Son dönemde TL'de yaşanan değer kaybı nedeniyle döviz borçlu pek çok KOBİ'nin bilançolarının teknik iflasa işaret ettiğini belirten iş dünyası, Geçici 1'inci maddede yapılacak düzenleme ile sorunun acilen düzeltilmesini istedi.
Denizli Sanayi Odası Başkanı (DSO) Müjdat Keçeci, 2018 yılından beri yaşanan kur artışları nedeniyle Anadolu’da birçok şirketin Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 376’ncı maddesinde yer alan “teknik ifl as” riskiyle karşı karşıya kaldığını belirterek, sorunun çözümü konusunda acil bir çaba istediklerini söyledi. Keçeci, “Geçici 1’inci maddedeki düzenlemede dikkate alınmayabileceği belirtilen henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsinden yükümlülüklerden doğan kur farkı zararları ifadesinin genişletilmesi durumunda sorun büyük ölçüde giderilecektir” dedi.
TL’nin değer kaybetmesi nedeniyle döviz borcu olan şirketler kur farkı zararı yazıyor. Ancak kur farkı zararı ticari faaliyet kaynaklı değil öngörülemeyen bir durum.
TTK’nın 376’ncı maddesinde “Bir şirket sermayesinin 3’te 2’sini kaybedilmiş olursa yönetim kurulu tarafından Asliye Hukuk Mahkemesi’ne müracaat edilerek, şirketin teknik ifl asını istemek zorunluluğuna işaret ediliyor. Şu anda Anadolu’da pek çok döviz borçlu KOBİ’nin bu durumda olduğu belirtiliyor.
Dünya'dan Osman Nuri Boyacı imzasıyla yer alan habere göre Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı’nın konu üzerinde çalışmalarını sürdürdükleri bildirildi. Kaynaklar, tebliğde yapılacak olası bir düzenlemenin sadece TTK’nın 376’ncı maddesi yönüyle gerçekleştirilmesi halinde, kamu gelirine yönelik herhangi bir azalış olmayacağını vurguladılar.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan DSO Başkanı Müjdat Keçeci, Türkiye’de kurulmuş şirketlerin genellikle sermayelerinin yaptıkları iş hacmine göre küçük olduğunu söyleyerek şirketlerin yaptıkları yatırımlar için bankalara yabancı para ile borçlandıklarını, makinaların yabancı para ile satın alındığını, yatırımlar nedeniyle yabancı para borçlanmalarının bilançoların pasif bölümünü büyüttüğünü belirtti.
Kurdaki artışlar şirketleri zora sokuyor
Şirketlerin bilançolardaki yabancı para cinsinden borçların 2018 yılından bu yana yaşanan kur artışları nedeniyle sürekli büyüdüğüne ve Türk Lirası cinsinden büyük meblağlara ulaştığına dikkat çeken Keçeci, şunları söyledi: “Bu borçlar nedeniyle bilançolarımızdaki yük şirket sermayelerini etkileyerek zaten küçük olan sermayenin de yok olmasına sebep olmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesi teknik ifl as diye bir kurumu anlatmaktadır. Bu kanun maddesi ile eğer şirket sermayesinin 2/3’ü kaybedilmiş olursa yönetim kurulu tarafından Asliye Hukuk Mahkemesi’ne müracaat ederek şirketin teknik ifl asını istemek zorunluluğu anlatılmaktadır. Bakanlık teftiş elemanları şirketleri incelerken bu maddeyi göz önünde aldıklarında yönetim kurulu üyelerini hukuki ve cezai sorumluluklarla mahkemelere sevk etmektedirler. Bugün ülkemizde yaşadığımız yüksek düzeydeki kur artışları nedeniyle şirketlerimizin büyük çoğunluğunun bu durumda oldukları, yani teknik ifl asla karşı karşıya olduklarını görmekteyiz. Bu durum nedeniyle halen istihdam yaratan, ihracat yapan, hatta yatırımlarını gerçekleştirmekte olan şirketlerimizin çalışmaları sonlandırılmakta ve hem şirketin yöneticileri sorumluluk altına girmekte hem de şirket yok olmaktadır. Bu ise bugünkü ortamda katlanamayacağımız bir durumdur.”
TOBB düzeyinde sorunun çözümü için çalışmalar yapıldı
TTK’nın 376’ncı maddesinin şirketler için ağır bir yük ve sorumluluk getirdiğini vurgulayan Keçeci, “Öncelikle kendi çevremizde bu olayları yeterince tartışarak konuyu bağlı bulunduğumuz Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne götürdük. Kurumun hukuk müşavirleri ile birlikte olayı paylaştık ve tartıştık. Hukuk müşavirlerince de konu haklı bulunduğundan mutlak suretle sorunun çözülmesi hususunda mutabık kaldık. Konuyu TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ile de paylaştık. Konunun bir sorun teşkil ettiği ve bu sorunun siyasi iktidar tarafından çözülmesi gerektiği hususunda mutabık kaldık. Başkanımız bu konuyu bizzat Ticaret ve Adalet Bakanlığı‘na götürdü ve Bakanlıklardan uygun görüşler almak suretiyle konunun çözüleceği hususunda çalışmaların başlatılmasını sağladı. Adalet Bakanlığı ile yapılan görüşmelerde, konunun önemli bir sorun olduğu ve çözülmesinin de bir kanun meselesi olarak değerlendirilmesi gerektiği benimsendi” diyerek sorunun çözümü için yaptıkları çalışmaları dile getirdi.
Geçici 1. Maddeye yapılacak düzeltme sorunu çözer
Bakanlıklar nezdinde yapılan çalışmalar sonucu TTK’nın 376’ncı maddesiyle ilgili tebliğe eklenen Geçici 1’inci maddeyle sorunun çözülmek istendiğini vurgulayan Keçeci, yapılan düzenlemenin sorunu çözemediğinin ortaya çıktığını belirtti. Sorunun birçok Anadolu şehrinde yaşandığını söyleyen Keçeci, “Şu anki Geçici 1’inci maddedeki düzenlemede dikkate alınmayabileceği belirtilen “henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsinden yükümlülüklerden doğan kur farkı zararları” ifadesinin genişletilmesi durumunda sorunun büyük ölçüde giderileceğini düşünmekteyim. Eğer ki; bir şirketin dönem içinde yabancı para cinsinden ödemeleri bulunsa da dönem sonunda yabancı para cinsi yükümlülüğünde dönem başına göre bir azalma olmadıysa, o şirketin o dönemdeki tüm kur farkları 376’ncı maddedeki hesaplamanın dışında tutulmalıdır. Çünkü gerçekte ifa edilmiş bir yükümlülük bulunmamaktadır. Benim yabancı para borcumun miktarı değişmemişse yıl içinde yaptığım ödemeler nedeniyle doğan kur farkları da dikkate alınmamalıdır. Maddeye ilave edilecek bir açıklamayla bu husus kolaylıkla uygulanabilir hale getirilebilir” dedi.
Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması da kapsama alınmalı. Geçici maddeye Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması kapsamında yeniden yapılandırma yapmış şirketler için de bir düzenleme ilave edilmesi gerektiğini vurgulayan Keçeci, “Çünkü alacaklı finans kuruluşlarıyla anlaşma sağlamış ve borçlarını ödeyebilmesi için şirkete gerekli vade tanınmışken, diğer taraftan bu şirketin yönetim kurulunun TTK 376’ncı maddeyi gerekçe göstererek şirketin ifl asını isteme yükümlüğünün bulunması büyük bir çelişki doğurmaktadır. Maddeye bu çelişkiyi de ortadan kaldıracak bir düzenlemenin ilave edilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Gerçekten de bu ilaveler yapıldığında birçok şirketin yaşamış olduğu veya yaşayabilecek olduğu teknik iflas sorunu büyük ölçüde giderilecektir” şeklinde konuştu.
Uzmanlar tek maddelik düzenlemeyi yeterli görüyor
Bayar: Kur farkı zararı ticari faaliyetten kaynaklanmıyor, öngörülemeyen bir durum
TOBB Hukuk Müşaviri Dr. İbrahim Bayar, Türk Ticaret Kanunu’nun şirketlerin ticari faaliyetlerinden kaynaklarının zararların önlenmesini öngördüğünü belirtirken, kur farkı zararının ticari faaliyet kaynaklı değil, öngörülemeyen bir durum olduğunu söyledi.
2018 yılında yayınlanan tebliğ ile sorunu çözme bakımından kolaylaştırıcı bir hüküm getirildiğini hatırlatan Bayar, “Söz konusu hüküm tahakkuk etmiş borçlar için getirilmiş, bunun tahsil edilmiş borçlar için de dikkate alınması gerekir” diye konuştu.
Düzenlemenin mevcut haliyle soruna yönelik bilgi sahibi olmayan ve bu konuda tedbir alması gerektiğinin farkına varamayan şirketlerin olabileceğinin altını çizen Bayar, “Çok kurumsal olmayan şirketlerin bile yönetemeyecekleri bir risk” dedi.
İbrahim Bayar, sorunun çözümü için geçmişe yönelik bir tarih belirlenerek, borçtan kurtulmuş ama bunu bilançosuna menfi yansıtmamış şirketlerin, bilançosunun bozucu etkisinin ortadan kalkmış olması gerektiğini anlattı. Bayar’a göre, döviz cinsinden ifa edilmiş yükümlülüklerin kur farkı zararı olarak dikkate alınmaması gerektiği yönünde bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç var.
Karyağdı: Düzenleme özellikle Anadolu KOBİ’leri için gerekli
Gelir İdaresi E. Strateji Geliştirme Daire Başkanı ve Yeni Ekonomi Danışmanlık A.Ş Kurucu Ortağı Nazmi Karyağdı, TL’nin değer kaybının özellikle döviz cinsi borcu olan şirketleri zor durumda bıraktığını söyledi. TTK’nın 376’ncı maddesi uyarınca çoğu şirketin ciddi bir sermaye kaybı ve borca batıklık içinde olduğunu dile getiren Karyağdı, “Bu gerçeği kabul etmek zorundayız. Tam da bu nedenle bilhassa Anadolu’daki küçük ve orta ölçekli girişimcilerin krizin etkilerini asgari zararla atlatabilmesini sağlamak için her türlü desteğin ve kolaylaştırıcı yasal düzenlemenin yapılması gerektiği bir dönemden geçiyoruz” dedi. Karyağdı, sanayicinin, girişimcinin korunması ve yaşatılması gereken bir zamanda olunduğuna vurgu yaparak, “ Bu nedenle de krizdeki dünya ekonomisinin ülkemize yansımalarını ve kendi içi ekonomik sorunlarımızı dikkate alarak TTK’nın 376. maddesinin geçici olarak esnetilmesinin uygun olacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.
Sezer: Fiktif kâr ve zarar kaçınılmaz olacaktır
Kurlarda meydana gelen aşırı artışın özellikle bilançosu borca batık işletmeler üzerinde çok daha fazla ve olumsuz bir etki yaratacağına dikkat çeken Güncel Grup Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Sezer, şu değerlendirmede bulundu: “15 Eylül 2018 tarihli resmî gazetede yayımlanan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 376. Maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar hakkındaki tebliğ hükümlerinin uygulanması daha da anlamlı hale gelmiştir. İlgili tebliğ geçici 1. Maddesinde 1/1/2023 tarihine kadar, Kanunun 376. Maddesi kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararları dikkate alınmayabilir. Hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla bu hüküm gereği borca batık şirketler kur değerlemesi yapmayabilir. Ancak borca batık olmayan şirketlerin kur risklerinden kurtulmaları için ayrı bir düzenlemeye ihtiyaçları bulunmaktadır. Farklı bir düzenleme yapılmaması halinde 31.12.2021 yılı bilançolarında fiktif kar ve zararlar kaçınılmaz olacaktır.”
2022'de enflasyon tek haneye düşecek mi?