Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) Uzmanı Kevser Karagöz Sezer, TBMM İklim Komisyonu’nda, toprak yapısının şehirleşme için çok önemli olduğunu dile getirdi. Sezer, “Şehirlerde her yeri betonla kaplasak bile o betonu taşıyan toprak. Betonun taşıma gücü, toprağın faunasının sağlıklı çalışmasıyla, sağlıklı havalanmasıyla ve organik madde miktarının artımıyla, aktive edilmesiyle ilgili bir şey” dedi. En büyük karbon salınımının kentlerde olduğunu belirten Sezer şunları söyledi:
“Her tarafı beton gibi geçirimsiz tabakayla kapladığımızda toprağın yapısı giderek zayıflıyor ve üstündeki yükü taşıyamayarak düşüyor. Çökme oluyor. Biz bu yöntemle haberlerde, tektonik hareketler deprem olmadan ya da zeminde hiçbir değişim olmadan yıkılan binaları duyuyoruz. O binaların etrafında baktığımızda tamamen beton ve asfaltla kaplı olduğunu görüyoruz.”
Verimi düşürüyor
Sezer, toprağa su verilmesi ve nem dengesinin kontrolünün ürün ve verimi artırma ile kuraklığa karşı etkili olduğunu bildirdi. Organik maddenin çoğaldığı toprakta suyun tutulma kapasitesinin arttığını ifade eden Sezer, “Daha fazla su, daha fazla verim anlayışı ne kadar yanlış. Yeteri kadar su verildiğinde verimin genetik potansiyelinin çok üstüne çıkarabildiğini bilimsel olarak gördük. Suyu fazla verdiğimizde verim artmaz, aksine düşer. Hem toprağı yıkıyoruz, bitki besin elementlerini yıkıyoruz hem toprağın geçirimsiz tabakasına kadar toprağın su dengesini bozuyoruz. Yani sulama ve gübreleme dediğimiz kültürel işlemlerin antik çağlardaki mantığı şuymuş: Toprak anadan ekstra bir şey isterken ona ekstra bir şey verip doğal döngüyü bozmamakmış aslında. Bu anlayışı değiştirerek topraktan daha fazla verim almanın yollarını arıyoruz” dedi.
Liyakat çıkışı
Sezer, çiftçilerin eğitiminde de, “çiftçi bizden iyi bilir” anlayışının, “mühendis bizden iyi bilir” anlayışına dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı. Komisyon Başkanı Veysel Eroğlu ise, “o ancak ziraat mühendisleri araziye girerse olur bu iş yoksa dışarıdan olmaz, kusura bakma” karşılığını verdi. Eroğlu, liyakat çıkışı da yaparak şöyle devam etti: “Özellikle ziraat mühendislerinin bizzat arazide olması lazım, masabaşında ziraat mühendisi olmaz, bu da ülkemizin bir gerçeği. Bir tarihte, her köye bir ziraat mühendisi gönderilecekti ama hepsi nereye geldi? Tekrar şehre. Yok, falancanın eşi bilmem neymiş, falancanın akrabası, filancanın hastalığı... Liyakat ve ehliyetten kaçarsak hiçbir şey yapamayız.”
Savaşlar ve nükleer denemeler
Sezer, Paris Anlaşması’nın onaylanması tartışmalarına değinirken, dünyadaki savaşlar ve nükleer denemelerin iklim değişikliğine olumsuz etkilerini gündeme getirdi. Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylarken çekince koyabileceğini dile getiren Sezer, “Hem GDO kullanımı hem de atmosfere 42 bin uydu fırlatılması ya da sis bombası fırlatılması konusu. Bu konuda biz acaba onaylama aşamasına geldiğimizde kendi şartlarımız olarak bunları eklememiz söz konusu olabilir mi? Bir diğer konu savaşlardan doğan emisyonun hesabı... En azından nükleer denemelerin nerelerde yapıldığını bilirsek...”
(Önder Yılmaz /Milliyet)