FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
İçerisinde bulunduğumuz yıl boyunca dünya çapında görülen yangınlar, seller ve kasırgalar iklim felaketinin yaklaştığını gösteriyor. 2004 yılında vizyona girdiğin distopik bir iklim krizi filmi olarak değerlendirilen The Day After Tomorrow (Yarından Sonra) filminin sahneleri adeta yıl boyunca şahit olduğumuz sıradan vakalar haline geldi.
Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre Uluslararası İklim Değişikliği Kurulu’nun (IPCC) yayınladığı en son raporda küresel ısınmanın devam etmesi halinde felaketlerin ciddiyetinin de her geçen gün artabileceği belirtiliyor. Krizin çözülmesi içinse uluslararası mutabakata ulaşmak şart. UBS Analisti Sam Arie, Financial Times’taki yazısında iklim krizinin kilitlendiği asıl noktaya dikkat çekiyor. İşte Arie’nin o yazısı:
"İklim tartışması üç basit soruda ele alınabilir: Acil bir durum var mı? Bu sorunu ele alacak mıyız? Masrafları kim ödemeli?
İlk soru, en son IPCC raporu ve raporun sonucunda Paris Anlaşması’nın kaçınmayı umduğu üzere 20 yıl içinde 1,5 santigratlık küresel ısınma yaşama olasılığımız yüksek olduğu ibareleriyle cevaplanmış görünüyor. İkincisi ise bu yılın Kasım ayındaki COP26 (Glasgow’da gerçekleşecek 26’ncısı düzenlenecek Birleşmiş Milletler Küresel İklim Değişikliği Konferansı) iklim konferansında çözümlenecektir. Söz konusu kongrede tarihte ilk kez ABD, Avrupa ve Çin ortaklaşa olarak sıfır emisyona gitme sözünü verecekler. Yani kayda değer bir şeyin kararlaştırılamadığı 2019 konferansının tekrarının gerçekleşmesi neredeyse imkansız görülüyor. Bu da demek oluyor ki bugün son ve en zor soruyla baş başa kaldık: yeşil ekonomiye geçiş için ödemeyi nasıl yapacağız?
Bu artık sadece temiz teknolojilerin on yıllardır olgunlaştığı enerji sektörü ile ilgili bir soru değil. Araştırmalarıma gere eğer sadece her yıl kömür, petrol ve doğal gaza devam eden (trilyonlarca dolarlık) yatırımlarımızı çekip (çok daha az para harcadığımız) yeşil projelere dönüştürürsek en azından temiz enerji bütçemizi iki katına çıkabilir ve yüzde 100 temiz enerji arzı için kendimizi geniş çapta uygun bir zemine oturtabiliriz.
Ama ihtiyacımız olan tek şey temiz enerji arzı değil. Buna ek olarak, temiz enerji talebine de ihtiyacımız var. Sonuç olarak bunun anlamı, fosil yakıtlarla veya fosil yakıtları çalıştırmak üzere inşa edilen binalar, kazanlar ve ocaklar gibi ekonomideki tüm varlıkları değiştirmemiz gerekecek. Araştırmamız bunlar için büyük miktarda paralara ihtiyaç duyulacağını gösteriyor.
Basit bir örnek olarak A dereceli bir ev tipi buzdolabını veya dondurucu ele alın. Tipik bir güç kaynağıyla çalışıyorsa, her yıl 175 kg CO2 emisyonu katkıda bulunuyor olabilir. Bu emisyonlardan kurtulmak için yenilenebilir bir güç kaynağına takmanız gerekir. Yenilenebilir enerjinin karbon getirisi halihazırda sıfıra indiği için, bu yakında birçok yerde bir seçenek olacak.
Hayal etmesi daha zor olan şey, bozulduğunda buzdolabını nasıl değiştireceğinizdir. O zaman henüz var olmayan birçok şeye ihtiyacınız olacak: sıfır karbonlu metaller, plastikler, kauçuk, cam, boyalar, yapıştırıcılar, elektronik eşyalar, soğutucu akışkan, yalıtım için köpük maddesi gibi.
Bu ürünlerin sıfır karbonlu bir tedarik zinciri aracılığıyla üretilmesine, sevk edilmesine ve monte edilmiş olarak üretilmesine ihtiyacınız olacak. Bu tedarik zinciri boyunca çalışanların dünya çapında sıfır karbonlu ofislerde ve fabrikalarda çalışması gerekecektir. Bununla birlikte yeni cihaz piyasaya çıktığında, geri dönüştürülebilir ambalajlarda ve tercihen eski cihazınızı geri dönüştürme seçeneğiyle teslimat sunan sıfır karbonlu bir web sitesinde satın almanız gerekecek.
Sizin için doğru olan şey herkes için de geçerli. Dünyada 1,5 milyar ev tipi buzdolabı bulunuyor ve her yıl 200 milyon adet yeni buzdolabı satılıyor. Ve buzdolapları için doğru olan şey, beton karma makinesinden kalemtıraşlara kadar her şey için geçerli. Küresel ekonomiyi sadece temiz enerji kaynakları kullanılarak üretilebilen, dağıtılabilen, çalıştırılabilen ve sonunda geri dönüştürülebilen varlıklarla haline dönüştürebilmek için 300 trilyon dolarlık ekstra yatırıma ihtiyaç duyulabileceğini düşünüyoruz.
Bu bağlamda, insanlığın bugünkü yatırım harcaması (yaptığımız her yatırım dahil edildiğinde) yılda yaklaşık 20 trilyon dolar. 30 yıl içinde yeni bir 300 trilyon dolar bulmak imkansız olmayabilir. Ancak bu durumda da yatırım bütçemizin yarından itibaren yüzde 50 artması ve artışın bir şekilde finanse edilmesi gerekiyor. Seçenekler, borcu artırmak, (servet vergileri dahil) vergileri artırmak veya savaş zamanı zihniyetini benimsemek ve yaşam standartlarını feda etmektir. Hiçbir çözüm siyasi açıdan cazip değil, bu da finans sorusunun cevapsız kalmasının ve iklim krizinin çözülmemesinin derin bir nedenidir.
Başka bir olasılık, bugün büyük hedefler belirlememiz ancak bunları başaramamamız ve IPCC tarafından özetlenen daha aşırı sıcaklık senaryolarının ortaya çıkmasını izlememizdir. Bu korkunç sonuçtan kaçınmak istiyorsak, daha iyi bir sonuç için nasıl ödeme yapacağımız sorusunu acilen ele almalıyız."
Nobel ödüllü ekonomistten kıyamet senaryosu
Sıcaklıklar bir anda artacak! Bu saatlere dikkat...
Türkiye'nin elektrikli traktörüne büyük ilgi