Kaliteli ve sağlıklı bir Yaşam için en önemli faktörlerden biri dengeli ve doğru beslenme. Bebeklerde anne sütüyle başlayan süreçten, yetişkinlik ve yaşlılık dönemine kadar olan tüm yaş gruplarında, sağlıklı ve dengeli beslenme, hastalıklardan korunmak için oldukça büyük önem taşıyor. Beslenme ayrıca vücut formunun korunması açısından da çok önemli…
hurriyet.com.tr'den İsmail Sarı'nın haberine göre; Bu konu bilim insanlarının da gündeminden düşmüyor. Son olarak Norveç’te yapılan bir araştırma, ‘Tipik Batı Beslenme’ tarzı yerine ‘Optimize Edilmiş Beslenme’ modelini benimsemenin, kişilerin ömrünü 10-15 yıl kadar uzatabileceğini ortaya koydu. Araştırmacılar, birçok ülkeden toplum sağlığının özeti niteliğindeki Küresel Hastalık Yükü çalışması verilerinin yanı sıra, Diyet ve uzun ömürlülüğü inceleyen çok sayıda çalışmanın bulgularını da bir araya getirdi.
Çalışmanın PLOS Medicine dergisinde de yayımlanan sonuçlarına göre, bir kadın 20 yaşında optimal beslenmeye başlarsa, ömrünü 10 yıldan biraz fazla uzatabilir. 20 yaşındaki bir erkek ise hayatına 13 yıl ekleyebilir.
Araştırmada ayrıca daha sağlıklı bir beslenmeye odaklanmanın ileri yaştaki bireylerin yaşam sürelerini de uzatabileceği vurgulanıyor. 60 yaşında optimize edilmiş beslenmeye başlayan bir kadın, ömrünü 8 yıl uzatabilirken aynı durumdaki bir erkek yaşamına yaklaşık 9 yıl ekleyebiliyor.
İki beslenme şeklinin tam olarak ne olduğunu sorduğum Uzman Diyetisyen Prof. Dr. Murat Baş, “Tipik Batı Beslenmesi; enerji yoğunluğu yüksek ancak besin öğesi (vitamin ve mineraller) yoğunluğu düşük bir beslenme modeli olan fast-food beslenmeye odaklanır” dedi ve şu detayları sıraladı:
- Tipik Batı Beslenmesi sağlığı olumsuz yönde etkileyecek derecede yüksek tuz içeren, lif açısından son derece fakir bir beslenme modelidir. Zaman içerisinde hızlanan yaşam tarzı insanları daha kısa sürede Yemek yemeye teşvik etti. Bu da Batı dünyasından tüm dünyaya yayılan bu tarz beslenme kültürünü ortaya çıkardı.
- Yetersiz besin öğeleri içeren bu beslenme modeli; içerdiği yüksek enerji, doymuş ve trans yağlar nedeniyle tüm hastalıklar için bir temel olan iltihaplanma mekanizmalarının çalışmasına neden oluyor. İltihaplanma ortamında vücut, sisli bir yolda araba kullanmaya benzeyen bir süreç yaşar. Bunun sonuncunda metabolik kazalar ortaya çıkmaya başlar. Kazanın ilk kurbanlarından biri de insülin hormonunda meydana gelen düzensizlikler olur.
Çalışmada doğru beslenme şekli olduğu vurgulanan 'Optimize Edilmiş Beslenme'yi ise herkesin aşina olduğu 'Akdeniz Tarzı Beslenme' şekli olarak açıklayan Prof. Dr. Murat Baş, “Optimize Edilmiş Beslenme; tam tahıllar (bulgur gibi), baklagiller (fasulye, nohut gibi), sert kabuklu yemişler (ceviz, badem gibi), yağlı tohumlar (ayçiçeği, kabak çekirdeği gibi), sebzeler, meyveler ve deniz ürünlerinin yer aldığı bir beslenme modelidir” dedi ve bu şekilde beslenmenin sağlığa olan katkısını şu şekilde açıkladı:“Bu beslenme modelinde kırmızı et ve işlenmiş etler minimum düzeyde yer alır. Ayrıca anti-inflamatuar, yani iltihaplanmaya karşı koyan bir beslenme modelidir. Aynı zamanda hem kalp dostudur, hem de birçok kronik hastalığı önleyici vitaminler, mineraller, lif ve antioksidan bileşiklerden zengindir. Bu nedenle sağlığa katkı verir.”
Araştırmanın bulguları ile ilgili CNN’e konuşan beslenme uzmanı Dr. David Katz, "Beslenme kalitesinin iyileştirilmesinin, kronik hastalık ve erken ölüm riskini azaltacağı fikri uzun süredir üzerinde durulan ve doğruluğu da ispatlanan bir durum" diye konuştu. Dr. Katz, sözlerini, "Daha az kronik hastalık ve erken ölümün daha fazla yaşam beklentisi anlamına gelmesi de çok mantıklı" şeklinde sürdürdü.
Peki gerçekten de 20 yaşında optimal beslenmeye başlayan bir kişi, ömrünü 10 yıldan ve hatta daha fazla uzatabilir mi? Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Rıfat Bozkuş, “Beslenmenin düzenlenmesi ile birlikte küçük yaşlarda daha fazla olmak üzere bütün yaş gruplarında ömrün uzadığını biliyoruz” dedi ve ekledi:
“Beslenme tipi, kalp-damar ve diyabet gibi mevcut kronik hastalıklarda tedavinin temelini oluşturur. Örneğin diyabet hastaları hangi tedavi şeklini kullanıyor olurlarsa olsunlar uygun diyeti yapmadıkları sürece hastalığı kontrol altına almak imkânsızdır. Bu durum, diyabetli hastaların ömrünü kısaltan en önemli parametre olarak bilinir.”
Araştırmada, sebze temelli bir beslenme tarzının 80 yaşındaki kişilere de fayda sağlayabileceğinin altı çiziliyor. Bu yaştaki kişiler eğer optimal beslenme şekline geçerseler yaklaşık 3,5 yıl ekstra yaşam kazanabilirler.
Prof. Dr. Murat Baş ise “İnsan vücudu doğumdan ölüme kadar geçen zaman içerisinde birçok faktörden etkilenir. Beslenme alışkanlıkları bu faktörler içerisinde en önemli olanlardan biridir” dedi ve şu önemli noktaların altını çizdi:
- Beslenme alışkanlıklarının vücuda verdiği zarar akut olarak ortaya çıkmaz. Örneğin; Tipik Batı Beslenmesi içerisinde yer alan doymuş yağlar, trans yağlar, yüksek enerji, yetersiz besin öğeleri ve lif vücuda hemen olumsuz bir etki yapmaz. Çünkü 20 yaş öncesinde vücutta büyüme ve gelişme halen devam eder. Hücreler, dokular ve organlar hemen yıpranmazlar, çünkü henüz gençtirler.
- Zaman içerisinde beslenme alışkanlıklarının yan etkileri ortaya çıkmaya başlar. Örneğin insülin olması gereken şekilde kullanılamaz ve insülin direnci oluşur, ardından bel çevresi kalınlaşır, kan yağları yükselir, kan basıncında bozulmalar başlar. Sonrasında kişi halen aynı yaşam tarzına devam ederse şeker hastası, kalp hastası veya tansiyon hastası olmaya aday haline gelir.
- Yani bu yaşlara kadar vücut, hataları telafi etmeye gayret eder, sonrasındaki yaşlarda ise arıza vermeye başlar. Aslında erken yaşlardaki beslenme hataları, yetişkinlik dönemindeki hastalıkların zeminini hazırlar. Bu nedenle 20 yaş civarında yapılan sağlıklı yaşam değişimi, ömrünüze yıllar katabilir.
Çalışmanın genç bireyler dışında yaşlılara da odaklanması çok önemli. Örneğin optimal beslenmeye 60 yaşında başlayan bir kadın, ömrünü 8 yıl uzatabilirken, bu rakam erkeklerde 9 yıl olarak vurgulanıyor. Yani 20’li yaş aralığı kadar olmasa da 60’lı yaşlarda da ömre eklenebilen rakama baktığımızda sayı hiç de az değil. Bu durumu nasıl yorumlamak gerekiyor?
Prof. Dr. Murat Baş, 60 yaşına kadar geçen sürede vücutta bir takım geriye dönüşü olmayan hasarların oluşmuş olmasının bunda çok büyük etkisi olduğunun altını çizdi ve ekledi:
“Belki kişi şeker hastasıdır, belki obezdir, belki de kan yağları yüksektir ve damarları hasar görmüştür. Sağlıklı yaşama ne kadar geç başlanırsa, olumlu etkilerini görmek de o kadar zorlaşacaktır. Ama yine de araştırmaya göre bu yaş grubunun ömrüne eklenen rakam hem şaşırtıcı hem de olabilirliği oldukça yüksek.”
Çalışmaya dair görüşlerini paylaşan İngiltere Sağlık Bakanlığı Beslenme Bilimsel Danışma Komitesi Üyesi Oxford Üniversitesi epidemiyoloğu Tim Key, "İşlenmiş etin bağırsak kanserine neden olabileceğine dair önemli kanıtlar var” dedi. Ayrıca Key, “Dünya Sağlık Örgütü 2015'ten beri bunu kanserojen olarak sınıflandırıyor" ifadelerini kullandı.
Çalışmada alt sınır olarak 20’li yaşlar belirlenmiş. Halbuki çocukluk ve ergenlik dönemi de oldukça önemli… Bu noktada akla gelen en önemli soru ise optimal beslenmeye daha küçük yaşlarda, örneğin 5-13 yaş aralığında başlamanın artılarının olup olmayacağı…
İç Hastalık Uzmanı Dr. Rıfat Bozkuş, “Optimal beslenmeye daha küçük yaşlarda başlamak daha faydalı olacaktır çünkü kronik hastalıkların oluşması ve oluştuktan sonraki süreç insanların tüm organlarını etkiliyor” dedi. Bozkuş şöyle devam etti:
“Örneğin hipertansiyonu düşünürsek optimal beslenen bir insan ile Batı tipi beslenen biri karşılaştırıldığında Batı tipi beslenmede bu hastalığa yakalanma riskinin çok yüksek olduğu biliniyor. Bu nedenle başta obezite olmak üzere birçok kronik hastalığın oluşmadan önüne geçmek için optimal beslenmenin özellikle çocuklarda başlamasının önemi çok büyük.”
Prof. Dr. Murat Baş da bu şekilde beslenmeye çocuklukta başlamanın çok önemli olduğunu doğruladı ama “Optimal beslenme anne karnında başlar” diyerek oldukça önemli bir noktaya değindi:
- Anne hamile kaldığı andan itibaren ilerideki yetişkinin sağlığını şekillendirir. Biz özellikle ilk 1000 güne çok önem veririz. İlk 1000 gün bizim için gebelik ve ilk 2 yaşı kapsayan süredir ve özel bir dönem olması nedeniyle tüm geleceğin temelinin atıldığı süreçtir. Bu dönemde bebeğin her bir hücresi, organ ya da sisteminin hemen tümü annenin gebelik ya da gebelik öncesi aldığı besinlerin desteğiyle gelişir.
- Bu dönem bebeğin anne sütü alıp almadığına, hangi ticari mamayı kullandığına, ek besin olarak bebeğe nelerin verildiğine, anne ve babanın beslenme alışkanlıkları gibi birçok etmene bağlı olarak bebeğin sağlığını etkiler.
- İlk 1000 günde kötü ya da yetersiz beslenen çocuklarda yetişkinlik döneminde şeker hastalığı, kalp hastalıkları, obezite ve benzeri kronik hastalıklar çok daha sık görülür. 2 yaştan ergenlik bitimine kadar olan süreçte de beslenme alışkanlıkları çocuğun büyüme ve gelişmesini etkiler. Bu nedenle anne karnından başlayan sağlıklı beslenme süreci, yaşam boyu devam ettirilmelidir.
Çalışmada dikkat çeken en önemli nokta ise her iki yaş grubunda da (20 ve 60 yaş) optimal beslenme ile kazanılan artı yaşam süresinin kadınlarda erkeklere kıyasla daha düşük olması… Bu bir tesadüf mü yoksa bilimsel bir açıklaması var mı?
Prof. Dr. Murat Baş, "Buna şaşırmamak gerekiyor" diyerek Türkiye’den örneklerle konuyu detaylandırdı:
“Örneğin; Türkiye'de doğuşta beklenen yaşam süresi erkeklerde 75,9 yıl, kadınlarda ise 81,3 yıldır. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşarlar ve bu fark kadınlar lehine 5,4 yıldır. Bu nedenle, çalışmada erkekler daha fazla yıl kazanmış gibi görünse de, bu fark doğuşta beklenen yaşam süresinde kapanacaktır. Diğer yandan, kadınlar erkeklere göre daha obezdir. Bu nedenle obezitenin eşlik ettiği hastalıklara (diyabet ve kalp hastalıkları gibi) daha çabuk yakalanabilirler. Bu da aradaki farkı doğurmuş olabilir.”
İnsanların bir anda belli alışkanlıklarını bırakmaları çok kolay olmuyor. Bu nedenle batılı bir beslenme tarzından optimal beslenmeye geçmek de zorlayıcı olabilir. Bu nedenle araştırmacılar Optimal Beslenme ile Tipik Batı Beslenmenin ortasında olan bir beslenme tarzına geçilirse de ne olacağını hesapladılar. ‘Fizibilite Yaklaşımı Diyeti’ adını verdikleri bu beslenme tarzında da 20 yaşındakilerin yaşam beklentisini kadınlar için altı yıldan biraz fazla ve erkekler için yedi yıldan biraz fazla artırabileceğini buldular.