Prof. Hirsch Heffler ve Prof. Gilad Hirschberger'in gözetiminde İsrail'de yapılan bir akademik saha araştırması Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerin çoğunluğunun, İsrail hükümetinin net bir resmi karar alması durumunda yerleşimleri tahliye etmeye hazır olduğunu ortaya koydu.
Araştırmanın sonuçlarını açıklayan iki araştırmacı, İsrail'de ve dünyadaki algının, Batı Şeria’daki işgalin gerçekten geri dönüşü olmayan noktaya geldiği şeklinde. Hakim görüşe göre artık yerleşim yerlerini boşaltmak ve İsrail Devleti'nin yanında bir Filistin devleti kurmak mümkün değil.
Ancak Prof. Dr. Hirsch Heffler ve Prof. Dr. Gilad Hirschberger’in araştırma sonuçları bu algının aksi sonuçlar verdi. Akademisyenler, araştırmayı farklı kılan şeyin araştırmaya katılanlardan alışılagelmeyen farklı cevaplar almaları olduğunu söylediler. Söz konusu araştırmacılar bundan, Batı Şeria'daki yerleşimcilerin Filistinlilerle iki devletli çözüm temelinde bir barış anlaşmasına giden yolda aşılmaz bir engel olmayacağı sonucuna vardıklarını ileri sürüyor. En önemlisi, yerleşimcilerin çoğunluğu, yerleşim yerlerinin tahliyesini desteklemeseler bile, hükümetin alacağı meşru bir kararı kabul etmeye hazır olmaları.
Araştırmacılar Heffler ve Hirschberger, 2014'ten beri Herzliya'daki Disiplinlerarası Merkez ve Bar İlan Üniversitesi için bu araştırma üzerinde çalışıyorlar. Söz konusu iki araştırmacı radikal siyasi hareketleri ve örgütlerini analiz etme konusunda uzmanlar.
Araştırmacılara göre derinlemesine yapılan araştırmadan çıkan en önemli sonuç; bu nüfus grubunu tek blok olarak ele almanın doğru olmadığı ve işgal altındaki toprakların geleceği ile ilgili farklı pozisyonların olduğu.
Şarku’l Avsat’ın edindiği araştırmanın sonuçlarına göre Batı Şeria'da sayıları yaklaşık 455 bin olan yerleşimcilerin her biri yaklaşık 150 bini oluşturan en az üç gruba ayrılabileceği açık; ilki yerleşimlerini ağırlıklı olarak Yeşil Hat üzerinde kuran dindar yerleşimcileri içerir, ikincisi, Tanrı'nın Yahudilere vaat ettiği tarihi İsrail topraklarına yerleştiklerine inanan ideoloji sahibi yerleşimcileri içerir, üçüncüsü ise, yaşam kalitesi ve makul bir fiyata büyük evler arayan yerleşimcileri içeriyor.
Araştırmanın sonuçlarına göre, araştırmaya katılanların yüzde 47'si toplu olarak iki devletli çözüm için pratik destek veriyor ve yüzde 77'si hükümetin konuyla ilgili net bir resmi karar alması halinde yerleşimleri boşaltmaya hazır olduklarını belirtiyorlar.
Prof. Dr. Hirschberger, “Beklendiği gibi, ideoloji sahibi Siyonist yerleşimciler, yaşam kalitesi nedeniyle diğer yerleşimcilere göre daha keskin tutumlar sergiliyor. İdeolojik yerleşimcilerin sadece 15'i iki devletli bir çözüm anlaşmasını destekliyor. Anketlerimizde ideolojik yerleşimcilerin sert ve kapsamlı bir şekilde geri çekilmeyi reddetmediklerini de gördük. Ancak yine de çoğunluk yerleşim yerlerinin boşaltılmasına karşı çıkacak ve bunun için dilekçe imzalama, yasal gösteriler gibi çeşitli yasal yol ve yöntemlerle mücadele edecek. Küçük bir azınlık (yüzde 10'dan az) mahkemenin kararını bozmaya ve tahliyeyi durdurmak için sokakları kapatmak ve onları tahliye eden güçlerle karşı karşıya gelmek gibi yasa dışı eylemlerde bulunmaya istekli. Ancak hükümet çekilme kararı aldığı takdirde bu hükmü kabul edecek ve kendileri için kabul edilemez olsa bile ona uyacaklardır” dedi.
Prof. Dr. Hirsch Heffler, Batı Şeria'daki yerleşim yerlerini boşaltma kararının nasıl alınacağının yerleşimci nüfus için temel bir konu olacağını söyledi. Tüm sektörlerden yerleşimcilerin neredeyse yarısı, yerleşim bölgelerinin geleceğine karar vermenin meşru bir yolu olarak genel bir halk referandumu düzenleme planını destekliyor. Ancak yerleşim yerlerindeki yaşam kalitesi açısından yerleşimciler, konumlarında ideolojik yerleşimcilerin bağımlı olduğundan daha fazla hükümet kararlarına bağlı.
İki grup arasındaki farka rağmen, her iki grup da demokratik bir şekilde (kamuoyu referandumu, hükümet veya Knesset kararı) kararlar almayı tercih ediyor. En aşırı ideologlara bağlı azınlık bir grup (yüzde 30), Yahudi din adamlarının kararını demokratik bir karara tercih ediyor.
Araştırmacılar, maddi tazminat konusunun kararlarını etkilemede önemli bir faktör olmayacağını söyledi: “Yerleşimcilerden tazminat miktarındaki artışla bağlantılı olarak evlerini boşaltmaya ne kadar istekli olduklarını belirlemelerini istedik. Söz konusu artış ile mülklerinin değerinden yüzde 75 daha yüksek bir rakam kastediliyor. Yüksek miktarda tazminatın, yerleşimlerinde yaşam kalitesi arayan yerleşimcileri etkilemediğini gördük”.
Araştırmacı, ideolojik düşünceler ve önlemlerden ziyade ekonomik tarafından motive edilen bir nüfus grubuyla ilgili olarak bunun şaşırtıcı bir veri olduğunu düşünüyor. Onların karşısında, ideolojik yerleşimciler üzerinde, tazminat karşılığında tahliye isteklerini azaltan karşıt bir etki var. Onları parayla “çekmeye” yönelik her girişim, maddi tazminat ile inançlarının yapısı arasında bir uyumsuzluk yaratır. Bu durumda ideoloji, finansal cazibeye baskın çıkar ve kendilerini sağlamlaştırmaya ve tahliyeye karşı muhalefetlerini artırmaya yol açabilir.
Altun: 500 bin Suriyeli ülkesine döndü
İsrail güçlerinden Batı Şeria'da sert müdahale: 43 Filistinli yaralandı