Yazdır
FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ
Blockchain teknolojisi ve akıllı kontratlar birçok imkanı da beraberinde getirdi. En temel açıklamayla, akıllı kontratlar belirli girdilerle, önceden kodlanmış talimatları çıktılara dönüştürüyor. Sofistike akıllı kontratlar, tetikleyici talimat harekete geçtiğinde bazı çıktıları otomasyon sistemiyle yürütebiliyor. Bu teknoloji kontratta yer alan tüm partileri bilgilendirebiliyor ve gerçek zamanlı şeffaf işlemler gerçekleştirebiliyor. Akıllı kontratların etkin bir şekilde çalışabilmesi için baştan itibaren dikkatli bir analiz ve kodlama gerekiyor.
Akıllı kontratların birçok kullanım alanı olsa da, bu yazıda şeffaf ve takip edilebilir tedarik zincirleri oluşturmada oynadığı rolden bahsedilecek. Tedarik zinciri yönetimi, küresel pandeminin tedarik zincirlerinin aslında ne kadar hassas olduğunu göstermesiyle gündeme taşındı. Aynı zamanda birçok sektörün ne kadar küresel desteğe ihtiyacı olduğunu gösterdi. Bunun nedeni ise ürünlerin kilit parçalarının veya hammaddelerinin dünyanın çok farklı yerlerinden temin ediliyor olması.
Ukrayna’nın Rusya tarafından işgaliyle birlikte, tedarik zincirleri bir kez daha mercek altında. Forbes’un haberine göre Ülkeler Rusya’ya üretilen ürünler de dahil olmak üzere, Rusya’ya bir dizi yaptırım uyguluyor.
Ancak şeffaf tedarik zincirlerinin olmadığı bir sistemde, boykotların etkin bir şekilde uygulanıp uygulanmadığını bilmek mümkün değil. Örneğin küresel pırlanta sektörü, Rusya’yla uzun süredir devam eden ticaret ilişkilerine sahip. Dünyanın en büyük pırlanta madeni Alrosa’nın bir kısmının sahibi ise Rusya hükümeti. Bugünün bilinçli tüketicileri, bu bilgilere sahip olsa ve alım güçlerini tedarikçilere farklı seçenekler talep etmek için kullansa da, bunun kapsamlı olarak uygulanması mümkün değil.
Leonardo di Caprio, 2006 yılında gösterime giren filmi Kanlı Elmas’ta bu soruna değindi. 2022 yılında ise sosyal medya kullanıcıları ürünler ve markalara yönelik düşüncelerini doğrudan paylaşabiliyor olsa da, dezenformasyon sorun olmaya devam ediyor.
Şeffaf tedarik zincirleri de, yanlış iddiaları çürütmek ve doğru bilgileri yaymak açısından gerekli. Ta da bu noktada akıllı kontratlar devreye giriyor. Pırlanta örneğinden devam etmek gerekirse, şu şekilde bir kategorizasyon gerçekleştirilebilir: Kapsam 1 pırlantalar doğrudan Rusya madenlerinde çıkarılır, kapsam 2 pırlantalar Rusya’da işlenir, kapsam 3 pırlantaların Rusya’yla herhangi bir ilişkisi bulunmaz. finansgundem.com'un derlediği bilgilere göre bu şekilde şeffaf bir tedarik zinciri, ürünlerin tüketiciye sunulmasından önce geçtiği tüm yolları adım adım gösterir.
Bu senaryoda tedarik zinciri aynı zamanda önde gelen işlem merkezlerini de gösterebilir: Belçika, Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri. Bu noktada tüketiciler bir pırlantanın Rusya’yla ilişkisinin bulunup bulunmadığını anlayabilir. Bu şekilde tıpkı blockchain teknolojisi gibi, hesap verilebilirlik de ‘dağıtık’ hale gelir. Brilliant Earth ve Taylor and Hart gibi bazı pırlanta perakendecileri, blockchain temelli stok denetimlerine sahip. Bu şirketler şimdiden Rusya madenlerinden çıkarılan tüm taşları, satış platformlarından çıkardı.
Diğerleri ise blockchain teknolojisini kullanmadıkları için geride kalabilir. Dahası Belçika’nın pırlanta sektörünü yaptırımların kapsamından çıkarmak için gösterdiği çabalar ya da Hindistan’ın Rusya’yla kendi para birimini kullanarak ticaret yapabilmesi için geliştirilecek bir ödeme sistemi konusundaki baskıları tedarik zincirlerinin olduğu kadar denetim zincirlerinin de önemini gözler önüne seriyor. Web3 olarak da bilinen metaverse’de gerçekleşecek e-ticaret faaliyetlerinde, şirketler için bu tür filtreleri uygulamak mümkün olacak.
AB'den Ukrayna için ilave 90 milyon euro kaynak
Yunanistan'dan Rusya'ya yaptırım
Ukrayna krizi derinleşirken küresel yatırımcılar ne diyor?