleştirilirken bir ekonomik öğretiyi de anlamamız gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuyu “Kazandıran Sohbetler”de Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kâmil Yaşaroğlu ile konuştuk.

“TÜRKİYE DİYANET VAKFI TARAFINDAN HAZIRLANAN İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ’NDEKİ 95 MADDENİN YAZARIYIM”

- Sayın Yaşaroğlu, bu sohbetimizi sizin yurt dışında göreviniz sürerken gerçekleştiriyoruz. Biraz akademik çalışmalarınızdan ve kendinizden söz eder misiniz?

- 1966 yılında İstanbul'da doğdum. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni bitirdikten sonra (1988) aynı Üniversite’nin Temel İslam Bilimleri bölümünde yüksek lisans ve doktora yaptım. 1993-1994 yıllarında akademik araştırmalar yapmak amacıyla İngiltere’de bulundum. 1996-2002 yılları arasında Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı ve müellif-redaktör olarak çalıştım. 1998-1999 döneminde Türkmenistan Mahtumkulu Devlet Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptım. Mart 2004-Aralık 2011 tarihleri arasında İSAM’da Genel Sekreter olarak görev yaptıktan sonra Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne öğretim üyesi olarak atandım. Şu anda geçici görevle Kazakistan'daki Uluslararası Ahmet Yesevi Türk-Kazak Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak bulunmaktayım. Yaklaşık 10 yıldır çeşitli televizyon programlarının yapımcı-sunuculuğunu üstlendim ve konuk olarak bulundum. Kanal D, 24TV, Diyanet TV, Digitürk'te sahur ve iftar programlarında sunucu ve konuk olarak yer aldım. VavRadyo’da haftalık “İslam Ahlakı” konulu programı ve VavTV’de canlı olarak yayınlanan “İnsana Değer” ve “Son Davet” isimli iki programı bir yıl süreyle hazırlayıp sundum. Ayrıca uzun bir süre Milliyet gazetesinde Ramazan sayfası hazırladım. Bu yıl da Kazakistan’daki Türkistan TV adlı kanalda Ramazan ayı boyunca “Yesevi Sofrası” isimli bir program sunuyorum.

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından hazırlanan İslâm Ansiklopedisi’ndeki 95 maddenin yazarıyım. Yayımlanmış olan makalelerimin yanı sıra “Hitabet ve Meslekî Uygulama”, “Muhammed Hamîdullah”, “Düşünce Dünyamızdan 40 Kavram” ve “İslam Ahlakından 40 Kavram” isimli eserleri telif ettim.

“BÜTÜN İBADETLER BİZİM DAHA İYİ BİR İNSAN OLMAMIZA MANEVİ BAKIMDAN KENDİMİZİ GELİŞTİRMEMİZE VESİLE OLUR”

- Ramazan ayında yaşanan ibadetlerin sadece aç kalmak ya da dualarla sınırlı olmadığını biliyoruz. Bu mübarek ayda insan olarak, iyi bir Müslüman olarak kendi hayatımıza toplum hayatına neler katmalıyız?

- Ramazan ayı gerek bireysel gerekse toplumsal hayatımız açısından bize değer katan kutlu bir süreçtir. Bir aylık oruç ibadeti bizi sadece bedensel olarak rahatlatmaz aynı zamanda ruhi bakımdan olgunlaşmamıza da yardımcı olur. Aslında bütün ibadetler bizim daha iyi bir insan olmamıza manevi bakımdan kendimizi geliştirmemize vesile olur. Bu bakımdan oruç ibadetini de bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Ramazan ayı süresince gerek kendimiz gerekse farklı ortamlarda birlikte bulunduğumuz (iş ortamı, aile ortamı, komşuluk ilişkileri vb.) kişilerle ilişkilerimize ayrı bir özen göstermek durumundayız. Peygamber Efendimiz’in ifadesiyle “Müslüman, diğer insanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir”. Bu bakımdan temel hedefimiz bir taraftan Rabbimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirirken diğer taraftan diğer insanlarla aramızda güven ve huzur temelli bir bağ kurmaya çalışmalıyız. Ramazan ayının sonuna geldiğimizde daha iyi bir insan ve daha iyi bir Müslüman olma yönünde bize mesafe aldıracak çabalara odaklanmamız gerekiyor. Ahlaki bakımdan bizi olgunlaştıracak davranışlarla aramızdaki irtibatı güçlendirmeliyiz. Bu ay aynı zamanda Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başladığı aydır. Dolayısıyla Ramazan ayında imkanlarımız ölçüsünde Kur’an-ı Kerim’i tanımak için elimizden geldiğince gayret göstermeliyiz.

“ZEKÂT, MAL BİRİKTİRME SEVGİSİNE SEBEP OLAN CİMRİLİĞİ ENGELLEYİP, CÖMERTLİĞİN YAYGINLAŞMASINA DA VESİLE OLUR”

- Fitre ve zekât genelde bu ay içinde bayram öncesi veriliyor. Bu uygulamaları somut örneklerle ve ekonomimize katkısı açısından değerlendirebilir misiniz?

- Bir toplumda zenginlerin ve fakirlerin bulunması doğaldır. Fakat doğal olmayan, bu kesimlerin birbirlerinin haklarını gözetmemesi, bu durumun toplumda gerilim ve gerginlik sebebi olmasıdır.

Son dönemlerde gelişmiş ülkelerde bile sosyal güvenlik kurumlarının önemli düzeyde açıklar verdiği bilinmektedir. Dolayısıyla toplumda sosyal adaletin sağlanmasına yönelik olarak devletin dışındaki başka seçenek ve imkanlar da gündeme gelebilmektedir. Bu bağlamda zekâtın önemli bir fonksiyonunun olduğunu söyleyebiliriz.

Temel ihtiyaçlarını karşılayabilen ve nisap miktarı mala sahip olan her müslüman, bu malın üzerinden bir yılın geçmesinin ardından zekât yükümlüsü olur. Nisap, zekâtla yükümlü olmak için esas alınan zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçü 80,18 gram altın olarak belirlenmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de zekâtın mâna ve öneminden bahseden birçok ayet vardır: "Hidâyet ve müjde namaz kılan, zekât veren müminler içindir" (Lokmân suresi 3-4).

Zekât, zengindeki merhamet ve şefkat duygularını harekete geçirerek, servetin belli bir bölümünün ihtiyaç sahiplerine aktarılmasına imkân verir. Yüce Yaratıcının emri gereği ve karşılıksız olarak yerine getirilen bu ibadet sayesinde muhtaç kimselerle varlıklı kişiler arasında bir köprü kurulmuş olur. Ayrıca zekât, mal biriktirme sevgisine sebep olan cimriliği engelleyip, cömertliğin yaygınlaşmasına da vesile olur.

Müslümanlar Ramazan ayında zekât vermeyi gelenek haline getirmişlerdir. Yapılan araştırmalarda Türkiye'de 50 milyar dolar civarında bir zekât potansiyelinin olduğu ifade edilmektedir. Dünyadaki zekât potansiyelinin ise 10 trilyon dolar civarında olduğu hesaplanmıştır.

Zengin kesimlerden yoksul kesimlere doğru zekât geliri transfer edildikçe yoksul kesimin gelirinin orta tabakaya doğru yükselmesi, yoksul sayısının ve yoksulluk oranının azalması beklenir.

Zekât, sadece gelir dağılımındaki adaleti teminle kalmaz, aynı zamanda ekonomik büyüme ve kalkınmaya da destek olur. Harcanabilir gelire etki eden zekât, dar gelirli kesime intikal ettiği için, harcanması daha kolay ve hızlı olur.

Müslümanlar Ramazan ayında zekât vermeyi gelenek haline getirmişlerdir. Yapılan araştırmalarda Türkiye'de 50 milyar dolar civarında bir zekât potansiyelinin olduğu ifade edilmektedir. Dünyadaki zekât potansiyelinin ise 10 trilyon dolar civarında olduğu hesaplanmıştır.

Halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası; insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen müslümanın, vermesi gereken bir sadakadır. Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Fitrenin hedefi, bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanması, böylece bayram sevincine iştirak etmesine katkıda bulunmaktır. 2022 yılı Ramazan ayı fitre miktarı Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 40 TL olarak belirlenmiştir. Bu miktar fitrenin asgari ölçüsüdür. Günümüzde fitrenin miktarının belirlenmesinde, fitreyi verecek olan kişinin bir günlük (iki öğün) normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması daha uygundur. Fitre için verilecek olan miktar aynı zamanda ihtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimselerin her güne karşılık ödeyecekleri oruç fidyesi bedelidir.

“KÖTÜ, ÇÜRÜMÜŞ, İNSANLARIN RAĞBET ETMEDİĞİ MODASI GEÇMİŞ ŞEYLER SADAKA OLARAK VERİLMEMELİDİR”

- Oruç kefareti ve sadaka konusu ile bu ayda yapılan erzak yardımlarının anlamları açıklayıp ekonomiye katkısını yorumlar mısınız?

- Ramazan ayında zekât ibadeti dışında gönüllü olarak yapılan erzak yardımları ve bağışlar da muhtaç kimselerin ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir fonksiyon yerine getirmektedir. Yaşlılık ya da iyileşme ümidi olmayan hastalık sebebiyle oruç tutamayanların vermeleri gerek fidyeler de alt gelir gruplarının durumlarının düzelmesine imkân sağlamaktadır. Gerek oruç fidyesi gerekse gönüllü yapılan erzak yardımı ve bağışların aynı zamanda ekonomiye canlılık kazandırdığını ifade etmemiz gerekir. Devletin kasasından herhangi bir harcama yapılmadan, tamamen toplum tarafından gönüllü olarak finanse edilen bir hareketlilik söz konusudur.

Gerek sadaka gerekse erzak yardımlarında dikkat edilmesi gereken en önemli husus gösterişten uzak kalmaktır. Malî yardımın ve sadakanın Allah rızası için yapılmış olmasının kesin işareti, yardım yapılan kimseden hiçbir menfaat beklememek, onu yardım sebebiyle minnet altında tutmamak, incitmemek, hiç böyle bir şey olmamış gibi davranmaktır. Sadaka Allah rızası için verildiği ve karşılığında bir menfaat beklenmediği, ihtiyaç sahibi incitilmediği takdirde harcayana bereket ve sevap getirir. Aksi halde verilen boşa gider, hem maldan olunur hem de sevaptan mahrum kalınır.

Atalarımız, “Sağ elin verdiğini sol el görmesin.” demişlerdir. Nitekim Hz. Peygamber bir hadis-i şerifinde, hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde, Allah tarafından gölgelendirilecek olan kişileri sayarken onlardan birisinin de; “sağ elinin verdiğinden sol elinin haberi olmayacak derecede gizli sadaka veren kişi” olduğunu bildirmektedir. Sadaka olarak verilecek mal, helâl yoldan kazanılmış olmalı, verilecek kişinin ihtiyacını karşılayacak en güzel mal seçilerek verilmelidir. Kötü, çürümüş, insanların rağbet etmediği modası geçmiş şeyler sadaka olarak verilmemelidir. Sadaka verirken kişinin en yakınındaki fakir ve muhtaç insanlardan başlaması daha değerlidir.

Sadaka Allah rızası için verildiği ve karşılığında bir menfaat beklenmediği, ihtiyaç sahibi incitilmediği takdirde harcayana bereket ve sevap getirir. Aksi halde verilen boşa gider, hem maldan olunur hem de sevaptan mahrum kalınır.

“ORUÇ İBADETİ ASLINDA İSRAFTAN UZAK BİR HAYAT STANDARDINA ULAŞMAK İÇİN ÇOK İYİ BİR FIRSATTIR”

- Dünyamız su, enerji ve gıda dar boğazı ile karşı karşıya… Bu konularda en önemli olan konu israfa karşı olmak ve tasarruflu yaşamak… Bu konuda da Ramazan ayının özel bir öğreti anlamı var mı? Öneri ve tavsiyeleriniz neler?

- İsraf; lüzumsuz yere harcama yapmak, ihtiyaçtan fazla tüketmek, saçıp savurmaktır. Ramazan ayında gerek sağlığımız gerekse bütçemiz açısından israftan kaçınarak dengeli bir harcama alışkanlığı edinmemiz gerekiyor. Oruç ibadeti aslında israftan uzak bir hayat standardına ulaşmak için çok iyi bir fırsattır. Oruç, çok yeme alışkanlığının bedenimizde meydana getirdiği zararları fark ederek dengeli bir beslenme kültürü kazandırmalıdır. İftar sofralarını günler öncesinden hazırlamaya başlamak, gereğinden fazla yemek yapmak ve artan yemekleri çöpe atmak müslümana yakışan bir davranış değildir. Davet edilen kişi sayısınca ve bir kişinin yiyebileceği ölçüde yemek listesini birkaç çeşitle sınırlandırdığımızda israfa yol açmadan da iftar sofraları hazırlanabilir. Uzun süreli açlıktan sonra oturulan sofralarda, ister istemez artan yemekler olabilir. Artan bu yemekler için bir sonraki sahur ya da iftar için alternatifler düşünülmelidir.

Oruç ibadeti aslında israftan uzak bir hayat standardına ulaşmak için çok iyi bir fırsattır. Oruç, çok yeme alışkanlığının bedenimizde meydana getirdiği zararları fark ederek dengeli bir beslenme kültürü kazandırmalıdır. İftar sofralarını günler öncesinden hazırlamaya başlamak, gereğinden fazla yemek yapmak ve artan yemekleri çöpe atmak müslümana yakışan bir davranış değildir

Ramazan’da iftar sofralarını israfa değil ikrama dönüştürmek istiyorsak fakirleri, yetimleri, muhtaçları davet ederek bu mübarek ayın manevi atmosferinden istifade edebiliriz. Oruçluyken alışveriş yaptığımız sırada israfa kaçmama konusunda da dikkatli olmaya çalışmalıyız. Ramazan’da iftar ve sahur sofralarında olduğu kadar alışverişte de tasarruflu olmak önemlidir. Ramazan ayı alışverişlerinin toplu olarak yapılması hem alışveriş maliyetinin azaltmasına hem de zamandan ve emekten tasarruf edilmesine imkân sağlar. Alışverişe gitmeden hazırladığımız listeye alışveriş sırasında da sadık kalmaya gayret etmeliyiz.

ZEKAT NASIL HESAPLANIR?

Altının nisabı 80,18 gram, gümüşün nisabı 561,2 gramdır. Söz konusu miktar ve daha fazlasına ulaşan altın ve gümüş için 1/40 (yüzde 2,5) oranında zekât verilmesi gerekir.

Deve, sığır ve koyun zekâta tâbidir. Devenin nisabı 5, koyunun nisabı 40, sığırın nisabı da 30 adet olarak belirlenmiştir.

Hisse senetleri eğer nisap ve diğer şartları taşıyorsa, rayiç değerine göre yüzde 2,5 oranında zekâtı verilir.

Kira gelirlerinin, zekâta tâbi olan diğer mal ve gelirlerle birlikte, temel ihtiyaçlar ve borçlar çıkarıldıktan sonra nisap miktarına (80,18 gram altın veya değerine) ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde 1/40 (yüzde 2,5) oranında zekatının verilmesi gerekir.

Tarımsal ürünlerin zekâtı verilirken; elde edilen hâsılattan, ürün için yapılan günümüz tarım şartlarının getirmiş olduğu ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, geriye kalan ürünün nisap miktarına ulaşması hâlinde, tabii yollarla sulanan arazide 1/10, kova, tulumba, su motoru gibi usullerle masraf veya emekle sulanan arazide ise 1/20 oranında zekât verilmesi gerekir.

Ticaret malları 80,18 gram altın değerine veya daha fazla miktara ulaştığı ve üzerinden bir yıl geçtiği takdirde zekâta tâbi olurlar. Ticaret mallarının zekâtları verilirken borçlar düşülür; yıl sonunda sahip olunan malların değeri hesaplanır, toplam değeri üzerinden aynî veya nakdî olarak 1/40 (yüzde 2,5) oranında zekâtları verilir.

Prof. Dr. Yaşar Bilgin: Almanya’da hekimlik hayal değil ama prosedür çok zor

Ufuk Tarhan: Blockchain yerkürenin dijital hali, ikizi, izdüşümü

Levent Kenar: Nükleer ve kimyasal silahlardan korunmanın yollarını öğrenmeliyiz

Orhun Kartal: Kartal Yenilenebilir Enerji garantili geliri olan bir iş yapıyor

KBB uzmanlarından kritik uyarı! İşte iş dünyasını tehdit eden hastalık

Bu savaş nasıl biter? Ahmet Yavuz Paşa’dan 3 kritik Rusya senaryosu

Cevheri: Günden güne tarımda daha fazla ithalatçı ülke oluyoruz

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/dr-yasaroglu-zekat-ekonomik-buyume-ve-kalkinmaya-destek-olur/1655428