2020 yılının başlarında tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını iktisadi etkileri bakımından 1929 Büyük Buhranına çok benzetildi. Hükümetler bir yandan kapanma tedbirleri almak zorunda kalırken diğer yandan da kapanan işletme ve kurumları finansal olarak desteklemek zorunda kaldı. Ekonominin dönmeyen çarkları adeta taşıma suyla döndürülmeye çalışıldı.
Pandemi döneminde devletlerin bütçe hesapları altüst oldu ve zorunlu olarak olağandışı bir sürü harcama yapıldı. Parası güçlü olan ülkelerin Merkez Bankaları harıl harıl para basarken, her ülke cüssesine göre kurtarma paketleri açıkladı. Ancak kısa vadede bir ihtiyaç olan bu kurtarma paketlerinin nasıl finanse edileceği ilk etapta detaylı bir şekilde tartışılmadı. Daha da kötüsü, hastalığın seyri tamamen kontrol altına alınmadığı için eski normale geri dönüş henüz ufukta görünmüyor. Devlet başkanları ve uluslararası kurum yöneticileri vatandaşları eski normalin artık çok uzaklarda olduğu konusunda uyarıyor ve pandemi sonrası yeni bir dünya ve yeni bir normale alışılması gerektiğini söylüyor.
İçinde bulunduğumuz ve vaka sayısına göre her an yeni gelişmelere gebe olan duruma toplumların bir şekilde uyum sağladığı görülüyor. Önceleri kendi kendini döndüren işletmeler yaklaşık bir buçuk yıldır devletten gelen ödeneklere dayanan ve bir süre çalışıp bir süre kapanma şeklinde gelişen bir iş yapma tarzını benimsemek zorunda kaldı. "Taşıma suyla değirmen dönmez" diyen atalarımızın aksine taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışmak normal algılanmaya başladı. Taşınan suyun nereden geldiğini ve sistemin daha ne kadar bu şekilde çalışabileceğini sorgulama cesaretini gösterenlerin sayısı da oldukça az.
Columbia Üniversitesi Avrupa Enstitüsü Direktörü Adam Tooze’a göre insanlık pandemi öncesi ekonomik şartlara bir daha geri dönmeyecek. Devletler İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana eşi benzeri görülmemiş bir mali canlandırma çabası içinde ve birikmiş borçlarla mücadele etmek ilerleyen zamanların en büyük problemi olacak. Artan kamu borçlarına ilave olarak işletmeler ve hane halkları kemer sıkmaya devam ederse iktisadi durgunluk daha da artacak.
Hasar tespiti bir felaketin ardından yapılır. Bir buçuk yıldan beri tüm dünyayı esir alan pandemi henüz bitme noktasına gelmediği için yapılan hasar tespitleri buzdağının sadece görünen kısmını işaret ediyor.
Pandemi hasarının tespiti mümkün mü?
Hasar tespiti bir felaketin ardından yapılır. Bir buçuk yıldan beri tüm dünyayı esir alan pandemi henüz bitme noktasına gelmediği için yapılan hasar tespitleri buzdağının sadece görünen kısmını işaret ediyor. 2020 yılı sonunda tüm dünyada birkaç ülke hariç diğer tüm ekonomilerin küçüldüğünü gösteren büyüme rakamları, istihdam ve yatırımlardaki yansımalar şimdiye dek gözlemleyebildiğimiz olumsuz etkilerden sadece birkaçı. İktisatta fırsat maliyeti (opportunity cost) olarak tanımladığımız kaçan fırsatlardan kimse bahsedemiyor. Büyümesi beklenirken küçülen ekonomilerin yaşadığı gelir, istihdam ve yatırım kaybı bu nedenle görünenden çok daha büyük.
Ekonomide yaşanan herhangi bir kriz öncelikle arz veya talepte olumsuz etki yaratır. Ancak Kovid-19 salgınında insanların evlere kapanıp işletmelerin çalışamaz duruma gelmesi, hane halklarının gelir kaybı yaşaması ve tüketim harcamalarında kısıtlamaya gitmesi hem arz hem de talebi aynı anda azalttı. Diğer yandan ülkelerin sınırlarını kapatması dünya ticaretini durma noktasına getirdi. Dönem dönem gelen yeniden açılma ve çalışmaya başlama periyotlarında ise üretimi yavaşlatan çip ve konteyner krizi gibi olumsuzluklar ekonomilerin ivme kazanmasını engelledi.
Devasa kurtarma paketleri nasıl finanse edilecek?
Bir sağlık krizi olarak başlayan ancak zamanla sosyal ve iktisadi bir krize dönüşen Kovid-19, hükümetlerin sırtına çok yüksek kamu sağlığı maliyetleri ekledi. Salgının insan sağlığını ve yaşamını tehdit ettiği dönemlerde öncelik insanı kurtarmak olduğu için hükümetlerin açıkladığı devasa miktarlardaki kurtarma paketlerinin nasıl finanse edileceği çok fazla tartışılmadı. Ancak aradan geçen zamanda vergi geliri düşen, kamu harcaması hem sağlık hem de kurtarma paketleriyle inanılmaz ölçüde artan hükümetler yakın gelecekte bütçe açığı sorunlarıyla savaşmak zorunda kalacaklar. Gelir kaybı yaşayan vatandaşlar bir yandan vergi ödemede isteksiz kalırken, diğer yandan da hükümetten alacağı ödeneğe şiddetle muhtaç olacak.
2013 yılından bu yana ilk kez borçlanmaya giden Almanya, Kovid-19 kurtarma paketlerini borçla finanse edeceğini açıkladı. Almanya bir yandan şirketlere maddi yardım yaparken, bir yandan da tüketimi ve otomotiv sektörünü desteklemeyi hedefledi. Devletin ekonomiye bu kadar müdahale etmesinin Kovid-19 öncesinde hayal bile edilemeyeceğini söyleyen İngiltere Maliye Bakanı, açıkladıkları paketle istihdamı, gelirleri ve şirketleri destekleyeceklerini belirtti. Çin hükümeti ise ekonomiyi canlandırmak için kamu harcamalarını artırdı, yabancı firmaların Çin’e girmesini kolaylaştırdı ve vergi indirimine gitti.
Kurtarma paketlerinin finansmanı için Avrupa Komisyonu üye ülkelerin Birliğe ödedikleri katkı payını yükseltmeyi ve bazı yeni vergilerle gelirini artırmayı planlıyor. Bu yeni vergi planları dijitalleşme ve Yeşil Mutabakat ile de birleşiyor. Örneğin, Avrupa karbon piyasasında toplanan gelirlerin deniz ve hava sektörlerine doğru genişletilmesi sonucunda yılda 10 milyar avro gelir elde edilmesi mümkün olacak. Ayrıca AB’ye ithal edilen ve üretim sürecinde hava kirliliğine neden olan ürünler için “Sınırda Karbon Düzenlemesi” uygulamaya konularak, yılda 5-14 milyar avro gelir elde edilebilecek. Türkiye gibi ihracatının büyük bir kısmını Avrupa Birliği’ne (AB) yapan ülkeler için ek bir harcama kalemi olan bu düzenleme AB’nin Kovid-19 kurtarma paketlerini finanse etmiş olacak. Dijital vergi uygulaması, finansal işlemlerde vergilendirme, geri dönüştürülmemiş plastiklere ek vergi uygulaması ve AB adına finans piyasalarında borç alınması da AB kurtarma paketlerinin finansmanı için düşünülen çözümler arasında yer alıyor. Pandemi sonrası normalleşmenin 3-30 yıl sürmesini bekleyen Avrupa Komisyonu daha güçlü ve dirençli bir birlik inşa etmek için kolları sıvamış durumda.
Hasar tespiti bir felaketin ardından yapılır. Bir buçuk yıldan beri tüm dünyayı esir alan pandemi henüz bitme noktasına gelmediği için yapılan hasar tespitleri buzdağının sadece görünen kısmını işaret ediyor.
Pandemi döneminde Merkez Bankaları
Pandemi başlangıcında Merkez Bankaları piyasaları sakinleştirmek için tahvil satın aldı ve piyasadaki para miktarını artırdı. Ancak bu durumun günü kurtarmaktan başka bir işe yaramayacağı ve uzun vadede ekonomiye zarar vereceği endişesiyle bazı Merkez Bankaları alımlarını kısmaya başladı. Kanada Merkez Bankası, 2021 yılı Nisan ayında tahvil alım hızını azalttı. Avustralya Merkez Bankası tahvil alımını Eylül ayında azaltmaya başlayacağını duyurdu. İngiltere Merkez Bankası’nın da 895 milyar sterlinlik varlık satın alma hedefine ulaştığında alımları durdurması bekleniyor.
Normalleşme söylemleri esasen Merkez Bankalarının kriz döneminde yaptığı pek çok şeyi yapmaması anlamına geliyor. Ayrıca kriz döneminde basılan ve piyasaya sürülen paraların iktisadi sonuçları ve kurtarma paketlerinin artırdığı devlet borcunun geri ödenmesi de yakın zamanda pek çok devletin karşı karşıya kalacağı büyük bir sorun. Borçlanan devletlerin bu borcu ödemek için vergi artışına gitmesi ve vergilendirilecek yeni alanlar yaratması kaçınılmaz olacak. Almanya Şansölyesi Angela Merkel, pandemi desteklerinin Almanya’da 2021 yılı Eylül ayı sonunda biteceğini bildirdi. Salgının istisnai bir durum olduğunu ve bu dönemde verilen devlet desteğinin de bir istisna olarak görülmesi gerektiğini belirten Merkel’e göre Kovid-19 tehdidi ortadan kalktığı zaman bu desteklerin makul bir gerekçesi de kalmayacak.
Kurtarma paketlerinin finansmanı meselesi yakın gelecekte pek çok ülkede vergi reformunu gündeme getirecek. Çünkü pandemi döneminde artan borçların geri ödenmesi ve hükümetlerin kamu gelirini artıracak yeni yollar bulması gerekiyor. Zengin kesimlerden daha fazla vergi alınmasına olanak sağlayan servet vergileri veya pandemi sürecinde büyüyen sektörlerden alınabilecek ek vergiler bu yollardan birkaçı olabilir.
Eski normale geri dönmeyi beklemek hayal mi?
Salgınla birlikte insana alternatif olarak kullanılan robotların ulaşım, dağıtım, otelcilik ve depolama gibi alanlarda herhangi bir hastalık tehlikesi olmaksızın kullanılabileceği görüldü. İlerleyen yıllarda kent planlamasına da yansıması beklenen bu değişikliklerin yeşil ve dijital dönüşümle birlikte alışmış olduğumuz eski normal düzeni dönüştürmesi çok muhtemel görünüyor. Üretim ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi arz ve talep dengelerini değiştirerek hükümetlerin vergi gelirlerinde kalıcı değişikliklere ve düşüşe sebep olabilir.
Pandemi sonrası dünyada gelir kaybı yaşayan vatandaşların, artan gelir dağılımı adaletsizliğiyle birlikte sosyal bir patlamanın eşiğine gelmesi beklenebilir. Ekonomilerdeki kötüye gidiş, enflasyon artışı ve istihdamda azalma pek çok ülkede siyasi sonuçlara yol açabilir. Dahası, zorunlu olarak kurtarma paketleri açıklayan ancak kendisi de gelir kaybı yaşayan hükümetler ilerleyen yıllarda hem bütçe açığı sorunuyla hem de yoğun bir sosyal rahatsızlıkla mücadele etmek zorunda kalabilir. (AA için makaleyi hazırlayan: Prof. Dr. Elif Nuroğlu - Türk-Alman Üniversitesi’nde İktisat Bölümü Başkanı)
Hisselerde yükselişi tetikleyen faktörler değişiyor
Borsalarda boğa piyasasını gösteren 6 işaret
BİST 100 endeksinde toparlanma çabası sürer mi?