FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ
Tarih bir ülkenin ne kadar sosyalist olursa, o kadar otoriterleşme riskiyle karşı karşıya kaldığını gösterdi. Kanada’da kamyoncuların protestoları ve Kanada Başbakanı Justin Trudeau yönetiminin protestocuların temel özgürlüklerini kısıtlaması da bunun bir başka yansıması olarak ortaya çıktı. Protestoların nedeni aşı zorunluluğundan çok daha büyük. Birçok ülkenin korona virüs kısıtlamalarını kaldırdığı bir dönemde, Kanada’nın özellikle de Quebec bölgesinde insanlar halen gece dışarı çıkma yasaklarıyla karşı karşıya.
Aynı zamanda protestoculara yardım edenlere de bazı cezalar verildi. Trudeau, bankalara ve sigorta şirketlerine “görev” verme yetkisini kazandıran olağanüstü hal güçlerini kullanıyor. Forbes’un haberine göre barışçıl protesto hakkı Kanada’nın kanunlarında yer alsa da protestoları organize eden iki kilit isim geçtiğimiz hafta tutuklandı. GoFundMe bağış platformu kapatıldı ve banka hesapları mahkeme kararı olmaksızın donduruldu. Tam da bu noktada gözler Bitcoin’e çevrildi.
Justin Trudeau: Kanada’nın en büyük Bitcoin satıcısı
Otoriterlik ve sermaye kontrolleri, dünyanın her yerinde karşımıza çıkabilir. Geçmişte insanlar baskıcı rejimlerden kaçmak için altını kullanıyordu. Bugün ise Bitcoin’in kullanım alanının bu türden imkanlar yarattığına tanıklık ediyoruz.
Birçok kişi ABD Eksi Başkanı Barack Obama’yı katı silah satışı kontrollerini desteklemesi nedeniyle “Amerika’nın en büyük silah satıcısı” olarak görüyor. Benzer bir şekilde Trudeau da Kanada tarihinin en büyük Bitcoin satıcısı olarak hatırlanacak. Tıpkı altın, gümüş ve kripto yatırımcısı Mark Jeftovic’in yakın zamanda yaptığı bir paylaşımda dediği gibi, “Bitcoin sahibi olmamak hiç bu kadar riskli olmamıştı”.
Geleneksel para birimlerinin aksine Bitcoin merkeziyetsiz ve herhangi bir merkez bankası ya da siyasetçi tarafından kontrol edilemiyor. Bu da Bitcoin’i güçlü bir kişiler arası ödeme ağı haline getiriyor. Tam da bu nedenle kanun yapıcılar ve bürokratlar Bitcoin’in yasaklanması için çaba gösteriyor.
Resesyon korkuları ve jeopolitik riskler altını yükseltti
Bitcoin’in sıklıkla “dijital altın” olarak biliniyor olması bir yana, “klasik” altın geçtiğimiz hafta Rusya-Ukrayna arasındaki gerilimin artması ve resesyon korkularının yükselmesiyle yapıcı bir süreç geçirdi. finansgundem.com'un derlediği bilgilere göre değerli metal 2021’in haziran ayından bu yana ilk kez 1,900 doların üzerine çıktı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in birliklerinin Ukrayna sınırını geçmesiyle birlikte tansiyon yükseldi. Bir savaş çıktığı takdirde, altın fiyatı daha da yükselerek 2,070 seviyesini test edebilir.
Altının şimdi ralli gerçekleştirmesinin bir başka nedeni daha var. Bu da tahvil piyasalarından gelen işaretlerle ilgili. 1950’li yıllardan bu yana, iki yıllık ABD Hazine tahvili getirisinin, 10 yıllık tahvil getirisini geride bırakmasının ardından bir resesyon görülüyor. Bu tür bir gelişme en son 2019’un ağustos ayında yaşandı ve ardından gelen yılda resesyon meydana geldi. Pandeminin tahmin edilme olasılığı olmasa da, ekonomik gerileme ihtimali yüksekti. Geçtiğimiz hafta Bank of America ve birçok diğer finans kurumu tehlike sinyallerini dile getirerek müşterilerine tahvil piyasasında bu tür bir gelişmenin beklendiğini söyledi.
Enflasyonun geçtiğimiz yıldan bu yana %7,5’e yükselmesiyle, ABD Merkez Bankası (FED) yetkilileri ilk aşamada planlandığından daha agresif bir faiz artışına gidebilir. Bu da ekonomik büyüme üzerinde şok etkisi yaratabilir. Altın ise FED’in sıkılaşma döngülerinde geçmişte oldukça iyi performans gösterdi. Bu nedenle altın yatırımlarına portföylerde %10’luk bir dağılım uygunken, Bitcoin için %2’lik bir dağılım yapılabilir.
Rusya Ukrayna'daki diplomatlarını tahliye ediyor
Avrupa’nın kâbusu: Emtia krizi
HSBC için kilit sınav: Faiz oranları